20 Aralık 2011 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 28148
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7404
Karar No : 2011/5955
Kanun Yararına Temyiz Eden : DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı
(Erciyes Vergi Dairesi Müdürlüğü)
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Mayıs 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 936,53 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Kayseri Vergi Mahkemesinin 23.7.2010 gün ve E:2010/1280, K:2010/1004 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 22.9.2010 gün ve E:2010/772, K:2010/665 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/950, K:2010/891 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/950, K:2010/891 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 936,53 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/950, K:2010/891 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7403
Karar No : 2011/5956
Kanun Yararına Temyiz Eden : DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı
(Erciyes Vergi Dairesi Müdürlüğü)
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Nisan 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 971,24 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Kayseri Vergi Mahkemesinin 17.6.2010 gün ve E:2010/1158, K:2010/753 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 22.9.2010 gün ve E:2010/735, K:2010/654 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/951, K:2010/894 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/951, K:2010/894 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 971,24 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/951, K:2010/894 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7402
Karar No : 2011/5957
Kanun Yararına Temyiz Eden: DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı
(Erciyes Vergi Dairesi Müdürlüğü)
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Mart 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.508,33 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Kayseri Vergi Mahkemesinin 31.5.2010 gün ve E:2010/1076, K:2010/645 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 21.7.2010 gün ve E:2010/611, K:2010/610 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 29.9.2010 gün ve E:2010/843, K:2010/693 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 29.9.2010 gün ve E:2010/843, K:2010/693 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.508,33 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Kayseri Bölge İdare Mahkemesinin 29.9.2010 gün ve E:2010/843, K:2010/693 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7398
Karar No : 2011/5958
Kanun Yararına Temyiz Eden: DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Zonguldak Vergi Dairesi Başkanlığı-ZONGULDAK
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Mart 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.992,55 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Zonguldak Vergi Mahkemesinin 18.5.2010 gün ve E:2010/625, K:2010/625 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 20.7.2010 gün ve E:2010/372, K:2010/460 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 6.10.2010 gün ve E:2010/657, K:2010/631 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 6.10.2010 gün ve E:2010/657, K:2010/631 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.992,55 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 6.10.2010 gün ve E:2010/657, K:2010/631 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7399
Karar No : 2011/5959
Kanun Yararına Temyiz Eden: DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Zonguldak Vergi Dairesi Başkanlığı-ZONGULDAK
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Nisan 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.114,34 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Zonguldak Vergi Mahkemesinin 14.6.2010 gün ve E:2010/815, K:2010/737 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 15.9.2010 gün ve E:2010/509, K:2010/493 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/717, K:2010/673 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/717, K:2010/673 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.114,34 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/717, K:2010/673 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7400
Karar No : 2011/5960
Kanun Yararına Temyiz Eden: DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Zonguldak Vergi Dairesi Başkanlığı-ZONGULDAK
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Mayıs 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.137,30 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Zonguldak Vergi Mahkemesinin 20.7.2010 gün ve E:2010/463, K:2010/917 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 15.9.2010 gün ve E:2010/518, K:2010/495 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/718, K:2010/674 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/718, K:2010/674 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.137,30 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/718, K:2010/674 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7401
Karar No : 2011/5961
Kanun Yararına Temyiz Eden: DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yapı ve Kredi Bankası Anonim Şirketi
Vekilleri : Av. Halil TAŞDELEN-Av. Tayfun GÜNER
Büyükdere Caddesi Yapı Kredi Plaza
C Blok Zemin Kat Levent-İSTANBUL
Karşı Taraf : Harput Vergi Dairesi Müdürlüğü-ELAZIĞ
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Mart 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 2.282,45 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığından menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği gibi hem işverenin hem de çalışanın dava açabileceğinin kabul edilmesi halinde hukuksal karışıklıkların doğabileceği açık olduğundan istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Malatya Vergi Mahkemesinin 20.5.2010 gün ve E:2010/401, K:2010/366 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Malatya Bölge İdare Mahkemesinin 27.7.2010 gün ve E:2010/425, K:2010/484 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Malatya Bölge İdare Mahkemesinin 7.10.2010 gün ve E:2010/588, K:2010/568 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Malatya Bölge İdare Mahkemesinin 7.10.2010 gün ve E:2010/588, K:2010/568 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 2.282,45 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Malatya Bölge İdare Mahkemesinin 7.10.2010 gün ve E:2010/588, K:2010/568 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
—— • ——
Danıştay Üçüncü Daire Başkanlığından:
Esas No : 2010/7115
Karar No : 2011/5962
Kanun Yararına Temyiz Eden: DANIŞTAY BAŞSAVCISI
Davacı : Yap-Mal Yapı Malzemeleri Taşımacılık Lojistik ve Liman
İşletmeleri Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi
Vekili : Av. Gencer ŞENTÜRK-Cumhuriyet Bulvarı No:127
Kat:8 Alsancak-İZMİR
Karşı Taraf : Bornova Vergi Dairesi Müdürlüğü-İZMİR
İstemin Özeti : Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Aralık 2009 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 3.419,99 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığından menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği gibi hem işverenin hem de çalışanın dava açabileceğinin kabul edilmesi halinde hukuksal karışıklıkların doğabileceği açık olduğundan istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 17.3.2010 gün ve E:2010/282, K:2010/273 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 17.3.2010 gün ve E:2010/282, K:2010/273 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veya tüzel kişi, vergi sorumlusu da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olarak tanımlandıktan sonra son fıkrasında, bu kanunun müteakip maddelerinde geçen “mükellef” tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri, 378’inci maddesinde ise vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiği kurala bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94’üncü maddesinde sayılan kişi ve kuruluşlar, istihkak sahiplerine yapılan ödemelerden yasada öngörülen verginin kesilmesi, muhtasar beyanname ile beyan edilip ödenmesinden sorumlu tutulmuşlardır. Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 3.419,99 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken ehliyet yönünden reddi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile İzmir 3. Vergi Mahkemesinin 17.3.2010 gün ve E:2010/282, K:2010/273 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmî Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.