Danıştay 4. Dairesi Kararı E.2009/1524
21 Ocak 2011 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 27822
Danıştay Dördüncü Dairesinden:
Esas No : 2009/1524
Karar No : 2010/5772
Kanun Yararına Temyiz Eden : Danıştay Başsavcılığı/ANKARA
Davacı : Kazım Kılıçaslan
Ankara Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü Ankara Naklihane ve Bedelsiz İthalat Gümrük Müdürlüğü Behiçbey/ANKARA
Karşı Taraf : Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü/KIRIKKALE
İstemin Özeti : 2002/9-2003/9 uncu dönemleri arasında fazla çalışma ücreti adı altında yapılan ek ödemelerden kesilen gelir vergisinin iadesi istemiyle davacı tarafından yapılan başvuru üzerine iade edilen gelir vergisinin yersiz geri ödendiği ileri sürülerek yasal faiziyle birlikte davacıdan istenilmesine ilişkin Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünün 5/12/2007 günlü ve 4996 sayılı işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır. Kırıkkale Vergi Mahkemesinin 26/5/2008 günlü ve E:2008/59, K:2008/350 sayılı kararıyla; 4458 sayılı Kanunun 222 nci maddesinin 2 nci fıkrasında fazla çalışma ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmayacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, yapılan ek ödemelerden kesilen gelir vergisi tutarının davacıya iade edilemeyeceği, yasaya aykırı olarak davacıya ödenen tutarın İdarece kanuni süre içerisinde geri istenilebileceği bu nedenle yersiz olarak iade edilen gelir vergisi tutarının yasal faiziyle birlikte davacıdan tahsiline ilişkin olarak tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacının itirazı Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesinin 14/7/2008 günlü ve E:2007/127, K:2008/151 sayılı kararıyla, karar düzeltme istemi ise Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesinin 4/11/2008 günlü ve E:2008/227, K:2008/257 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu kararların niteliği itibariyle yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade ettiği ileri sürülerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51 inci maddesi uyarınca kanun yararına bozulması istenilmektedir.
Tetkik Hakimi Faruk Aslan’ın Düşüncesi: Kanun yararına bozma dilekçesinde ileri sürülen iddialar usule ve hukuka uygun olarak verilen Vergi Mahkemesi ve Bölge İdare mahkemesi kararlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından kanun yarına bozma isteminin reddedilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Başsavcısı Yılmaz Çimen’in Düşüncesi: Kazım Kılıçaslan tarafından, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 220, 221 ve 222/3 üncü maddeleri uyarınca fazla çalışma ücreti adı altında Eylül-2002 ilâ Eylül-2003 dönemlerinde yapılan ödemeler üzerinden kesilen gelir vergisinin, anılan Kanunda ödemelerde damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve vergi kesintisi yapılamayacağı yolundaki hükme rağmen fazla kesilen gelir vergisinin iadesi gerektiği yolunda yapılan başvuru üzerine iade edilip banka hesabına ödenen 1.646,31 YTL’nin yersiz ödendiği belirtilerek yasal faizi ile birlikte geri istenilmesine ilişkin Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünün 5/12/2007 gün ve B.07.4 DEF.071.05/4996 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davanın; yersiz olarak iade edilen gelir vergisi kesintisi tutarının yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsiline yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddine ilişkin Kırıkkale Vergi Mahkemesinin 26/5/2008 günlü, E.No: 2008-59, K.No:2008-350 sayılı kararının bozulması istemiyle yapılan itiraz başvurusunu aynı gerekçe ile reddeden Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesinin 14/7/2008 günlü, E.No:2008-127, K.No:2008-151 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesinin 4/11/2008 günlü, E.No:2008-227; K.No:2008-257 sayılı kararının, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kanun yararına bozulması istemi üzerine konu incelendi.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından iptal davası açılabileceği belirtilmiştir.
İdarenin görevlerini yerine getirirken tek yanlı olarak yaptığı irade açıklaması ile hukuksal sonuç yaratan, hukuk düzeninde değişiklik yapan işlemleri yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden hukuka uygun olmak zorundadır. Bu öğelerden herhangi birinde hukuka aykırılık bulunduğunun idari yargı yerlerince saptanması halinde, bunun bir iptal nedeni olarak değerlendirilmesi gerektiği bilinen bir husustur.
Vergi idarelerinin, idari işlevleriyle ilgili olarak tesis ettikleri uygulanabilir nitelikte, yükümlünün hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak ve yükümlülüklerinde değişiklik ve yenilik yaratan irade açıklamalarının idari davaya konu teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Öte yandan, 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Kuruluş Kanununun 3’üncü maddesinde Başkanlığın merkez ve taşra teşkilatından meydana geldiği, 23’üncü maddesinde Başkanlığın taşra teşkilatının doğrudan merkeze bağlı vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı kurulmayan yerlerde bu Kanunun 24 ve 25’inci maddelerindeki görev ve yetkileri haiz vergi dairesi müdürlüklerinden oluştuğu, 24’üncü maddesinde Vergi Dairesi Başkanlığının yetki alanı içindeki mükellefi tespit etmek, vergi ve benzeri mali yükümlülüklere ilişkin tarh, tahakkuk, tahsil, terkin, tecil, iade, ödeme, muhasebe ve benzeri işlemleri yapmakla görevli olduğu hükme bağlanmış, 13/6/2005 gün ve 2005/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Kırıkkale İli’nin dahil olmadığı karara ekli listede belirtilen illerde vergi dairesi başkanlığı kurulması kararlaştırılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4’üncü maddesinde vergi dairesinin mükellefi tespit eden, vergiyi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden daire olduğu belirtilmiş, aynı Kanunun 120’nci maddesinin birinci fıkrasında vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürünün karar vereceği öngörülmüştür. 5345 sayılı Kanunun 24’üncü maddesine dayanılarak düzenlenen ve 7/9/2005 gün ve 25929 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Vergi Dairesi Başkanlıklarının Kuruluş ve Görev Yönetmeliğinin 4’üncü maddesinin son fıkrasında, Vergi Dairesi Başkanlığının 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre “Vergi Dairesi”, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre de “Tahsil Dairesi” olduğu belirlenmiştir.
Sözü edilen kanun ve yönetmelik hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden mükellefi tespit etmeye, vergi ve benzeri mali yükümlülüklere ilişkin tarh, tahakkuk, tahsil işlemlerini yapmaya yetkili olarak kurulan Vergi Dairesi Başkanlıklarının aynı zamanda vergi hatalarını düzeltmeye de yetkili olduğu, Vergi Dairesi Başkanlıkları kurulmayan illerde ise sözü edilen yetkilerin doğrudan Vergi Dairesi Müdürlüklerine ait olduğu sonucuna varılmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 120’nci maddesine 5615 sayılı Kanunun 20’nci maddesiyle eklenerek 4/4/2007 günü yürürlüğe giren dördüncü fıkrasında, bu Kanunun 4’üncü maddesinde yazılı vergi dairesinin görev ve yetkilerini haiz olarak faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında düzeltme yetkisinin vergi dairesi başkanına ait olduğu, başkanın bu yetkisini ilgili grup müdürlüklerine veya müdürlere devredebileceği öngörülmüştür.
Bu hükümlere göre, vergi mükellefini tespite, tarh, tahakkuk, tahsile, iade ve vergi hatalarını düzeltme, leh ve aleyhe açılan vergi davalarında hazineyi temsile, dilek ve savunmada bulunma hakkı ve temsil yetkisi vergi dairesi müdürlüğüne tanınmış olduğundan, fazla çalışma ücretinden kesilen gelir vergisinin düzeltilmesi, fazladan yapılmış tevkifatın ret ve iadesi ile geri istenilmesi konularında işlem kurmaya Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünün değil vergi dairesi müdürlüğünün yetkili olduğu ortadadır.
Dolayısıyla, Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünün fazladan kesildiği öne sürülen verginin önce düzeltilerek iade edilmesi, daha sonra yersiz iade edildiği görüşüyle bu verginin tahsilinin sağlanması konularında işlem kurmaya yetkili olmadığı açık olup, bu konudaki başvurunun vergi dairesi müdürlüğüne yöneltilmesi ve vergi dairesi müdürlüğünce 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116-126’ncı maddelerine göre tesis edilecek işlemin ya da verilecek olumsuz yanıtın dava konusu yapılması gerekmektedir.
Bu durumda, fazla çalışma ücretinden kesilen gelir vergisinin önce davacıya ret ve iadesi, daha sonra da geri istenilmesi konularında işlem kurmaya yetkili olmayan Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünün dava konusu edilen yazısının; yetkili mercii tarafından tesis edilmediği gerekçesiyle yetki unsuru yönünden iptali gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi yolunda verilen Vergi Mahkemesi kararında, bu karara yapılan itirazı reddederek kararı onayan ve karar düzeltme istemini reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararlarında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Kırıkkale Vergi Mahkemesince verilen davanın reddine dair 26/5/2008 günlü, E.No:2008-59; K.No:2008-350 sayılı kararının ve yapılan itirazın reddine ilişkin Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesinin 14/7/2008 günlü, E.No:2008-127; K.No:2008-151 sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine ilişkin 4/11/2008 günlü ve E.No:2008-227, K.No:2008-257 sayılı kararın niteliği itibariyle yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade etmesi nedeniyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:
Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğü tarafından tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararına karşı yapılan itiraz ve karar düzeltme isteminin reddine ilişkin Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesi kararı; dava konusu işlemin yetki yönünden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Danıştay Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51 inci maddesinde, Bölge İdare Mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay’ca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği kurala bağlanmıştır.
Danıştay Başsavcılığınca dava konusu işlemin yetkili olmayan merci tarafından tesis edildiği, dolayısıyla işlemin yetki yönünden yürürlükteki hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kanun yararına temyiz isteminde bulunulduğundan yukarda belirtilen Yasa hükmü uyarınca temyiz istemi yetki yönünden sınırlı olarak incelendi:
Dosyanın incelenmesinden, fazla çalışma ücretlerinden kesilen gelir vergisinin iadesi istemiyle yapılan başvurunun Defterdarlık tarafından kabul edilerek yapılan kesintilerin davacıya ödendiği, sonrasında ödemenin haksız yere yapıldığı belirtilerek yine Defterdarlık tarafından tesis edilen dava konusu işlem ile geri istenildiği, dolayısıyla kesintilerin iadesi konusunda yetkili olan Defterdarlık geri isteme konusunda da yetkili olduğundan dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda yürürlükteki hukuka aykırı bir sonuç ifade etmeyen Kırıkkale Vergi Mahkemesi kararının ve bu karara yapılan itiraz ve karar düzeltme istemlerini reddeden Kırıkkale Bölge İdare Mahkemesi kararlarının kanun yararına bozulması hukuken olanaklı değildir.
Açıklanan nedenlerle, kanun yararına bozma isteminin reddine 29/11/2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY(X)
Danıştay Başsavcılığı tarafından Kırıkkale Valiliği Defterdarlık Muhasebe Müdürlüğünce tesis edilen dava konusu işlemin yetkili mercii olan Vergi Dairesi Müdürlüğünce tesis edilmediği, işlemin yetki unsuru yönünden iptali gerektiği, bu nedenle davanın reddine dair Kırıkkale Bölge İdaresi Mahkeme kararının 2577 sayılı Kanun yararına bozulması istenilmektedir.
Dava konusu işlemde yetki unsuru yönünden hukuka aykırılık görülmemekle birlikte 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kanun Yararına Bozma” başlıklı 51 inci maddesinde kanun yararına bozma istemini inceleyen Danıştay Dava Dairelerinin uyuşmazlığı Danıştay Başsavcılığının hukuka aykırılık iddiası ile sınırlı olarak incelemesi gerektiğine ilişkin bir zorunluluk bulunmamakta olup, yürürlükteki hukuka aykırı durumun tespiti halinde de Dava Dairesince bozma kararı verilebileceğinden uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerektiği görüşüyle karara karşıyız.