Kaybolan Çalınan Zayi Olan Faturalar
Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
I.Giriş:
Vergi mükelleflerinin, kullanılmış veya kullanılmamış faturalarının (ciltlerinin) kaybolması, çalınması veya zayi olması gibi nedenlerle iradeleri dışında elden çıkmaları sonucu ciddi sıkıntılar yaşamakta ve çoğunlukla ne yapacaklarını (farklı uygulamalar) bilememektedirler. Mevzuatımızda da bu konuya ilişkin net bir açıklama veya düzenlemeye rastlanılmamaktadır.
Özellikle, kaybolan veya çalınan faturaların mükellefin iradesi dışında kötü niyetli kişilerce kullanılarak piyasaya sürülmesi sonucu, fatura sahibi mükellefin çeşitli incelemeler ve cezalarla karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Konu hakkında çok farklı görüş ve uygulamalar olmasına karşın, faturası kaybolan veya çalınan mükelleflerin cezalarla karşılaşmamaları için, bazı prosedürleri takip etmelerinde fayda bulunmaktadır.
Konu ile ilgili bazı kavramlar sözlüklerde aşağıdaki gibi yer almaktadır.
Kaybetmek; kendisinin olan bir şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmemek.
Çalmak; başkasının malını gizlice almak.
Zayiat; elden çıkmış, yok olmuş, işe yaramayan, zarara uğramak v.s.
Kaybolan, çalınan veya zayiata uğrayan şeyin ispatı ise, hukuken bir tespite dayandırılması gereklidir. Özellikle Maliye İdaresi açısından, bazen, bir tespitin bile yeterli olmadığı ve başka prosedürlerin de devreye girdiği, bunun da mükellefleri bir çok sıkıntılarla karşı karşıya getirdiği bilinmektedir.
II.Hukuki Dayanaklar
Türk Ticaret Kanunu’nun 68’inci maddesine göre;
…Defter tutmak mecburiyetinde bulunan kimse ve işletmeye devam eden halefleri defterleri son kayıt tarihinden ve saklanması mecburi olan diğer hesap ve kâğıtları tarihlerinden itibaren on yıl geçinceye kadar saklamaya mecburdurlar…
…Hakikî şahıs olan tacirin ölümü halinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi halinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla mükelleftirler. Ancak mirasın resmi tasfiyesi halinde defter ve kâğıtlar birinci fıkrada yazılı müddetle sulh mahkemesi tarafından
saklanır…
…Bir tacirin saklamakla mükellef olduğu defter ve kâğıtlar; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir âfet sebebiyle ve kanuni müddet içinde ziyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerin salâhiyetli mahkemesinden kendisine bir vesika verilmesini isteyebilir. Mahkeme lüzumlu gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir. Böyle bir vesika almamış olan tacir defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılır…
Vergi Usul Kanunu’nun 13’üncü Maddesine göre;
…Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyle defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması da mücbir sebep hali olarak sayılmıştır…
Vergi Usul Kanunu’nun 282 Seri Nolu Genel Tebliğine göre;
…Tabii afet nedeniyle defter ve belgeleri zayi olan mükelleflerin durumu Türk Ticaret Kanunun 68 inci maddesi uyarınca yetkili mahkeme kararı ile belgelemeleri gerekmektedir…
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 30’uncu Maddesine göre;
…Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait katma değer vergisi indirilemez…
III. Faturası Kaybolan, Çalınan veya Zayi olan Mükellef Ne Yapmalı?
Yukarıda da görüldüğü üzere, konuya ilişkin düzenlemeler kendi çerçevesinde yapılmış olup, özellikle kaybolan veya çalınan faturalara ilişkin bir düzenlemeye rastlanılmamaktadır. Kaldı ki kaybolan veya çalınan faturaların “boş” veya “dolu” olması da ayrı bir özellik veya sonuç taşımaktadır.
Uygulamada, boş faturaların kaybolması veya çalınması vergi mükellefleri için önemli bir risk oluşturmaktadır. Çünkü bu tür faturalar, mükellefin iradesi dışında başkaları tarafından düzenlenerek piyasaya sürülmektedirler. Bu da mükellefleri, vergi incelemeleri sırasında ciddi sıkıntılarla karşı karşıya getirmektedir.
Kaybolan veya çalınan faturalarla ilgili vergi mükellefinin bu durumu öğrendiği tarihten itibaren ilgili vergi dairesine yazılı olarak bidirmesi gereklidir. Kimi zaman bu durum vergi incelemeleri sırasında da tespit olunabilmektedir. Kaybolan faturalarıın muhasebe açısından hiçbir hukuki değeri bulunmamaktadır. Uygulamada, denetim elemanları zayi edilen boş fatura ciltlerine ait hasılat takdirlerinde, varsayıma dayalı matrah takdir edebilmektedirler.
Faturaların kaybolduğunun anlaşıldığı tarihe kadar ilk yapılacak iş olayın işletme içinde düzenlenecek bir tutanakla tepit edilmesidir. Düzenlenen tutanakta işletmeyle ilgili muhasebe sorumlusu, sahip veya genel müdür ile satış bölümü sorumlusunun imzaları bulunmalıdır. Tespit tutanağında; kaybolan faturaların seri ve nosu, gerekli araştırmanın yapılmasına rağmen faturaların bulunamadığı belirtilmeli, gazete ilanının verileceği mahkeme tespiti ve vergi dairesine bildirim konularına da ayrıca yer verilmelidir. Bu işlemden sonra bir yerel gazeteye ilan verilmesi gerekecektir. İlan metninde kayıp faturaların seri ve sıra nosu ile adedine yer verilmesi zorunludur.
Bilahare tutanak ve gazete ilanıyla birlikte, olayın tutanağa bağlandığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde Asliye Ticaret Mahkemesine başvurularak tespit davası açılmalıdır. Dava dilekçesinde kayıp faturaların geçersizliği ve “zayi belgesi” verilmesi talep edilmelidir. Bu durumda alınacak zayi belgesi bazen geçerli olamamakta veya mahkemeler tarafından reddedilmektedir. Çünkü; TTK’na göre kaybolan veya çalınan boş fatura bir değer ifade etmemekte olup, fatura sahibinin basiretli bir iş adamı gibi davranması görevi de hatırlanmalıdır.
Mahkeme kararı alındıktan sonra (lehe veya aleyhe) bir dilekçe ekinde tutanak ve gazete ilanı ile birlikte bağlı olunan vergi dairesine tekrar bildirimde bulunması gerekmektedir.
Mahkemeden alınacak zayi belgesi mükellefin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 ve 373’uncu maddeleri gereğince kaçakçılık ve vergi cezalarına muhatap olmaktan kurtaracak ancak ilgili dönemlerde indirime konu belgeleri inceleme elemanı veya gelir idaresine ibraz etme zorunluluğunu ortadan kaldırmayacaktır,
Vergi inceleme elemanları, mükellefçe kullanıldıktan sonra kaybolan veya zayi olan faturalarla ilgili, İndirilen Katma Değer Vergileri hakkında ilgili mükelleften bilgi isteyebilecektir. Basiretli bir tacirin iş yaptığı karşı firmaları bilmesi gerektiğinden yola çıkarak alışveriş yapılan firmaları bildirmesini ve indirilen KDV yi ispat yükümlülüğünü mükelleften istemektedirler. Şayet, mükellef indirdiği KDV lere ait faturaları kimden aldığını ispat edemezse, indirdiği KDV ler red edilmekte ve bu KDV ler mükelleften cezalı olarak talep edilmektedir.
Diğer taraftan ticari faturaların işletme personeli tarafından kötü niyetli kullanılması, kaybedilmesi vb. durumlarda hemen ilgili cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekir.
IV. Değerlendirme ve Sonuç
Bu çalışmada, özellikle henüz kullanılmamış (boş) faturaları kaybolan veya çalınan mükelleflerin karşılaştıkları sorunlar veya ne yapmaları gerektiği hususlarını öneri olarak dile getirirken, bu arada bu tür belgelerin (kullanılmış/kullanılmamış) “zayi” olması haline de değinmiş bulunduk. Çünkü, mevzuatımız genellikle “kaybolma/çalınma” dan ziyade “zayi” olmayı düzenlemiş bulunmaktadır.
Ülkemizde, defter ve belgelerin (türlü sebeplerle) kaybolma hallerine sıklıkla rastlanmaktadır. Yasal durum açısından, VUK ‘nun bu konu ile ilgili tek hükmünü (Madde 13/4) yeterli görmek mümkün değildir. Bu nedenle son yıllarda önemi gittikçe artan defter ve belge kayıp hallerine tam ve kesin olarak cevap verebilecek VUK ‘nda bir düzenlemeye gidilmesinde zorunluluk vardır.
Ticari defter ve belgelerin “zayi” olma halini düzenleyen TTK’ nun 68. maddesi ise, günümüzde yasal bir boşluğu gidermesi açısından önemli ancak yeterli değildir. Konuya sadece “tacir” sıfatıyla yaklaşıldığından bu alandaki ihtiyaca tam cevap verememektedir.
TTK’na göre, Tacir tarafından ticari işletmesinde kullanılmak üzere bastırılan ancak henüz kullanılmamış olan boş faturalar, kanunen saklanması zorunlu belgeler olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle; bazı yargı kararlarında, boş faturaların çalınma yahut kaybolma gibi bir sebepten ötürü tacirin elinden çıkmaları durumunda, “zayi belgesi” istemine konu edilememektedir.
Uygulamada, “tacir” den çok “vergi mükellefi” ön plana çıkmaktadır. Kişiler, Ticaret Kanunu’na göre “tacir” olmanın sıkıntılarından çok, Vergi Kanunlarına göre “mükellef” olmanın ciddi sorumluluk ve sıkıntıları ile karşı karşıyadırlar. Konu hakkındaki beklenti, daha ziyade mevcut vergi uygulamaları dikkate alınarak yapılacak düzenlemelerden geçecektir.