Yrd. Doç. Dr. Özgür Biyan
Balıkesir Üni. Bandırma İİBF, Maliye Bölümü
Mali Hukuk Öğretim Üyesi
Alomaliye.com Yayın Kurulu Bşk. Yrd.
ozgurbiyan@hotmail.com
VERGİ UYGULAMALARIYLA İLGİLİ 10 SORU-10 CEVAP
Uygulamada karşılaşılan çeşitli hukuki durumların vergisel açıdan nasıl değerlendirilmesi gerektiği hususunda tarafımıza yöneltilen sorulardan seçtiklerimizi sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Yararlı olmasını diliyoruz…
SORU-1: İki ailenin kurduğu 8 ortaklı bir şirkete nama yazılı hisse senedi bastırmış bulunmaktayız. Diğer ailenin mali müşaviri meslektaşımız hisse senedimizin geçersiz olduğu görüşünde… Çünkü hisse senedi üzerinde yönetim kurulu üyelerinin isimleri var ancak imzalar yok… Sizden bu konu hakkında görüş alabilir miyiz?
CEVAP-1: TTK’nun 413. maddesi hisse senetlerinde bulunması gereken şekil şartlarını düzenlemektedir. Söz konusu maddeye göre şirketlerin hisse senetlerinde olması gereken şartlardan biri de, şirketin namına yetkili iki imzadır. Diğer deyişle yönetim kurulundaki iki üyenin imzası muteber olması açısından şart konulmuştur. Dolayısıyla bastırılan hisse senetlerinin yönetim kurulunuzdaki iki üye tarafından imzalanması kanuni olarak zorunluluktur.
SORU-2: Site içinde bir blokta oturmaktayım. Görevli kapıcının iş akdini tazminatlı olarak fesih edilmesi gündemdedir. Asgari ücret üzerinden brüt maaşı: 729 TL’dir. Yılda 2 brüt maaş tutarında ikramiye verilmektedir. 10 yıl 5 ay 30 günlük hizmet süresi vardır. Görevli kapıcı dairesinde kira ödemeden oturmaktadır. Yakıt+elektrik+su parası da ödememektedir. Apartman yönetimi olarak sadece aldığı brüt ücret ve ikramiyeler üzerinden çalıştığı süre esas alınmak suretiyle kıdem ve ihbar tazminatına esas ücreti hesaplayarak tazminatını ödemek istiyoruz.
Ancak gazetede okuduğumuz makale de hem konut kirasının emsal bedeli hem de yakıt+su+elektrik parası tutarlarının tazminata esas ücretin hesaplanmasında dikkate alınacağı belirtilmiştir. Biz kat malikleri olarak bu görüşe katılmıyoruz. Kapıcı dairesi apartmanımıza ait ortak yer olup yasa gereği zaten kiraya verilememektedir ve kapıcıdan da kira istenememektedir. Yasal zorunluluk nedeniyle kapıcıya tahsis edilmektedir. Yakıt+su+elektrik için ise kat maliki olarak bizler tarafından ilgili kurumlara hizmet bedelleri ödenmekte ancak kapıcıya yansıtılmamakta kendisinden bir katılım bedeli alınmamaktadır.
Sizden bu konuda bir değerlendirme yaparak nasıl hareket etmemiz gerektiği konusunda bizlere görüşlerinizi bildirmenizi rica ediyoruz. Bizler kat maliki olarak kira ve yakıt+su+elektrik parasını dikkate almadan kıdem ve ihbar tazminatını ödediğimiz takdirde ilerde kapıcı bizden dava yoluyla bahsettiğimiz konularda talepte bulunabilir mi? Bu konuda yerel mahkemelerin uygulamaları ne yöndedir.
CEVAP-2: Kat mülkiyeti açısından kapıcıya konut vermek zorunda olduğunuz ve kapıcı konutunu da kiraya vermenizin yasal olarak mümkün olmadığı konusunda haklısınız. Yakıt, su, elektrik paralarını da kapıcı adına ödüyorsunuz ve ona yansıtmıyorsunuz. Onun borçlarını yükümlenmişsiniz…
1475 sayılı İş Kanunu’nun halen yürürlükte olan 14. maddesi uyarınca ki bu madde biliyorsunuz kıdem tazminatını düzenlemektedir; kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdî ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur.
Dolayısıyla kanuni zorunluluk çerçevesinde sağladığınız tüm menfaatleri kıdem tazminatını hesaplarken kapıcıya yansıtmak durumundasınız. Bu düzenleme karşısında kapıcının hakkını yargı yolunda araması durumunda söz konusu menfaatlerin karşılığını alması olasılığı yüksektir. Zaten Yargıtay’da da görüş bu şekilde oluşmaya başlamıştır. Dolayısıyla apartman yönetimi ile bu hususu konuşmanızda ve ortak bir çözüm yoluna gidilmesinde fayda bulunmaktadır.
SORU-3: Bir grup şirketin muhasebesinden sorumluyum. Grup şirketleri olan holdingin kurucu şahıs ortaklarından biri kayıtlı değeri 500.000 TL tutarındaki hissesini 700.000 TL’ye grup şirkete satmış bulunmaktadır. Geçici ilmühaber karşılığında ve 2 yıldan fazla elinde tuttuğundan dolayı satan şahıs bu gelirinden dolayı diğer kazanç ve irat istisnasından yararlanmıştır. Satın alan şirket hissesini satın aldığı kişinin ortak olduğu şirkete kayıtlı değer üzerinden yeni ortak olmuştur. Söz konusu şirketin muhasebe kaydı nasıl olmalıdır? Aşağıda düşündüğümüz kaydımız doğru mudur?
Hisse satışı yapılan şirketin kaydı
……………………………………10.10.2009………………………………….
500 sermaye hisse satan şahıs 500.000
500 sermaye yeni ortak hisse satın alan (şirket) 500.000
hisse satışı yapan şirketin kaydı
…………………………………………………………………………………….
Hisseyi alan iştirakcı şirketteki kayıtlar
…………………………………….10.10.2009…………………………………
242 iştirakler 500.000
243 iştirakler taahhüt hesabı 500.000
iştirak kaydı
……………………………………..10.10.2009……………………………….
243 iştirakler taahhüt hesabı 500.000
655 menkul kıymet satış zararı 200.000
102 a bankası 700.000
……………………………………………………………………………………
CEVAP-3: Bildiğiniz üzere işletmelerin, diğer işletmelerde ortaklık sağlamak amacıyla yaptıkları sermaye yatırımları “iştirakler hesabı”nda izlenmektedir. Ancak sağladığı oy ve yönetime katılım hakkı % 50 oranından fazla olan iştiraklerin sermaye payları “bağlı ortaklıklar hesabı”nda izlenmektedir.
İştirak yatırımlarıyla ilgili ilk muhasebe kayıtları, iştirak paylarının maliyet değeri üzerinden yapılmaktadır. İştirak, sermaye taahhüdüyle gerçekleştirilirse taahhüt edilen sermaye tutarı “243. İştirakler Sermaye Taahhütleri Hesabı”nın alacağı karşılığında “242. İştirakler Hesabı”na borç yazılmaktadır. Eğer iştirak, hisse senedi alınarak gerçekleştiriliyorsa (buna ilmühaberlerde dahil), hisse senedi alım değeriyle iştirakler hesabına borç yazılmaktadır. Hisse senetlerinin nominal değeri üzerinden de muhasebede izlenmesi gerektiğinde, nazım hesaplara kayıt yapılması da gerekebilir.
Sizin olayınızda şirket (iştirak eden), ilmühaberi sermaye taahhüdü olmaksızın doğrudan satın aldığına göre, bu şirket için bu hisselerin maliyeti 700.000 TL’dir. Dolayısıyla bu miktarın hisselerin iktisap maliyeti olarak doğrudan kayıtlara aktarılması icap eder. Bu durumda da ilgili muhasebe kaydının şu şekilde olması uygun olacaktır.
————————————/————————————–
242 İŞTİRAKLER 700.000
102 BANKALAR 700.000
————————————/————————————–
İştirak eden, yani hisseyi alan şirket için bir zarar addedilecek kalem yoktur. 655 vb bir zarar hesabında izlenmesi söz konusu olamayacaktır. Aldığı hissenin toplam maliyeti ortadadır ve bu ortak ile yapılan sözleşme ile (veya banka dekontu ile) rahatça ispatlanabilmektedir. Dolayısıyla 700.000 TL, hissenin direk maliyetidir.
Yazılı değerinin 500.000 olması durumu değiştirmez. Aradaki fark hisseyi alan şirketin değil, satan kişinin karıdır.
SORU-4: Alomaliye.com web sitesinde hisse senedi ve ilmühaberlerle ilgili yazınızı ilgiyle okuduk. Bizim A.Ş. statüsünde şirketimiz var ve bu şirketimizin hisse senedini çıkarmak istiyoruz. Zira ortaklık yapımızın da bozulmasını engellemek amacıyla hisse senetlerinin basıldıktan sonra başka ellere geçmemesini temin etmek amacıyla bu hisselerin devrinde bir kontrol bulunsun istiyoruz. Özetle, şimdiki hiçbir ortağımızın hisseler basıldıktan sonra hisselerini herhangi bir insana herhangi bir fiyattan satmamasını istiyoruz. Bunun için yönetim kurulumuzun mesela uygulayacağı bir kontrol mekanizması olabilir mi? Hisse devirlerinde istenmeyen kişilere/yatırımcılara ortaklığın satılan kısmının geçmesini nasıl engelleyebiliriz?
CEVAP-4: TTK’nun 416. maddesinde “Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir” ifadesi yer almaktadır. Ayrıca 418. maddesi uyarınca “Yönetim kurulu ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak yapılan hisse devirlerini pay defterine kaydetmeyebilir. (TTK. Md. 418).
Bu hükümlerden yola çıkarak uygulamada da yürütüldüğü üzere ana sözleşmeye bazı şerhler konularak kısıtlayıcı hükümler koyabilirsiniz. Örneğin; şirket ana sözleşmesinde hisse devirlerinin yalnızca doktor unvanına sahip kişilere yapılabileceği belirtilmiş olduğu halde, öğretmen unvanına sahip olan birine yapılan hisse devrini sınırlayabilir, yönetim kurulu pay defterine kaydetmeyebilirsiniz. Avukatlarınızla görüşmenizde fayda var. Sınırlamaların da belli hukuki kurallar çerçevesinde olması gerekiyor.
SORU-5: Tarafımıza bağlı olduğumuz vergi dairesi tarafından ödeme emri tebliğ edildi. Ödeme emrine karşı itiraz hakkımız var mıdır? Dava yoluna gidebilir miyiz? Ödeme emri öncesi tarhiyata itiraz edemedik. En azından ödeme emrine itiraz etme hakkımızın olup olmadığını bilmek istiyoruz.
CEVAP-5: Ödeme emrine karşı dava açmanız mümkündür. Ödeme emri tarafınıza tebliğ edildikten sonra 7 gün içinde dava açabilirsiniz (6183 sayılı Kanun, m.58). Genel olarak bu aşamada 3 şekilde itiraz söz konusu olabilir. Birincisi benim böyle bir borcum yoktur diyebilirsiniz. İkincisi bu borç zamanaşımına uğramıştır diyebilirsiniz ya da üçüncüsü kısmen ödedim bu borcu da diyebilirsiniz. Ancak vergi borcunun baştan sona oluşumuna göre çok farklı nedenlerden de itiraz etmeniz mümkündür. Avukatınız ve mali müşavirinizle görüştükten sonra hareket ederek itiraz noktalarını ayrıntılı analiz etmenizde fayda var. Olayın baştan sona bilinmesi gerekiyor.
SORU-6: SMMM olarak çalışmaktayım. Eksik ve yetersiz düzenlemelerle çıkmış olan ve aradan iki yıl geçmiş olmasına rağmen, işveren ile çalışan arasında halen tartışma konusu yaratan Asgari Geçim İndirimi ile ilgili sıkıntılarımız var.
Bildiğiniz üzere asgari ücretin neredeyse iki kat üzerinde ücret alıp asgari ücretten kayıtlara alınan, vergi ve sigorta primi asgari ücretten işlem yapılan çalışanlara işverenlerce ayrıca aile durumuna göre asgari geçim indirimi ödemesi gerekir mi? Bir iki cümleyle de olsa cevap verirseniz ben ve benim gibi meslektaşlarımı bilgilendirmiş olursunuz.
CEVAP-6: Asgari geçim indiriminin teknik anlamda baştan beri hatalı olarak uygulanmaya çalışıldığı 2007 yılından bu yana konunun uzmanları ve akademisyenler tarafından pek çok platformda dile getirilmiştir. Mevcut uygulamanın işçi ile işveren arasında net bir biçimde yürütülmesinde sıkıntılar olacağı baştan beri belliydi.
Ancak uyarılar dikkate alınmadı.
Ücretlilerin net ücret üzerinden gösterilmemesi ayrı bir sorundur. Ancak nasıl olursa olsun her ücretli kanunen asgari geçim indiriminden yararlanmak durumundadır. Bu bağlamda da aile bildirim formlarının doldurulması ve hesaplanan indirim miktarının ücretliye yansıtılması gerekmektedir.
Diğer yandan olması gereken bir çalışan ne ücret alıyorsa bunu resmi olarak kayıtlara intikal ettirmektir. Doğru olan budur. Meslek mensupları bu konuda mükellefleri uyarmalı, doğru bir işlem yapılmadığı dile getirmelidir. Bu husus sadece hukuki bir sorun değildir aynı zamanda sosyolojik ve etik bir sorundur.
SORU-7: Kira geliri elde ediyorum. Gelir vergisinden mahsup edilebilecek olan indirimlerin yer aldığı GVK m.89’da, ana başlıklarıyla 1- BES ve diğer sigorta primleri, 2- Eğitim ve Sağlık harcamaları, 3- Bağışlar olarak belirtilmiştir.
1 ve 2 kalemlerdeki maksimum sınırlama beyan edilen gelirin 10% u mudur yoksa safi iradin 10% u mudur ? (yani 2.600-TL istisna ve 25% götürü gider sonrası). GVK Madde.89, 1.ve 2. Bentlerinde “Beyan Edilen Gelir” olarak belirtilmiştir. Ancak ifade açık değildir.
CEVAP-7: Söz konusu giderlerini indirim konusu yaparken “safi irad” dikkate alınacaktır. Yani istisna rakamını ve gider rakamını düşeceksiniz (belirttiğiniz gibi) sonra safi iradı bulmuş olacaksınız ki bunun % 10’unu dikkate alacaksınız.
SORU-8: İşyerimizin bulunduğu binada park yeri sorunu bulunmaktadır. Binamızda 9 daire ve 9 araçlık otopark bulunmaktadır. Bazı daire sahipleri birden fazla araç otoparka park etmektedirler. Biz de ikinci bir aracımızı park etmek istiyoruz. Ancak itiraz ediyorlar. Birden fazla araç park edemezsiniz diyorlar. Birden fazla araç park eden işyerleri kendi ikinci ve üçüncü araçları için diğer işyeri sahiplerine aylık kira vererek onların araç park yerlerini kiraladıklarını söylüyorlar. Sizden istirhamımız şu, bir işyeri sahibi kendi aracına ait işyerinde bulunan otopark yerini bir diğer işyerine kiraya verebilir mi?
CEVAP-8: Otoparklar ortak kullanım alanlarıdır. Ortak kullanım alanında benim yerim şurası deyip kiraya vermek mümkün değildir. Herkesin müştereken hakkı olan yerlerdir. Dolayısıyla böyle bir şeyin mümkün olabilmesi söz konusu olamaz.
Diğer yandan otoparkın kiraya verilmesi hususu bulunduğunuz apartman/site yönetiminin ortak karar alması gereken konulardan biridir. Bu da genel kurul toplantısında gündeme getirilir ve 4/5 çoğunluk sağlanırsa kiraya verilmesi söz konusu olabilir. Bu durumda dahi elde edilen gelir tüm apartman yönetiminin geliridir.
Özetle apartman yönetiminin, kısacası tüm sakinlerin hakkı olan yerlerin bireysel olarak kiraya verilmesi hukuken mümkün olamaz. Benim dükkânımın önüdür demek de mümkün değildir. Olması gereken otopark alanı genişletilebiliyorsa genişletmek yoksa hemen olağanüstü bir toplantı ayarlayıp olayı çözüme kavuşturmaktır.
SORU-9: Özel bir şirkette 890.-tl net maaşla çalışmaktayım. Bordrom maaşıma göre yapılmaktadır. İşyerimiz teşvik yasasından faydalanmaktadır ve toplam 10 kişi sigortalıdır. Bu bilgilerime göre:
Soru 1: Evli ve eşim çalışmıyor + 1 çocuk var. Maaşım yüksek olmasından ve bordroda tam maaş görünmesinden dolayı işverenin AGİ hakkımı vermeme gibi bir kanuni hakkı var mıdır veya benim haklarım nelerdir.
Soru 2: Kendi isteğimle işi bırakmış olsam kıdem tazminatından faydalanma hakkım var mıdır ve işsizlik parası alabilir miyim?
CEVAP-9: 1: İşvereninizin böyle bir hakkı bulunmamaktadır. AGİ’yi tam olarak size vermesi gerekir. GVK’nun 32. maddesine göre bunu yansıtmak durumundadır. Maaşınızın yüksek olması ile AGİ olayının bir ilgisi yoktur. İster 900 alın ister 9.000 ne hak ediyorsanız bunu almanız gerekir.
2: Kendi isteğinizle işten ayrılırsanız kıdem tazminatınızı alamazsınız. Kural olarak tazminat istemeniz için işten çıkarılmanız gerekir, yani işverenin geçerli bir sebebe dayanmaksızın sizi işten çıkarması gerekir. Eğer haklı bir nedeniniz yoksa siz ayıldığınız sürece tazminat isteyemezsiniz. Haklı neden hususu ise ayrıca belirtilmesi ve değerlendirilmesi gereken bir konudur.
SORU-10: 2009 yılı Ağustos başında sahip olduğum konutu kiraya verdim. Ağustos ayından bu yana elde ettiğim rakam 2.000 TL’dir. Beyanname vermem gerekir mi?
CEVAP-10: 2009 yılı dönemi içinde kiralamadan elde ettiğiniz gelir konut istisna rakamının altında kaldığından beyanname vermenize gerek bulunmamaktadır.