Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Gecikme Faizi – Muharrem ÖZDEMİR, YMM

Gecikme Faizi

Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
m.ozdemir@vdd.com.tr

MADDE 112:

(3239 sayılı Kanunun 8’inci maddesiyle değişen madde)  1. İkmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler taksit zamanlarından evvel tahakkuk etmişse taksit süreleri içinde; taksit süreleri kısmen veya tamamen geçtikten sonra tahakkuk etmişse; geçmiş taksitler, tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir.

2.Memleketi terk ve ölüm gibi mükellefiyetin kalkmasını mucip haller dolayısıyla beyan üzerine tarh olunan vergiler, beyanname verme süreleri içinde ödenir.

Mükellefin, vadeleri mezkûr süreden sonra gelen vergileri de aynı süre içinde alınır.

Memleketi terk edenlerin, ölenlerin veya benzeri haller dolayısıyla mükellefiyetleri kalkanların ikmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergileri tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir.

Bu fıkrada yazılı tahsil süreleri Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun mucibince teminat gösterildiği takdirde, Vergi Kanunu ile belli taksit zamanına kadar ve taksit zamanı geçmiş ise üç ay uzatılır.

3.Vergi mahkemesinde dava açma dolayısıyla (4444 sayılı Kanunun 13/C-2 maddesiyle değişen ibare) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27.maddesinin 3 numaralı fıkrası gereğince tahsili durdurulan vergilerden taksit süreleri geçmiş olanlar, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. Ayrıca ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda:

a) Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar;

b) Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar;

Geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi de aynı süre içinde ödenir. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.

Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır.

Dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezalar mükellefler tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebilir.

4.(4369 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle eklenen bent Yürürlük: 1.1.1999) Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120.madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.

(4731 sayılı Kanunun 4/C maddesiyle eklenen fıkra) 5. İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır.

1.Gecikme Faizine Hukuki Bakış:

Anayasa’nın 73. Maddesi herkesi “Kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü kıldığından, usulüne uygun şekilde çıkarılmış yasalarla getirilen vergi mükellefiyetini kabullenmek bir vatandaşlık görevidir. Gecikme zammı ve gecikme faizi yükümlülüğü ise, belli şartlarda, vergi mükellefiyetine bağlı olarak ortaya çıkan ek bir mükellefiyettir. Bilindiği gibi faiz; ekonomik açıdan, paranın fiyatıdır. Herhangi bir kimse, kendisine ait olmayan bir parayı, hangi isim altında olursa olsun, belli bir süre kullanıldığında, paranın asıl sahibine “faiz” ödemek zorundadır. Çünkü paranın likidite özelliği, onun her an har türlü üretim faktörünü, mal ve hizmeti satın alabilmesine olanak verir. Daha açık bir deyişle parayı nakit olarak elinde bulunduran kimse, “bugünkü” ihtiyaçlarını karşılayabildiği gibi, piyasanın “yarına dönük” olanaklarından da yararlanabilir. Elindeki parayı başkasına veren veya kendine belli tarihte ödenmesi gereken bir miktar para olduğu halde bu parası ödenmeyen kimse ise bu imkânlardan yararlanamaz. Bu nedenle parayı kullanan kimsenin, parayı kullanmaktan vazgeçen kimseye bu kaybını ödemesi gerekir. İşte faizi doğuran temel neden budur.

Bu temel neden, paranın değerini sürekli olarak kaybettiği enflasyon dönemlerinde ayrı bir önem kazanır. Dönem başında, kullanmaktan vazgeçilen ya da hak edildiği halde alınamayan bir miktar paranın satın alma gücü; dönem sonunda; enflasyon oranında azalmış olacaktır. Bu durumda dönem sonunda paranın asıl sahibine ödenmesi gereken faiz; sadece belli bir dönem için yapılan fedakârlığın karşılığından ibaret olmayacak, aynı zamanda söz konusu dönemde paranın satın alma gücündeki kaybı da karşılayacak miktarda olacaktır. Teknik deyişle, hem para sahibinin tasarrufta bulunmasının bedeli ödenecek, hem de paranın satın alma gücü korunacaktır. Gecikme faizinin dayandığı ekonomik mantık budur.

Devlete ödenmesi gereken bir vergi borcunu vaktinde ödemeyen yükümlü, bu parayı başka amaçlarla kullanmakta ve çeşitli yaralar sağlamaktadır. Buna karşılık devlet, vergi gelirlerinin bir kısmından yoksun kalmakta ve bu durumda ya harcamalarını kısmak veya borçlanmak zorunda kalmaktadır. Harcamaların kısılması durumunda toplum bazı devlet hizmetlerinden yoksun kalmakta, devletin borçlanması durumunda ise devlet hizmetlerinin maliyeti artmaktadır. Doğrudan ortaya çıkan bu sonuçlara ek olarak, vergi yükümlülerinin vergilerini zamanında ödememeleri; devlet câri harcamaları ile devlet yatırımlarının ya aksamasına ya da borçlanma yoluyla finansmanına neden olduğu için enflasyon, işsizlik ve gelir dağılımında eşitsizlik gibi önemli ekonomik dengesizliklerin kaynağını da oluşturmaktadır. Bu olumsuz etkiler, yüksek oranlı enflasyon dönemlerinde daha çabuk ve daha şiddetli olarak hissedilmektedir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112.maddesini değiştiren 3239 sayılı yasanın, yurdumuzda yüksek enflasyonun mevcut olduğu dönemde çıkarılıp yürürlüğe girdiği göz önünde tutulursa yasa koyucunun asıl amacı yukarıda bahsedilen olumsuz etkileri ortadan kaldırmaya yöneliktir. Böyle yapmakla, devlet maliyesi korunduğu ve istenmeyen ekonomik aksaklıkların ortaya çıkması engellendiği gibi, vergisini zamanında ödeyen yükümlü ile ödemeyen yükümlü arasında bir eşitsizliğin doğmasına da fırsat verilmemiş olmaktadır.[1]

2. Gecikme Faizi ile Gecikme Zammının Karşılaştırılması:

Türk Vergi Hukukunda yer alan gecikme zammı ile gecikme faizi uygulamada zaman zaman birbirine karıştırılmakta, uygulamada yanlış uygulamalara sebebiyet verilmektedir. Gecikme Faizi, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 112.maddesinde, Gecikme Zammı 6183 Sayılı A.A.T.U.H.K’nun 51.maddesinde düzenlenmiştir.

Gecikme faizi, vergiyi doğuran olayın sonradan öğrenilmesi nedeniyle (resen, ikmalen ve idarece) olağan dışı yapılan vergilendirme işlemlerinde uygulanan ve gecikme zammından ayrı tahsil edilen bir ek yükümlülüktür. Bu tanımdan hareketle Gecikme Faizi, vergilendirmenin tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamasında ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Gecikme Faizi, İkmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler için hesaplanan diğer bir ifade ile zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin asıllarına tatbik edilen fer’i nitelikteki cezadır. Gecikme faizi; tahakkuk ve vadeye göre geriye doğru hesaplanır.

Gecikme Zammı ise vadeyle ödeme tarihi arasında geçen süre için uygulanır. Gecikme Faizinin oranı 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranına bağlanmıştır. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.

Gecikme Zammı ise tahakkuk etmiş ve ödeme vadesi gelmiş olmasına rağmen ödenmeyen vergilere uygulanan ek bir müeyyidedir. Diğer bir ifade ile Vergi borcunun zamanında ödenmemesinden dolayı alınan zamlar, asıl alacağa bağlı olarak ortaya çıkan fer’i nitelikte belli oran ve miktarlardaki ek yükümlülüklerdir.

Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı % 2.5 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir. Gecikme zammı 1,00 YTL az olamaz.  Gecikme zammının tatbik müddeti, amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar olan müddet olarak belirlenmişken Gecikme Faizini durduran haller kanunda düzenlenmemiştir.

GECİKME FAİZİ GECİKME ZAMMI
1- VUK 112.maddesinde düzenlenmiştir. 1- AATUHK’nun 51.maddesinde düzenlenmiştir.
2- İkmalen, re’sen ya da idarece tarh olunan vergiler için uygulanır. 2- Tahakkuk etmiş ödeme vadesi geçmiş olan kamu alacakları için uygulanır.
3- Vade Tarihi ile Tahakkuk tarihi arasında hesaplanır. 3- Vade Tarihi ile Ödeme tarihi arasında hesaplanır.
4- Gecikme faizi aylık olarak hesaplanır, ay kesirleri dikkate alınmaz. 4- Gecikme  zammı, gecikilen her ay için aylık hesaplanır, ay kesirleri için de günlük olarak hesaplanır.
5- VUK kapsamına giren Vergi, resim ve harçlara uygulanır. 5- VUK kapsamında yer almayan Gümrük vergileri dahil tüm kamu alacaklarını kapsar.
6- Vergi Cezaları için Gecikme Faizi hesaplanmaz. 6- Vadesinde ödenmeyen VERGİ ZİYAI CEZASI için gecikme zammı uygulanır. Diğer cezalar için gecikme zammı uygulanmaz.
7- Ay Kesirleri dikkate alınmaz. 7- Ay kesirleri günlük olarak hesaplanır.
8- Asgari tutar yoktur. 8- Gecikme Zammı 1,00 YTL az olamaz.
9- Ceza niteliğinde değildir. Ölümle düşmez.(VUK 372) 9- Ceza niteliğinde değildir. Ölümle düşmez
10- Bileşik Faiz uygulanmaz. 10- Bileşik Faiz uygulanmaz.
11- Gecikme Faizi oranı Gecikme Zammına endeksli olup aylık hesaplanır. Aylık Oran: % 2.5’dir. 11- Aylık Oran:% 2.5’dir.
12- Gecikme faizini durduran Haller yoktur. 12- Gecikme Zammını Durduran haller vardır.
13- Gecikme faizi önceden mükellefe bildirilir. 13- Gecikme Zammı önceden bildirilmez.
14- Gecikme Faizi Oranı, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir. 14- G.Zammı Oranı, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir

3.Gecikme Faizinin Hesaplanmasında Vade Tarihi:

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 112.maddesine göre hesaplanacak gecikme faizi oranının belirlenmesinde 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51.maddesine atıfta bulunulmuştur. Gecikme zammı, tahakkuk etmiş ve tahsil aşamasındaki amme alacakları için geçerli olup, tahakkuk tarihinden ödemede bulunulan tarihi kadar gecikilen süre için hesaplanır. Bunun yanında gecikme faizi vergilendirmenin tarh, tebliğ ve tahakkuk aşamaları için tahakkukun geciktirilmesi dolayısıyla öngörülen faizdir. Diğer bir ifade ile gecikme zammı muaccel hale gelmiş her çeşit kamu alacağına vade tarihini izleyen günden itibaren uygulandığı halde, gecikme faizi sadece re’sen, ikmalen ve idarece tarh edilen vergilerde uygulama alanı bulmaktadır; yani tarh edilmiş ve tahakkuk etmiş, ancak vadesinde ödenmemiş vergilere değil, hiç tarh edilmemiş veya eksik tarh edilmiş vergilere uygulanır.

Vergi Usul Kanununun 112.maddesi, re’sen, ikmalen veya idarece yapılan tarhiyatlarda dava konusu yapılmadan kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar, dava konusu yapılan vergilerde ise yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süreler için, 6183 sayılı yasada belirtilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağını belirtmektedir. Kanun hükmüne göre gecikme faizinin hesaplanmasında tarhiyatın dava konusu yapılması veya yapılmaması yanında tarhiyatın uzlaşma konusu yapılarak kesinleşmesine göre değerlendirmek gerekmektedir. Ancak gecikme faizinin hesaplanması ile ilgili olarak kanun metninde geçen aşağıdaki kavramların ne anlama geldiğini açıklamakta fayda görmekteyim.

* Tarhiyat; Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir. (VUK md.20)

* Tebliğ; Vergi ödevlisine salınan vergi ve cezadan haberdar edilmesidir.

* Tahakkuk; Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir. (VUK Md.22)

* Normal Vade Tarihi; Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar (VUK Md.19). Diğer bir ifade ile Vergi yükümlülüğü, vergi konusu olayın gerçekleşmesi ile doğar. Bu olayın gerçekleşmesi vergi yükümlülüğünün doğması için gerekli ve yeterlidir. Vergi yükümlülüğünün subjektif ve ferdî bir hukukî duruma dönüşebilmesi için beyan, tarh ve tahakkuk işlemlerinin gerekli olması; vergi yükümlülüğünün, bu yükümlülüğü yaratan olayın ortaya çıkmasıyla doğacağı gerçeğini etkilemez. Vergi yaratan olay gerçekleştiği an, vergi yükümlülüğü doğmuş olacaktır. Bu yükümlülüğün beyan yoluyla yükümlü tarafından, veya ikmalen, re’sen veya idarece tarh işlemleri yoluyla vergi idaresince belirlenmesi hangi tarihte yapılmış olursa olsun; mükellefiyete esas olacak tarih, vergiyi yaratan meydana geliş tarihidir. Olaya bu şekilde bakmak hem devlet maliyesi ve hem de kamu yararını vaktinde ödeyenle ödemeyen yükümlüyü birbirinden ayırt etmek, ödeyeni korumak ve böylece vergilerin zamanında ödenmesini sağlamak yönünden de gereklidir. Vergi, geliri yaratan olay ile doğduğundan; beyan, tarh, tahakkuk ve tahsil işlemleri, kaçınılmaz bir şekilde birbirini izleyen dönemlerde ortaya çıkacaktır. Bu nedenle gecikme faizi uygulamasının, bu uygulamayı getiren kanunun yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşen gelir yaratıcı olaylara uygulanması durumunda; üzerinden ne kadar süre geçmiş olursa olsun, gelir yaratan olaya dönüş ve gecikme faizini bu olayın vade tarihinden başlatmak gerekir.

Burada şunu vurgulamak isterim ki; 25.12.2003 tarih ve 5035 Sayılı Bazı kanunlarda Değişiklik yapılması Hakkında Kanun[2] ile yapılan değişikliğe kadar vergide beyan ve ödeme zamanları birbiri ile aynı olduğundan beyan ve ödeme zamanlarında herhangi bir karışıklık söz konusu değildi. Ancak bu kanuni düzenlemeden sonra vergilerin beyan ve ödeme zamanları birbirinden farklılaştırıldığından Gecikme Faizi ile Gecikme Zammı hesabında normal vade tarihinin kanaatimizce farklı dikkate alınması gerekir[3].Örneğin, 2007/Haziran dönemine ait Katma Değer Vergisinin 24.07.2007 tarihinde en son tahakkuk ettirilmesi gerekir.  Söz konusu verginin ödeme vadesi ise 26.07.2007’dir.

Mali yazında ve bakanlık görüşlerinde Gecikme Faizi ile Gecikme Zammının hesabında normal vade tarihi olarak dikkate alınan tarih 26.07.2007’dir. Bunun böyle olduğunu düşündüğümüzde yani normal vade tarihi olarak farklılaştırılmaması halinde beyannamenin 24.07.2007 veya 26.07.2007 tarihinden herhangi birinde verilmesinin mükellef açısından bir anlamı kalmayacaktır. Bu da tahakkuk tarihi ile ödeme tarihlerinin farklı belirlenme mantığına ters düşmektedir. Gecikme Faizinin hesaplanmasında dikkate alınan 26.07.2007 tarihi doğru kabul edilmesi halinde 213 sayılı VUK’nun 30/1 maddesinin beyannameyi kanuni süresinde vermemek nedeni ile re’sen takdire sevki gerekir. Kanaatimizce Gecikme Faizi için dikkate alınması gereken Normal Vade tarihi 24.07.2007, Gecikme Zammı için dikkate alınması gereken Normal vade tarihi ise 26.07.2007’dir. Ancak Bakanlık görüşleri aksi yönde olduğundan araştırmamızın ilerleyen safahatlarında verilen örneklerde normal vade tarihi olarak örneğimizde olduğu gibi 26.07.2007 dikkate alınacaktır.

Gecikme Faizinin hesaplanmasında Normal Vade Tarihi önem arz ettiği için ilgili vergilerin özel kanunlarındaki vade tarihlerini gösteren tablo aşağıdaki gibidir.

BEYANNAME VERME VE ÖDEME SÜRELERİ[4]

Beyannamenin Adı Beyan Verme Süresi 1.Taksit

Ödeme Süresi

2.Taksit

Ödeme Süresi

Açıklama
Gelir Vergisi Beyannamesi (Basit Usul Beyanı İçin) Şubat Ayının Başından 25. Günü Akşamına Kadar Şubat Ayı Sonu Haziran Ayı Sonu 5615 S.K. 10.Madde
Gelir Vergisi Beyannamesi (Gerçek Usul Beyanı İçin) Mart Ayının Başından 25. Günü Akşamına Kadar Mart Ayı Sonu Temmuz Ayı Sonu 5615 S.K. 10. Madde
Kurumlar Vergisi Beyannamesi Nisan Ayının Başından 25. Günü Akşamına Kadar Nisan Ayı Sonuna Kadar (Tamamı) 4842 Sayılı Kanunla 01/01/2004’den itibaren. 5520 S.K. 14.Madde
Geçici Vergi Beyannamesi 14 Mayıs

Akşamına Kadar

17 Mayıs Akşamına Kadar   5615 S.K. 10.Madde
Muhtasar Beyanname

(Aylık Olanlar)

Ertesi Ayın 23. Günü Akşamına Kadar Beyanname Verecekleri Ayın 26’sı Akşamına Kadar   5615 S.K. 10.Madde
K.D.V. Beyannamesi

(Aylık Olanlar

Takip Eden Ayın 24.Günü Akşamına Kadar Beyanname Verecekleri Ayın 26’sı Akşamına Kadar   5615 S.K. 10.Madde

4.Gecikme Faizinin Hesaplanma Yöntemleri:

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 112.maddesinde Gecikme Faizinin değişik hesaplanma yöntemleri öngörülmüştür. Bunlar;

a) Dava Konusu yapılmaması: Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar;

b) Dava Konusu yapılması: Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar;

c) Uzlaşma Talep Edilmesi: Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır.

4.1. Tarhiyatın Dava Konusu Yapılmaması:

İkmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda: Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar gecikme faizi hesaplanır. Faizin hesaplanmasında mükelleflerce tahakkuku zamanında yaptırılmayan verginin ait olduğu yılın normal vade tarihi ile tahsil edilebilir hale geldiği tarih arasında geçen sürelerde yürürlükte olan gecikme zammı oranı esas alınacaktır. Diğer bir ifade ile geçmiş olan her dönemde hangi oranda gecikme zammı uygulanmakta ise bu oranlar esas alınarak, ödenmesi gereken faiz hesap edilecektir.

ÖRNEK 1:

Gerçek usulde vergilendirilen bir mükellefin 2004 takvim yılına ait Defter ve Belgeleri Vergi Denetmeni Bay (A) tarafından incelemeye alınmıştır. Yapılan incelemede 15.000,00 YTL matrah farkı üzerinden 2.700,00 YTL vergi tarh edilerek 15.05.2007 tarih ve …. Sayılı Vergi İnceleme Raporu tanzim edilmiştir. Söz konusu V.İ.Raporu Rami Vergi Dairesi kayıtlarına 20.06.2007 tarihinde intikal etmiştir. Vergi/Ceza İhbarnamesi 20.07.2007 tarihinde mükellefe tebliğ edilmiş olup rapora dava açılmadığı ve uzlaşma da talep edilmediği varsayımı altında gecikme faizi vergi dairesi tarafından nasıl hesaplanacaktır?

ÇÖZÜM 1:

İYUK 7.maddesine göre dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde 60 ve vergi mahkemelerinde 30 gündür. Mükellefin Tarhiyatı dava konusu yapmaması halinde 30.günün sonunda vergi tahakkuk edecektir. Sürenin başlangıcı, mükellefe vergi ve cezaların tebliğ tarihini takip eden günden başlamaktadır.  Takip eden günde dahil 30 günün sonunda süre dolmaktadır. Süre hesabında VUK’nun 18.maddesindeki hükümler dikkate alınacağı açıktır.[6]

Vergi ve aslı üzerinden hesaplanacak olan Gecikme Faizi tahakkuktan itibaren VUK’nun 112.maddesine göre 1 ay içinde, Vergi Cezaları ise aynı kanunun 368.maddesine göre dava açma süresinin bittiği tarihten itibaren yine 1 ay içinde ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Buna göre 2004 Takvim yılına ait Yıllık Gelir Vergisinin Normal Vade Tarihinin 31.03.2005 olduğu dikkate alındığında ihbarnamenin mükellefe tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde dava açılmadığı takdirde bu sürenin sonunda yani 19.08.2007 tarihinde vergi ve cezalar kesinleşecektir.

Normal Vade Tarihi 31.03.2005    
Tebliğ Tarihi 20.07.2007   30 Gün Dava açma süresi
Tahakkuk Tarihi 19.08.2007
Ödeme Tarihi 19.09.2007   1 aylık Ödeme Süresi

Tabloda da görüleceği üzere 31.03.2005-19.08.2007 tarihleri arasında geçen toplam 28 tam ay için Gecikme Faizi hesaplanacaktır. Ancak Gecikme Faizinin hesabında ay kesirleri dikkate alınmayacağından Ağustos ayında geçen 19 gün için Gecikme Faizi hesaplanmayacaktır.

4.2. Tarhiyatın Dava Konusu Yapılması:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27.maddesine göre; Danıştay’da veya idarî mahkemelerde dava açılması dava edilen idarî işlemin yürütülmesini durdurmaz. Ancak Danıştay veya idarî mahkemeler, idarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.

Bunun yanında Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26. maddenin 3. fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir.

İYUK 7.maddesine göre dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

Bu bağlamda söz konusu örneğimizde mükellefin 20.07.2007 -19.08.2007 tarihleri arasında dava açması halinde verginin tahsilatı duracaktır.

Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır (VUK Md.112/3-b). Mükellefin 18.08.2007 tarihinde Vergi Mahkemesi nezdinde dava açması halinde verginin tahsilatı duracaktır. Vergi Mahkemesinin 15.01.2008 tarihindeki kararı ile tarhiyat onanmıştır. Söz konusu karar 21.04.2008 tarihinde vergi dairesine tebliğ edilmiştir. Vergi mahkemesi kararıyla onanan vergi tahsil edilir safhaya geldiğinden, vergi mahkemesi kararına göre hesaplanan vergiye ait ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir.

Bu durumda gecikme faizi 1 Nisan 2005 tarihi ile 21 Nisan 2008 tarihleri arasında geçen süre için hesaplanacaktır. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmayacağından Nisan 2008 ayı için faiz hesaplanmayacaktır.

Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için Gecikme Faizi hesaplanacaktır.

Kanunda geçen yargı kararı organı ifadesinde ne anlamak gerektiği hususunda 172 Seri Numaralı VUK Genel Tebliği[7]’nde gerekli açıklamalar yapılmıştır. Buna göre: yargı organı ifadesinden Vergi Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay kararlarının anlaşılması gerekir. Gecikme faizinin hesaplanmasında yargı organının kararının tebliğ tarihi olarak kararın mükellefe tebliği değil Vergi Dairesi kayıtlarına intikal eden tarihi anlamak gerekir.

Bilindiği gibi mükellefçe resen, ikmalen ve idarece yapılan tarhiyatlara dava açılması halinde İYUK’nun 27/3 maddesi gereğince tahsil işlemi duracaktır. Vergi sistemimizde, yargıya intikal etmiş olan uyuşmazlıklarda, vergi ve buna bağlı cezalar vergi mahkemesi kararıyla kısmen veya tamamen onanmış ise bu karar üzerine tahakkuk etmekte, dolayısıyla de vergi ve ceza tahsil edilebilir safhaya gelmiş olmaktadır. Bir üst yargı merciinde dava açılması (Üst yargı mercii tarafından yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş olması hali hariç) vergi ve cezanın tahsilini durdurmamaktadır.

Bu itibarla, vergi mahkemesi kararına karşı bir üst yargı merciinde dava açılmış olması halinde yine onanan miktarlara göre hesaplanan vergi ve cezalar ile birlikte gecikme faizinin tahsili yoluna gidilecektir. Ancak, üst yargı merciinde dava açılması yanında yürütmenin durdurulması istenilmiş ve yürütmenin de durdurulmasına karar verilmiş ise bu takdirde vergi mahkemesi kararının sonuçları 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27/4. fıkrası uyarınca önce 90 gün, yürütmenin durdurulmasının yenilenmesi halinde uzatılan süreler kadar durmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla tahsil işlemleri de yürütmenin durdurulduğu süreler kadar otomatikman durmuş olacağından bu safhada vergi ve cezalar ile gecikme faizinin tahsili yönünden herhangi bir işlem yapılması kanunen mümkün değildir.

Bu bağlamda Vergi Mahkemesi kararına göre üst mahkemede devam edilen davaya göre aşağıdaki şekilde işlem tesisi gerekir.

a) Yürütmeyi durdurma sürelerinin sona ermesine rağmen üst yargı organınca ihtilaf hakkında karar verilmediği takdirde, daha önce verilmiş bulunan vergi mahkemesi kararı uygulanarak bu karar üzerine belirlenmiş olan vergi ve ceza ile birlikte gecikme faizinin tahsil işlemlerine devam olunacaktır. Diğer taraftan, yürütmenin durdurulması sebebiyle tahsilinde gecikilmiş olan vergiye yürütmenin durdurulmasında geçen süreler için ayrıca faiz hesaplanacaktır.

b) Üst yargı organınca görüşülecek olan ihtilaf, ilk yürütmeyi durdurma veya yeniden verilecek yürütmeyi durdurma süreleri içerisinde yine mükellef aleyhine karara bağlanmış ise bu durumda verginin kesinleşen miktarı üzerinden tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin, normal vade tarihinden üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.

Mükellefler tarafından vergi mahkemesinde açılmış olan davanın, vergi dairesi aleyhine karara bağlanması ve ihtilafın idarece bir üst yargı organında sürdürülerek (Bölge İdare Mahkemesi veya Danıştay) vergi mahkemesi kararının bozulması ve tarhiyatın tamamen veya kısmen onanmış bulunması halinde ise verginin kesinleşen miktarı üzerinden, tarhiyatın ilgili bulunduğu dönemin normal vade tarihinden, üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.

ÖRNEK 2:

Yukarıdaki örneğimize devam edecek olursak; tarh edilen vergi ve cezalar 20.07.2007 tarihinde mükellefe tebliğ edilmiş idi. Mükellef bu tebliğe karşı uzlaşma yollarını tercih etmeyerek 30 gün içinde dava açmıştır. Vergi Mahkemesi, Vergi Dairesi tarafından tarh edilen vergi ve cezaları onayarak kararı, vergi dairesine 21.04.2008 tarihinde tebliğ etmiştir.

Vergi Dairesi, Mahkemenin bu kararı üzerine vergi ve cezaları yeniden hesaplayarak düzenlediği ihbarnameyi 20.05.2008 tarihinde mükellefe tebliğ etmiştir.

Bu bilgiler ışığında Gecikme Faizi nasıl hesaplanacaktır?

ÇÖZÜM 2:

Mükellef, vergi dairesi tarafından tarh edilen vergi ve cezalara karşı, dava açma süresinin son günü olan 19.08.2007 tarihinde dava açmış olması İYUK 27.madde gereği tahsilatı durdurur.

Vergi Mahkemesi dava konusu yapılan tarhiyatı Vergi Dairesi lehine onadığından normal vade tarihinden kararın vergi dairesine tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.

Normal Vade Tarihi 31.03.2005    
Tebliğ Tarihi 20.07.2007   30 Gün Dava açma süresi
Dava Açma Son Gün 19.08.2007
Vergi Mahkemesi Kararının Vergi Dairesine Tebliğ Tarihi 21.04.2008    
Kararın Mükellefe Tebliğ Tarihi (Tahakkuk tarihi) 20.05.2008  
Ödeme Tarihi 20.06.2008  

Bu bilgiler ışığında resen tarh edilen vergi için Gecikme Faizinin hesaplanacağı süre normal vade tarihinden (31.03.2005) -Vergi Mahkemesi Kararının Vergi Dairesine tebliğ edildiği tarih (21.04.2008)  arası yani Nisan/2005 ile Mart/2008 tarihlerini kapsayan tam ay için Gecikme Faizi hesaplanacaktır. Nisan ayında geçen 21 gün faiz hesaplamasında dikkate alınmayacağı açıktır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 368/2 fıkrasına göre “vergi cezalarına karşı dava açılmışsa, vergi mahkemesi kararı üzerine vergi dairesince düzenlenecek ihbarnamenin ilgiliye tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenir” hükmü yer aldığından, ihbarnamenin mükellefe tebliğ tarihi gecikme faizinin hesabında değil ödemenin yapılmasında belirleyici olacaktır.

4.3. İhtilafın  Üst Yargı Üst Yargı Organında Sürdürülmesi:

2576 Sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri Ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanununun 6.maddesine göre, Vergi Mahkemeleri, Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları ile, 6183 sayılı Âmme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları, ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceği hüküm altına alınmıştır.

Genel olarak Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir. Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir. (İYUK Md.46)

Vergi Mahkemesinin tek hakimle verdiği kararlar 30 gün içinde Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz edilebilir (İYUK Md.45). Vergi Mahkemesinin kurul halinde verilen kararlarına karşı ise 30 gün içinde Danıştay’da temyiz davası açılabilir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunun 377.maddesinde kimlerin davacı olabileceği belirlenmiştir. Buna göre; mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenler, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilirler. Bunun yanında vergi dairesi tadilat ve takdir komisyonlarınca tahmin ve takdir olunan matrahlara karşı vergi mahkemesinde dava açabilir. Belediyelerde dava açma yetkisini belediye adına varidat müdürü, olmayan yerlerde hesap işleri müdürü veya o görevi yapan kullanır.

Bunun yanında mükellef aleyhine sonuçlanan Vergi Mahkemesi kararlarına karşı üst mahkemede açılacak davalarda dava açma limitlerini Başkanlık, 371 Seri Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde  belirlemiştir.

Buna göre;

Vergi Dairesi Başkanlıkları ile vergi daireleri, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda Gelir İdaresi Başkanlığının (İl özel idareleri ile belediyeler, valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemesi kararları aleyhine temyiz yoluna gidemezler.

Gelir İdaresi Başkanlığı, tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini vergi dairesi müdürlüklerinin taraf bulunduğu davalar için vergi dairesi başkanlıklarına ve/veya defterdarlıklara devredebilir.

Vergi Usul Kanununun “Vergi mahkemesinde dava açmaya yetkili olanlar” başlıklı 377.maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında; vergi dairelerinin, Maliye Bakanlığının (İl özel idareleriyle belediyeler valilerin) muvafakatı olmaksızın vergi mahkemelerinin kararları aleyhine Danıştay’da temyiz davası açamayacakları, ancak Maliye Bakanlığının, tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini defterdarlıklara devredebileceği hükmü yer almaktaydı. Bu yetki muhtelif tarihlerde kullanılmış, son olarak da 316 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 01.07.2003 tarihinden geçerli olmak üzere uygulamaya yön verilmişti.

Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunla Gelir İdaresi Başkanlığının ve anılan Kanunun verdiği yetkiye istinaden de vergi dairesi başkanlıklarının kurulması üzerine uygulama birliğinin sağlanması bakımından sözü edilen fıkralar 5615 sayılı Kanunla yeniden düzenlenmiştir. Yapılan düzenlemeyle, vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairelerinin, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenen tutarları aşan davalarda Gelir İdaresi Başkanlığının (İl özel idareleri ile belediyeler, valilerin) muvafakatını almadan vergi mahkemesi kararları aleyhine temyiz yoluna gidemeyecekleri, Gelir İdaresi Başkanlığının, tespit edeceği hadlerle sınırlı olmak şartıyla, muvafakat verme yetkisini vergi dairesi müdürlüklerinin taraf bulunduğu davalar için vergi dairesi başkanlıklarına ve/veya defterdarlıklara devredebileceği hükme bağlanmıştır.

Vergi dairesi müdürlükleri, bağlı vergi daireleri (malmüdürlükleri), vergi dairesi başkanlıkları, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı ve defterdarlıkların Danıştay nezdinde temyiz yoluna gidebilmelerine ilişkin limitler, bu Tebliğin yayımı tarihinden geçerli olmak üzere aşağıdaki şekilde yeniden belirlenmiştir.

Yetkili Birimler Davaya Konu Edilen Meblağ (YTL)
 Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 100.000.000
 İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 2.000.000
 Ankara ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlıkları 1.750.000
 Adana, Antalya, Bursa, Kocaeli, Konya ve Mersin Vergi Dairesi Başkanlıkları 1.500.000
 Aydın, Balıkesir, Denizli, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Kayseri, Manisa, Muğla,  Samsun ve Tekirdağ Vergi Dairesi Başkanlıkları 1.250.000
 Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Malatya, Kahramanmaraş, Sakarya, Trabzon, Şanlıurfa ve Zonguldak Vergi Dairesi Başkanlıkları 1.000.000
 Defterdarlıklar 800.000
 Vergi Dairesi Müdürlükleri (Bağlı vergi daireleri dâhil) 30.000

Yukarıda açıklanan limitler dikkate alınarak; vergi dairesi müdürlükleri ve bağlı vergi daireleri (malmüdürlükleri), kendileri için belirlenmiş hadleri aşan ihtilaflarda bağlı oldukları vergi dairesi başkanlığı ya da defterdarlıktan; Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, vergi dairesi başkanlıkları ve defterdarlıklar için belirlenen hadlerin aşılması durumunda ise Gelir İdaresi Başkanlığından muvafakat alınması gerekmektedir. Bununla birlikte, bu limitlerin altında kalan ve dava açma süresinin bitimi bu Tebliğin yayımı tarihinden sonraya rastlayan ancak bu tarihten önce muvafakat talebiyle Gelir İdaresi Başkanlığına intikal ettirilmiş olan vergi mahkemesi kararlarının temyizine ilişkin muvafakatlar, vergi dairesi başkanlıkları ya da defterdarlıklarca verilecek ve bunlara dayanılarak Danıştay’da temyiz yoluna gidilecektir.

Vergi mahkemelerince verilen kararlara karşı Danıştay nezdinde temyiz yoluna gidilmesinde, mahkeme kararları ile ortaya çıkan tutarlar yerine, davaya konu edilen tutarların esas alınması ve muvafakatların yukarıda belirlenen limitlere göre Gelir İdaresi Başkanlığı, vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlıkça verilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, vergi dairesi müdürlükleri, bağlı vergi daireleri (malmüdürlükleri), vergi dairesi başkanlıkları veya defterdarlıklarca Danıştay nezdinde temyiz yoluna gidilebilmesi için izin verilecek davalarla ilgili savunmaları hazırlama görev ve sorumluluğu vergi dairelerine ait olup, hazırlanacak savunma taslakları ile davaya ilişkin dosya ve evrak örnekleri Gelir İdaresi Başkanlığına, vergi dairesi başkanlıklarına veya defterdarlıklara gönderilecektir. Yetkili makamdan alınacak muvafakat üzerine olay Danıştay’a intikal ettirilecek ve verilen kararların birer örnekleri de Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilecektir. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığınca Danıştay nezdinde temyiz yoluna gidilebilmesi için izin verilecek davalarla ilgili savunmaları hazırlama görev ve sorumluluğu bu Başkanlığa ait olup, hazırlanacak savunma taslakları ile davaya ilişkin dosya ve evrak örnekleri ile Danıştay’ca verilen kararların birer örnekleri Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilecektir. Öte yandan, mükellefiyetin şekli, tesisi vb. belirli bir limiti içermeyen davalar sonucu verilen vergi mahkemesi kararlarının temyizine ilişkin muvafakatlar vergi daireleri ve bağlı vergi daireleri için ilgili vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlıklarca verilecek olup, bu gibi durumlarda Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığının Gelir İdaresi Başkanlığından muvafakat almasına gerek bulunmamaktadır.

ÖRNEK 3 :

Örneğimizin devamında; mükellefin aleyhine sonuçlanan vergi mahkemesi kararının üst yargı organı olan Danıştay nezdinde dava edilmesi sonucunda vergi dairesi tarafından tarh edilen vergi ve cezaların tamamen veya kısmen onandığı düşünelim.

Normal Vade Tarihi 31.03.2005
Tebliğ Tarihi 20.07.2007
Dava Açma Son Gün 19.08.2007
Vergi Mahkemesi Kararının Vergi Dairesine Tebliğ Tarihi 21.04.2008
Kararın Mükellefe Tebliğ Tarihi 20.05.2008
Üst Yargı Kararına Dava Açma Süresi 19.06.2008
Danıştay’ın Kısmen veya Tamamen onama kararının Vergi Dairesine Tebliği 11.07.2009

ÇÖZÜM 3:

Buna göre, üst yargı organının vergi mahkemesi kararı üzerine yürütme durdurma kararı vermesine müteakip esasa ilişkin kısmen veya tamamen onama kararı vermesi halinde normal vade tarihinden-üst yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanacaktır.

Bu bilgiler ışığında resen tarh edilen vergi için gecikme faizinin hesaplanacağı süre normal vade tarihinden (31.03.2005) –Yüksek Mahkeme kararının vergi dairesine tebliğ edildiği tarih (11.07.2009)  arası yani Nisan/2005 ile Haziran/2009 tarihlerini kapsayan tam ay için Gecikme Faizi hesaplanacaktır. Temmuz ayında geçen 11 gün, faiz hesaplamasında dikkate alınmayacağı açıktır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 112/1 fıkrasına göre vergi ve gecikme faizinin verginin tahakkuku tarihinden itibaren bir ay içinde, cezanın ise 368/2 göre dava açma süresinin bittiği tarihten itibaren bir ay içinde ödeneceği hüküm altına alındığından ödemenin vade süresi 11.08.2009 olacaktır.

4.4. Tarhiyat Uzlaşma Yolu ile Kesinleşmişse;

4.4.1.Genel Olarak Tarhiyat Öncesi Uzlaşma Müessesesi[9]:

1982 Anayasamız Türkiye Cumhuriyetini Hukuk devleti olmasının yanında sosyal devlet olarak da nitelendirilmiştir. Tarihsel gelişmeler takip edildiğinde devletlerin anayasal süreçlerinde verginin bu hukuksal gelişimde önemli yer bulduğu tartışmasızdır[10].Vergilendirme yetkisi, devletin varlığını sürdürebilme güdüsü altında yatan ve bu güdüyü gerçekleştirmek için egemenlik yetkisini kullanarak sonuç alma etisidir. Bu eti/güç hukuk devleti ilkesi çerçevesinde verginin kanuniliği, vergide eşitlik ve adalet ölçütlerine riayet çerçevesinde kullanılacağı kuşkusuzdur. Bu bağlamda vergilendirme yetkisi hiç kuşku yoktur ki sınırsız değildir. Verginin yasallığı (Md.73) ve Eşitliği (Md.10) Anayasamızın teminatı altındadır. Anayasamızın 10’ncumaddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” hükmü ile sağlam güvenceye bağlanmıştır.

Vergi mevzuatımızda çeşitli nedenlerle (sosyal, ekonomik, kültürel vb.) eşitlik ilkesine aykırı istisnalar ve müesseseler getirmektedir. Bu istisnalar Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi gibi ana temel kanunlar yanında diğer vergi kanunlarında da sıkça yer almaktadır. Bu yönüyle Uzlaşma Müessesesinin eşitlilik ilkesine aykırılığı iddia edilse de bazı gerekçelerle vergi mevzuatımızda yer almıştır.

Uzlaşma Müessesesinin verginin eşitlik ilkesine aykırılığı bulunsa da kamu alacağının daha hızlı, daha az maliyetle ve vergi de istenen tahsilatın ihtilaf konusu yapılmadan tahsil edilmesi gibi yararları karşısında vergi mevzuatımızda 1963 yılından beri güçlü bir şekilde uygulana gelmiştir. Vergi idaresinin neden uzlaşma yolunu seçtiği istatistiki verilere baktığımızda daha net ortaya çıkmaktadır[11]. Bunlardan en önemli olanı yargıya intikal eden vergi inceleme raporlarının %80-95’i mükellef lehine sonuçlanması ve  bu nedenle idarenin istenen hedefe ulaşamadığı ve buna karşın her vergi incelemesinin %70-80’inin uzlaşma aşamasında çözümlendiği dikkate alındığında uzlaşmanın vergi idaresi açısından önemi daha kolay anlaşılmaktadır.

Uzlaşma mükelleflerin adlarına yapılan tarhiyatı yargıya intikal ettirmeden önce vergi idaresi ile tahakkuk edecek vergi ve ceza hususunda anlaşmak için başvurabilecekleri idari çözüm yoludur.

Türk Vergi Sistemimizde Uzlaşma Tarhiyat Öncesi ve Tarhiyat Sonrası olmak üzere iki şekilde düzenlenmiştir. Mükellef bunlardan sadece birinden yararlanabilir. Tarhiyat Öncesi Uzlaşma hükümleri VUK’nun Ek 1-11’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Ek 1’nci maddesinin son fıkrasının Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden uzlaşmaya ilişkin hususlar Yönetmeliklerle açıklanmıştır. Bu bağlamda Tarhiyat Öncesi Uzlaşmave Tarhiyat Sonrası Uzlaşma Yönetmelikleri yayınlanmıştır.

Vergi Usul Kanununun 4444 sayılı kanunun 7’nci maddesiyle 14.08.2004 tarihinden geçerli olmak üzere değişen  Ek 1’nci maddesinde uzlaşmanın konusu  ve kapsamına yer verilmiştir. Buna göre uzlaşma talebinde bulunabilmek için bazı şartların oluşması gerekir. Ancak uygulamada bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin ispatı idareye düştüğünden ve uzlaşmada idare menfaati dikkate alındığında uygulamada mükellefin gerekli koşulları taşıdığı addolunur. Bu bağlamda mükellefin aşağıdaki şartları taşıdığından bahisle uzlaşma talebinde bulunabilir. Bunlar;

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun Tarhiyat Öncesi Uzlaşma müessesesini düzenleyen EK 1-11.maddelerinde kanun gerekçesi olarak “Vergi ihtilaflarının süratle halli ve böylece mükelleflerin tereddütlerinin bir an evvel gidilerek huzura kavuşmalarının temini, amme alacağının vaktinde hazineye intikali ve nihayet itiraz ve temyiz mercilerinin işlerini hafifleterek (ihtilaflar üzerine daha titizlikle eğilmelerine imkan sağlanması maksadıyla kanuna uzlaşma müessesi ithal olunmuştur. Böylece, mükellefle idare arasında vergi yönünden zuhur edecek ihtilafların yine kendi aralarında görüşülerek halli yolu açılmış bulunmaktadır.” denilmektedir.

Bu amaçla mükelleflerin devletin sulh yolunu tercih etmek suretiyle mükellef tarafından, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda uzlaşma talep edilebilir. Uzlaşma konusu verginin matrah farkları itibariyle bölünebildiği durumlarda uzlaşma sadece toplam matrah farkının bu bölümüne isabet eden vergi kısmı için de yapılabilir.

Tarhiyat öncesi uzlaşmadan yararlanılabilmesi için salınacak vergi ve kesilecek cezaların yönetmeliğin 2.maddesinde belirtildiği üzere bir vergi incelemesine dayanması gerekmektedir. Tarhiyat öncesi uzlaşmanın kapsamına vergi incelemelerine dayanılarak istenecek ve Maliye Bakanlığı vergi dairelerinin tarha yetkili olduğu bütün vergi, resim ve harçlar ile bunlara ilişkin olarak kesilecek vergi ziyaı cezası, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları (VUK md. 344/2’e ilişkin vergi ve ceza hariç) girmektedir.

Kimler Uzlaşma Talebinde Bulunabilir?

Uzlaşma için nezdinde inceleme yapılan kimsenin bizzat veya noterden alınmış vekaletnameye dayanarak vekili vasıtasıyla (Tüzel kişiler, küçük ve kısıtlılarla, vakıflar ve cemaatler ile tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunların kanuni temsilcileri marifetiyle) ve yazılı olarak incelemeyi yapan elemana veya bağlı bulunduğu ekip veya grup başkanlığına başvurması şarttır.

Uzlaşma Talebi Nereye Yapılmalıdır?

Talep, vergi incelemesi yapan vergi inceleme elemanına veya bu elemanların bağlı olduğu ekip veya grup başkanlığına yazılı olarak yapılmalıdır. Ayrıca uzlaşma talebinin inceleme tutanağında yer alması da ilgili mercie yazılı başvuru yerine geçer. (TÖU Yönetmeliği Md.8)

Talep Süresi

Nezdinde inceleme yapılan her mükellef; incelemenin başlangıcından, inceleme ile ilgili son tutanağın düzenlenmesine kadar geçen süre içerisinde isteği halinde her zaman tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunabilir. (TÖU Yönetmeliği Md.9)

Uzlaşma Davetine Uyulmaması veya Uzlaşma Talebinden Vazgeçilmesi

Muhatabın bilinen en son adresine uzlaşmaya davet yazısının tebliğ edilememesi veya yazıda bildirilen yer ve tarihte uzlaşma davetine uyulmaması hallerinde uzlaşma konusunda başkaca bir işlem yapılmaz. Uzlaşma temin edilmemiş sayılır. Bu maddenin uygulanmasında posta ile veya memur vasıtasıyla gönderilen yazının tebliğ edilemeyerek geri gelmesi, tebliğ edilememeyi ifade eder. Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinde bulunan mükellef, tayin edilen uzlaşma gününden önce yazılı olarak inceleme raporunu düzenleyene veya komisyona sekreterya hizmeti veren birime bu talebinden vazgeçtiğini bildirebilir. Bu durumda mükellef tarhiyat öncesi uzlaşma istememiş gibi işlem tesis edilir (TÖU Yönetmeliği Md.12).

Mükellefin, Tarhiyat sonrası uzlaşma hakkını kullanmak istiyorsa mutlaka Tarhiyat öncesi uzlaşma talebinden vazgeçtiğini yazılı olarak bildirmek zorundadır.

Uzlaşmanın temin Edilememesi

Mükellefin, uzlaşma komisyonunun davetine katılmaması, uzlaşma görüşmesine geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi halinde uzlaşma temin edilmemiş sayılır. Tarhiyat öncesi uzlaşmanın herhangi bir nedenle temin edilememesi veya uzlaşmaya varılamaması hallerinde, mükellefler verginin tarhından sonra tarhiyat sonrası uzlaşma talep edemezler. (TÖU Yönetmeliği Md.17)

Kısmi Uzlaşma

Mükellefler inceleme elemanlarınca tespit edilen matrah veya matrah farklarının tümü için uzlaşma isteyebilecekleri gibi bir kısmı için de bulunabilirler. Bu durumda tutanağın açılama bölümünde inceleme raporunda tespit edilen matrah farklarından hangilerinde uzlaşma talep edildiği ve bunlara ilişkin olarak uzlaşmaya varılan vergi ve ceza miktarları belirtilir.

Tutanak ve vergi inceleme raporunun vergi dairesine ulaşması üzerine tarhiyatın mükellefe tebliğ tarihini takip eden günden itibaren işlemeye başlayacak olan 30 günlük dava açma süresinin son gününe kadar uzlaşma komisyonunun teklifini kabul edebilir.

Uzlaşmanın Kesinliği

Uzlaşma Komisyonlarının, uzlaşma sonucunda düzenleyecekleri uzlaşma tutanakları kesin olup, gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilir. Üzerinde uzlaşılan veya tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açılamaz ve hiçbir merciye şikayette bulunulamaz (VUK Ek md. 6).

Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan biri üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine), adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan iş bu cezaya karşı dava açamaz. (VUK Ek md. 7). Ayrıca üzerinde uzlaşılan vergi ve cezalar için tarhiyat sonrası uzlaşma da talep edilemez.

Müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef veya ceza muhatabı uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açma yoluna gidebilir. Mükellef veya ceza muhatabı aynı vergi veya ceza için uzlaşma talebinden önce dava açmışsa dava, uzlaşma işleminin sonuca bağlanmasından önce vergi mahkemelerince incelenmez; herhangi bir sebeple incelenir ve karara bağlanırsa bu karar hükümsüz sayılır. Uzlaşmanın vaki olması halinde mükellef, üzerinde uzlaşılan vergi ve cezaya (bunlardan birisi üzerinde uzlaşılmış olsa dahi her ikisine); adına sadece ceza kesilmiş bulunan, üzerinde uzlaşılan işbu cezaya karşı dava açamaz.

Vergi Mahkemelerinde dava açma

Uzlaşmanın vaki olmaması halinde mükellef veya ceza muhatabı; tarhedilen vergiye veya kesilen cezaya, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağın kendisine tebliğinden itibaren genel hükümler dairesinde ve yetkili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu takdirde, dava açma müddeti bitmiş veya 15 günden az kalmış ise bu müddet tutanağın tebliği tarihinden itibaren 15 gün olarak uzar. Uzlaşmanın vaki olmaması halinde, yukarıdaki ikinci fıkra uyarınca durdurulmuş olan davanın görülmesine, keyfiyetin vergi dairesince işarı üzerine vergi mahkemesinde devam olunur. (VUK EK md.7)

4.4.2. Uzlaşılan Vergilerde Gecikme Faizi Hesabı:

Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, normal vade tarihinden itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanacağı VUK 112 ile EK 11.maddelerinde belirtilmiştir. Ancak uzlaşmanın vaki olmaması halinde ise kendi kanununda belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar gecikme faizi hesaplanacağı açıktır.

Uzlaşma konusu yapılan vergide uzlaşma vaki olduğu takdirde uzlaşma tutanağı düzenlenir ve derhal ilgili vergi dairesine intikal ettirilir. Bu tutanak tahakkuk fişi yerine geçer. Uzlaşma tutanağı vergi ve cezaların ödeme zamanlarından önce ilgiliye tebliğ edilmişse kanuni ödeme zamanlarında; ödeme zamanları kısmen veya tamamen geçtikten sonra ilgiliye tebliğ edilmiş ise ödeme süreleri geçmiş olanlar uzlaşma tutanağının tebliğ tarihinden itibaren bir içinde ödenir.

ÖRNEK 4:

Vergi Denetmeni Bay (A) tarafından 2007/Mart dönemine ait Katma Değer Vergisi Vergi İnceleme Raporu tanzim etmiştir. Mükellef vekili tutanak aşamasında VUK EK Md.11 gereğince Tarhiyat Öncesi Uzlaşma talebinde bulunduğunu beyan etmiştir. Mükellef vekili ile Komisyonca 28.11.2007 tarihinde yapılan görüşme sonucunda TÖU vaki olmuştur. Bu bilgiler ışığında Gecikme Faizi nasıl hesaplanacaktır?

ÇÖZÜM 4:

Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır. Uzlaşmanın vaki olması durumunda uzlaşma tutanağının imzalandığı tarih itibariyle resen, ikmalen ve idarece tarh edilen vergiler tahakkuk eder ve kesinleşir. Uzlaşma komisyonlarının tutacakları uzlaşma tutanakları kesin olup gereği vergi dairelerince derhal yerine getirilir. Mükellef veya adına ceza kesilen; üzerinde uzlaşılan ve tutanakla tespit olunan hususlar hakkında dava açamaz ve hiçbir mercie şikayette bulunamaz.

Buna göre Tarhiyat Öncesi uzlaşmalarda Gecikme Faizi; Normal Vade tarihinden (26.04.2007)- Tutanağın imzalandığı (28.11.2007) tarih arasındaki 7 tam ay için gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacaktır.

4.5. Tarhiyatın VUK’nun 376. Maddesiyle Kesinleşmesi Halinde Gecikme Faizinin Hesaplanması:

Yapılan tarhiyatların ihtilafsız olarak kesinleşmesi 3 şekilde olur:

İhtilafsız olarak kesinleşir.

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 376.maddesine göre; İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergi veya vergi farkını ve aşağıda gösterilen indirimlerden arta kalan vergi ziyaı, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarını mükellef veya vergi sorumlusu ihbarnamelerin tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili vergi dairesine başvurarak vadesinde veya 6183 sayılı Kanunda belirtilen türden teminat göstererek vadenin bitmesinden itibaren üç ay içinde ödeyeceğini bildirirse:

  1. Vergi ziyaı cezasında birinci defada yarısı, müteakiben kesilenlerde üçte biri,
  2. Usulsüzlük veya özel usulsüzlük cezalarının üçte biri İndirilir.

Mükellef veya vergi sorumlusu ödeyeceğini bildirdiği vergi ve vergi cezasını yukarıdaki yazılı süre içinde ödemez veya dava konusu yaparsa bu madde hükmünden faydalandırılmaz. Yukarıdaki hükümler vergi aslına tabi olmaksızın kesilen usulsüzlük cezaları hakkında da uygulanır.

Bu bağlamda, yapılan tarhiyat için 376.madde hükmünün uygulanmasının talep edilmesi halinde; tarhiyat dava konusu yapılmaksızın vergi aslı mükellefçe aynen kabul edilmiş bulunulmaktadır. Dolayısıyla, bu uygulama biçiminde, vergi aslında bir indirim söz konusu olmayıp, sadece cezada bir indirim yapılmış olduğundan, vergiye ait ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 günlük dava açma süresi geçmesiyle tarhiyat kesinleşmiş olmaktadır. Bu uygulama şeklinde gecikme faizi, kesinleşme tarihi esas alınmak suretiyle 112.maddenin 3 numaralı bendinin (a) fıkrasındaki hüküm gereğince bu tebliğin “Tarhiyat dava konusu yapılmaksızın kesinleşmişse” başlıklı bölümünde yapılan açıklama doğrultusunda hesaplanacaktır.

4.6. Vergi Dairesince Mükellefe Yapılması Gereken İadelerde Gecikilmesi Durumunda Hesaplanacak Faizde Uygulama:

Paranın değerini sürekli olarak kaybettiği enflasyon dönemlerinde Gecikme Faizi uygulamasının ayrı bir önem kazandığını kitapçığımızın ilgili bölümünde açıklamıştık. Bu anlamda dönem başında, kullanmaktan vazgeçilen yada hak edildiği halde alınamayan bir miktar paranın satın alma gücü; dönem sonunda; enflasyon oranında azalmış olacaktır. Bu durumda dönem sonunda paranın asıl sahibine ödenmesi gereken faiz; sadece belli bir dönem için yapılan fedakârlığın karşılığından ibaret olmayacak, aynı zamanda söz konusu dönemde paranın satın alma gücündeki kaybı da karşılayacak miktarda olacaktır. Teknik deyişle, hem para sahibinin tasarrufta bulunmasının bedeli ödenecek, hem de paranın satın alma gücü korunacaktır. Gecikme faizinin dayandığı ekonomik mantık budur.

Devletin mükelleften zamanında alamadığı alacaklar için bu temel mantık geçerli iken, mükelleflerinde ilgili kanunlar gereği iade hakları doğduğunda sürüncemede bırakılmadan iade edilmesi de bu kadar gereklidir. Çünkü paranın her iki taraf değer kaybetmemesinin vazgeçilmezliği aynı derece önemlidir.

Bu nedenledir ki vergi idaresinde iadesinde gecikilen vergiler için faiz ödeme anlayışı geç de olsa 4369 sayılı kanun ile 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 112 maddesinin 4 numaralı bendine eklenmiştir.

Vergi Usul Kanunu’nun 120’nci maddesinin son fıkrası ile Bakanlığa verilen yetkiye göre fazla veya yersiz olarak tahsil edilen paraların geri verilmesi veya kanunları gereğince mükelleflere yapılacak iade ve mahsup işlemlerinin aşağıda belirtildiği şekilde yapılması uygun görülmüştür[14].

1- Kanunları gereğince yapılacak mahsup, ret ve iadeler;

– İlgili kanunlarında yapılan düzenlemelere,

– Bu kanunlarla ilgili genel tebliğ ve genelgelerde belirlenen esaslara göre yerine getirilecektir.

Yapılacak mahsup, ret ve iadelerde Saymanlık İşlem Fişine; düzeltme fişi ile birlikte, bu vergilerin iade veya mahsubu ile ilgili düzenlemelerde yer alan belgeler eklenecektir.

2- İlgili kanunlarında veya bu kanunlarla ilgili olarak çıkarılan genel tebliğ ve genelgelerde fazla veya yersiz tahsil edilen vergi, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ret ve iadesi ile ilgili düzenleme bulunmaması halinde, bunlardan yapılacak ret ve iadelerde düzeltme fişi ile birlikte;

– Tahsilinde alındı verilen paraların kısmen veya tamamen geri verilmesi durumunda, alındının aslı veya vergi dairesince onaylanmış örneği,

– Daire ve kurumlarca sorumlu sıfatıyla mükellef adına yatırılan paraların iadesinde, daire veya kurumun yatırılan paralara ait bilgileri içeren yazısı,

– Ret ve iade konusu işlemin iptal edilmesi veya işlemden vazgeçilmesi nedenleriyle vergiyi doğuran olayın ortadan kalkmış olması durumunda hataya, işlemin iptaline, işlemden vazgeçildiğine ilişkin olarak ibraz edilen belgeler saymanlık İşlem Fişine bağlanacaktır.

3- Saymanlık İşlem Fişi;

a) Ankara, İstanbul ve İzmir ilerinde;

– 100 milyar liraya kadar vergi dairesi müdürleri/vergi müdürleri,

– 20 milyar liraya kadar Malmüdürleri (bağlı vergi daireleri),

b) Adana, Antalya, Bursa, Kocaeli ve Mersin illerinde;

– 50 milyar liraya kadar vergi dairesi müdürleri/vergi müdürleri,

– 20 milyar liraya kadar Malmüdürleri (bağlı vergi daireleri),

c) Diğer illerde;

– 25 milyar liraya kadar vergi dairesi müdürleri,

-15 milyar liraya kadar Malmüdürleri (bağlı vergi daireleri) tarafından imzalanacaktır.

Buna göre, Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120.madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.

ÖRNEK 5:

Mükellef (A)’ nın 2007/Ocak dönemine ait Katma Değer Vergisi Kanununun 11/1-a maddesi gereğince ihracat nedeni ile 50.000,00 YTL iade hakkı doğmuştur. Mükellef başta Devlet Harcama Belgeleri Yönetmeliğine ve Katma Değer Vergisi Tebliğinde istenen belgeleri 11.03.2007 tarihinde tamamlayarak vergi dairesine teslim ederek iade talebinde bulunmuştur.

Vergi Dairesi iadeye ilişkin düzeltme fişini dairede mükellefin kendisine 23.10.2007 tebliğ etmiştir.

Buna göre vergi dairesi herhangi bir faiz ödeme yükümlülüğüne girmiş midir?

ÇÖZÜM 5:

Vergi Dairesi, ilgili mevzuat gereğinde mükellefin tamamlaması gereken belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iadenin yapılması gerekir. Buna göre mükellef belgeleri 11.03.2007 tarihinde tamamladığı düşünüldüğünde takip eden 30.06.2007 tarihine kadar iade yapılması gerekir.

Bu tarihte iade yapılmadığı için 11.03.2007 tarihini takip eden 30.06.2007- 23.10.2007 tarihleri arasında geçen toplam 114 gün için tecil faizi oranında Gecikme Faizi hesaplanması gerekir.

F=A*n*t/360

F= 50.000*24*114/360.00

F=3.800 YTL mükellefe red ve iade edilerek vergi aslı ile beraber ödenecektir.

4.7. İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilerde Gecikme Faizinin Hesaplanması:

4.7.1.Genel Olarak İhtirazi Kayıt:

Tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi türk vergi sisteminde de ilke olarak beyan esası geçerlidir. Katma Değer Vergisi, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi gibi ana temel kanunlar bu usulle beyan edilir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 83’üncü maddesinde” Hilafına hüküm olmadıkça, Gelir Vergisi mükellefin veya vergi sorumlusunun beyanı üzerine tarh olunur” hükmü bulunmaktadır. Bu usulde tarh işlemi ile tahakkuk işlemi birlikte tekemmül eder. Beyan usulünde vergiler tahakkuk fişi tarh ve tahakkuk eder (VUK Md.25). Vergi beyannamesini ilgili vergi dairesine tevdi eden kimsenin vergi tahakkuku tahakkuk fişi ile kesinleşir (Md.27). Vergi Usul Kanunu kapsamındaki vergilerin büyük kısmını beyan üzerine alınan vergiler oluşturmaktadır. Mükelleflerin kendi iradeleri ile vergi dairelerine tevdi ettikleri beyannameleri ihtilaf konusu yapıp yargıya taşımaları esas olarak mümkün değildir. Bu yaklaşım yani  beyan üzerine yapılan tarh ve tahakkuka karşı dava açılamayacağı kuralı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 378’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre yükümlüler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamayacaklardır. Madde hükmüne göre; “vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır. Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur” demektedir. Ancak bu kuralın iki istisnası vardır. Bunlardan ilki vergi hatasının bulunması, ikincisi ise beyannamenin ihtirazi kayıtla verilmiş olmasıdır.

Vergi hataları Vergi Usul kanununun 116’ncı maddesinde açıklanmıştır. Buna göre vergi hatası vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır. Vergi hatalarına dair düzenleme vergi mevzuatında yer almış iken mükelleflerin ihtirazi kayıtla beyanname vermeleri ile ilgili olarak Türk vergi mevzuatında yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak dolaylı da olsa ihtirazi kayıt lafzı Vergi Usul Kanunun 112/5 fıkrasında telaffuz edilmiştir[16]. Bununla birlikte, ihtirazi kayıtla beyan müessesesi ihtiyaçtan doğmuş ve uygulamada yer bulmuştur. İhtirazi kayıt, mükelleflerin kendi beyanlarına göre yapılan işlemler aleyhine dava açamayacakları şeklindeki kurala karşı geliştirilen ve bu işlemlere de yargı denetimi sağlayan bir yargılama usulü müessesesidir[17]. Bu müessese Danıştay kararları ve müktezalarla desteklenerek uygulamada hayat bulmuştur. Bu uygulamanın asli dayanağını ise Anayasanın 125’inci maddesindeki “Yargı Yolu” başlıklı hükmünden almaktadır. Bu düzenlemede “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” demektedir. Bu Anayasal hüküm yanında asli dayanağını 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanununun[18]27/3 fıkrasından almaktadır. Buna göre;” Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri malî yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur. Ancak, 26 ncı maddenin 3 üncü fıkrasına göre işlemden kaldırılan vergi davası dosyalarında tahsil işlemi devam eder. Bu şekilde işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulması ile ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebilir” demektedir. Görüleceği üzere ihtirazi kayıt, idare ile mükellef arasındaki yorum ve düşünce farklılığından kaynaklanan ve mükellefin dava hakkını saklı tutmak kaydı ile düşülen bir şerh anlamı taşır. İhtirazı kayıtla verilen bu beyanlara karşı dava açılabilmesi için;

Mükelleflerin elden verdikleri beyannamelerin ihtirazi kayıtla verilmesinin mümkün olduğunu anlatmış olduk. Bu bağlamda konumuzla bağlantılı olarak e-beyanname ortamında ihtirazı kayıtla beyanname verilebilir mi sorusu akla gelmektedir. Elektronik ortamda verilen beyannamelerde de ihtirazi kayıtla beyan mümkündür. Vergi Beyannamelerinin postayla veya elektronik ortamda gönderilmesi Vergi Usul Kanunun 28. maddesinin ikinci fıkrasında[19] düzenlenmiştir. Buna göre “Beyannamenin elektronik ortamda gönderilmesi halinde tahakkuk fişi elektronik ortamda düzenlenir ve mükellef veya elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verilmiş gerçek veya tüzel kişiye elektronik ortamda iletilir. Bu ileti, tahakkuk fişinin mükellefe tebliği yerine geçer” demektedir. Bu konuda Gelir İdaresi Başkanlığı e-beyanname sitesinden İhtirazi Kayıtla Beyanname verme uygulamasına 01.07.2005 tarihinde başlamıştır[20]. Kullanıcılar bu tarihten sonra e-beyanname ortamında beyannamelerini ihtirazi kayıtla verebileceklerdir.

4.7.2. İade Edilen Vergilerin Geri Alınması Halinde Gecikme Faizi:

Bilindiği gibi, 30.12.2001 tarih ve 24626 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan 4731 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin C bendi ile Vergi Usul Kanununun 112’inci maddesine eklenen 5 numaralı fıkrada,”İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliğ tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır.” hükmü yer almaktadır.

Bilindiği üzere 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27.maddesinin 3 numaralı fıkrasında, “ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davalar, tahsil işlemlerini durdurmaz. Bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenilebilir” hükmü yer almaktadır. Buna göre yürütme durdurma kararı olmadıkça ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerinden tahakkuk eden vergilerin tahsilatı durmamaktadır.

İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra bu beyanın mükellef tarafından vergi mahkemesinde dava konusu yapılması üzerine vergi mahkemesince verilen karar uyarınca iade edilmesi gerekir. Ancak vergi idaresinin bu ihtilafı üst mahkemede sürdürmesi ve üst yargı mercii tarafından vergi mahkemesince verilen kararın bozulması durumunda idarenin daha önce iade ettiği paraların geri alınması gerekecektir[21].

Buna göre; Vergi mahkemesi kararı üzerine mükellefe yapılan iade tarihinden Danıştay Kararının Vergi Dairesine tebliğ edildiği tarihe kadar tecil oranında gecikme faizinin hesaplanması gerekir.

İhtirazi kayıtla beyan edilerek tahakkuk eden vergi, ödenmeyip dava konusu yapılması halinde yürütmenin durdurulması istemi ve davanın reddedilmesi halinde bu verginin normal vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51.maddesine göre gecikme zammı ile birlikte tahsili gerekmektedir.

Vergi mahkemesinde açılan dava sonucunda mükellef lehine karar verilmesi halinde bu karar üzerine tahakkuktan terkin işlemi yapılacaktır. Bu kararın Danıştay’da temyizi sonucu verilen bozma kararı üzerine vergi mahkemesince bozma kararı doğrultusunda mükellef aleyhine karar verilmesi halinde, mükellef lehine sonuçlanan ilk kararın sonuçları ortadan kalkacağından, ilk tahakkuk tarihi itibariyle tahakkuk işlemleri yenilenecek, dolayısıyla mükellefe yeni bir ödeme süresi verilmeyecektir. Bu durumda, verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için gecikme zammı hesaplanacaktır[22]

Vergi mahkemesinde açılan dava sonucunda mükellef lehine karar verilmesi halinde bu karar üzerine tahakkuktan terkin işlemi yapılacaktır. Bu kararın Danıştay’da temyizi sonucu verilen bozma kararı üzerine vergi mahkemesince bozma kararı doğrultusunda mükellef aleyhine karar verilmesi halinde, mükellef lehine sonuçlanan ilk kararın sonuçları ortadan kalkacağından, ilk tahakkuk tarihi itibariyle tahakkuk işlemleri yenilenecek, dolayısıyla mükellefe yeni bir ödeme süresi verilmeyecektir. Bu durumda, verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için gecikme zammı hesaplanacaktır.

ÖRNEK 6:

Mükellef Bay (A), kanuni gerekçe göstererek Katma Değer Vergisi beyanını ihtirazi kayıtla beyan etmiş ve süresinde ödemiştir. Kendi beyanına karşı Vergi Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. Vergi Mahkemesi bu dava üzerine 17.01.2007 tarihinde karar vererek tarhiyatı kaldırmıştır. Bunun üzerine vergi dairesi bu karara istinaden zamanında peşin ödenen vergilerin iadesini 11.03.2008 tarihinde mükellefe  yapmıştır.

İadenin yapılmasından sonra Vergi Dairesi bu karara karşı temyiz davası açmış olup Danıştay 19.07.2008 vergi mahkemesince verilen kararın bozmuştur. İlgili Danıştay kararı 07.07.2008 tarihinde Vergi Dairesine tebliğ edilmiştir

Bu örneğimize Gecikme Faizini hesaplayınız?

ÇÖZÜM 6:

İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliğ tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır.

Buna göre iade tarihi olan 11.03.2008 tarihinden Danıştay kararının vergi dairesine tebliğ tarihi olan 07.07.2008 tarihleri arasında geçen süre için tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanması gerekecektir.

4.8. İflas Halinde Gecikme Faizi Hesaplanır mı?

6183 Sayılı Kanunun 52.maddesinde Gecikme Zammının tatbik müddeti açıklanmış olup amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı ve aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar müddettir demektedir. Bu tarihten sonra ise Gecikme Zammının hesaplanmayacağı kanuni zorunluluktur.

İflas halinde iflasın açıldığı tarihten itibaren gecikme zammının hesaplanmayacağı açık iken 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 112.maddesine göre ise iflas halinde Gecikme Faizinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda kanuni düzenleme yoktur.

Konuyla ilgili verilen bir muktezada; 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 112’nci maddesinde; İkmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatların uzlaşma yoluyla kesinleşmesi halinde, uzlaşılan vergi miktarına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanması gerektiği belirtilmiş olup, anılan Kanun maddesinde mükelleflerin iflası durumunda gecikme faizinin iflas kararına kadar hesaplanacağına dair herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Buna göre; üzerinde uzlaşma sağlanan ipotek harcı ve damga vergisinin  tahakkuk ettirilerek uzlaşılan vergi miktarları için, tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden, uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi hesaplanması gerekmektedir.

5.Konuya İlişkin Mukteza ve Yargı Kararları:

a) Mukteza Örnekleri:

* Gecikme Faizi Hk[24]

İlgide kayıtlı yazının tetkiki ve değerlendirilmesi sonucunda; daireniz …..vergi kimlik numarasında kayıtlı…..Adi Ortaklığı hakkında Hesap Uzmanı……tarafından düzenlenen 31.07.2006 tarih ve……No’lu Vergi İnceleme Raporunun sonuç bölümünde, Haziran, Temmuz, Eylül, Ekim, Kasım, Aralık/2004 dönemlerine ilişkin olarak ortaklık tarafından yersiz beyan edilerek ödenen toplam 127.724,11.YTL’nin re’sen tarh edilecek K.D.V. tutarlarından mahsup edilmesi ve geriye kalan K.D.V. tutarlarının mükelleften aranılması gerektiğinin belirtilmesi nedeniyle, tarhiyat öncesi uzlaşma tutanağına istinaden tahakkuk ettirilecek vergiler üzerinden hesaplanacak gecikme faizinin, verginin normal vade tarihinden uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar mı, yoksa mahsuba konu yersiz ödeme tarihine kadar mı hesaplanması gerektiği konusunda görüş bildirilmesinin istenildiği anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere; 213 Sayılı V.U.K.’nun “Özel Ödeme Zamanı” başlıklı 112.maddesinin 3/b bendinde, uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, (a) fıkrasında belirtilen tarihten itibaren uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanacağı, dava açılması nedeniyle tahsili duran vergi ve cezaların mükellef tarafından istenildiği takdirde davanın devamı sırasında da kısmen veya tamamen ödenebileceği hüküm altına alınmış olup, bu durumda verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanması gerektiği 172 seri no.lu VUK genel tebliğinde açıklanmıştır. Diğer taraftan; 2000/6 sayılı Vergi Usul Kanunu İç Genelgesinde de belirtildiği üzere, gecikme faizinin, devlete ait bir alacağın mükellef  nezdinde kalmasının veya kullanılmasının karşılığı olarak tanımlanarak ödemeyle ilişkilendirilmesi nedeniyle, verginin normal vade tarihinden sonra, ancak son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihinden önce ödenmiş olması halinde, gecikme faizinin, verginin normal vade tarihinden ödendiği tarihe kadar geçen süre için hesaplanması gerekmektedir. Bu itibarla, inceleme raporunda belirtilen dönemlere ilişkin olarak yersiz beyan edilerek ödenen KDV tutarları uzlaşma tarihinden önce ödenmiş olduğundan; sözü edilen rapora istinaden tarh edilen ve tarhiyat öncesi uzlaşma tutanağına istinaden tahakkuk ettirilen KDV için, bu vergilerin normal vade tarihlerinden, mahsup edilecek yersiz  ödemenin yapıldığı tarihe kadar, ancak,  mahsuptan sonra kalan ve ödenmesi gereken KDV için ise,  bu vergilerin normal vade tarihlerinden, uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için gecikme faizi hesaplanması gerekmektedir.

* Uzlaşmadan vazgeçilmesi halinde yeniden uzlaşılıp uzlaşılamayacağı hk.[25]

İlgi dilekçenizde, hakkınızda düzenlenen inceleme raporuna istinaden kesilen vergi cezaları için uzlaşma talebinde bulunduğunuz ve ikinci bir dilekçe ile uzlaşmadan vazgeçtiğiniz belirtilerek ilk uzlaşma talebinizin dikkate alınıp alınamayacağı hususunda görüş talep edilmektedir.

Konu ile ilgili olarak raporla ilgili dönemlerde bağlı bulunduğunuz ……Vergi Dairesi Müdürlüğünden alınan bilgiye göre 01/12/2004 tebliğ tarihli 30/11/2004 tarih ve 200411301400000013890, 13910, 13920 sayılı ihbarnamelere istinaden 22/12/2004 tarihinde uzlaşma talebinde bulunduğunuz ve bu talebinize istinaden 23/02/2005 tarihine uzlaşma günü verildiği ancak 03/01/2005 kayıt tarihli dilekçenizle uzlaşmadan vazgeçtiğinizi bildirmeniz üzerine uzlaşma yapılamadığı anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere V.U.K.’nun uzlaşma başlıklı Üçüncü Bölümü Ek 1. maddesinde; “Uzlaşma talebi vergi ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde yapılır. Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamaz.” hükmü yer almaktadır.

Buna göre, uzlaşma başvuru süresinin geçmiş olması bakımından yeniden talepte bulunarak uzlaşma hükümlerinden yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.

b) Yargı Kararları Örnekleri:

VUK’un 112. maddesi gereğince iadesi talep edilen vergiye faiz işletilebilmesi için ya idarece resen düzeltme yapılması veya mükellef tarafından idareye bu yönde bir başvuruda bulunulmuş olmasına rağmen idarenin talep doğrultusunda düzeltme yapmamış olması gerekir.(Danıştay 7. Daire E. No: 2001/4527, K. No: 2004/2769 Mali Hukuk Dergisi, Ağustos 2005, Sf:2190, 2193)

* Geçici vergi beyannamesini kanuni süresinde veren, süre geçtikten sonra ek olarak verdiği düzeltme beyannamesinde gösterdiği matrah üzerinden re’sen tarhiyata tabi tutulan davacı hakkında, ilgili bulunduğu döneme ilişkin olarak normal vade tarihinden itibaren hesaplanan gecikme faizi, geçici verginin yasal beyanname verme süresinden sonra tahakkuk ettirilmesi nedeniyle yasaldır (Danıştay 7.Dairesi E: 2001/1208 K: 2005/239 T: 24.2.2005)

* Olayda davacının ihtirazi kaydı, davalı idarece benzer davalarda istikrarlı biçimde verilen Danıştay kararlarının aksine kabul edilmemiş, yapılan tahakkuk işleminin kanuna aykırılığı, yerel mahkemenin vergi aslının iptaline ilişkin hüküm fıkrasıyla kesinlik kazanmış ancak davacı kurumun yasal faiz istemi reddedilmiştir. Oysa ki, Danıştay’ın süregelen içtihadına göre idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerinden doğan zararların idare tarafından kusurlu sorumluluk esasına göre tazmin edilecek olması, hizmet kusuru oluşturacak vergilendirme işlemlerinden vergi mükellefleri için doğan zararın, işlemi yapan vergi dairesince karşılanmasının anayasa ve hukuk devleti ilkesinin gereği olması ve VUK 112. maddesine uyarınca gecikme faizi ile ilgili dönemlerde miktarı belirlenen zararın, hukuka aykırı tahsilatlarda aynen mükellef için de söz konusu olması sebepleriyle mükellefe faiz ödenmesi gerekmekte olup, hükmolunacak faiz oranının verginin tahsil edildiği tarih ile karar tarihi arasındaki süre için VUK 112. maddesi uyarınca belirlenen gecikme faizi oranına eşit olması anayasanın eşitlik ve adalet ilkeleri gereğidir. (Danıştay 4. Dairesi E: 2003/980 K: 2004/501 T: 17.3.2004)

* Davacının, geçici vergi beyannamesinde eksik beyan edilen matrah için verdiği düzeltme beyannamesi üzerine gecikme faizi hesaplanmışsa da VUK 112. maddesi, gecikme faizinin uygulanabileceği vergilerin, yükümlüler adına ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilmiş vergiler olduğunu hükme bağladığından, davacının düzeltme hükümleri uyarınca verdiği beyanname üzerinden tahakkuk ettirilen vergilere gecikme faizi uygulanamaz. (Danıştay 7. Dairesi E: 2000/5601 K: 2002/3486 T: 7.11.2002)

GECİKME FAİZİ

(ÖZET)

*    Gecikme faizi, İkmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler için hesaplanan diğer bir ifade ile zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergilerin asıllarına tatbik edilen fer’i nitelikteki ceza olup tahakkuk ve vadeye göre geriye doğru hesaplanır.

*      Dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar gecikme faizi hesaplanır.

*      Dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar gecikme faizi hesaplanır.

*      Uzlaşılan vergilerde gecikme faizi; uzlaşılan vergi miktarına, normal vade tarihten uzlaşma tutanağının imzalandığı tarihe kadar geçen süre için uygulanır.

*      Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.

*      Gecikme Faizi, vade tarihi ile tahakkuk tarihi arasında aylık olarak hesaplanır.

*      Gecikme faizi oranı gecikme zammına endeksli olup aylık gecikme faizi oranı: % 2.5’tur.

*      Vergi Cezaları için Gecikme Faizi hesaplanmaz. Gecikme faizi, ceza niteliğinde olmadığından ölüm halinde düşmez.

*      Vergi aslı üzerinden hesaplanacak olan gecikme faizi, tahakkuk tutarı üzerinden Vergi Usul Kanunu’nun 112.maddesine göre 1 ay içinde ödenir.

*      Vergi Mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlülüklerin ve bunların zam ve cezalarının dava açılan bölümünün işlemlerini durdurur.

*      Danıştay’da veya İdari Mahkemelerinde vergi ve cezalara karşı dava açılması dava edilen idari işlemin yürütülmesini durdurmaz.

*      Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir.

*      İkmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (Kaçakçılık dolayısıyla kesilen vergi ziyaı cezaları hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda uzlaşma talep edilebilir.

*      Tarhiyat öncesi uzlaşmanın herhangi bir nedenle temin edilememesi halinde veya uzlaşmaya varılamaması hallerinde, mükellefler verginin tarhından sonra tarhiyat sonrası uzlaşma talep edemezler.

Dip Notlar:

Anayasa Mahkemesinin Esas Sayısı: 1988- 9, Karar Sayısı: 1988- 28 ve  27.9.1988  günlü kararı.

02.01.2004 Tarih ve 25334 Mükerrer Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanmıştır.

Muharrem ÖZDEMİR Vergi Denetmeni. Gecikme Faizi ve Hesaplama Yöntemleri. www. alomaliye.com

http://www.tumkamu.com/detaylar.php?item=322

172 Sıra No’lu Vergi Usul Kanununun 26.02.1986 tarih ve 19031 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

VUK 18: Vergi kanunlarında yazılı süreler aşağıdaki şekilde hesaplanır:

  1. Süre gün olarak belli edilmişse başladığı gün hesaba katılmaz ve son günün tatil saatinde biter; 2. Süre hafta veya ay olarak belli edilmişse başladığı güne son hafta veya ayda tekabül eden günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne tekabül eden bir gün yoksa süre o ayın son gününün tatil saatinde biter;
  2. Sonu belli bir gün ile tayin edilen sürelerde, süre o günün tatil saatinde biter;
  3. Resmi tatil günleri süreye dahildir. şu kadar ki, sürenin son günü resmi tatile rastlarsa tatili takibeden ilk iş gününün tatil saatinde biter.

172 Seri No’lu Tahsilat Genel Tebliği 26.02.1986 tarih ve 19031 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

17.04.2007 tarih ve 26496 Sayılı Resmi Gazete’de Yayınlanmıştır.

Muharrem ÖZDEMİR. Vergi Denetmeni. Uzlaşma Hükümleri Kesin Değil midir? Maliye ve Sigorta Yorumları Dergisi.

Öncel,Kumrulu,Çağan. Vergi Hukuku Turhan Yayınevi. Ekim 1998

Kocabay Metin Vergi Denetmeni.Vergi Raporu Ekim-Kasım sayısı

3 Şubat 1999 tarih ve 23600 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

3 Şubat 1999 tarih ve 23600 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 2004/7 Sayılı Uygulama İç Genelgesi

Danıştay Dördüncü Dairesinin Esas No:2001/4514,Karar No:2002/2617 sayılı kararı.

4731 sayılı kanunun 4/C maddesiyle eklenmiştir.

Dr. A. Bumin Doğrusöz, 31.10.2002 Dünya Gazetesi.

20.01.1982 tarih ve 17580 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

31.07.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 5228 sayılı Kanununun 3’üncü maddesiyle eklenmiştir.

Bkz.www.gelirler.gov.tr internet sitesinden internet vergi dairesi bölümü.

Mehmet Akif ÖZMEN.  Vergi Denetmeni. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu rehberi ve Revizyon. Yaklaşım Yayınları. 2007

2002/01 Sayılı Vergi Usul Kanunu İç Genelgesi

Bursa Valiliğinin 21.06.2005 tarih ve : B.07.4.DEF.0.16.11.VUK:190-05-56 sayılı yazıları

Gelir İdaresi Başkanlığı Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı .07.1.GİB.4.38.15.02/VUK/21-41 sayılı muktezası

İstanbul Valiliği Defterdarlık Usul Gelir Müdürlüğünün 02.05.2005 tarih ve B.07.4.DEF.0.34.20./ VUK-1/EK-1-11222 sayılı yazısı

 

Exit mobile version