Vergide Müteselsil Sorumluluk
Vahit Yaşar AKIN
Gelir Uzmanı
yasarakin@yahoo.comSalih ER
Gelir Uzmanı
salih_0806@hotmail.comİsmail ÖZCAN
Gelir Uzman Yardımcısı
ismailozcan@sakarya.edu.tr
I.GENEL OLARAK
Vergiler, geçmişten günümüze kamu giderlerini karşılamak için uygulanan en etkili maliye politikası aracıdır. Vergiler, 1982 Anayasası’na göre “ödeme gücü”ne göre mükellefler tarafından ödenmektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 8.maddesine göre “mükellef” tabiri hem vergi mükellefini hem de vergi sorumlusunu kapsamaktadır. Bu maddeye göre vergi mükellefi “Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden(düşen) gerçek veya tüzelkişidir. “Vergi sorumlusu ise, “Verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.” Yine aynı maddede de vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna ilişkin özel mukavelelerin vergi dairelerini bağlamayacağı belirtilmiştir.
Vergi sorumlusu asıl vergi mükellefinin yerine mükellefiyetle ilgili vergi kesme, beyanname verme, fiş veya fatura düzenleme gibi ödevleri yerine getirmek zorundadır. Ayrıca vergi kanunlarında yukarıda belirtilen vergi sorumluluğu dışında “müteselsil (zincirleme) sorumluluk” da düzenlenmiştir.
II.MÜTESELSİL SORUMLULUK:
Müteselsil sorumluluk; “zincirleme sorumluluk”, “müteselsil borçluluk”, “zincirleme borçluluk” şeklinde de ifade edilmektedir. İngilizce anlamı “Severally responsobility”dir. Müteselsil sorumluluk; Özel Hukuk kapsamı içerisinde yer alan Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Medeni Kanun gibi genel kanunlarda düzenlendiği gibi Karayolları Trafik Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun gibi özel kanunlarda da düzenlenmiştir.(1) Ayrıca müteselsil sorumluluk aşağıda ayrıntılı olarak belirtildiği gibi Kamu Hukuku içerisinde yer alan Vergi Hukukunda da düzenlenmiştir.
1.Özel Hukukta Müteselsil Sorumluluk:
Özel hukukta müteselsil sorumluluk “teselsül karinesi”ne dayanmaktadır. Teselsül karinesi anlam olarak, birden çok borçlunun her birinin alacaklıya karşı ya da borçlunun birden çok alacaklının herbirine karşı borcun tamamından sorumlu olması demektir.
Müteselsil sorumluluk genel olarak Borçlar Kanunu’nun 141.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre müteselsil sorumluluk “Birden çok borçludan her birinin, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiği durum”dur.
Müteselsil borçluluk, bir irade açıklaması veya kanun hükmü dolayısıyla bölünebilir bir edimin birden fazla borçlularından her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu; alacaklının ise tamamını ancak bir defa elde etmek üzere edimi borçlulardan birisinin ifası veya ifa yerini tutan fiili ile diğerlerini bu oranda alacaklıya karşı borçtan kurtaracakları bir birlikte borçluluk halidir. Borçlar Kanunu hükümlerine göre adi işlerde teselsül (zincirleme) ya tarafların iradesinden (iradi teselsül) ya da kanundan (kanuni teselsül) doğar. Kanuni teselsül hallerine BK md. 469’da düzenlenen vediayı (emanet) birlikte teslim alanların durumu ile TTK md. 7’de düzenlenen iki veya daha fazla kimsenin, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari nitelikteki bir iş nedeniyle diğer bir kimseye karşı birlikte borç altına girmesi örnek verilebilir. Yani adi işlerde müteselsil sorumluluk istisnadır. İradeye veya kanuna dayanır.
Müteselsil sorumluluk, Türk Ticaret Kanunu’nun 7.maddesinde düzenlenmiştir. 7/1.maddeye göre; “İki veya daha fazla kimse, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari mahiyeti haiz bir iş dolayısıyla diğer bir kimseye karşı müştereken borç altına girerlerse mukavelede (sözleşme) aksi kararlaştırılmadıkça müteselsilen mesul sayılırlar.” TTK 7/2 maddeye göre ise, ticari borçlara kefalet halinde gerek asıl borçlu ile kefil gerek kefiller arasındaki münasebetlerde dahi hüküm böyledir. Yani borçlular arasındaki teselsül 2 halde söz konusudur;
– Müşterek borç altına girme durumunda (md.7/1)
– Ticari borçlara kefalet durumunda (md.7/2)
Adi borçlarda iradeyi açıkça belirtmek gerekir, ticari işlerde ise gerekmez.
Bu hükme göre borcun ticari olması halinde asıl borçlu ile kefil veya kefiller arasında müteselsil borçluluk esas olmaktadır. Ancak taraflar bunun aksini kararlaştırabilirler.
2.Vergi Hukukunda Müteselsil Sorumluluk:
Vergi Hukukunda “vergi sorumluluğu” ile birlikte “müteselsil (zincirleme) sorumluluk” söz konusudur. Müteselsil sorumluluk, bir vergi borcu ile ilgili olarak aynı anda birden fazla kişinin sorumlu olması anlamına gelmektedir. Müteselsil sorumluluk durumlarında vergi idaresi alacağının bir kısmını veya tamamını borçluların herhangi birinden isteme hakkına sahiptir. (2)
Müteselsil sorumluluk; Vergi Usul Kanunu’nun 11. maddesinde “Vergi Kesenlerin Sorumluluğu” adıyla düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;
“Yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar. Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etmek hakkını kaldırmaz.
Mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden, alım satıma taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında doğrudan veya hısımlık nedeniyle ya da sermaye, organizasyon veya yönetimine katılmak veya menfaat sağlamak suretiyle dolaylı olarak ilişkide bulunduğu tespit olunanlar müteselsilen sorumludurlar.
Ancak üçüncü fıkrada belirtilen müteselsilen sorumluluk mal üreten çiftçiler ile nihaî (son) tüketiciler için söz konusu değildir.
Müteselsil sorumluluğun şartları, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir……”
Uygulamada vergi idaresi, idarenin müteselsil sorumlulukla ilgili olarak; muhatap olacağı sorumlu sayısı birden fazladır. İdare, bu durumda ilk önce asıl sorumluya yönelmekte bundan tahsil edemediği takdirde diğerlerine gitmektedir.
Vergi Hukukunda genel itibariyle müteselsil sorumluluk müessesesinin getiriliş amacı; amme alacağını güvence altına almaktır. Özellikle kayıtdışı ekonominin çok yaygın olduğu ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde vergi kayıp ve kaçağını azaltmak amacıyla müteselsil sorumluluk müessesesi uygulamaya konulmuştur. Bununla amme alacağının ödenmesinden vergi mükellefi ya da vergi sorumlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulanlar ilgili amme alacağının ödenip ödenmediğini kontrol etmek zorunda kalmaktadırlar.
Vergi Hukuku’nda, müteselsil sorumluluk esas itibariyle vergi borcuna ilişkindir. Ancak bu sorumluluk türüne vergilendirmeye ilişkin diğer ödevlerin yerine getirilmesinde de rastlanılmaktadır. (3)
Vergide müteselsil sorumluluk çeşitli vergi kanunlarında düzenlenmiştir. Bunlar;
a) Kurumlar Vergisinde Müteselsil Sorumluluk :
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30/7.maddesinde tasfiye memurunun sorumluluğu düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre “Tasfiye memurları, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 207. maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206. maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamazlar. Aksi takdirde bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar.
a) Yukarıda belirtilen vergiler ile sekizinci fıkra uyarınca tasfiye işlemlerinin incelenmesi sonucu tarh edilecek vergilerin asılları ve zamları, tasfiye sırasında dağıtım, devir, iade veya satış gibi yollarla kendisine bir iktisadî kıymet aktarılan ya da tasfiye kalanı üzerinden kendisine paylaştırma yapılan ortaklardan da aranabilir. Ortaklardan tahsil edilmiş olan vergi asılları için ayrıca tasfiye memurlarına başvurulmaz.
b) Tasfiye memurları, bu madde gereğince ödedikleri vergilerin asıllarından dolayı, yukarıda belirtilen yollarla kendisine bir iktisadî kıymet aktarılan veya tasfiye kalanından pay alan ortaklara ya da ortakların aldıkları bu değerler vergileri karşılamaya yetmezse İcra ve İflas Kanununun 207. maddesine uygun oranlar dahilinde aynı Kanunun 206. maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklarını tamamen veya kısmen tahsil eden alacaklılara rücu
Bu madde hükümlerine göre tasfiyeye giren şirketlerde vergi borçlarından tasfiye memurları sorumludur. Böyle bir durumda tasfiye memuru öncelikle şirketin vergi borçlarını ödeyecektir. Aksi halde şirketin vergi borcunu ödemeden şirket ortaklarına ve şirketten alacaklılara ödemede bulunursa tahsil edilemeyen amme alacağından müteselsil(zincirleme) olarak sorumlu tutulacaktır.
b) Katma Değer Vergisinde Müteselsil Sorumluluk :
Katma Değer Vergisinde sorumluluk, bir işleme ait verginin mükellef yerine işlemin diğer tarafından aranılması halidir. (4) Bu husus Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; “Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni ve iş merkezinin bulunmaması hallerinde ve gerekli görülen diğer hallerde Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla, vergiye tabi işlemlere taraf olanları verginin ödenmesinden sorumlu tutulabilecektir.”
Katma Değer Vergisi Kanunu’nundaki bu düzenlemeyle sorumluluk, VUK’un 11.maddesindeki “müteselsil sorumluluk” değil Vergi Usul Kanunu’nun 8/2.maddesi kapsamındaki “vergi sorumluluğu” söz konusudur. Zira burada kanun koyucu vergi alacağını güvence altına almak amacıyla verginin ödenmesi açısından gerçek mükellefi değil başka mükellef veya kişiyi sorumlu tutma yetkisini Maliye Bakanlığı’na vermiştir. (5) Bakanlık da bu yetkinin kapsamını çıkardığı KDV Genel Tebliğleri ile belirlemiştir.
c) Özel Tüketim Vergisinde ve Motorlu Taşıtlar Vergisinde Müteselsil Sorumluluk :
Bu durum Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 13/3.maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde hükmüne göre motorlu taşıtların ilk iktisabı(edinilmesi), teslimi ve ithaline ilişkin işlemleri gerçekleştiren trafik memuru, gümrük memuru veya noterler, bu işlemleri yapmadan önce özel tüketim vergisinin ödendiğine ilişkin belgeyi(makbuzu) aramak zorundadırlar. Gerekli vergi kontrolünün yapılmaması durumunda ödenmeyen vergilerden ve bunlardan doğan zararlardan bu işlemleri gerçekleştiren trafik memuru, gümrük memuru veya noterler mükellef ile birlikte müteselsilen sorumlu olacaklardır.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nunda yer alan düzenlemeye paralel bir düzenleme Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin 13. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre; Noterler, trafik, belediye veya liman sicil memurları ile Ulaştırma Bakanlığı sivil hava vasıtaları sicil memurları gibi, taşıtların her türlü satış veya devir işlemlerini yapanlar, motorlu taşıtların her türlü satış veya devir işlemlerini yapmadan önce, bu taşıtlara ait o güne kadar ödenmemiş motorlu taşıtlar (şaban abacı) vergileri ile gecikme zamları, gecikme faizleri ve vergi cezalarının ödendiğini gösterir belgeyi istemek zorundadırlar. Bu zorunluluklara uymadan işlem yapanlar, ödenmeyen veya eksik ödenen vergiler ile gecikme zamları, gecikme faizleri ve vergi cezalarından, mükelleflerle birlikte müteselsilen sorumludurlar. Ancak, bunlar sorumlu sıfatı ile ödemek zorunda kaldıkları vergiler dolayısıyla mükelleflere rücu hakkına sahiptirler.
d) Veraset ve İntikal Vergisinde Müteselsil Sorumluluk :
Müteselsil sorumluluk, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 19/2.maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddeye göre mükellef ile birlikte tapu memurunun müteselsil sorumluluğu söz konusu olabilmektedir. Bir kişiye miras kalan ya da intikal eden taşınmazların (gayrimenkullerin) tapuda devir işlemleri gerçekleştirilmeden önce Veraset ve İntikal Vergisinin ödenmiş olması gerekmektedir. Şayet vergi ödenmediği halde devir işlemi gerçekleştirilirse, ödenmeyen vergiden mükellefle birlikte müteselsilen sorumlu olacaklardır.
e) Damga Vergisinde Müteselsil Sorumluluk :
Damga Vergisi’nde müteselsil sorumluluk 24.madde de düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre; “Vergiye tabi kâğıtların damga vergisinin ödenmemesinden veya noksan ödenmesinden dolayı alınması lazım gelen vergi ve cezadan, mükelleflere rücu hakkı saklı olmak üzere, kağıtları ibraz edenler sorumludur. Bu konuda Damga Vergisi Kanunu’nun 24.maddesi 2 müteselsil sorumluluk durumu öngörmüştür;
Bunlardan birincisi; kağıtları imzalayan dolayısıyla verginin mükellefi durumundaki kişiler arasındaki müteselsil sorumluluk durumudur.
İkincisi ise; Damga Vergisinden muaf kuruluşlarca düzenlenen ve sadece bu kurumların imzasını taşıyan kâğıtlarla ilgilidir. Bu kâğıtlarda imzaları bulunmasa dahi vergiyi ödeyecek olan, kişidir. Ancak bu kâğıda ait vergi eksik ödenirse veya hiç ödenmezse ödenmesi gereken cezadan kişi ile birlikte Kurum da müteselsilen sorumlu olmaktadır.
f) Emlak Vergisinde Müteselsil Sorumluluk :
Emlak Vergisi Kanunu’nun 3., 13. ve 30.maddelerinde müteselsil sorumluluk düzenlenmiştir. Bu madde hükümlerine göre; Bina vergisini, binanın maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa binaya malik gibi tasarruf edenler öder. Bir binaya müşterek mülkiyet halinde malik olanlar, hisseleri oranında mükelleftirler. İştirak halinde mülkiyette malikler vergiden müteselsilen sorumludurlar. Arazi vergisini ise; arazinin maliki, varsa intifa hakkı sahibi her ikisi de yoksa araziye malik gibi tasarruf edenler öder. Bir araziye müşterek mülkiyet halinde malik olanlar, hisseleri oranında mükelleftirler. İştirak halinde mülkiyette malikler vergiden müteselsilen sorumlu olurlar.
Emlak Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinde ise; devir ve ferağı yapılan bina ve arazinin, devir ve ferağın yapıldığı yıl ile geçmiş yıllara ait ödenmemiş emlak vergisinin ödenmesinden gayrimenkulu devreden ve devralan müteselsilen sorumlu tutulacaktır. Devralanın mükellefe rücu hakkı saklı tutulacaktır.
g) Ölüm Halinde Ölenin Borçlarından Mirasçıların Müteselsil Sorumluluğu :
Ölüm halinde, mirasçıların mirası reddetmeleri için Türk Medeni Kanunu’na göre 3 aylık bir “bekleme süresi” öngörülmüştür. Bu süre içinde mirasçılar, mirası reddederlerse ölenin vergi borçlarından sorumlu olmazlar. Mirası reddetmezlerse, ölen kişinin vergi borçları mansup (atanmış) ve kanuni mirasçılara geçer. Bu durumda mirasçılar, ölenin vergi borçlarından “miras payları” oranında sorumlu olurlar.(VUK md.12) Ölenin vergi cezaları ise, “cezanın kişiselliği ilkesi”nin bir sonucu olarak mirasçılara geçmemekte vergi cezası düşmektedir.(VUK md.372)
h) Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Sorumluluğu:
Bu durum, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 227.maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre
Maliye Bakanlığı,
- Vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler tarafından da imzalanması mecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrı uygulatmaya,
- Vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, yeniden değerleme, zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılmasını Maliye Bakanlığınca belirlenen şartlara uygun olarak yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibraz edilmesi şartına bağlamaya,
Bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.
Yukarıdaki fıkra hükümlerine göre beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte “müştereken ve müteselsilen” sorumlu tutulurlar.
2 numaralı bent hükmüne göre yararlanılması yeminli malî müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanan konularda, tasdik raporunu zamanında ibraz etmeyen mükellefler tasdike konu haktan yararlanamazlar. Ancak, Maliye Bakanlığı tasdik raporlarının ibraz süresini 2 aya kadar uzatmaya yetkilidir.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olan Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile bunlara ait müesseseler hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz.”
Benzer bir hüküm, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun “Tasdik ve Tasdikten Doğan Sorumluluk” adıyla 12.madde de düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre; “Yeminli malî müşavirler yaptıkları tasdikin doğruluğundan sorumludurlar. Yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde, tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere, ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Yeminli malî müşavirler yaptıkları tasdikin kapsamını düzenleyecekleri raporda açıkça belirtirler.”
III. ÖRNEK OLAYLAR :
Vergi Hukukunda müteselsil sorumluluk, yukarıda belirtildiği gibi esas itibariyle Vergi Usul Kanunu’nun 11.maddesinde düzenlenmiştir. Bu konuya ilişkin uygulama örnekleri ve mahkeme kararları, örnek olaylar şeklinde aşağıda ayrıntılı olarak incelenecektir;
Örnek Olay 1:
Mükellef (A), uluslararası kara taşımacılığı faaliyetinden dolayı 2005/Mayıs dönemi için ilgili vergi dairesinden KDV iadesi talebinde bulunmuştur. Yapılan kontrol sonucunda Mükellef (A)’nın 2005/Mayıs döneminde 3.000 YTL (KDV hariç ) emtia alımında (benzin) bulunduğu ZZZ Petrol San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin, ilgili dönemde KDV beyannamesinde beyan ettiği KDV matrahının 1.500 YTL olduğu tespit edilmiştir. Mükellef (A)’nın 2005/Mayıs dönemine ilişkin işlemlerinin inceleme elemanı tarafından KDV iadesi yönünden incelenmesi sonucunda benzin alımında bulunduğu ZZZ Petrol San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin düzenlemiş olduğu faturaları 2005/Mayıs dönemi beyannamesine dahil etmediği, anılan şirket ve ortaklarının bilinen adreslerinde bulunamadığı inceleme raporuyla tespit edilmiştir. Rapora istinaden mükellef (A) adına 213 Sayılı V.U.K.’un 11. maddesi gereğince hazineye intikal etmeyen KDV’nin tahsilatı nedeniyle müteselsil sorumlu sıfatıyla vergi ceza ihbarnamesi düzenlenmiştir. Mükellef (A), adına düzenlenen vergi ceza ihbarnamesinin yasal olmadığı iddiasıyla yerel mahkemede dava açmıştır.
Yerel mahkemece yapılan incelemede; mükellef (A)’nın emtia alışının gerçek olduğu ve mal temini sırasında KDV ödendiğinin aksi yönünde herhangi bir iddia ve kanıt bulunmadığı ve tahsil ettiği KDV’yi yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle hazineye intikal ettirmediği belirlenen ZZZ Petrol San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davacı mükellef (A) arasında bu yönden bağlantı bulunduğu hususunda bir tespit ve eleştiri de olmadığı dikkate alındığında, olayda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 11. maddesinde öngörülen müteselsil sorumluluk koşullarının davacı bakımından gerçekleşmediği, dolayısıyla ilgili mükellefçe ödenmeyen KDV yönünden davacıya başvurma imkanının doğmadığı sonucuna varılmıştır. Keza, kanunların kendisine yüklediği ödevleri eksiksiz yerine getiren iyi niyetli yükümlülerin mal veya hizmet aldığı kişilerin, vergiyi ödeyip ödemediklerini takip etmesi ve onları bu yönde icrai bir güçle zorlaması mümkün olmayıp, bu kişilerin hareketlerinden sorumlu tutulması hukukun temel ilkelerine aykırı düşmektedir.
Örnek Olay 2 :
Tekstil işi ile iştigal eden Mükellef (B)’nin 2005 yılı hesap ve işlemlerinin emtia aldığı firmalardaki olumsuzluklar nedeniyle inceleme elemanı tarafından incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi inceleme raporunda; mükellef (B)’nin kumaş temin ettiği ZZZ Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında inceleme elemanı tarafından yapılan inceleme sonucunda bu şirketin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeyi bilerek kullandığı tespitiyle Rapor tanzim edildiği, Raporda belirtilen vergi ve cezaların aynen onaylandığını, kurumun bu borçlarını ödemediğinin belirtildiği bu nedenle mükellef (B)’nin ödenmeyen KDV’lerden dolayı yapılan teslimlerle sınırlı olmak üzere 213 sayılı V.U.K.’un 11/3. maddesi gereği müteselsil sorumlu tutulması gerektiği belirtilmiştir. Vergi dairesince Rapora istinaden mükellef (B) adına ödeme emri düzenlenerek tebliğ edilmiştir. Mükellef (B)’de kendisine tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptali gereğiyle dava açmıştır.
Yerel mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, mükellef (B)’nin ZZZ Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden satın aldığı kumaş bedelini ödediği, faturalarını kanuni defterlerine kaydederek indirim konusu yaptığı, mükellef (B)’nin kumaş alımı yaptığı ZZZ Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında vergi ziyaına uğratma yönünden bir irtibat bulunduğu hususunda bir tespit yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda kanunların kendisine yüklediği görevleri eksiksiz yerine getiren iyi niyetli kişi ve kurumların emtia aldığı kişilerin vergiyi ödeyip ödemediklerini takip etmesi, onları bu yönde icrai bir güçle zorlaması mümkün olmayıp bu kişilerin hareketlerinden sorumlu tutulması hukukun temel ilkelerine aykırı olacağından, mükellef (B)’nin emtia alımıyla ilgili olarak Hazineye intikal ettirilmeyen KDV’lerden sorumlu tutularak 213 sayılı V.U.K.’un 11/3. maddesi hükmü uyarınca adına ödeme emri tanzim ve tebliği hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Örnek Olay 3:
Mükellef (C)’nin 2004/Mayıs dönemi hesaplarının KDV yönünden inceleme elemanı tarafından incelenmesi neticesinde vergi inceleme raporu tanzim edilmiştir. Vergi inceleme raporunda, mükellef (C)’nin, XXX Döküm San ve Tic. Ltd. Şti.’nden emtia satın aldığı ve emtia bedellerini de üçüncü şahıslardan alınan çekleri ciro ederek ödediği ancak mükellef (C)’nin XXX Döküm San ve Tic. Ltd. Şti.’nden satın aldığı emtiaya ilişkin KDV’nin ilgili şirket tarafından Hazineye intikal ettirilmediği tespit edilmiştir. Bu nedenle Hazineye intikal ettirilmeyen KDV’nin 213 sayılı V.U.K.’un 11. maddesi gereği mükellef (C)’nin müteselsil sorumlu tutulması sonucuna varılmıştır. Vergi dairesi söz konusu rapora istinaden mükellef (C) adına ödeme emri düzenlemiş ve tebliğ etmiştir. Mükellef (C)’de başkalarının vergi ödevlerini yerine getirmemelerinden kendilerinin sorumlu tutulamayacağı, ödeme emri içeriği vergilerin öncelikle vergi ceza ihbarnamesi ile takibinin yağılması gereği gerekçeleri ile dava açmıştır.
Yerel mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; 213 sayılı V.U.K.’un 34. maddesinde; ikmalen ve re’sen tarh edilen vergiler “ihbarname” ile ilgililere tebliğ olunacağı bu nedenle mükellef (C) hakkında ödeme emri düzenlenmeden önce vergi ceza ihbarnamesi düzenlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
IV.DEĞERLENDİRME VE SONUÇ :
Vergi Usul Kanunu’nun 11/1.maddesi “vergi kesenlerin sorumluluğu”nu düzenlemektedir. Aynı maddenin 3.fıkrasında ise, alım satıma taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında zımnen dahi olsa irtibat olduğu tespit olunanlar ifadeleri vergide müteselsil sorumlulukla ilgili 3 ayrı durumu öngörmektedir. Yine aynı maddenin 6.fıkrasında ise, müteselsil sorumluluğun şartları, sınırları ve bu konuya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı’nca belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Maliye Bakanlığı bu yetkiye dayanarak Vergi Usul Kanunu’nun 11/3.maddesiyle ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.
Buna göre;
– Vergi, ilk önce mükellef adına tarh ve tahakkuk ettirilecek ve öncelikle mükelleften aranacaktır.
– Müteselsil sorumluluk satın alınan mal ve hizmet bedelinden hesaplanan KDV varsa gecikme faizi ve gecikme zammı ile sınırlıdır. Cezalar, sorumluluk kapsamı dışında bırakılmaktadır.
– Müteselsil sorumludan yapılacak takibe, ödeme emri tebliği ile başlanacaktır.
Yukarıda yer alan örnek olaylar ve müstakar (yerleşmiş) mahkeme kararları incelendiğinde ise müteselsil sorumlulukla ilgili aşağıdaki sonuçlara ulaşılmaktadır;
– Mal alışlarının gerçek olduğuna dair bir tespit,
– Mal alan kişi ya da kuruluşlarla mal alışı yapılan şirket arasında bir irtibat, ilişki ya da organizasyon bulunduğu yolunda bir tespit,
– Gerçek bir mal alımı veya hizmet ifası söz konusu olmadan kişiler arasında vergiyi ziyaa uğratma yönünden zımni dahi olsa bir irtibatın olduğunun tespiti,
zorunludur.
Vergide müteselsil sorumluluğu düzenleyen VUK’un 11/3.maddesinin gerekçesi incelendiğinde ise; kesilen vergiler ve tahsil edilen KDV’lerin mutlaka vergi dairesine yatırılması amaçlandığı, vergiyi kestiği ve KDV’yi tahsil ettiği halde vergi dairesine yatırmayanları zorlamak ve bu görevleri yerine getirmelerini sağlamak için alım satıma taraf olanların ve hizmetten yararlananların müteselsil sorumlu tutularak yükümlünün bu görevi yapmasını ve özellikle paravan şirket kurulmasını önlemenin amaçlandığı görülmektedir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR :
(1) GÜNDOĞDU, Burhan: “Vergi Hukukunda Teselsül ve Müteselsil Sorumluluk Karinesi”, Vergi Dünyası, Mayıs 2005, Sayı:285
(2) BİLİCİ, Nurettin: Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2005, sy.56
(3) GÜNDOĞDU, Burhan: a.g.m
(4) BUYRUK, Özkan: “Vergi Hukukunda Müteselsil Sorumluluk-Vergi Sorumluluğu”, Vergi Dünyası, Mayıs 2007, sayı:309
(5) KARTAL, Zihni: “Müteselsil Sorumluluk ve KDV Uygulaması” Vergi Dünyası, Ocak 2001 sayı:192.