Türk Vergi Sisteminde Asgari Geçim İndirimi
Dr.Özgür BİYAN
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkan Yrd.
ozgurbiyan@hotmail.com
Vergilendirme yetkisi kullanılırken gözetilmesi gereken temel ilkelerden biri vergide adalettir. Vergi adaleti denildiğinde karşımıza klasikleşmiş iki kavram çıkmaktadır: Yatay adalet ve dikey adalet. Yatay adalet, aynı ödeme gücüne sahip kişilerin aynı vergi yükümlülüğüne tabi olmalarını gerektirmektedir. Dikey adalet ise, daha fazla ödeme gücüne sahip kişilerin, daha az ödeme gücüne sahip olanlardan daha çok vergi ödemeleri gerektiği şeklinde yorumlanmaktadır. Hukuktaki eşitlik ilkesinin vergilendirmeye yansıması olan ödeme gücünün doğru tespit edilebilmesi bu nedenle oldukça önemli bir konudur.
Mükelleflerin ödeme güçlerine en doğru şekilde ulaşarak, yapılacak vergilendirmenin adaletli bir yapı içerisinde biçimlendirilmesi ve uygulanması için genel kabul görmüş araçlar bulunmaktadır. Ödeme gücünün saptanmasında önemli rol oynayan asgari geçim indirimi, artan oranlı vergi tarifesi, ayırma ilkesi gibi araçların kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirilmesi ve belirtilen ortak amaca hizmet edecek bir yapıya kavuşturulması zorunludur. Bu yapılırken de aynı durumdaki mükelleflerin aynı, farklı durumda olanların ise farklılığını değerlendiren bir sistem içinde işleme tabi tutulmaları gerektiğinin ve bunun vergi adaletinin başlıca koşulu olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekmektedir.
Asgari Geçim İndirimi Ne Demektir?
Sosyal devlet olmanın vergilendirme süreci sırasında temel gereklerinden birisi herkesten mali gücü ölçüsünde vergi almaktır. Bunu gerçekleştirirken sosyal devlet ilkesi gereği kişinin kendisinin ve ailesinin yaşamını (geçimini) asgari düzeyde sürdürebilmesi için zorunlu olan gelirin vergilendirilmemesi gereklidir. Vergi toplama konusundaki hiçbir gerekçe, insanların fiziki varlıklarını devam ettirme gerekliliğinin önünde değildir. Dolayısıyla vergilerin herkesin mali gücüne göre uygulanmasında öncelikle vergi ödeyebilme gücünün doğru tespit edilmesi ile birlikte, bireyin vergi ödeyebilme gücünün hangi gelir düzeyinden itibaren başladığının tespit edilmesi de zorunludur. İşte bu düzeye asgari geçim düzeyi ve bunu vergiden istisna tutmak ise asgari geçim indirimi olarak nitelendirilmektedir.
Asgarî geçim indirimi uygulaması temel olarak, geçim standartlarını dikkate almakta, kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılamakta kullandıkları bir miktar gelirin vergi dışı bırakılması amacına yönelik düzenlenmektedir.
GVK 32’de Yer Alan Asgari Geçim İndirimi Tüm Mükellefleri Kapsamına Almadığı İçin”Gerçek” Anlamda Bir Asgari Geçim İndirimi Olarak Nitelendirilemez
5615 sayılı Kanun ile GVK madde 32’de düzenlenmiş bulunan ücretlilere yönelik “Asgari Geçim İndirimi”, vergi teorisinde ödeme gücüne ulaşılmasında kabul görmüş araçlardan biri olan tüm mükelleflere uygulanan “genel indirim” şeklinde ifade edilen asgari geçim indirimi değildir. Ancak madde başlığından ötürü gerçek anlamda asgari geçim indirimi ile karışıklığa yol açabilecek ve yanılgı yaratacak durumda olduğu da bir gerçektir. GVK md. 32 ile getirilen sadece ücretlilerin gelirlerine uygulanmak üzere vergi dışında bırakılacak gelirin buluınmasında asgari ücretten yararlanmaktan başka bir şey değildir. O da asgari ücretin tamamı ile değil bir kısmı ile ilişkilendirilmiştir. Bu haliyle sistem asgari ücretten vergi almayan konuma değil, asgari ücretin bir kısmından vergi almayan ,ancak bir kısmını vergilendiren konumdadır. Yani ağırlıklı olarak asgari denen ücretten hala vergi alınmaya devam edilmektedir.
5615 sayılı Kanun ile düzenlenen “asgari geçim indirimi” ödeme gücüne doğru ulaşılmasında önemli araçlardan biri olan ayırma ilkesinin bir uzantısı niteliğinde kullanılmıştır. Ayırma ilkesine göre emek gelirleri sermaye gelirlerine oranla daha az vergilendirilmelidir. Dolayısıyla en az geçim indirimi uygulaması esas olarak buna hizmet etmek için getirilmiş bir düzenlemedir. Bu haliyle “özel indirim” niteliği arz etmektedir. Ancak bu düzenlemenin bu haliyle dahi yeterli olduğunu söylemek de zordur.
Asgari Geçim İndirimi Ne Zaman Gelecek?
Literatürde birçok eserde ve çeşitli platformlarda dile getirilen çeşitli görüşlerde akademisyen ve uzmanlar tarafından asgari geçim indirimi uygulamasının Türk vergi sistemine dâhil edilmesi gerekli olduğu ve bunun anayasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıktığı birçok defa dile getirilmektedir.
Avrupa Birliği tam üyeliğini hedef almış bir ülke olarak, pek çok yabancı ülkenin vergi sisteminde yerini almış bulunan asgari geçim indirimi uygulamalarının hala Türk vergi siteminde olmayışı çağdaş ülke olmanın gereklerine uymadığı gibi, hukuk devleti ilkesi açısından da büyük bir eksikliktir.
Vergi hukukunda geçerli ve temel bir ilke durumundaki “mali güç ilkesi”nin doğru bir şekilde uygulanması açısından oldukça önemli bir yere sahip olan asgari geçim indirimi Anayasa’nın “ölçülülük ilkesi” bakımından da büyük bir zorunluluktur. Zira vergilendirme ile en temel haklardan biri olan mülkiyet hakkına müdahale edilmektedir. Bu müdahale gerçekleştirilirken Anayasa gereği mülkiyet hakkının özüne dokunulmaması gerekir. Dolayısıyla vergilendirme amacı ile yapılan müdahale ölçülü olmak zorundadır. Vergilendirme yetkisi, nerede mülkiyet hakkının özüne müdahale oluşturur diye sorulduğunda, o hakkın kullanılabilirliğinin ortadan kalkması sorunun açık cevabı olacaktır. O zaman ücret geliri elde eden bir gelir vergisi mükellefinin durumu ele alındığında, vergilendirme yetkisinin sınırı onun insan onuruna yakışır biçimde yaşamasını sağlayacak gelir dilimi olacaktır. Daha somutlaştırılması gerekirse, asgari ücret ölçü olarak alındığında bu ücretin vergilendirme alanı dışında kalması gerekir. Çünkü asgari ücret, insan onuruna yakışır biçimde yaşamayı sağlayacak bir gelir dilimi değildir. Bu gelirin vergilendirilmesi ölçülülük ilkesine aykırılık oluşturmaktadır (Nihal Saban, Vergi Hukuku, Beta Yay., 2006, s.20).
Asgari Geçim İndirimi Vergi Mükelleflerinin Tümüne Yönelik Uygulanmalıdır
2006 yılında İngiltere’de 5.035 Sterlin; Amerika’da bekârlar için 5.150, evliler için 10.300 Amerikan Doları; Hollanda’da 17.046 Euro; Fransa’da 5.614 Euro; İrlanda’da bekârlar için 1.630, evliler için 3.260 Euro tutarında asgari geçim indirimi miktarları uygulanmıştır. Bu indirimlere ek olarak indirimli vergi oranları, kişisel ve ailevi durumlara yönelik indirimler de göz önüne alındığında yabancı gelişmiş ülkelerin vergi sistemlerinde daha adil bir vergilendirmenin yapıldığını söylemek mümkündür.
Açlık sınırının 500-600 YTL arasında telaffuz edildiği Türkiye’de en azından asgari ücretin vergi dışı bırakılması, asgari geçim indirimi uygulamasının hayata geçirilmesi bakımından sağlam ve yerinde bir adım olacağı gibi anayasal hükümler açısından da bir gerekliliğin yerine getirilmiş olması bakımından önemlidir.