Faturanın İspat Gücü
Rüknettin KUMKALE
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
“TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Ne var ki, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir.
Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.”( 24.12.2003 Tarih ve 25326 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2003 Tarih ve E:2001/1, K:2003/1 sayılı kararından alınmıştır.)
- Taraflar Arasında Ticari Bir İlişki Bulunmalıdır
Faturanın satıcı tarafından düzenlenmesi için, müşteriye bir mal satmış olması veya bir hizmet sunmuş olması, müşterinin de bu malı almış veya hizmetten yararlanmış olması gerekmektedir.
Hukuki ifadesi ile taraflar arasında temel borç ilişkisinin bulunması faturanın düzenlenmesi sonucunu doğurmaktadır.
Taraflar arasındaki ticari ilişki yazılı bir sözleşmeye dayanıyor ise faturanın bu sözleşmeye uygun olarak düzenlenmiş olması gerekmektedir. Yazılı bir sözleşmenin varlığı halinde, fatura içeriğinin aksini faturaya süresinde itiraz etmeyen taraf yazılı delillerle kanıtlama durumundadır. Ancak belirtmek gerekir ki yazılı sözleşmeye uygun düzenlenmeyen faturaya itiraz edilmemesi halinde fatura içeriği kabul edilmiş sayılmaz.
Temel borç ilişkisinin sözlü bir sözleşmeye dayanması halinde temel borç ilişkisinin faturayı veren kişi tarafından kanıtlanması gerektiği hakim görüş olarak ortaya çıkmıştır
Fatura, sözleşmenin ifa safhası ile ilgili olup mutlaka bir sözleşmeye dayanmalıdır. Sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkarı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını kanıtlaması gerekir. (Adnan Beyreli, İkrazın İptali Davaları, Turhan Yayınevi Sayfa: 160)
- Faturanın, Kendisi ile İlgili Genel Kaidelere Uygunluğu
2.1. Faturanın Şekil Şartlarına Uygunluğu
Faturanın, her şeyden önce Vergi Usul Yasasının Faturanın Şekli başlıklı 230. maddesinde gösterilen şekil şartına uyması gerekmektedir.
Vergi Usul Yasasının 230. maddesinde faturanın şekli şu şekilde açıklanmaktadır.
Faturada en az aşağıdaki bilgilerin bulunması gerekmektedir.
– Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası
– Faturayı düzenleyenin adı varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı bulunduğu vergi dairesi ve hesap numarası
– Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi varsa vergi dairesi ve hesap numarası
– Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı
– Satılan malların teslim tarihi ve irsaliye numarası, (malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesi ve taşıtta bulundurulması şarttır)
Malın bir mükellefin birden çok işyerleri ile şubeleri arasında taşındığı veya satılmak üzere bir komisyoncu veya diğer bir aracıya gönderildiği hallerde de malın gönderen tarafından sevk irsaliyesine bağlanması gereklidir. Bu bend te yazılı irsaliyeler hakkında fiyat ve bedel ile ilgili bilgiler hariç olmak üzere, bu madde hükmü ile 231’inci madde hükmü uygulanır. İrsaliyelerde malın nereye ve kime gönderildiği ayrıca belirtilir.
Şu kadar ki nihai tüketicilerin, tüketim amacıyla perakende olarak satın aldıkları malları kendilerinin taşıması veya taşıttırması halinde bu mallara ait fatura veya perakende satış fişinin bulunması şartıyla sevk irsaliyesi aranmaz.
2.2. Faturanın Münderecatının (İçeriğinin) Doğruluğu
Fatura, Türk Ticaret Yasasının ve Vergi Usul Yasasının Fatura ile ilgili hükümleri gereğince satıcı ile müşteri arasındaki ticari ilişki sonucunda düzenlenen bir belgedir.
Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin düzenleme Vergi Usul Yasası’nda da yer almıştır. Yukarıdaki paragrafa aldığımız Vergi Usul Yasası’nın 230. maddesinde asgari zorunlu unsurlar belirtilmektedir. Bu maddede yazılı bulunan unsurlar bir faturada bulunması zorunlu, olağan içeriğin neler olduğunu da göstermektedir.
Bu belge yani fatura, satıcı ile müşteri arasında yapılan bir ticari anlaşma çerçevesinde düzenlenmektedir. Satıcı ile müşteri arasında yapılan anlaşma yazılı olabileceği gibi sözlü de yapılabilmektedir. Bunun yanında satıcı ile müşteri arasında sözlü, telefonla veya telgrafla yapılan sözleşmelerin veya beyanların muhtevasını teyiden bir yazı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyid mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
Fatura, bir anlaşmaya dayanarak düzenlenmiş ise faturanın muhteviyatının bu anlaşma hükümlerine uygun olarak düzenlenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle Türk Ticaret Yasasının 23. maddesindeki “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” hükmü uyarınca satıcıya sözleşmedeki hükümler hatırlatılarak fatura münderecatı (içeriği) ile sözleşme hükümlerinin birbiri ile uyumlu olmadığı ileri sürülerek itiraz edilebilir.
Faturanın, bir sözleşme hükümlerine dayanılarak düzenlenmesi halinde faturanın muhteviyatının doğruluğunun tespiti, bu konuda yapılacak itirazlar daha kolay ve daha az sorunlu olacaktır.
Faturanın, bir sözleşmeye dayanmadan düzenlenmesi durumunda da gene Türk Ticaret Yasasının 23. maddesindeki sekiz günlük itiraz süresi geçerli olmaktadır.
Fatura münderecatından söz ederken, münderecat kelimesi ile neyin anlaşılması gerektiğini açmak gerekmektedir. Münderecat kelimesi Türk Dil Kurumu sözlüğünde “İçindekiler” olarak açıklanmaktadır. Bu açıklamadan yola çıktığımız takdirde, faturanın münderecatından kast edilenin, faturayı tanzim eden tarafından faturaya yazılan her şeyin münderecat olarak kabul etmek gerekmektedir. Bu durumda fatura muhteviyatı mal veya hizmetin, adedi, açıklamaları tutarı ile fatura üzerinde yapılan hesaplamaları münderecat olarak kabul etmek gerekmektedir. Satılan mal veya hizmet ile ilgili olan bu bilgilerin yanında, faturanın tarihi, malın sevk tarihi ve alıcı ile ilgili bilgiler de münderecattır.
Bütün bu bilgilerin tamamının yapılan ticari ilişkinin kağıda dökülmüş hali ile tam uygunluğu halinde
faturanın münderecatının tam doğru olduğu kabul edilebilir.
2.3. Faturanın Karşı Tarafa Teslim Edilmiş Olması
Faturanın bir ispat vesikası olabilmesi için satıcı tarafından müşteriye gönderilmiş olması ve bu gönderilme eyleminin de ispat edilmesi gerekmektedir.
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesi “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” hükmünü taşımaktadır. Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesindeki “aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde” ifadesinden amaç, faturaya itiraz edilebilmesi için geçecek sürenin başlangıç tarihini tespittir. Bu tespitin yapılabilmesi için faturanın karşı taraf tarafından alındığının ispatı gerekmektedir. Karşı tarafa fatura çeşitli şekillerle verilebilir. (Tevdi edilebilir) Bunun için verilebilme çeşitleri ile içinde bulunulan yörenin şartlarına göre hareket edebilme olanağı bulunmaktadır. Burada önemli olan faturanın karşı tarafın eline geçtiği, diğer bir tanımla karşı taraf tarafından teslim alındığı tarihin tespitidir.
Bu sebeple faturanın karşı tarafa tebligatının bir ispat vesikası ile faturayı gönderen tarafa geri gelmesi şeklinde yerine getirilmesinin yaratılması en doğru yol alacaktır. Bu düşüncelere göre faturanın karşı tarafa iletilmesi eyleminin, iadeli taahhütlü, taahhütlü, kargo veya noter vasıtası ile gönderilmesini örnek olarak verebiliriz.
Ancak yukarıdaki paragrafta faturanın karşı tarafa iletilmesinde gönderilecek belgenin taahhütlü, iadeli taahhütlü, kargo yolları ile iletilmesini önermemize karşı, bu yollar ile karşı tarafa tebliğ edilen fatura, gene karşı tarafa gönderilen zarfın içinden çıkmadığı gerekçesiyle itiraz edilebilmektedir. Bu tip bir itiraza olanak bırakmamak gayesiyle önerimiz, faturanın karşı tarafa;
– Noter vasıtasıyla gönderilmesi, veya
– “İlişikteki …. Tarih … No.lu fatura teslim alınmıştır şeklinde basit bir tutanakla teslimi, veya
– Faturanın ikinci nüshasına faturanın teslim alan tarafından imzalanması
şeklinde teslim/tebliğ edilmesi en garanti yol olacaktır.
Faturanın karşı tarafa gönderilmesinin ispat edilememesi veya hiç gönderilmemiş olması durumlarında bu fatura ancak satıcı açısından bir belge olma niteliğini taşıyacaktır.
Ancak bu durumda malı alan veya hizmetten yararlanan müşterinin kayıtlarında da bir tutarsızlık oluşacaktır. Şöyle ki, müşteri bir mal almış veya bir hizmetten yararlanmış ise almış olduğu mal envanterine fiilen girmiş olmaktadır. Ancak envanterine fiilen girmiş olduğu bir malı, muhasebe kayıtlarında göstermemiş olabilmesine olanak bulunmamaktadır. Çünkü zaman içinde almış olduğu bu malı ya satacak, ya da imalatçı bir firma ise imalatında kullanacaktır.
Ayrıca müşteri firma bir hizmetten yararlanmış ise kendi düzeni içinde bu hizmetin muhakkak bir yansıması olacaktır. Örneğin, bir inşaat firması, yapmakta olduğu bir inşaat için proje yaptırmış ve bu hizmetin karşılığı olan fatura kayıtlarına girmemiş ise, yaptırmış olduğu proje yapım işi, muhasebe düzeni çerçevesinde boşlukta kalmış bir görüntü yaratacaktır.
Bu sebeplerden dolayı müşteri firmanın almış olduğu mal veya gördürmüş olduğu hizmet karşılığında satıcı tarafından düzenlenmek zorunda bulunulan faturayı temin etmek ve bunu kayıtlarına intikal ettirmek zorunluluğu vardır. Ancak teslim alınan bu faturanın Türk Ticaret Yasası’nın 23/2 maddesindeki sekiz günlük sürenin dışında olması veya faturanın teslim edildiğinin satıcı tarafından ispat edilememesi durumlarında, bu faturanın satıcı açısından bir ispat vesikası olarak kabul edilebilmesine olanak bulunmamaktadır. Çünkü faturanın müşteriye teslim edilmiş olma durumunu ispat etmek zorunluluğu satıcı tarafın yükümlülüğündedir.
- Faturaya İtiraz
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesindeki “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı (içeriği) hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını (içeriğini) kabul etmiş sayılır” hükmü çerçevesinde bir faturanın içeriğine itiraz etme durumu burada konu edilmektedir.
Münderecattan maksat, faturanın içeriğindeki bilgilerdir. Bu bilgiler, faturanın ihtiva ettiği satılan malın veya alınan hizmetin açıklaması için olabileceği gibi, bu mal veya hizmetin tutarı ve/veya faturanın tarihi ile ilgili de olabilir.
3.1. Faturaya İtiraz Şartları
Faturaya itiraz için gerekli şartları şu şekilde sıralayabiliriz.
3.1.1. Faturaya İtiraz İçin Gerekli Süre
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesiyle getirilen hükme göre faturaya itiraz için gerekli süre, bu faturanın alındığı tarihten itibaren 8 gündür.
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesinde sözü edilen 8 günlük süre ile ilgili gerekli açıklamalar “2.3 Faturanın Karşı Tarafa Teslim Edilmiş Olması” paragrafında etraflıca incelenmiştir.
Konuyu şu şekilde özetleyebiliriz,
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesinde faturanın münderecatına itiraz için 8 günlük süreden söz edildiğine göre, bu 8 günlük sürenin tespiti önem kazanmaktadır. 8 günlük sürenin belgelerle tespit edilmesi gerektiği açıktır. Bu sebeple düzenlenen faturanın karşı tarafa gönderilirken, karşı taraf tarafından teslim alınış tarihinin belli edilecek şekilde gönderilmesi, dolayısıyla bu gönderiliş şeklinin iadeli taahhütlü, noter veya kargo ile olması gerekmektedir. Bunların yanında düzenlenen faturanın karşı tarafa bir zabıtla teslim edilmesi de olanaklıdır.
Ayrıca irsaliyeli faturaların, malın tesliminde karşı tarafa verildiği ve malı alan tarafından irsaliyeli faturanın altındaki malı teslim alan yerinin, faturayı teslim alan tarafından imzalandığını da göz önüne alarak, irsaliyeli faturanın karşı taraf tarafından imzalanarak alındığı tarih, yasada gösterilen 8 günlük sürenin başladığı tarihtir.
Alıcı ile satıcı arasındaki sözleşmenin yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilmesinin olağan olduğu bundan önceki bölümlerde de incelenmişti. Şurası muhakkaktır ki, satıcı tarafından bir faturanın düzenlenmiş olmasını, satıcı ile alıcı arasında yazılı veya sözlü bir anlaşmanın bulunduğunun göstergesi olarak kabul etmek gerekmektedir. Taraflar arasında bir sözleşmenin bulunmaması halinde, faturadan da söz etmek olasılığı bulunmamaktadır. Ancak buna karşın bir fatura düzenlenmiş ise bu faturanın süresi içinde karşı tarafa ibraz edilmiş olup olmamasının, diğer bir anlatımla Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesindeki süreden de bahis edilmesinin olanağı olmayacaktır.
3.1.2. Faturanın İçeriği
Türk Ticaret Yasasının 23/2. maddesindeki “Münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” hükmünü incelememiz gerekmektedir.
Konu ile ilgili açıklamalar “2.2 Faturanın Münderecatının Doğruluğu” paragrafında etraflıca incelenmiştir.
Konuyu burada özetlemek istersek,
Faturanın muhteviyatından amaç faturayı düzenleyen tarafın, diğer bir anlatımla fatura konusu malı teslim eden veya hizmeti sunan taraf ile faturayı alan tarafın arasında yazılı veya sözlü olarak mutabakat sağlanan bütün hususların faturanın muhteviyatında bulunması gerekmektedir.
Satıcı ile alıcı arasında bu alış-veriş ile ilgili anlaşmada satıcı tarafından verilecek emtia veya sunulacak hizmet ile ilgili her türlü bilgilerin düzenlenen faturada bulunması gerekmektedir.
Faturanın muhteviyatına, faturayı düzenleyen tarafından faturanın üzerine yazmış olduğu bütün bilgiler dahil bulunmaktadır. Satılan malın adedi, malın özellikleri, tutarı ile malın teslim tarihinin gerçeklere uygun olması gerekmektedir.
Fatura muhteviyatı mal ya da hizmetin karşı tarafa teslim tarihi ile faturanın üzerindeki tarih arasında en çok on gün günlük süre bulunması gerekmektedir. Bu on günlük sürenin dönem içinde kalması şartına, diğer bir anlatımla dönemsellik ilkesine uyulmasına önem gösterilmelidir. (Bakınız: 6. Faturanın düzenlenmesinde süre ve dönemsellik ilkesi)
3.2. Faturaya İtiraz Edilmesi
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesinde faturaya itiraz konusu işlenmiş olmasına karşın, ne bu maddede ne de Türk Ticaret Yasasının herhangi bir maddesinde faturaya itirazın ne şekilde olacağı ile ilgili bir açıklama bulunmamaktadır.
Her şeyden önce şu tespiti yapmamız gerekmektedir. Fatura her zaman düzenleyen açısından aleyhine delil teşkil eden bir belgedir. Diğer bir anlatımla, fatura münderecatına itiraz edilmiş ya da itiraz edilmemiş olması, faturayı düzenleyen açısından kendisi için delil olma niteliğini değiştirmeyecektir.
Faturayı alan tarafın, buna 8 gün içinde itiraz edebilmesi için her şeyden önce bu süre içinde bulunduğunu belgelemesi ve faturayı düzenleyen tarafa da itiraz ettiği tarihin, faturayı teslim aldığı tarihten itibaren 8 günlük süre içinde olduğunu belirtmesi gerekmektedir.
Ayrıca faturanın münderecatına yapılacak olan bir itirazın, karşı tarafa bildirilebilmesi, diğer bir anlatımla faturayı düzenleyen tarafa faturanın münderecatına yapılan itirazın izah edilebilmesi için anlatılması gereken bütün konuların yazılı olarak yapılması gereği en azından iki tarafın anlaşabilmesi açısından önemlidir.
Bunun yanında faturayı düzenleyen ile faturayı alan arasında yazılı bir sözleşme bulunması halinde, faturayı alanın, faturaya itirazında anlaşma şartlarını ve bu anlaşmadaki hangi noktalarda uyumsuzluk olduğunu açıklayabilmesi için itirazın yazılı olarak yapılması gerekecektir.
Bütün bunların yanında fatura münderecatına yapılacak olan itirazın bir belge niteliğinde olmasını sağlamak ve sonradan çıkacak bir hukuki anlaşmazlıkta kullanabilmek açısından fatura münderecatına yapılacak olan itirazın yazılı olarak yapılması gerekmektedir kanaatındayız.
Ayrıca yapılacak olan bu itirazda gönderilen belgelerin karşı tarafça teslim alındığından emin olunması, diğer bir anlatımla itirazın süresi içinde yapıldığının ispatı için noter kanalı ile veya iadeli taahhütlü olarak ya da kargo vasıtası ile gibi yollarla yapılması yerinde olacaktır.
Türk Ticaret Yasasının 25/b-3 maddesinde ayıplı bir malın satıcıya bildirilmesi ile ilgili hükümler bulunmaktadır.
Buna göre;
“Emtianın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde keyfiyeti satıcıya bildirmeye mecburdur. Açıkça belli değilse alıcı emtiayı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene neticesinde emtianın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını muhafaza için keyfiyeti bu müddet içinde satıcıya bildirmeye mecburdur. Diğer hallerde Borçlar Kanununun 198’inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları tatbik olunur.”
Bu hükümlere göre,
Alıcının teslim aldığı malın ayıplı olduğu malı teslim sırasında açıkça belli ise, alıcının durumu iki gün içinde satıcıya bildirme zorunluluğu bulunmaktadır.
Eğer teslim alınan malın ayıbı açıkça belli değilse, alıcı, teslim aldığı malı teslim tarihinden itibaren sekiz gün içinde muayene etmeli veya ettirilmelidir. Bu muayene sonucunda teslim alınan malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa durumu aynı süre içinde satıcıya bildirme zorunluluğu vardır.
Alıcının bu zorunluluğu yerine getirmemesi halinde Borçlar Yasasının 197 ve 198. maddelerine göre, almış olduğu emtiayı kabul etmiş sayılmaktadır.
Sözünü ettiğimiz, Borçlar Yasasının 197 ve 198. maddeleri şu şekildedir:
Madde 197- Satıcı alıcının satım zamanında malumu olan ayıptan mes’ul olmadığı gibi satılanı kafi derecede muayene etmekle farketmiş olacağı ayıptan da ancak bunun mevcut olmadığını temin etmiş ise mesul olur.
Maddi 198- Alıcı kabzettiği satılanın halini, örf ve adetlere göre imkan hasıl olur olmaz, muayene etmek borcu ile mükellef olup satılanda satıcının tekeffülü altında olan bir ayıp gördüğü zaman, bunu derhal satıcıya ihbar etmesi lazım gelir.
Bunu ihmal ettiği halde satılanı kabul etmiş sayılır.
Meğer ki satılanda adi bir muayene ile meydana çıkarılmayacak bir ayıp bulunsun.
Bu kabilden bir ayıp sonradan meydana çıkarsa derhal satıcıya ihbar edilmelidir. Aksi takdirde, satılan bu ayıp ile beraber kabul edilmiş addolunur.”
3.3. Faturaya İtiraz Edilmemesi
Her şeyden önce şu tespiti yapmamız gerekmektedir. Fatura her zaman düzenleyen açısından aleyhine delil teşkil eden bir belgedir. Diğer bir anlatımla fatura münderecatına itiraz edilmiş olması ya da itiraz edilmemiş olması, faturayı düzenleyen açısından kendisi için delil olma niteliğini değiştirmeyecektir.
Türk Ticaret Yasasının 23/2 maddesi hükümlerinde bulunan “Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” hükmüne göre, sekiz gün içinde münderecatına itiraz edilmeyen faturanın münderecatı kabul edilmiş olmaktadır.
Burada önemli olan alıcı ile satıcı arasında oluşan ticari ilişki sonucunda düzenlenen faturanın bu ilişkinin şartlarına uygun olması durumudur. Uygunluk mevcutsa ve yasaya göre, itiraz süresi olan sekiz gün içinde itiraz edilmeyen faturanın münderecatı kabul edilmiş olmaktadır.
- Faturanın Kaydı
Bir mal ya da hizmet tesliminde bulunmuş olan tarafın düzenleyeceği faturanın, düzenleyenin yasal defterlerine kaydı ile ilgili usuller Vergi Usul Yasasınca hüküm altına alınmıştır.
4.1. Kayıt Süresi
Düzenlenen bir faturanın, düzenleyenin defterlerine yasal hükümler çerçevesinde kayıt edilmesi zorunludur.
Vergi Usul Yasası’nın Kayıt Zamanı başlıklı 219. maddesi düzenlenen bir faturanın defterlere kayıt edilmesi ile ilgili süreleri tespit etmektedir.
“Madde 219: (2365 sayılı Yasa ile değişen şekil) Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki;
- Muamelenin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir.
- Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürütülen müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, defterde işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez.
- Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir.”
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere bir faturanın düzenlenme tarihinden itibaren on gün içinde defter ve kayıtlara işlenmesi gerekmektedir.
Düzenlenen faturanın düzenlenme tarihinden itibaren on gün içinde kayıtlara intikal ettirilmemesi Vergi Usul Yasasının 352. maddesindeki I’inci derecede usulsüzlük ile cezalandırılması sonucunu doğuracaktır.
Vergi Usul Yasasının Usulsüzlük Dereceleri ve Cezaları başlıklı 352. maddesinin I’inci derecede usulsüzlükleri belirten bendinin 6. fıkrasındaki “Bu kanunun kayıt nizamına ait hükümlerine (Madde: 215-219) uyulmamış olması (Her incelemede inceleme tarihine kadar aynı takvim yılı için tespit edilen usulsüzlükler tek fiil sayılır)” hükme göre süresi içinde diğer bir anlatımla düzenlenme tarihinden itibaren 10 gün içinde defter ve kayıtlara intikal ettirilmemiş olması birinci derecede usulsüzlükle cezalandırılması gerektirmektedir.
4.2. Defterlerin Delil Olma Hali
4.2.1. Türk Ticaret Yasası Açısından
Türk Ticaret Yasasının 82, 83/1, 85 ve 86 maddelerinde tacirlerin tutmakta oldukları defterlerin kendi lehlerine delil olarak kullanılması ile ilgili hükümlere yer vermiş bulunmaktadır. Ancak bu hükümlere göre defterlerin, tacirlerin kendi lehlerinde delil olabilmesi için yasaya uygun olarak tutulması zorunluluğu bulunmaktadır. Defterlerin yasaya uygun olarak tutulması tabirinin içinde defterlerin yasalarda gösterildiği şekilde düzgün tutulmasının yanında açılış ve kapanış tasdiklerinin de yasalarda gösterildiği şekilde yapılmış olması gereği de bulunmaktadır. Bu nedenle tasdike tabi defterlerin kapanış tasdikinin(Türk Ticaret Yasası’nın 70. maddesine göre Yevmiye Defterinin yeni senenin engeç Ocak ayı sonuna kadara kapanış tasdikinin yaptırılması gerekmektedir) yapılmaması halinde bu defterlerin tacirlerin kendi lehlerinde delil olarak kullanılabilmesine olanak bulunmamaktadır.
Türk Ticaret Yasasının 67. maddesinin 3. ve 4. bendlerinde defterlerin tutulması ile ilgili cezai hükümler açıklanmıştır. Bunlara göre Türk Ticaret Yasasının 66. maddesinin 1 ila 3. bendlerinde tutulması mecburiyeti bulunan defterlerin yasaya uygun şekilde yerine getirilmemesi halinde bu konudan sorumlu olanlar yüz liradan bin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar. Ayrıca diğer yasalarda bulunan cezai hükümler saklı bulunmaktadır. (TTY. Md. 67/3).
Hakimler, noterler, sicil memurları ve diğer memurlar, resmi muameleler dolayısıyla bir tacirin defter tutma mükellefiyetine aykırı hareket ettiğini öğrenince keyfiyeti savcılığa bildirmek zorundadırlar. (TTY. Md: 67/4).
Türk Ticaret Yasasının 68. maddesinin son fıkrası, tacirlerin saklamakla mükellef oldukları defterleri, yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi afetler sebebiyle kaybetmeleri halinde tacirin bu durumu öğrenmesinden itibaren 15 gün içinde mahkemeden zayi belgesialabilmesine olanak sağlayıcı hükümler ifade etmektedir. Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.11.1992 Tarih ve Esası: 1991/3729, Karar: 1992/10671 Sayılı Kararı gereğince ticari defterlerini onaylatmayan tacirlerin Türk Ticaret Yasasının 68/4 maddesinde sözü edilen zayi belgesini alma imkanları bulunmaktadır. Türk Ticaret Yasası hükümlerine göre tasdik mecburiyeti açılış ve kapanış tasdiklerini kapsadığından kapanış tasdiki bulunmayan defterler içinde zayi belgesi alma olanağı bulunmamaktadır.
4.2.2. İcra İflas Yasası Açısından
İcra İflas Yasası’nın 310. maddesinin 5. fıkrası “Ticaret Kanununun 66’ncı maddesinin birinci fıkrasının 1 ilâ 3’üncü bendlerinde sayılan defterleri hiç veya Kanunun emrettiği şekilde tutmamış ise” hükmü kendisinde bulunan kimsenin iflas etmesi halinde taksirli sayılacağını açıklamakta ve bunların Türk Ceza Yasası’nın göre cezalandırılacağını bildirmektedir. Bu durumda kapanış tasdikiyaptırmamış bir tacirin iflas etmesi halinde “taksirli müflis” sayılacak ve Türk Ceza Yasası hükümlerine göre cezalandırılacaktır.
İcra İflas Yasası’nın 285. maddesi konkordato talebinde bulunan bir tacirin, tetkik merciine defterlerinin vaziyetini bildiren bir cetvel vermesi mecburiyetini getirmiştir. Bu maddede “Bu cetvelde, bilhassa Ticaret Kanununun 66’ncı maddesi hükmünce tutulması mecburi defterlerin hepsinin tutulmuş olup olmadıkları gösterilir” hükmü yer almaktadır. Defterlerin tutulmuş olup olmamasına yukarıdaki maddelerde de açıklandığı üzere defterlerin açılış tasdiklerinin yapılmış olması gereğinin yanında kapanış tasdikinin de yapılmış olması gereği bulunmaktadır. Defterlerin kapanış tasdiki yapılmamışsa tetkik mercii tacirin konkordato talebini reddedebilmektedir.
4.2.3. Vergi Usul Yasası Açısından
Yasal defterlerin tasdik mecburiyeti ile ilgili olarak Vergi Usul Yasası’nda da hükümler bulunmaktadır.
Vergi Usul Yasası’nda kapanış tasdiki ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Kapanış tasdiki Türk Ticaret Yasası hükümlerine göre yapılmaktadır.
Şirketlerin kuruluş aşamasında kullanacakları defterler, kullanılmaya başlanmadan önce tasdik edilmek üzere ticaret sicili memurluğuna veya notere ibraz edilir. (T.T.Y. Md. 69, VUY Md. 223)
Öteden beri işe devam etmekte olanlar, defterlerin kullanılacağı yıldan önce gelen son ay içinde, hesap dönemi Maliye Bakanlığı tarafından tespit edilenler, defterin kullanılacağı hesap döneminden önce gelen son ay içinde
Yeniden işe başlayanlar. sınıf değiştirenler ve yeni bir mükellefiyete girenler, işe başlama, sınıf değiştirme yeni mükellefiyete girme tarihinden önce; vergi mükellefiyeti kalkanlar, muaflıktan çıkma tarihinden başlayarak on gün içinde,
Tasdike tabi defterlerin dolması nedeni ile veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar, bunları kullanmaya başlamadan önce defterlerini tasdik ettirmek mecburiyetindedirler.
Yasal defterini ertesi yılda kullanmak isteyenler, kullanacakları yılın ocak ayı içinde, hesap dönemleri maliye bakanlığınca tespit edilen mükellefler, bu dönemin ilk ayı içinde eski defterlerindeki tasdiki yenilemek mecburiyetindedirler (V.U.Y. Md. 222)
Defterleri Süresi İçinde Tasdik Ettirmemenin Sonuçları
1.Usulsüzlük Cezası
Tasdiki mecburi olan defterlerin süresi içinde tasdik ettirilmemesi soncunda doğacak cezalar Vergi Usul Yasası’nın 352. maddesinde gösterilmiştir.
Bu hükümlere göre
Yasal sürenin sonundan başlayarak bir ay geçtikten sonra tasdik ettirilen defterler hiç tasdik ettirilmemiş kabul edilmekte ve birinci derecede usulsüzlük cezası kısalmaktadır.
Tasdiki mecburi defterlerden herhangi birinin tasdik muamelesinin, yasal sürenin sonundan başlayarak bir ay içinde yaptırılmış olması halinde ikinci derecede usulsüzlük cezası kesilmektedir.
2.Re’sen Takdir
Vergi Usul Yasası’nın Re’sen Vergi Tarhı başlıklı 30. maddesinin 3 no.lu bendi ”Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmezse” hükmü ile, bu defter sahiplerinin Re’sen takdir ile karşı karşıya kalacaklarını belirtmektedir.
Bu hükümlere göre süresinde tasdik ettirilmeyerek hiç tasdik ettirilmemiş kabul edilen defterler re’sen takdir konusu yapılacaktır.
- Düzenlenmemiş Sayılan Faturanın Delil Olma Niteliği
Vergi Usul Yasasının Faturanın Nizamı başlıklı 231. maddesinin 5. bendinde “Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır” hüküm bulunmaktadır.
Türk Ticaret Yasasının 23. maddesinin 1. fıkrasında ise “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir” hükmü bulunmaktadır.
Vergi Usul Yasasının 231/5. maddesine göre hiç düzenlenmemiş sayılan bir fatura, faturayı düzenleyen tarafından bir mal teslimi veya hizmet sunumu dolayısıyla düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle faturayı düzenleyen tarafın muhasebesinde gelir hesapları içinde yer alması, bu fatura ile satılmış olan emtianın envanter kayıtlarından düşülmesi ve bedeli alınmamışsa faturayı alanın cari hesabına, bedeli alınmışsa bu bedelin kasa veya banka hesaplarına girilmiş olması gerekir.
Aynı faturanın, faturayı alan tarafın muhasebesindeki gider, demirbaş veya maliyet hesaplarında bulunması, bedeli ödenmiş ise bu tutarın banka ya da kasa hesaplarından düşülmüş olması, ödenmemiş ise faturayı verenin cari hesabına girilmiş olması gerekmektedir.
Bir faturanın düzenlenmesinin, faturayı veren ile alan arasındaki bir ticari ilişki, bir anlaşma sonucunda olduğu gerçeğinden hareketle Vergi Usul Yasası‘nın 231/5 maddesi hükümlerine göre fatura hiç düzenlenmemiş kabul edilse bile, taraflar arasındaki iş münasebetinin belirtisidir ve bu konuda delil teşkil etmesi gerekmektedir.
Bunun dışında Vergi Usul Yasasının 231/5. maddesi sonucunda oluşacak cezai hükümler muhakkak ki saklı olacaktır.
(Rüknettin Kumkale’nin Seçkin Yayınlarından çıkan Mali ve Hukuki Yönleri ile Fatura kitabının 3. Baskısından alınmıştır.)