Kar Dağıtımı ve Muhasebesi
Dr. Murat Ceyhan
Mali İşler Müdürü
[email protected]
Giriş
Kâr, ortakların şirkete koydukları sermaye neticesinde elde ettikleri bir gelir hakkıdır. Üretim faktörlerinden biri olan ve hatta diğer faktörleri bir araya getiren en önemli figür olan “girişimci”, işletme tüzel kişiliğine koymuş olduğu sermaye karşılığında, şirketin dönemsel olarak elde ettiği kardan pay alma hakkını kazanır. Burada elbette Gelir Vergisi Kanunu açısından temel nokta, ortaklar bazında gelirin doğması için kâr dağıtımının fiilen yapılmış olması hususudur.
Karın çok çeşitli tanımları yapılabilir. Kâr, işletmeler açısından önemli bir performans ölçütüdür. Zira işletmenin faaliyet icra ettiği alanlardaki başarısının bir ölçüm kriteridir. Karı; işletmenin esas ve yan faaliyetlerinde elde ettiği gelirler ile bu gelirleri elde etmek için katlandığı gider ve maliyetler arasındaki olumlu fark olarak ya da dönem sonundaki öz sermaye ile dönem başındaki öz sermaye arasındaki olumlu fark olarak da tanımlayabiliriz.
Bu noktada işlevsel olarak iki tane kâr kavramı karşımıza çıkmaktadır; ticari ve mali kâr. İkisi arasındaki fark, ticari karın “Tek Düzen Hesap Planı”, “Türk Ticaret Kanunu” ve muhasebe standartları çerçevesinde hesaplanması iken, mali kâr vergi kanunları göz önüne alınarak; muafiyetler, istisnalar, kanunen kabul edilmeyen giderler, vb. gibi faktörlerin dikkate alınması ile vergi matrahı anlamına gelen ve üzerinden vergi hesaplanan kardır.
Kâr Dağıtımı
Dağıtılabilir karın, hesabında baz alınacak tutar dönemin ticari bilanço karıdır. Bu tutar gelir tablosunda vergi ve yasal yükümlülüklerden önceki kardır. Bilançoda “dönem net karı” ve “dönem karı ve diğer yasal yükümlülükler karşılığı” hesaplarının toplamı da doğal olarak aynı tutarı verir.
Dönem karından önce ödenecek vergi ve diğer yasal yükümlülükler tenzil edilir. Böylelikle dönem net karına ulaşılır. Dönem net karından varsa önceki dönemlere ait ticari bilanço zararları karşılanır. Söz konusu zararların mutlaka cari dönem karı ile kapatılması zorunlu değildir. Bir kısmının ya da tamamının önceki yıllarda ayrılmış yedek akçelerle karşılanması da mümkündür. Ancak bu zararın 1. Tertip yasal yedek akçelerden karşılanması halinde bunlarda meydana gelecek eksilmenin 1. Tertip yasal yedek akçe ayrılmasına ilişkin genel esaslar çerçevesinde karşılanması gereği muhakkaktır.
Geçmiş dönem zararlarının kapatılmasını müteakip 1. Tertip yasal yedek akçenin ayrılması gerekmektedir. 1. Tertip yasal yedek akçe, ödenmiş sermayenin beşte birine ulaşıncaya kadar her dönem safi karın yirmide biri oranında ayrılır. (T.T.K. Mad 466) 1. Tertip yasal yedek akçenin hesaplanmasında esas alınacak “safi karın”, “vergi sonrası kâr” olarak kabul edilmesi gereğini belirtmek yerinde olacaktır. (Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü, 04/09/1991 tarih ve 621 Sayılı Tamimi)
Dağıtılabilir karın tespiti için yapılması gereken son işlem, işletmede bırakılması ve tasarrufu zorunlu yasal fonların kalan safi kardan tenzilidir.
Yukarıdaki işlemler yapıldıktan sonra kalan tutar prensip olarak dağıtılabilir karın brüt tutarını ifade eder. Bu aşamadan sonra yapılacak işlem 1. Temettü’nün hesaplanmasıdır. I. Temettü ödenmiş sermayenin en az %5’i oranında ayrılmalıdır. (T.T.K. Mad. 466/3) I. Temettü’nün %5 oranından daha yüksek bir oranda belirlenmesi mümkündür. Ancak bu durumda, belirlenen yüksek orana tekabül eden tutar ile yasal orana tekabül eden tutar arasındaki farkın %10’u temettü olarak dağıtılmayarak II. Tertip yasal yedek akçe olarak ayrılmalıdır. Dönem sonunda ortaya çıkan kâr tutarının, sermaye tutarının %5’ inden az olması durumunda, şirket yönetimince alınan karar doğrultusunda söz konusu mevcut tutarın dağıtılabilmesi mümkündür.
Dönem karından ödenmiş sermayenin %5’i oranında I. Temettü ayrılmadıkça II. Tertip yasal yedek akçe ayrılamaz.
Bu işlemlerden sonra kalan tutarın Kanun ve ana sözleşme hükümleri çerçevesinde dağıtılmasına devam edilir. Ancak bu aşamadan sonra hesaplanacak temettü ya da kâr payları üzerinden %10 oranında II. Tertip yasal yedek akçe ayrılması zorunludur. Hesaplama yapılırken; kâr payının 10’a bölünmesi ve 9/10’unun kâr payı, 1/10’unun II. Tertip yedek akçe ayrılması gerekmektedir.
Dağıtılabilir karın belirlenmesinden sonra her bir ortağa isabet eden oranda vergi tevkifatı yapılarak kalan tutar dağıtılır.
Yukarıdaki tenzilattan sonra kalan ve dağıtılmamasına karar verilen bir kâr tutarının bulunması halinde bu tutar olağanüstü yedek akçe olarak işletmede bırakılabilir.
Kurumlarda kâr dağıtımını yönlendiren başlıca düzenlemeler;
1- Türk Ticaret Kanunu,
2- Vergi Kanunları,
3- Şirket Ana sözleşmeleri,
4- Sermaye Piyasası Kanunu,
5 – Genel Kurulu Kararları’dır.
Şirketlerde kâr dağıtım yetkisi ve sorumluluğu yukarıda belirtilen yasalar ve genel kurul kararları doğrultusunda Yönetim Kurulu’na aittir. Yönetim Kurulu yukarıdaki düzenlemeler doğrultusunda şirketin kâr dağıtım politikasını saptar ve uygular. Kâr dağıtımının şirketin genel kurul onayından geçmesi hukuki bir zorunluluktur.
Hisse senetlerine ilişkin kâr payları (temettü) kıstelyevm esası uygulanmaksızın hesap dönemi sonu itibariyle mevcut payların tümüne, bunların ihraç ve iktisap tarihleri dikkate alınmaksızın eşit olarak dağıtılır. (SPK md.15) (Seri IV No:1 md.7)
Anonim şirketlerde bilanço kârının dağıtımı konusunda Türk Ticaret Kanunu bazı esaslar koymuş; Sermaye Piyasası Kanunu ise halka açık şirketlerde kâr dağıtımında ortaklar lehine bazı yeni hükümler getirmiştir.
Her iki kanuna göre de kâr dağıtılması için önce bilançoda kâr oluşması gerekir. Genel Kurul karar verirse, her iki halde de şirketler bilançoda kâr gözükmese bile birikmiş ihtiyatlardan temettü dağıtabilirler. (TTK.Mad. 470) Ancak bu hususta hiçbir kanun şirketleri zorlamamaktadır.
Vergi kanunları açısından; şirketlerin karlarını şirkette bırakmalarını özendirmek amacıyla sadece kâr dağıtımı halinde stopaj yapılması için Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/6 – B-i bendine “Kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz” hükmü getirilmiştir. Buna göre şirketler dönem karlarını nakit olarak dağıtmak yerine sermayeye ekleyerek ortaklarına bedelsiz hisse vermeleri halinde stopaj vergisi ödemeyecekler ve ortaklar da bir temettü geliri elde etmediklerinden yıllık gelir vergisi beyannamesi vermeyeceklerdir. Bundan amaç şirketlerin mali bünyelerini kuvvetlendirmeye yönelik olarak, karlarını dağıtmayıp şirket sermayesine ilave etmektir.
Tam Mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden müstesna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, istisna kapsamında bulunmayan kurum kazançlarına %20 kurumlar vergisi uygulandıktan sonra arta kalan vergi sonrası kâra mahsuben nakit dağıttıkları kâr paylarından kâr dağıtımı sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Stopaj oranı ise halka açık olsun olmasın bütün kurumlar için %15’tir. Karın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmadığından, karını sermayeye ekleyen kurumlar da kâr dağıtımına bağlı stopaj yapmayacaklardır.
Makalenin Tamamı İçin Tıklayınız