Levent GENÇYÜREK
Maliye Başmüfettişi
9 Eylül Üniversitesi İşletme Fak. Öğretim Görevlisi
Bazı iller ile ilgili olarak değişik ortamlarda çok sık dile getirilen görüşlerden birisi de bu illerin devlet yatırım ve hizmetlerinden gereği kadar yararlanmadığı ve bu nedenle umulan atak ve gelişmeyi gösteremediğidir. Bu görüşü savunanların ileri sürdükleri en önemli kanıtlayıcı bilgi de toplanan vergi gelirlerinin çok altında kalan kamu harcamalarıdır.
Bu görüşün doğruluğu ve geçerliğini analiz etmeden rakamları hatırlamakta yarar var. Örneğin, 2004 yılında İzmir de tahsil edilen vergi tutarı 8.561.000.,YTL olurken yapılan kamu harcamaları 2.669.000.,YTL olarak gerçekleşmiş. Türkiye’de toplanan verginin %8’e yakınını sağlayan İzmir ilinin kamu harcamalarından aldığı pay ise %2 seviyesinde kalmış. Bir anlamda iş adamı, tüccarı, memuru, işçisi ve esnafı ile İzmir ili 2004 yılında topladığı verginin sadece 1/4 ünü harcayarak kalan kısmını ülke ekonomisine aktarmış. Aynı dönemde Hakkari de toplanan verginin 10 katı , Van da 6 katı, İsparta da ise 2 katı kadar kamu harcaması yapılmış.
2005 yılının ilk beş ayında gerçekleşen rakamlar da benzer bir gelişmeyi göstermektedir. Mayıs ayı sonu itibariyle İzmir’de Toplanan 3.870.790.,YTL vergiye karşılık gerçekleşen kamu harcamalarının tutarı 1.070.302.,YTL..
“Devletin bütün gelir ve giderlerinin bir kasada toplanması ve harcamaların bu kasadan ödenmesi yanında belirli kaynaklardan ve yerlerden elde edilen gelirlerin belli hizmetlere tahsis edilmeyip bütün kamu hizmetlerine karşılık tutulmasının Çağdaş Bütçe İlkeleri arasında olduğu”, Üniversitelerde okutulan “Kamu Maliyesi” dersinin temel konularındandır.
Buna göre, ülkenin belli bölgeleri coğrafi konumları, iklim ve yeryüzü şekilleri , kültürel geçmişleri, kalifiye insan gücü v.b sebeplerle ekonomik açıdan daha gelişmiş olabilir. Bu bölgelerde yoğunlaşan üretim ve ticaret dolaysıyla diğer bölgelere göre daha yüksek bir vergi potansiyeli ortaya çıkabilir. Bütün bu gelişmelerin ülke ekonomisi ile bağlantılı olduğunu ve ülke sınırları içersinde yer alan tüm il ve ilçelerin bu gelişmede payı olduğunu unutarak, her ilin topladığı vergi ile orantılı olarak kamu harcamalarından yararlanması gerektiğini savunmak, ekonomik olduğu kadar siyasi ve sosyal gerçeklerleri de göz ardı eden bir yaklaşım olacaktır.
Ülkenin değişik kesimleri arasında ayrımcılığa yol açacak uygulamalar yerine “zenginliğin artırılması ve paylaşılması”na yönelik çözümlerin üretilmesi gerekmektedir. Coğrafi veya kültürel sebepler dolaysıyla gelişememenin faturasını yeteri kadar gelişmemiş bölgelerde yaşayan insanlara çıkarmak yerine, gelişmiş bölgelerde elde edilen başarıda gerek insan kaynağı gerekse hammadde ve ara malı açısından bu bölgelerin de katkısı olduğunu unutmamak gerekir.
Tartışılması gereken bölgeler arası kaynak transferi değil bunun etkin kullanılıp kullanılmadığıdır. Toplanan vergilerin ülke ekonomisinin değişik bölgeleri arasındaki farklılıkların azalmasını sağlayacak şekilde verimli bir biçimde kullanılmasının, pazar genişlemesi ve gelir artması nedeniyle en çok daha gelişmiş bölgelerin işine yaracağı da unutulmamalıdır.