Damga Vergisinde Üst Sınır
Altar Ömer ARPACI
Maliye Bakanlığı
Gelirler Kontrolörü
[email protected]
I – GİRİŞ
Damga vergisi ticari resmi ve medeni işlemlerden alınan bir muamele vergisidir. Ancak burada göz önünde bulundurulması gerekli husus bu işlemlerin değil, bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenen kâğıtların vergiye tabi olduğudur. Yani bir hukuki muamele dolayısıyla birden fazla kâğıt düzenlendiği takdirde bu kâğıtlardan herbiri Damga Vergisi Kanundaki diğer şartları taşımak kaydıyla ayrı ayrı damga vergisine tabi tutulacaktır. Buna karşılık kişiler arasında Kanunda yazılı kağıdın kapsamına giren bir muamele yapıldığı halde herhangi bir kağıt düzenlenmediği takdirde damga vergisi doğmamaktadır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yeralan kâğıtlar damga vergisine tabidir. 1964 yılında kabul edilmiş ve yürürlüğe giren Damga Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesine göre, bu kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar damga vergisine tabidir. Birinci maddenin bu hükmü ile Kanuna ekli (1) sayılı tabloda gösterilmeyen kağıtlar damga vergisinden istisna edilmiştir.
Ayrıca sözkonusu Kanunun 9’uncu maddesinde ise kanuna ekli (2) sayılı tabloda yazılı kâğıtların damga vergisinden istisna edildiği belirtilmiştir.
Kanundaki kâğıtlar terimi, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeleri ifade etmektedir. Vergiye tabi kâğıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kâğıtların hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine, devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhler de damga vergisine tabidir. Kağıt eksiksiz olarak tekemmül ettikten sonra muamelenin feshedilmiş olması verginin doğmasını engellememektedir.
Verginin konusunu belirlemek açısından aşağıda yer alan iki şartın birlikte aranması gerekmektedir. Öncelikle “Kâğıt” bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek nitelikte yazılıp imzalanmış olacak ayrıca Damga Vergisi Kanununa bağlı (1) sayılı tabloda yer alacaktır. Eğer ilk şart gerçekleşmiş olsa dahi “Kâğıt” (1) sayılı tabloya dahil değilse vergileme yapılmayacaktır.
Damga vergisinde vergiyi doğuran olay (1) sayılı tabloda yer alan Kâğıtların tanzimidir. Verginin mükellefi ise verginin konusuna giren Kâğıtları imza edenlerdir. Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait Kâğıtların damga vergisini kişiler öder.
Bir kağıdın tabi olacağı verginin tespitinde o kağıdın mahiyeti önem taşımaktadır. Bir kâğıdın tabi olacağı verginin tayini için o kâğıdın mahiyetine bakılır ve buna göre tabloda yazılı vergisi bulunur.
Kâğıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammun ettiği hüküm ve manaya bakılır.
Mahiyeti tayin edilmek istenen kâğıt üzerinde başka bir kâğıda atıf yapılmışsa, atıf yapılan kâğıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınır. (Damga Vergisi Kanunu Md. 4)
Damga vergisine tabi Kâğıtlar bir nüsha düzenlenebileceği gibi birden fazla nüsha da düzenlenebilir. Sözleşmelerin tarafların birer orjinal imzalı örneğe sahip olabilmesi için taraf sayısı kadar düzenlendiği görülmektedir. Bu durumda her nüsha ayrı ayrı aynı miktarda damga vergisine tabi tutulacaktır. (Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kâğıtların her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya nispette damga vergisine tabidir. Şu kadar ki, poliçe ve emre yazılı ticari senetlerin yalnız tedavüle çıkarılan nüshaları vergiye tabi tutulur.)(Damga Vergisi Kanunu Md. 5)
Bir kâğıtta birbirinden tamamen ayrı birden fazla akit ve işlem bulunduğu takdirde bunların herbirinden ayrı ayrı vergi alınır.
Bir kâğıtta toplanan akit ve işlemler birbirine bağlı ve bir asıldan doğma oldukları takdirde damga vergisi, en yüksek vergi alınmasını gerektiren akit veya işlem üzerinden alınır.
Ancak bu akit ve işlemlere asıl işlemin akitlerinden başka bir şahsın eklenen akit ve işlemi de ayrıca vergiye tabidir. (Damga Vergisi Kanunu Md. 6)
Damga vergisinde nispi ve maktu olmak üzere iki matrah ölçüsü kabul edilmiştir. Nispi vergide Kâğıtların türü ve niteliklerine göre bunların içerdiği ya da bu Kâğıtlarda gösterilen para miktarları verginin matrahıdır. Vergi matraha Kanunda yazılı olan oran uygulanarak hesaplanır. Maktu vergide ise Kâğıtların türleri matraha temel olur. Kâğıtların türüne göre vergi miktarı Kanuna bağlı (1) sayılı tabloda belirtilmiştir.
Düzenlenen Kâğıtların içerdikleri belli tutarların dikkate alınması suretiyle yapılacak nispi vergilendirmenin kapsamında yer alan Kâğıtların ikili bir ayırım ile ele alınması imkanı bulunmaktadır. Bu çerçevede yapılacak ayrımlamanın ilk ayağında, belli tutarı içermediklerinde maktu, belli tutarı içerdiklerinde nispi olarak vergilendirilecek Kâğıtlar, ikinci ayağında ise her halükarda maktu olarak vergiye tabi Kâğıtlar bulunmaktadır. Bir işlemden maktu damga vergisi alınması öngörülmüş ise karşısında miktarı, nispi olarak damga vergisi alınması öngörülmüş ise yine karşısında oranı yazılarak Kâğıt vergiye tabi tutulur.
488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun I sayılı tablosunda yer alan ve nispi vergiye tabi tutulan Kâğıtlar bazı hallerde çok yüksek meblağlar içermekte veya uzun bir döneme ilişkin olabilmekteydi. Bazı durumlarda Kâğıtların vergisi o kağıdı tanzim ve imza edenlerin sermayelerinden daha fazla olabilmekte, bu durum da mükellef şikayetlerine ve vergiden kaçınmalara yol açmaktaydı.Ancak 4369 Sayılı Kanun’la 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenleme ile Kanun’a ekli (1) sayılı tabloda yer alan her bir Kâğıt için hesaplanacak damga vergisi tutarına bir üst sınır getirilmektedir. Bu makalemizde konuya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.
Damga Vergisi Kanununun “Nispet” başlıklı 14. maddesi şu şekildedir. Kâğıtların damga vergisi bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı nispet veya miktarlarda alınır. (4369 sayılı Kanunun 77’nci maddesiyle eklenen hüküm)(29.7.1998 tarihinden geçerli olmak üzere) Şu kadar ki her bir Kâğıt için hesaplanacak vergi tutarı (1) sayılı tabloda yer alan sınırlamalar saklı kalmak üzere (5281 sayılı Kanunun 43/2. maddesiyle değiştirilen ve 1.1.2005’ten geçerli olmak üzere 31.12.2004 tarihinden itibaren yürürlüğe giren ibare) 800 bin Yeni Türk Lirasını aşamaz. Bir önceki yılda uygulanan bu azami tutar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için tespit ve ilan olunan yeniden değerleme oranında artırılır. (4842 sayılı Kanunun 28’inci maddesiyle eklenen ibare) (24.4.2003 tarihinden geçerli olmak üzere) Bakanlar Kurulu yeniden değerleme oranının % 50 fazlasını geçmemek ve % 20’sinden az olmamak üzere yeni oranlar tespit etmeye yetkilidir.
Belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin değiştirilmesi halinde artan miktar aynı nispette vergiye tabidir. Bunların devri halinde aslından alınan verginin dörtte biri alınır.
Mukavelenamelerin müddetinin uzatılması halinde aynı miktar veya nispette vergi alınır.
Akreditif mektup ve telgraflarında süre uzatıldığı takdirde verginin dörtte biri alınır.
Yabancı memleketlerden Türkiye üzerine düzenlenen kâğıtlar aynı miktarda, yabancı memleketlerin birinden diğeri üzerine düzenlenip Türkiye’de tedavüle çıkarılanlar ise yarı nispette vergiye tabidir.” Böylelikle uluslararası ilişkilerde bulunacak olan müteşebbislerin önünü açmak ve Kâğıt düzenlememelerine neden olunmaması için böyle bir sınırlama getirme gereği duyulmuştur.Yapılan düzenleme ile (1) sayılı tablodaki her bir Kâğıt için hesaplanacak damga vergisi tutarına bir üst sınır getirilmektedir. Ancak bu sınırın, Kâğıtların birden fazla nüsha şeklinde düzenlenmesi halinde, bütün nüshalardan alınacak toplam damga vergisine bir sınır mı çizdiği yoksa her bir nüshadan alınacak damga vergisine bir sınır mı çizdiği konusu gündeme gelmektedir. Damga vergisinin genel sistematiği içerisinde her bir nüshadan alınacak damga vergisine bir üst sınır çizdiği sonucu çıkmakla beraber, bu sonuca aykırı Danıştay Kararları da mevcuttur. Bunlardan bir tanesi aşağıya alınmıştır.[1]
“… Ancak, Damga Vergisi Kanunu’nun “Kâğıt nüshalarının birden fazla olması” başlıklı 5. maddesinin “bir nüshadan fazla olarak düzenlenen Kâğıtların her nüshası ayrı ayrı miktar veya nispette damga vergisine tabidir” cümlesinde geçen “… Kâğıtların her nüshası …” ibaresi, kanunda geçen “Kâğıt” teriminin, “nüsha” teriminden farklı olduğunu, aynı hususu ispat veya belli etmek üzere düzenlenip imzalanan nüshaların tümünün birlikte, kağıdı ifade ettiğini göstermektedir. Sözkonusu 5. madde hükmü ile 14. maddenin açıklanan düzenlemesi birlikte değerlendirildiğinde, damga vergisine tabi Kâğıtların her nüshasının diğerinden ayrı olarak vergilendirileceği, ancak tüm nüshalar için hesaplanan toplam verginin 14. maddede yazılı azami haddi aşamayacağı sonucuna varılmaktadır. 4369 sayılı Kanunun 77. maddesinin gerekçesinde “azami haddin kimi durumlarda Kâğıtların vergisinin bu Kâğıtları düzenleyip imzalayanların sermayelerini aşabileceği gözönünde bulundurularak, bunun önlenmesi amacıyla getirildiği” açıklamasının yapılmış olması da varılan bu sonucu doğrulamaktadır.” (Danıştay 7. Dairesi 22 Şubat 2000 tarih, Esas No: 1999/2090 Karar No: 2000/562 Kararı)
Görüldüğü üzere her ne kadar damga vergisinin genel sistematiği içerisinde her bir nüshadan alınacak damga vergisine bir üst sınır çizildiği sonucu çıkmakla birlikte Danıştayın kararında yer alan tersi yönde bütün nüshalardan alınacak toplam damga vergisine bir sınır çizildiği yönündeki açıklamalar da oldukça yerindedir. Bu nedenle söz konusu ihtilafların giderilmesi açısından Maliye Bakanlığı tarafından Bir Tebliğle gerekçeli bir şekilde belirleme yapılması gerekmektedir.
[1] Danıştay 7. Dairesi 22 Şubat 2000 tarih, Esas No: 1999/2090 Karar No: 2000/562 Kararı