Basit Usulde Vergileme
Levent GENÇYÜREKMaliye Başmüfettişi
9 Eylül Üniversitesi İşletme Fak. Öğretim Görevlisi
I-GİRİŞ,
4369 sayılı Kanunla, kayıt dışı ekonominin kayda alınması belge düzeninin yerleştirilmesi ve vergilendirmede gerçek kazancın esas alınmasının sağlanması amacıyla, götürü usulde vergileme kaldırılmış, bunun yerine belirli şartları taşıyan mükelleflerin ticari kazançlarının basit usulde vergilendirilmesi yöntemi benimsenmiştir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 46 ıncı maddesinde, 4369 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda 1.1.1999 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere “Basit Usul” vergi uygulamalarında yerini almıştır. Ticari kazancın vergilendirilmesinde söz konusu olan “Götürü Usul”ün sona ermesi anlamına gelen bu değişiklikle beraber, Gelir Vergisi Kanunu (GVK) yanında diğer birkaç kanunda da aynı yönde yasal düzenlemeler yapılmıştır. Basit Usulde ticari kazanç,bir hesap dönemi içersinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet fark olarak belirlenmektedir. Bu fark yapılan faaliyetlerle ilgili olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan alış ve giderler ile hasılatlara ilişkin belgelerde yazılı tutarlara göre hesaplanır.
Yazımızın konusunu, 1999 yılı başından itibaren uygulanmaya başlanan Basit Usulde Vergilemenin aradan geçen 6 yıl içersinde gösterdiği gelişme ve bu sistemin vergisel açıdan gerekli olup olmadığı oluşturmaktadır.
II-BASİT USULDE VERGİLEME
A-Basit Usulde Ticari Kazancın Tespiti
GVK’nun 46 ıncı maddesine göre; Basit usulde ticari kazanç, yapılan faaliyetle ilgili olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre alınması ve verilmesi mecburi olan belgelerde yazılı tutarlara göre, bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasında bulunan müspet farktır. Bu suretle tespit ve beyan olunan kazanç vergi tarhına esas alınır. Kazancı basit usulde tespit edilen mükelleflerin defter tutma yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bu usulde vergilendirilen mükellefler, kazancın tespiti ve Vergi Usul Kanununun defter tutma hükümleri hariç, diğer mükellefiyete ilişkin ödev, sorumluluk ve ceza hükümleri açısından ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler.
Basit usulde vergilendirilen mükellefler, faaliyetlerine ilişkin mal alış ve giderleri ile hasılatlarını gösteren belgeleri ayrı ayrı dosyalarda saklamak zorundadırlar. Bu belgelerin kayıtları, mükelleflerin bağlı bulundukları meslek odalarının oluşturdukları bürolarda tutulur. Bu bürolarda 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalıştırılması zorunludur.
B-Basit Usule Tabi Olmanın Genel Şartları
GVK’nun 47 inci maddesine göre; Basit usulde vergiye tabi olabilmek için aşağıda sayılan genel şartların bir arada gerçekleşmiş olması gerekmektedir:
– Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak: Basit usulde vergilendirme için her şeyden evvel mükellefin işinde bilfiil çalışması ve işin başında bulunması, işin icabı olan işlemlerle kısmen veya tamamen uğraşarak, işin sevk ve idaresi ile meşgul olması gerekmektedir. İşyerinde yardımcı işçi ve çırak kullanmak, seyahat, hastalık, ihtiyarlık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak bilfiil işinin başında bulunmamak bu şartı bozmayacaktır. Ölüm halinde iş sahibinin dul eşi veya küçük çocukları namına işe devam olunduğu takdirde, bunların bilfiil işin başında bulunup bulunmamalarına bakılmayarak basit usulün devamı sağlanacaktır. Bu şartı yerine getiren mükellefin birden fazla işyeri açması veya birden fazla motorlu taşıt çalıştırması basit usulden yararlanmasını engellemeyecektir. Diğer taraftan, mükellefin sahibi olduğu aracında şoför çalıştırması “kendi işinde bilfiil çalışma veya bulunmak” şartını ihlal etmeyecektir.
– İşyeri kirasının belli bir sınırı aşmaması: İş yeri mülkiyetinin iş sahibine ait olması halinde emsal kira bedeli, kiralanmış olması halinde ise yıllık kira bedeli toplamı büyükşehir belediye sınırları içinde (2004/8295 sayılı BKK ile 1.1.2005’ten itibaren 3.200 YTL’yi), diğer yerlerde (2004/8295 sayılı BKK ile 1.1.2005’ten itibaren 2.300 YTL’yi) aşmayacaktır.
– Ticari, zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyla gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olunmaması:Gerçek usulde gelir vergisine tabi bir faaliyeti olan mükellefin tüm kazançları gerçek usulde belirleneceği için bir kısım ticari veya sinai kazancı için basit usulden yararlanması mümkün değildir.
Basit Usulden yararlanmada önem taşıyan, işyeri kirası veya emsal bedeli ile mükellefin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dolaysıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olup olmadığı, öteden beri işe devam edenlerde takvim yılı başındaki, yeniden işe başlayanlarda ise işe başlama tarihindeki durum göz önüne alınarak değerlendirilir.
C-Basit Usule Tabi Olmanın Özel Şartları
GVK’nun 48 inci maddesinde basit usule tabi olmanın “özel şartları” şu şeklide sıralanmıştır:
– Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarının 47.000 YTL’yi (1.1.2005’ten itibaren 2004/8295 sayılı BKK ile) veya yıllık satışları tutarının 66.000 YTL’yi (1.1.2005’ten itibaren 2004/8295 sayılı BKK ile) aşmaması,
– Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanlar dışındaki işlerle uğraşanların bir yıl içinde elde ettikleri gayrisafı iş hasılatının 23.000 YTL’yi (1.1.2005’ten itibaren 2004/8295 sayılı BKK ile) aşmaması,
– Yukarıda belirtilen işlerin birlikte yapılması halinde, yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının 47.000 YTL’yi (1.1.2005’ten itibaren 2004/8295 sayılı BKK ile) aşmaması,
Tekele tabi maddelerle, damga pulu, milli piyango bileti, akaryakıt, şeker v.b kâr hadleri emsallerine nazaran bariz şekilde düşük olarak tespit edilmiş bulunan emtia için,yukarıda belirttiğimiz hadler yerine ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığı’nca belirlenecek alım satım hadleri uygulanmaktadır.
D-Basit Usulden Yararlanması Mümkün Olmayan Mükellefler
GVK’nun 51 inci maddesine göre, yukarıda sıraladığımız genel ve özel şartları taşısalar bile kesinlikle basit usulden yararlanamayacak mükellefler şu şekilde belirtilebilir:
– Kollektif şirket ortakları ile, komandit şirketlerin komandite ortakları;
– İkrazat (ödünç para verme) işleriyle uğraşanlar;
– Sarraflar ile kıymetli maden ve mücevherat alım satımı ile uğraşanlar;
– GVK’nun 94. maddesinin birinci fıkrasında sayılan kişi ve kurumlara karşı inşaat ve onarma işini taahhüt edenler ile bu mükelleflere karşı derece derece taahhütte bulunanlar;
– Sigorta prodüktörleri;
– Her türlü ilân ve reklâm işleriyle uğraşanlar veya bu işlere tavassut edenler;
– Gayrimenkul ve gemi alım satımı ile uğraşanlar;
– Tavassut işi yapanlar (dayıbaşılar hariç);
– Maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler;
– Şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri;
(Yapısı itibariyle sürücüsünden başka ondört ve daha aşağı oturma yeri olan ve insan taşımaya mahsus motorlu kara taşıtları ile yolcu taşıyanlar hariç);
– Maliye Bakanlığı’nca teklif edilen ve Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan iş grupları, sektörler, il ve ilçeler, büyükşehir belediyeleri dahil olmak üzere il ve ilçelerin belediye sınırları (mücavir alanlar dahil), belediyelerin nüfusları, yöreler itibariyle veya sabit bir işyerinde faaliyette bulunulup bulunulmadığına göre gerçek usulde vergilendirilmesi gerekli görülenler.
E-Bakanlar Kurulu Kararına Göre Basit Usulden Yararlanamayacak Olanlar
GVK’nun 51 inci maddesi ile; iş grupları, sektörler, il ve ilçeler, büyükşehir belediyeleri dahil olmak üzere il ve ilçelerin belediye sınırları (mücavir alanlar dahil), belediyelerin nüfusları, yöreler itibariyle veya sabit bir işyerinde faaliyette bulunulup bulunulmaması kriterleri dikkate alınarak mükelleflerin gerçek usulde vergilendirilmesi konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmiştir.
Bakanlar Kurulu; Zirai mahsul satın alarak bu mahsulleri kısmen veya tamamen tüketici dışında kalanlara satan ticaret erbabı ile her türlü televizyon, video, radyo, teyp, müzik seti, disk çalar, kamera, bilgisayar, soğutucu, çamaşır ve bulaşık makinesi, elektrikli süpürge, elektronik müzik aletleri, elektrikli dikiş makinesi ile elektrikle çalışan benzeri eşyaların alım satımı ve üretimi ile uğraşanların basit usulden yararlanamayacakları yönünde karar almıştır.
Diğer taraftan, 12.01.1995 tarih ve 95/6430 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile; (Erzurum, Diyarbakır, Sakarya ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alınan yerlerden, yeni bağlanan mahallelerle birlikte 2000 yılı genel nüfus sayımındaki nüfusu 30.000’den az olan yerler hariç) mücavir alan sınırları dahil Büyükşehir Belediye sınırları içinde aşağıda belirtilen faaliyetleri yapan mükellefler 1 Mayıs 1995 tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilmektedir:
– Her türlü emtia imalatı ile uğraşanlar,
– Her türlü emtia alım-satımı ile uğraşanlar,
– İnşaat ile ilgili her türlü işlerle uğraşanlar,
– Motorlu taşıtların her türlü bakım ve onarım işleriyle uğraşanlar,
– Lokanta ve benzeri hizmet işletmelerini işletenler,
– Eğlence ve istirahat yerlerini işletenler,
III-BASİT USULDE VERGİLEMEDE GELİNEN NOKTA
Götürü Usulde Vergilemenin yerini alan ve yaklaşık 800 Bin mükellefin yararlandığı basit usulde vergileme, defter tutma mecburiyetinin olmaması, kayıtların tutulması, cari dönem belgelerin muhafazası ve beyannamelerin düzenlenmesi gibi değişik konularda temel görevlerin meslek odalarına yüklenmesi nedeniyle mükellefler tarafından tercih edilen bir sistemdir. KDV mükellefiyetinin söz konusu olmaması, gelir vergisi tevkifatı yapma zorunluluğunun bulunmaması ve geçici vergi ödenmemesi de bu sistemin mükellefler açısından avantajlı kılmaktadır.
Belge düzeninin yerleştirilmesi, kayıt dışının azaltılması ve vergide adaleti sağlayarak vergi gelirlerinin artırılması amacıyla (bir çok sıkıntılı yönleri bulunan) “Götürü Usul” yerine hayata geçirilen “Basit Usul”, bu günkü haliyle vergi gelirlerinin azalmasına yol açma yanında vergide eşitlik ve adalet ilkesini zedeleyen bir uygulama halini almıştır.
BASİT USULE GÖRE TAHSİL EDİLEN VERGİLERİN GELİR VERGİSİ İÇERSİNDEKİ PAYI (Milyar TL)
1990 | 1991 | 1992 | 1999 | 2000 | 2002 | 2003 | 2004 | |
GELİR V | 18.591 | 33.348 | 60.043 | 4.936.551 | 6.212.977 | 13.717.660 | 17.063.760 | 19.688.330 |
BASİT USUL | 161 | 210 | 456 | 3.105 | 10.402 | 41.164 | 38.322 | 63.904 |
ORAN | 0.009 | 0.006 | 0.007 | 0.0006 | 0.002 | 0.003 | 0.002 | 0.003 |
GELİR VERGİSİNİN GSMH İÇİNDEKİ PAYI(%)
Yıllar | 1990 | 1991 | 1992 | 1993 | 1997 | 1998 | 1999 | 2000 | 2002 | 2003 |
Gelir V. | 4.68 | 5.26 | 5.44 | 5.34 | 5.10 | 6.51 | 6.31 | 4.95 | 5.02 | 4.81 |
1.Beyana Dayanan V | 0.55 | 0.54 | 0.66 | 0.56 | 0.38 | 0.54 | 0.61 | 0.27 | 0.31 | 0.31 |
2.Basit Usul | 0.04 | 0.03 | 0.04 | 0.05 | 0.06 | 0.06 | 0.00 | 0.01 | 0.02 | 0.01 |
3.Stopaj | 3.93 | 4.54 | 4.59 | 4.59 | 4.51 | 4.71 | 5.08 | 4.51 | 4.57 | 4.34 |
Tablolardan da anlaşılacağı üzere, götürü usulle vergilendirilen mükelleflerden tahsil edilen vergilerin gelir vergisi içersindeki payı binde 7-8 olarak gerçekleşirken, 1.1.1999 tarihinden itibaren götürü usul kaldırılarak yerine basit usulün getirilmesi ile bu oran binde 2 seviyelerine düşmüştür. Oransal olarak meydana gelen bu büyük düşmeyi, milli gelir rakamları da dikkate alındığında görmek mümkün.
Gelir vergisinin GSMH içindeki payında yıllar itibariyle büyük bir değişim göze çarpmamakla birlikte gelir vergisinin giderek kaynaktan kesme(stopaj) yoluyla tahsil edilen bir vergi haline geldiği görülmektedir. 1990 yılında yüzde 0.55 olan beyana dayalı gelir vergisinin GSMH’ya oranı 2004 yılına gelindiğinde yüzde 0.31 seviyesine düşerken, 1990 yılında yüzde 0.04 olan götürü usulle toplanan vergilerin GSMH içersindeki payı, basit usul yönteminin tercih edilmesi ile başlayan aşağıya doğru hareketin sonucu, 2003 yılında 4 kat azalarak yüzde 0.01 seviyesine düşmüştür.
Ekonomi içersindeki ağırlıkları küçümsenemeyecek derecede fazla olan 2004 yılında yaklaşık 800 Bin olan basit usul mükelleften toplanan vergi 63 Trilyon 904 Milyar TL olup, mükellef başına ortalama ödenen yıllık vergi 80 Milyon TL olmaktadır. Ortaya çıkan rakamlar, büyük bir kısmı berber, kuaför, terzi, tuhafiyeci, tamirci, bakkal, manav, taksi ve minibüs işleticisinden oluşan basit usul mükelleflerine sağlanan imkanın, vergide adalet ve herkesin ödeme gücüne göre vergi ödemesi ilkesine uyulmaksızın kullanıldığını göstermektedir.
Beyana dayalı vergilemede mükellefin beyanı esas olmakla birlikte, uygulanmakta olan basit usulde vergileme sistemi, 200-250 Milyar TL bedelle alım satım konusu olan ticari taksi veya minibüs işletenlerin, yılda 100-150 Milyon vergi ödediği buna karşılık asgari ücretli bir işçinin yılda 780 Milyon TL vergi ödemek zorunda olduğu çarpık ve adaletsiz bir tablonun ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Vergi sistemimizde götürü usulde vergilendirme kaldırılınca ticari hayatta; “bir mükellefin maliyeti, diğerinin hasılatıdır” prensibinden hareketle belge alınıp verileceği ve böylece belge düzeninin yerleşeceği öngörülmüştü. Bunun sonucu olarak, yapılan harcamalar için belge alınacak, bu da hasılatı ve nihai olarak beyan edilecek matrahları artıracaktı. Ancak, beklenen bu fayda sağlanamadığı gibi geçen bir yıllık uygulamada götürü mükellefiyete nazaran basit usul, önemli ölçüde vergi kaybına neden olmuş; belge düzeninin işlemesine olumlu katkısı beklenirken, bilakis belge düzeninin işleyişinin daha da bozulmasına yol açmıştır.
Beyana dayanan vergilendirme sisteminde mükellefin beyanı esas olmakla birlikte, günün ekonomik şartları ve yapılan işin getirisi ile orantılı olmayan kazançların beyan edilmesi sonucunu doğuran basit usul, vergi sistemimiz açısından olumlu bir gelişmeye yol açmadığı gibi, kayıt dışılığı teşvik eden bir hal almıştır.
Kayıt dışılığı besleyen götürü usulün kaldırılması gerekiyordu ama yerine getirilen basit usul ile kayıt dışı işlemler ve bundan doğan vergi kaybı daha çok artmıştır. Belge düzeninin yerleştirilmesi ve vergi gelirlerinin artırılması amacıyla getirilen basit usulde vergilendirme, iki amacını da gerçekleştiremediği gibi, vergi geliri yönüyle kaldırılan götürü usulü bile aratır olmuştur. [4]
Gelir vergisi sistemimizin esas itibariyle kazancın gerçek usulde belirlenmesi ve beyan usulüne dayandığı ayrıca, vergi bilincinin yeteri kadar oluşmadığı bir sistem içersinde basit usulün vergide adaletsizlik ve eşitsizliğe yol açtığı göz önüne alındığında, basit usulde vergilendirmenin en kısa sürede kaldırılması ve tüm mükelleflerin, ayrım yapılmaksızın gerçek usulde beyana tabi vergi mükellefi haline getirildiği çağdaş bir vergi sisteminin kurulması gerekmektedir.
IV-SONUÇ
1.1.1999 tarihinden itibaren “götürü usul” yerine hayata geçirilen, önemli ölçüde vergi kaybına neden olma yanında, belge düzeninin işleyişini bozan ve kayıt dışılığı teşvik eden “Basit Usul” un kaldırılması, tüm gelir vergisi mükelleflerinin ayrım yapılmaksızın, gerçek beyanları ile vergilendirilmesi suretiyle vergide adalet ve eşitliğin sağlandığı bir uygulamanın hayata geçirilmesi gerekmektedir.
* SÜRYAY, DİYALOG DERGİSİ, EYLÜL 2005 SAYISINDA YAYIMLANAN YAZI
Mükellefle birlikte oturan veya mükellef tarafından bakılan (nafaka verilmek suretiyle bakılan, evlat edinilenler ile ana ve babasını kaybetmiş torunlardan mükellef ile birlikte oturanlar dahil) 18 yaşını veya tahsilde olup 25 yaşını doldurmamış evlatlar
Maliye Bakanlığının 06.03.2002 tarih ve 96012 sayılı Özelgesi
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Vergi İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara 2001
Şükrü KIZILOT, Şafak Ertan ÇOMAKLI, E-Yaklaşım / Haziran 2004 / Sayı: 11