Çalışanların Ruh Sağlığı İntihar İş Kazası
Hüseyin İrfan FIRAT
Personel ve İnsan kaynakları Yönetimi Danışmanı
Dünyada ve ülkemizde çalışanların korunması konusunda yasalar gerçekten ilginç örnekler içeriyor. Konuya sosyal korumacılık açısından baktığımızda sevindirici, ancak, işverenler ya da vekilleri olarak iş yerinizde ve hatta iş yerinizin eklentilerinde (servis aracı, lojman, kreş, kantin vb.) meydana gelebilecek bir intihar olayının iş kazası sayılabileceğini hiç düşündünüz mü?
506 sayılı SSK yasamızın 11. maddesi iş kazası ve meslek hastalığı kavramını düzenlemektedir. Maddeye göre iş yerinde ve eklentilerinde meydana gelecek bir olayın iş kazası sayılması için olayın sigortalıyı beden ve ruh açısından zarara uğratması gerekmektedir. [1]
İş yeri kavramına, iş yerinin eklentisi olarak kabul edilen bölümlerde girmektedir. (506 S.K., 5/a) [2]
Meseleye insan kaynakları açısından baktığımızda ise çalışanlarımızın moral ve motivasyonundan elbette ki biz insan kaynakları ve personel yöneticileri de sorumluyuz. Psikolojik sorunları olan bir personelimizin bu sorunlarından habersiz olmak, ya da bu sorunlara duyarsız kalmak, mesleğimizin fonksiyonları açısından mümkün değildir. Bu da kurum içindeki iletişim ağının gücü ve yönetimin personele olan yakınlığı ile yakından ilgili bir konudur.
Dilerseniz şimdi somut olayı inceleyelim ve olaydan çıkartılması gereken sonuçları konuşalım.
Bir işçinin geçirdiği bunalım sonucu mesai bitimine yakın işyerini terk ederek lojman olarak tahsis edilen aynı işyerine ait bölümde kendini asarak intihar etmesi şeklinde gerçekleşmiştir.
Bu olay SSK tarafından iş kazası olarak kabul edilmiş ve kurumca anılan müteveffa işçinin hak sahipleri ve diğer giderler için yapılan masraflar açısından işverene rücu davası açılmıştır.
Yerel mahkeme davanın reddine karar vermiştir.Bunun üzerine konu yüksek mahkemeye intikal etmiştir.
Yargıtay konuyu öncelikle olayın iş kazası olup olmadığı yönünden incelemiştir.
Kararda olayın iş kazası olup olmadığı konusundaki görüş şöyledir ;[3]
‘’ Şu hale göre 506 sayılı yasanın 11-a maddesinde tarif edildiği üzere sigorta olayına neden olan intihar eyleminin işçilerin ikametine ayrılan ve işyerinin eklentisi konumunda bulunan bu nedenle de işyerinden sayılan işçi yatakhanesinde diğer bir anlatımla sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana geldiğinde ve iş kazası olduğunda kuşku yoktur. Bu bakımdan olayı iş kazası saymayan mahkeme kararı isabetsizdir’’
kararın bu bölümünden açıkça anlaşılacağı üzere olay iş kazasıdır. Konunun bunun dışında kalan diğer önemli bir yönü de işverenin iş kazası sayılan bu olaydan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağıdır. Çünkü dava konusundan da anlaşılacağı üzere SSK işveren aleyhinde rücu davası açmıştır.
Yüksek mahkeme yine aynı kararında işverenin sorumluluğu açısından ise aşağıdaki gibi görüş bildirmektedir ;
‘’ 506 sayılı yasanın 11.maddesindeki iş kazası oluşturduğu belirtilen haller daha çok iş veya işin yürütümü ile ilgilidir. Zira 11.madde de sayılan haller, işçinin işverenin otoritesi ve sorumluluğu altında bulunduğu durumlardır.
O nedenle işverenin sorumluluğu altında çalıştırdığı sigortalının güvenliği beden ve ruh sağlığı için gerekli tedbirleri almak yükümü var ise de bu hal her zaman için zorunlu değildir.
Belirtelim ki, böyle bir ilgi ve ilişki (illiyet) söz konusu olmadığı hal ve durumlardan birinde dahi meydana gelen bir olayın iş kazası sayılması mümkündür.
Sözgelimi intihar eylemi eğer işyerinde gerçekleşmiş ise olayın salt işyerinde meydana gelmesi durumunda bile intihar eden sigortalının gördüğü işle ilgili ve işverenin kusurundan kaynaklanmamış olmasına rağmen yasanın 110.maddesi açıklığı gereği olay yinede iş kazasıdır.
Ancak bu durumda olaylarla iş ve işveren arasında nedensellik bağı bulunmayacağı için işveren ve onun halefi olanlar kuruma karşı sorumlu tutulamaz.
Kararın yukarıda sunduğumuz bölümü intihar eyleminin iş kazası sayılması için olayın işyerinde gerçekleşmesinin yeterli olduğunu, intihar olayında işverenin sorumluluğunun ya da ihmalinin olup olmamasının bu açıdan bir öneminin olmadığı vurgulanmaktadır.
Son cümlede ise olayla işveren arasında bir nedensellik bağının bulunmayacağından dolayı işveren ve haleflerinin kuruma karşı bir sorumluluğunun olmayacağı belirtilmektedir.
Ancak karar bu cümle ile sona ermiyor ve konunun esas işveren ve vekillerini ilgilendiren yanı da sanırız bu son bölüm.
‘’ Hükme dayanak alınan bilirkişi raporu iş sağlığı ve iş güvenliği açısından iş yeri koşullarını irdelememiş olmakla yetersiz bulunmuştur.
Gerçekten bu tür olaylarda olayın iş kazası olması yanında iş verenin iş yasalarının ön gördüğü biçimde ‘’ iş sağlığı ve güvenliği’’ önlemlerini almış olup olmadığı, bu bağlamda işverenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, iş yerindeki çalışma koşulları da irdelenmek suretiyle sonuca varılmalıdır.
Bu bağlamda mahkemece yapılacak iş ;gerekirse yerinde keşif yapılmak suretiyle olayın özelliği de gözetilerek dalında uzman tıp doktorunun da katılımıyla iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak bilirkişi heyeti marifetiyle durum etraflıca incelenerek sonucuna göre işverene yüklenecek sorumluluk (kusur) durumu saptanması durumunda dava kusur oranında kabul edilmeli, aksine işverene atfı kabil herhangi bir yükümlülük tespit edilmemesi durumunda ise dava şimdiki gibi red edilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Karar sonucundan da anlaşılacağı gibi olay her ne kadar bir intihar da olsa iş kazası sayıldığından yine de bilirkişi marifetiyle daha detaylı bir keşif yapılmalı ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin alınması gerekli tedbirler bakımından işverenin bir kusuru var ise bu kusur oranında işverene sorumluluk yüklenmelidir.
İşverenin kusuru ya da ihmali söz konusu değilse dava reddedilmelidir.
Bu karara ilişkin ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama ben sözlerimi bu yazımın başlığındaki uyarılarla bitirmek istiyorum.
İşverenler lütfen çalışanlarınızın ruh sağlığına da dikkat.
[1] 506 sayılı SSK yasası madde 11
[2] 506 sayılı SSK yasası m.5
[3] Y.9:H.D. E.2004 /4465 – K.2004/6425