Serbest Bölgelerde Vergileme Esasları
Levent GENÇYÜREK
Yeminli Mali Müşavir
levent.gencyurek@atlasymm.com.tr
I-GİRİŞ
Serbest Bölgeler; ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin yasal düzenlemelerin uygulanmadığı, yapılan sınai ve ticari faaliyetler için daha geniş muafiyet ve teşviklerin tanındığı, ülkenin diğer kısımlarından fiziki olarak ayrılan ve ticari, endüstriyel ve hizmet faaliyetlerinin yapıldığı yerler olarak tanımlanmaktadır.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 2 nci maddesi uyarınca Türkiye’de serbest bölgelerin yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulunun bu yetkisi çerçevesinde 1985 yılından bu güne kadar ülkemizin tüm coğrafi bölgelerinde 21 adet serbest bölge faaliyete geçmiştir.Serbest Bölgeler 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yanında Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği ile belirlenmiş usul ve esaslara göre çalışmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren serbest bölgelerde yıllık ticaret hacmi 16 Milyar dolar seviyelerinde olup bu bölgelerde toplam olarak yaklaşık 35 bin kişi istihdam edilmektedir.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda 06.02.2004 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan değişiklikler sonucunda bu bölgelerle ilgili olarak ortaya çıkan son vergisel durum yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
II-SERBEST BÖLGELERDE VERGİ
Serbest Bölgeler Kanununun 5084 sayılı Kanunun 8 nci maddesi ile değişik 6 ncı maddesi ve 9 uncu maddesi ile eklenen geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki gibidir:
“Madde 6 – Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.
Bu bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.
Kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak, 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir.
İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek vergi dışı teşviklerden yararlandırılabilir.”
“Geçici Madde 3- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;
a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.
b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.
c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.”
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde 06.02.2004 tarihinden geçerli olmak üzere 5084 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler ile serbest bölgelerde gümrük ve kambiyo mükellefiyetine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilerek bu bölgelerde vergi mevzuatının geçerli olması sağlanmıştır.Getirilen yeni düzenleme ile serbest bölgelerde “Muafiyet” uygulamasından “İstisna” uygulamasına geçilmiş ve 06.02.2004 tarihinden sonra serbest bölgede faaliyet göstermek üzere ruhsat alan mükellefler(imalat işi ile uğraşanlar hariç) vergisel açıdan serbest bölge dışında faaliyet gösteren mükelleflerle aynı konuma gelmiştir.
Diğer taraftan, serbest bölgelerde halen faaliyet gösteren firmaların kazanılmış haklarının korunması amacıyla 3218 sayılı Kanuna 5084 sayılı Kanun ile eklenen geçici 3 üncü madde ile serbest bölgelerde 6 Şubat 2004 tarihi itibariyle faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolaysıyla elde ettikleri kazançlar gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununda 5084 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar 85 Seri Numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde ayrıntılı olarak yapılmıştır.
A-06.02.2004 Tarihinden Önce Alınmış Ruhsata Göre Faaliyette Bulunan Mükellefler
1- Gelir ve Kurumlar Vergisi İstisnası
3218 sayılı Kanuna 5084 sayılı Kanun ile eklenen geçici 3 üncü maddesi ile serbest bölgelerde 6 Şubat 2004 tarihi itibariyle faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetler dolaysıyla elde ettikleri kazançlar gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilerek mevcut firmaların dolaysız vergilere yönelik kazanılmış hakları korunmaya çalışılmıştır. Faaliyet ruhsatı almak üzere ilgili mercilere başvurmuş olmakla birlikte, 06.02.2004 tarihine kadar henüz faaliyet ruhsatı alamamış mükelleflerin bu istisna hükümlerinden faydalanabilmeleri mümkün değildir.
İstisna, sadece faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden elde edilen kazançlara ilişkindir. Dolayısıyla, serbest bölgelerde şubesi bulunan mükellefler ile işyeri, kanuni yada iş merkezi serbest bölgelerde olan mükelleflerin, bölgeler dışında yürüttükleri faaliyetlerden elde ettikleri kazançlar istisna kapsamında değildir.
Diğer taraftan, istisna sadece faaliyet ruhsatında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere serbest bölgelerde yürütülen esas faaliyetlerden elde edilen kazançları kapsamakta olup serbest bölgelerde elde edilmiş olsa bile faiz, repo vb. faaliyet dışı gelirler istisna kapsamı dışında olup vergilendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilecektir.
Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan istisna, bir kazanç istisnasıdır. Dolayısıyla, mükelleflerin serbest bölgelerdeki faaliyetlerinden elde ettikleri hasılattan bu faaliyetlere ilişkin olarak yapılan giderlerin düşülmesi sonucu bulunacak kazanç, gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. İstisna kazancın doğru bir şekilde tespitinin yapılabilmesi açısından, istisna kapsamında olan faaliyetler ile diğer faaliyetlere ilişkin hasılat, maliyet ve gider unsurlarının ayrı ayrı izlenmesi gerekmektedir. Serbest bölgelerde yürütülen ve istisna kapsamına giren faaliyetlerin zararla sonuçlanması halinde; bu zararların, diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirilmesi mümkün bulunmadığı gibi ertesi yıla devredilmesi de mümkün değildir.
Merkezi veya şubesi serbest bölgelerde bulunan mükelleflerin, hem serbest bölgedeki faaliyetleri hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerine ilişkin müşterek genel giderler, merkezde ve şubede oluşan maliyetlerin toplam maliyetler içindeki oranı dikkate alınarak dağıtılacaktır. Maliyetlerin hesabında, merkezde ve şubede oluşan satılan malın maliyeti ile faaliyet giderlerinin toplamı dikkate alınacaktır. Aynı şekilde hem serbest bölgelerde hem de serbest bölge dışındaki faaliyetlerde kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlerin amortismanları, esas itibariyle her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekmektedir. Hangi işlerde ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.
Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesi ile getirilen kazanç istisnası, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olduğundan, istisna uygulamasında süre mükelleflerin faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin son günü (son gün dahil) bitecektir.
2- Ücretlerde Stopaj İstisnası
Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesine göre, 06.02.2004 tarihine kadar (bu tarih dahil) faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin serbest bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler, 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Bu istisna halen çalışan personel yanında yeni işe alınacak personeli de kapsamaktadır.
Örneğin, halen serbest bölgede faaliyet gösteren bir mükellefin kapasitesini genişletmesi dolayısıyla, serbest bölgede daha fazla personel çalıştırmaya başlaması halinde, bu personele ödenecek ücretler istisnadan yararlanacaktır. Serbest bölgede çalışan personelin çeşitli nedenlerle serbest bölge dışındaki iş yerinde çalıştırılmaya başlaması halinde, serbest bölge dışında çalışıldığı sürece ödenen ücretler istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Ücret stopaj İstisnası 06.02.2004 tarihi itibarıyla faaliyet ruhsatı almış mükelleflerin bölgede istihdam ettikleri personele ödenecek ücretlere uygulanacağından, 07.02.2004 tarihinden itibaren ruhsat alan mükelleflerin çalıştırdıkları personele ilişkin ücretlerin istisnadan faydalanması mümkün değildir.
Bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin 06.02.2004 tarihine kadar alınmış faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre; 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa söz konusu istisna faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin bitiş tarihine kadar, 31.12.2008 tarihinden daha sonraki bir tarihte sona ermesi durumunda ise söz konusu istisna 31.12.2008 tarihine kadar uygulanacaktır.
3- İmalat Faaliyetlerine İlişkin İstisna
5084 sayılı kanun ile 3218 Sayılı Kanuna eklenen Geçici 3 üncü madde uyarınca 06.02.2004 tarihinden sonra serbest bölgede faaliyet göstermek için ruhsat almış olan mükelleflerden imalat işi ile uğraşanların elde etmiş oldukları kazançlar Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergilendirme döneminin sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır. Elde edilen kazancın istisna edilmesinde, imal edilen ürünün yurt dışına veya yurt içinde satılmasının bir önemi bulunmamaktadır.
Bu istisnadan, bölgede yeni faaliyete geçen mükellefler ile faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin dolmasıyla normal vergileme rejimine tabi olacak mükellefler de yararlanacaktır.
Ancak;
-Üretim dışı faaliyetlerden,
-Serbest bölge dışında üretilen malların satışından,
-Faaliyet ruhsatında belirtilen alan dışında üretilen malların satışından,
-Serbest bölgede veya serbest bölge dışında fason olarak imal ettirilen ürünlerin satışından,
elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesi uyarınca serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançların gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için;yeni mükellefiyet tesis ettirenlerin mükellefiyet tesisinde, halen serbest bölgelerde faaliyete devam edenlerin ise 2004 yılı sonuna kadar verecekleri ilk geçici vergi beyannamesi ekinde Serbest Bölgelerde “imalat” faaliyetinde bulunmak üzere almış oldukları ruhsat ile Sanayi sicil belgesi ve kapasite raporunun bir örneği ve imalat faaliyetinde kullanılacak araç parkını gösteren bir listeyi ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir.Yeni bir alanda imalata başlayacak mükelleflerin ise bu durum değişikliğini ruhsatlarına işlettirdikten sonra bu işlemleri tamamlamaları gerekmektedir.
İstisna uygulaması açısından, imalat faaliyetinin serbest bölgede yapılması gerekmektedir.
Ancak;
-Fason imalatın sadece, sanayi sicil belgesi veya faaliyet ruhsatında yazılı üretim kapsamında yaptırılması,
-Söz konusu istisna serbest bölgelerde yapılan imalata tanınmış olduğundan imalatın fason imalattan çok işletmenin kendi imalatından oluşması,
-İmalat faaliyetleriyle ilgili olarak istisnadan yararlanacak kazanç tutarının fiili kapasite kullanımı ile sınırlı olması,
-İş riskinin ve organizasyonunun üstlenilmesi,
-Ham madde ve yardımcı maddelerin temin edilmesi,
şartlarının varlığı halinde imalatın belli safhalarında dışarıdan fason hizmet satın alınması istisna uygulamasına engel teşkil etmemektedir.
Serbest bölgede imalat faaliyetinde bulunan bir mükellefin ticaretle de uğraşması durumunda, imalat faaliyetlerinden elde edilen kazançlar istisna kapsamında değerlendirilecek; faaliyet ruhsatının 06.02.2004 tarihinden önce alınmış olması hali saklı kalmak kaydıyla, ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir
.Bu konuyu örneklemek gerekirse:
– 06.02.2004 tarihinden sonra imalat faaliyetinde bulunmak üzere ruhsat almış ve serbest bölgedeki şubesinde ayakkabı imalatıyla uğraşan bir mükellefin aynı zamanda bölge dışında bulunan fabrikasında imal ettiği malları da serbest bölgedeki şubesi üzerinden ihraç etmesi durumunda; serbest bölgede imal edilen emtianın satışından elde edilen kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, serbest bölge dışında imal edilen emtianın satışı dolayısıyla şubede oluşan kazanç istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.
-06.02.2004 tarihinden sonra ruhsat alan ve serbest bölgede oyuncak imalatı ile uğraşan bir mükellefin aynı zamanda ham bez ithal edip yurt içine veya yurtdışına satış yapması durumunda, oyuncak imalat faaliyetinden elde ettiği kazanç istisna kapsamında değerlendirilecek, ham bez ticaretinden sağladığı kazanç ise istisna kapsamında değerlendirilmeyecektir.
– Serbest bölgede konfeksiyon imalatı ile uğraşan bir mükellefin, imal ettiği gömleklere ilişkin bitim işi olarak tabir edilen düğme dikimi, ütüleme vb. işleri fason olarak yaptırması halinde; fason olarak yaptırılan bu tür işlerin toplam işçilik maliyetindeki payı, işletmenin kendi imalatları dolayısıyla yüklendiği işçilik maliyetinden daha az oranda olacağından, söz konusu imalat faaliyetinden elde edilen kazancın tamamı istisna kapsamında değerlendirilecektir.
B- 06.02.2004 Tarihinden Sonra Ruhsat Alan Mükellefler
Serbest Bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin elde ettikleri kazançları üzerinden vergiye tâbi olmamaları ve aynı zamanda bu mükelleflerin bölgeden Türkiye’ye doğru herhangi bir sınırlama olmaksızın faaliyette bulunabilmelerinin aynı alanlarda serbest bölge dışında çalışan mükellefler açısından haksız rekabete neden olduğu düşüncesi ile bu konuda bazı düzenlemeler yapılmıştır.Buna göre, 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanununda 5084 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile 06.02.2004 tarihinden sonra Serbest Bölgelerde faaliyet göstermek amacıyla ruhsat alarak Serbest bölgelerde kurulan şirketler veya Türkiye’nin diğer yerlerinde kurulup da serbest bölgede şube açan mükellefler serbest bölgelerde elde ettikleri kazançlar için vergi ödeme mükellefiyeti altına girmişlerdir.
Yapılan düzenleme ile Gelir ve Kurumlar Vergisi açısından bu bölgede bulunan mükelleflerin ülkemizin diğer yerlerinde faaliyet gösteren mükelleflerden herhangi bir farkı kalmamıştır. Diğer taraftan, serbest bölgelerde elde edilen kazançların vergilendirilmesi kazancın belgelendirilmesi konusunu da gündeme getirdiğinden kayıt ve belge düzeni ile ilgili olarak serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin uluslararası ilişkileri ve ortaklıkları da dikkate alınarak, Maliye Bakanlığı özel düzenlemeler yapma konusunda yetkili kılınmıştır.
5084 sayılı Kanun ile Serbest Bölgeler Kanununun 6. maddesinde yapılan değişiklik ile ilgili olarak Kanun’un madde gerekçelerinde şu açıklamalara yer verilmiştir:
“ Türkiye’de uygulanmakta olan serbest bölge rejiminin en belirgin özelliği bölgede faaliyette bulunan kullanıcılara (mükelleflere) hiçbir koşula bağlı olmaksızın tanınan, sınırsız ve süresiz vergisel teşviklerdir. Bu teşvikler 6.6.1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde yer alan, bölgede vergi resim ve harç mükellefiyetlerine dair hükümlerin uygulanamayacağı ve bölgede elde edilen kazançların Türkiye’nin diğer yerlerine getirilmesi halinde gelir ve kurumlar vergisinden muaf olacağına ilişkin düzenlemelerde ifadesini bulmaktadır.
Bölgede faaliyet gösteren mükelleflerin elde ettikleri kazançları üzerinden vergiye tâbi olmamaları ve aynı zamanda bu mükelleflerin bölgeden Türkiye’ye doğru herhangi bir sınırlama olmaksızın faaliyette bulunabilmeleri, aynı alanlarda serbest bölge dışında çalışan mükellefler açısından haksız rekabete neden olmaktadır.
Serbest bölgede dolaysız vergi yükümlülüğünün olmaması transfer fiyatlandırması yoluyla vergiye tâbi olacak kazançların bölgeye kaydırılmasına neden olmaktadır. Bölgede yer alan mükelleflerin incelemeye tâbi olmaması ve bu mükelleflerden Türkiye’deki mükelleflerle ilişkileri konusunda bilgi alınamaması bu durumun önlenmesini de engellemiştir.
Yapılan değişiklikle bölgede Türk vergi kanunlarının geçerli olması sağlanmaktadır. Ancak, serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin uluslararası açılımları dikkate alınarak kayıt ve belge düzeni konusunda esneklik sağlanması amacıyla Maliye Bakanlığına bölgede yer alacak firmalar ile ilgili özel düzenlemeler yapılabilmesi konusunda yetki verilmiştir.
Yapılan düzenleme sonrasında, katma değer vergisi ve benzeri dolaylı vergiler açısından bugüne kadar geçerli olan uygulama devam edecektir.”
C- Mükellefiyet Tesisi ve Defter Tutulması
5084 sayılı Kanunla Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde yapılan değişiklikle, serbest bölgelerde vergi kanunlarının uygulanmamasına yönelik hüküm yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bölgelerde faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin genel esaslar çerçevesinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekmektedir.
06.02.2004 tarihi itibariyle sahip oldukları ruhsata dayanarak serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin gelir ve kurumlar vergisi mükellefiyeti tesisi ettirmeleri gerekmektedir. Ancak, bu mükelleflerin faaliyet kazançları (faiz, repo gibi faaliyet dışı kazançlar hariç) ruhsatlarında belirtilen süre sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden müstesna tutulacaktır. Buna göre 6 Şubat 2004 tarihinden sonra serbest bölgede elde edilmiş olan kazançlar; gelir vergisi mükellefleri tarafından Gelir Vergisi Beyannamesi Ekinin “Tablo II” bölümünde yer alan “Diğer İstisnalar” satırında; kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ise Kurumlar Vergisi Beyannamesinin “Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisnalar” bölümünde yer alan “Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazançlar” satırında gösterilecektir.
Serbest Bölgelerde faaliyet gösteren mükellefler 06.02.2004 tarihinden itibaren geçici vergi yükümlülüklerini de genel esaslar dahilinde yerine getireceklerdir. Ancak, bu tarih itibariyle ruhsat almış olan mükellefler ruhsatın sona erdiği tarihe kadar vermiş oldukları geçici vergi beyannamelerinde serbest bölgeden elde ettikleri faaliyet gelirlerini istisnalar arasında göstererek bu kazançlar için geçici vergi ödenmeyecekler sadece faiz, repo gibi faaliyet dışı kazançlar geçici vergi matrahına dahil edilerek vergilendirilecektir.
Serbest Bölgede faaliyet gösterip Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi uyarınca vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların, bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan kestikleri vergileri ertesi ayın yirmisine kadar beyan etmeleri gerekmektedir. Ancak, istisna uygulanması veya diğer nedenlerle tevkif edilen bir verginin olmaması durumunda muhtasar beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin Vergi Usul Kanununun defter tutma ve belge düzenine ilişkin hükümlerine uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bununla beraber, Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesi ile kullanıcıların tutmak zorunda oldukları defterler ve düzenleyecekleri belgelere ilişkin olarak Vergi Usul Kanunu hükümlerine bağımlı olmaksızın düzenleme yapma konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiştir.Bakanlık 85 Numaralı KVK Genel Tebliği ile serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin 31.12.2004 tarihine kadar Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesi uyarınca Bölge Müdürlüklerine onaylattırdıkları defter ve belgeleri kullanmalarını uygun görmüştür.
Yapılan düzenlemeye göre, 31.12.2004 tarihinden sonra başlayacak hesap dönemlerinde, Vergi Usul Kanununu hükümleri çerçevesinde defter tutulması, belge ve kayıt düzenine uyulması gerekmektedir. Ancak, serbest bölgelerde tutulacak defterler ilgili serbest bölge müdürlüklerine onaylattırılabilecektir. Mükelleflerin kayıtlarını istisna kapsamında olan ve olmayan kazançlar olarak ayrı ayrı tespitine imkan verecek şekilde tutmaları şarttır. Bu şartı sağlamak kaydıyla serbest bölgelerde şube olarak faaliyet gösteren mükelleflerin serbest bölgedeki şubeleri için ayrı defter tutabilecekleri gibi, şube kayıtlarını ana merkezde tutacakları defterlerde de izleyebilmeleri mümkün bulunmaktadır.
D-Serbest Bölgelerde Tevkifat Uygulaması
Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin, 06.02.2004 tarihinden sonra Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü ve Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamına giren ödemeler üzerinden tevkif ettikleri vergileri, bağlı bulundukları vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirerek sorumlu sıfatıyla beyan edip ödemeleri gerekmektedir.
Örneğin, serbest bölgede faaliyet gösteren bir işletmenin yurtdışında mukim yabancı bir firmadan gayrimaddi hakkın kiralanması veya satın alınması dolayısıyla bu yabancı firmaya yapacağı ödemeler ile avukatlık hizmeti dolayısıyla avukatına yapacağı serbest meslek ödemeleri üzerinden anılan maddeler uyarınca tevkifat yapılacaktır.
Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesindeki istisna hükmünün, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi bulunmamaktadır. GVK’nın 94. maddesinin 1. fıkrasının “6” numaralı bendinin (b-i) alt bent hükmüne göre, tam mükellefiyete tabi kurumlar tarafından; tam mükellefiyete tabi gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75. maddenin ikinci fıkrasının “1”, “2” ve “3” numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmaz), gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır. Buna göre, tam mükellefiyete tabi kurumlarca serbest bölgelerden elde edilen kazançların (elde edilen kazanç imalat faaliyetleri neticesinde elde edilmiş olsa bile) gerçek kişilere dağıtılması durumunda anılan madde hükmü uyarınca % 10 oranında stopaj yapılacaktır.
E- Yatırım İndirimi Uygulaması
Serbest Bölgede faaliyette bulunan mükellefler de GVK’nun, 4842 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ve 24.04.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 19 uncu maddesinde belirlenmiş esaslara göre yatırım indirimi istisnasından yararlanabilmektedirler.
Serbest Bölgede faaliyet gösteren Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin beyan ettikleri kazancın, sadece serbest bölgelerde elde edilen istisna kazançtan oluşması halinde sözü edilen istisna hükmü sebebiyle vergilendirilecek bir kazanç oluşmayacağından, mükellefler yararlanamadıkları yatırım indirimi tutarlarını her yıl Devlet İstatistik Enstitüsü Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen artış oranında artırarak kazançlarının oluştuğu yıllarda gelir ve kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alabileceklerdir.
F- Birleşme ve Devir Halleri
Serbest Bölgelerde 06.02.2004 tarihinden önce alınmış faaliyet ruhsatına göre faaliyet gösteren işletmeler için 3218 Sayılı Kanuna 5084 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 3 üncü madde ile getirilen ve faaliyet ruhsatında belirtilen sürenin sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden, 31.12.2008 tarihine kadar da ücret vergisi stopajından istisna olmalarına ilişkin düzenleme yaslara uygun olarak yapılan birleşme ve devir durumunda da geçerli olabilecektir.
Buna göre, serbest bölgede faaliyet gösteren bir şirketin Türk Ticaret Kanununun ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanununun 36 ve 37 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan birleşme ve devir hükümlerine göre aktif ve pasifiyle tasfiyesiz olarak infisah etmesi ve infisah eden kurum adına düzenlenmiş bulunan faaliyet ruhsatının da Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından devralan kurum adına yenilenmesi ve yenileme işlemi sonrası da devralan şirketin bölgede faaliyet gösteriyor olması durumunda devralan şirket anılan Kanunun geçici 3 üncü maddesi hükmünden yararlanabilecektir.
Diğer taraftan Türk Ticaret Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerine uygun olarak gerçekleşen bir devir veya birleşme olmaksızın sadece 06.02.2004 tarihinden önce alınmış faaliyet ruhsatının devri veya satın alınması durumunda devir veya satın alanların istisnadan yararlanmasın mümkün olmayıp bu durumun 3218 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesi ile öngörülen istisnalar kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
G- Serbest Bölgelerde KDV Uygulaması
Serbest Bölgeler ülkenin siyasi sınırları içersinde olmakla birlikte gümrük hattı dışında kaldıklarından bölge içinde yapılan mal teslimleri ile hizmet ifaları KDV’ye tabi değildir. Serbest Bölgeler Kanununda 5084 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik gelir ve kurumlar vergisi açısından yeni bir durum yaratmış ancak katma değer vergisi açısından yeni bir düzenleme getirmemiştir. Bu nedenle KDV açısından bugüne kadar geçerli olan uygulama devam edecektir.
III-SONUÇ
Ülkemizde vergi istisna ve muaflıklarının daraltılması yönünde atılan adımlardan sonuncusu serbest bölgelerde uygulanmakta olan vergileme rejiminde yapılan düzenlemeler olmuştur.
Serbest bölgeler ile ilgili olarak yapılan vergi düzenlemelerinin ihracatın artırılması ve yabancı sermayenin ülkeye girişinin özendirilmesi açısından olumsuz etkilerinin olacağı yönündeki fikirlerin yanında, Serbest Bölgelerde kurulu bulunan firmaların % 82’sinin üretim dışında kalan alanlarda faaliyet gösterdiği ve Serbest bölgelerde dolaysız vergi yükümlülüğünün olmaması nedeniyle transfer fiyatlandırması yoluyla vergiye tâbi olacak kazançların bölgeye kaydırıldığı göz önüne alındığında vergilemede adaleti sağlama ve rekabet eşitsizliğinin giderilmesi yönünde yasal düzenlemeleri gerekliliğine ilişkin görüşlerin de göz önünde bulundurulması yerinde olacaktır..
5084 Sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle imalat işi ile uğraşan ve bu yolla istihdam ve ihracata katkı sağlayan firmaların vergisel avantajlarının korunması yanında imalat işi ile uğraşmak üzere yeni kurulan işletmelerin de Türkiye’nin Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergilendirme döneminin sonuna kadar elde etmiş oldukları kazançlarının gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilmesi, Serbest Bölgelerdeki firma profilinin alı-satım,kiralama ve hizmet sektöründen üretim yönüne doğru kaymasına yol açacak ve bu yöndeki gelişme de Serbest Bölgelerin ülke ekonomisinin gelişmesi ve ihracatın hedeflenen rakamlara ulaşması yönündeki katkılarının daha büyük olması sonucunu doğuracaktır.