Ödenmeyen SSK Primlerinin Gider Yazılması
Şadi Çetin
Yeminli Mali Müşavir
sadicetin@turmob.org.tr
Bilindiği üzere; 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80. maddesi uyarınca Sosyal Sigortalar Kurumuna fiilen ödenmeyen prim tutarları Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılamaz.
Her ne kadar; fiilen ödenmeyen prim tutarları Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gider yazılamaz denilirken mükellef grupları bakımından net bir ayırım yapılmamış olsa da; bu düzenleme ağırlıklı olarak ticari kazanç sahiplerini etkilemektedir. Çünkü bu gün en geniş istihdam (gelir unsurları esas alınarak bir tasnif yapıldığında) ticari kazanç sahiplerinin iş yerlerinde (fabrikalarda, ticarethanelerde vb. yerlerde) yaratılmıştır. Bilindiği üzere ticari kazançta gelirin elde edilmesi tahakkuk esasına bağlanmıştır. Bu prensibe paralel olarak giderlerin de tahakkuk esasına göre giderleştirilmesi gerekmektedir.
Ticari kazancın tespiti bakımından hangi giderlerin safi kazancın tespitinde gider olarak kayıtlara intikal ettirilebileceği hususu Gelir Vergisi Kanununun 40. maddesinde yer almaktadır. Gelir Vergisi Kanununun 40/2. maddesi uyarınca işyerinde çalışan hizmetli ve işçilerin sigorta primlerinin safi kazancın tespiti sırasında indirim konusu yapılması gerekmektedir. Tahakkuk esasının doğal bir sonucu olarak; ticari kazancın tespitinde tahakkuk eden giderler de dönem kazancının hesaplanmasında dikkate alınmaktadır.
SSK primlerinin gider yazılmasıyla ilgili 174 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile yapılan açıklamada: “… SSK priminin gider olarak dikkate alınabilmesi için, bu primlerin Sosyal Sigortalar Kurumu’na fiilen ödenmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, sigorta primleri, dönemine ve ait olduğu yıla bakılmaksızın fiilen ödendiği tarihte gider yazılacaktır. Ancak, 506 sayılı kanunun 80’inci maddesi gereğince bir aya ait sigorta primleri ertesi ayın sonuna kadar ödenebileceğinden, aralık ayına ait olan sigorta primlerinin ertesi yılın ocak ayı içinde ödenmesi durumunda bu primler aralık ayının gideri olarak dikkate alınabilecektir.” denilmektedir. Bu uygulama; ödenmemiş SSK primlerinin beyannameler üzerinde matraha ilave edilmesini, geçmiş yıllara ait olup da cari yılda ödenenlerinde matrahtan indirilmesini gerektirmektedir. Aradan yıllar geçtikçe, geçmişte ödenmeyen SSK primlerinin ödenmesi ve matrahtan indirilmesi giderek karmaşık bir hal alabilmektedir.
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80. maddesinde; İşverenin, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu Kanun gereğince hesaplanacak prim tutarlarını ücretlerinden kesmeye ve kendisine ait prim tutarlarını da bu miktara ekleyerek en geç ertesi ayin sonuna kadar Kuruma ödemeye mecbur olduğu, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı, Kurumun, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanacağı, prim ve diğer alacakları süresi içinde ve tam olarak ödenmezse, ödenmeyen kısmı sürenin bittiği tarihte % 10 oranında arttırılacağı, bulunan bu tutara, ödeme süresinin bittiği tarihten başlamak üzere borç ödeninceye kadar, her ay için ayrı ayrı Hazine Müsteşarlığınca açıklanacak Türk Lirası cinsinden iskontolu ihraç edilen Devlet iç borçlanma senetlerinin aylık ortalama faizi, bileşik bazda uygulanarak gecikme zammı hesaplanacağı, ancak ödemenin yapıldığı ay için gecikme zammı günlük hesaplanacağı, hüküm altına alınmıştır. Yani işveren adına prim borcu kesinleşmiş olduğundan ödemedeki gecikme ayrıca gecikme zammıyla cezalandırılmakta ve cebri takibata tutulmaktadır. Mükelleflerin mali durumu ile ilgili eksiklik veya aksaklıkların, doğrudan vergilendirmeyle ilgili hususlara bağlanmış olması uygulamayı karmaşık bir hale getirmektedir. Mükellefleri ödemeye zorlamak için böyle bir yönteme gerek yoktur. Prim borcunu ödemeyen mükellefin üzerine Kurum (SSK) yasal yöntemlerle gitmeli, kendi alacağını kendi tahsil etmeye çalışmalıdır…
Bu günkü haliyle SSK primlerinin ödenmedikçe gider yazılmaması hem tahakkuk esası uygulamasına aykırı (her ne kadar ödendiğinde matrahtan indirim yoluyla telafi ediliyor olsa da), hem de vergilemede basitlik ilkesine aykırıdır. Bu mantıktan hareketle ödenmeyen elektrik, su, telefon vb. giderlerin de gider olarak dikkate alınmaması gerekir. Böyle bir durum muhasebenin temel kavramlarından “maliyet esası kavramı”na ters düşer…
Vergi kanunlarının basit olması ve kolay uygulanabilmesi için muafiyet, istisna vb. tüm hususların aynı Kanun içinde ve belli bir sistematik içinde yer alması gerekir. Ödenmeyen SSK primlerinin gider yazılamayacağı hususunun 506 sayılı SSK Kanununda düzenlenmiş olması, kanun sistematiği açısından da ayrı bir eksikliktir.