Kayıtdışı Ekonomi ve Kanun Dışı Vergi
Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
Alomaliye.com Yayın Kurulu Bşk
I-GİRİŞ :
Gelişmekte olan ülkelerde, bütün önlemlere rağmen kamu harcamaları kolay kolay kısılamıyor. Diğer yandan cari açığın artması da büyük tehlike yaratmaktadır. Bunlara, döviz kurundaki ani sıçramaları ekleyecek olursak, iç ve dış borçlanma sürekli artmakta ve borç yükünün hafiflemesi büyük zorluklarla karşılaşmaktadır. Kamu maliyesinde kalıcı iyileşme sağlanmadan “ekonomik kalıcı iyileşme” sağlanamaz. Hükümetin, ekonomide istikrarı sağlayabilmesi için mutlaka “ kamu finansmanı ” sorununu çözmesi gereklidir. Bunun yolu da kamu giderlerini en sağlam kaynak olan vergilerle finanse etmekten geçer.
Bundan hareketle mevcut hükümetin, “Türk Kamu Maliyesi” politikasında köklü ve radikal bir değişiklik ile devletin etkin ve yetkin gücünü kullanarak;
a. Yasalar çerçevesinde mali denetimin artırılmasını, kayıt dışılığın kısa vadede asgariye indirilmesini, uzun vadede ortadan kaldırılmasını,
b. Mevcut vergi oranlarının ekonomik şartlar paralelinde aşağıya çekilmesini, tabana yayılmış adil bir vergi sisteminin uygulamaya konulmasını,
sağlamalıdır. (1)
II-DEĞERLENDİRME
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1982 Anayasası’nın 73. maddesi uyarınca; “ Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. ” denilmektedir.
Ancak, son zamanlarda yaşanan bazı vergi uygulamaları, uzun zamandır ülkede konuşulan “ kayıt dışı ekonomi ” kavramına “ kanun dışı vergi ” kavramını da getirmiş bulunmaktadır.
Evet, kayıt altındaki mükelleflerin tüm beyanlarının tam ve doğru olduğu iddia edilemez ancak, kayıt dışı kalan ekonomik işlemlerden devletin vergi kaybı tahminlerin de ötesinde çok yüksektir. Basında son günlerde konu ile ilgili şu haber (2) dikkat çekicidir; “ IMF: 100 milyar doların ne kaydı ne de hesabı var. IMF’nın kayıtdışı ekonomi raporunda, illegal faaliyetlerin Türk ekonomisinin üçte biri ile yarısı arasında bir büyüklükte olduğu belirtildi. ”
Öte yandan maliye idaresinin önemli sorunu sadece kayıt dışı ile mücadele etmek değil, kayıtlı mükelleflerin beyan ettiği vergilerini de tahsil etmekte büyük sıkıntılar çekmektedir. Bilindiği gibi 4811 sayılı “Vergi Barışı” adı altında getirilen kanun ile tahminlerin de ötesinde vergi tahakkuku sağlandı. Ancak, gelinen noktada tahsilatın ise maliye idaresini şoke ettiği de ortadadır. Basında son günlerde konu ile ilgili şu haber (2) de dikkat çekicidir; “Kamu vergiyle barışamadı. Vergi barışıyla 1.2 katrilyon ödemesi gereken KİT’ler ve belediyelerin yaptığı ödeme miktarı 137 trilyonda kaldı. Vergi barışından yararlanmak ,için başvuruda bulunan KİT’ler, belediyeler ve il özel idareleri, bugüne kadar yatırmaları gereken her 100 lira verginin ancak 11 lirasını ödedi.”
Yukarıda izah edilen kayıt dışı işlemlerden alınamayan vergi ve kayıtlı mükelleflerin beyan edip de ödeyemediği vergiler nedeniyle meydana gelen kamu finansman açığına çözüm olarak yapılan bazı uygulamalar mükellef ve maliye ilişkisini germiş bulunmaktadır. Özellikle 2004 yılında yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin mükellefler tarafından beyan edilmesi esnasında veya beyan edilmesinden sonra vergi dairelerince mükellefler üzerinde kanun dışı bir yaklaşım olan “ ikna ” yöntemi ile matrah artırmaya zorlama uygulaması her kes tarafından bilinmekte iken, şimdi de muhtasar beyanname ile beyan edilen iş yeri kira beyanlarının yetersizliği gibi bir neden ile mükellefler yazı ve telefon davetleri ile dairelere çağrılarak matrahların “ ikna ” yöntemi ile “ rızaen ” artırmaları ile karşı karşıyadırlar.
Maliye idaresi yaptığı uygulamayı özetle şöyle savunmaktadır; kayıt dışı ile mücadele etmekteyiz. Mükellef ise, yapılan uygulamayı özetle şöyle yorumlamaktadır; maliye idaresi kayıt dışı ile mücadele edemediğinden kayıtlı mükelleflere gücü yetmektedir.
Vergi idaresi tarafından yürütülen bu uygulama üç açıdan hukuka ve Anayasa’ya aykırıdır;
1- Mükellefler, ortada olmayan, başvuru ve uygulama süresi dolmuş bir vergi yasasına uygun olarak matrah yükseltmeye zorlanmaktadır.
2- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile hükme bağlanmış olan vergi incelemesi tehdit aracı olarak kullanılmaktadır.
3- Tebliğ; vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların vergi idaresi tarafından yazılı olarak mükelleflerin bilinen adreslerine gönderilmesidir. Yasa’nın amir hükmüne karşın, vergi mükellefleri telefonla aranmak suretiyle bu bildirimler yapılmaktadır.
Bu uygulama üç yönlü olarak değerlendirildiğinde, Anayasa’nın 73. maddesine, genel anlamda hukuk kurallarına, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine açık olarak aykırılık söz konusudur. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile hükme bağlanmış olan “vergi inceleme” müessesesinin tehdit olarak kullanılması, devlet açısından çok aciz bir görüntüdür. Devlet; konulmuş hukuk kurallarını bir silah gibi tehdit amaçlı olarak kullanamaz, konulmuş kuralları gerektiğinde etkin, yansız ve kararlı biçimde uygular. (3)
III-SONUÇ
Bu uygulamadan çıkarılacak sonuç ise; kayıtlı mükelleflerin karşı karşıya kaldıkları bu yöntem haksız ve yanlıştır. Vergi kaçıran bir mükellef ile kanunlar çerçevesinde mücadele edilmesine kimse karşı değildir. Ancak, ticari muamelelerini doğru bir şekilde beyan eden mükellefleri rencide etmek, mükellef-maliye ilişkisini germek, arada kamusal hizmet sunan meslek mensuplarını (SM, SMMM ve YMM) zor durumda bırakmak da doğru değildir.
Konuyu fazla tartışmadan (karıştırmadan) devletin ve vatandaşın demokrasiden ne anladığına bakarak yazımızı bitirelim.
Devlet vatandaşa seslenmektedir, senden üç şey istiyorum;
1. Koyduğum kanunlara uyacaksın,
2. Vergi kaçırmayacaksın ve vergini zamanında ödeyeceksin,
3. Düşmanımı düşman, dostumu dost bileceksin.
Vatandaş ise devlete cevap vermektedir, ben de devletten üç şey istiyorum;
1. Koyduğun kanunlara uyarım ancak, kanunların adil olacak,
2. Vergi kaçırmam, zamanında da öderim ancak; vergilerin haksız olmayacak,
3. Düşmanını düşman, dostunu dost bilirim ancak; benim de can ve mal güvenliğimi sağlayacaksın.
İşte, demokrasi budur ve demokrasi hepimiz için gereklidir.
DİPNOT VE KAYNAKLAR
(1) Talha APAK, “Türkiye Ekonomisine Bir Bakış” alomaliye.com, 07.06.2004
(2) Milliyet Gazetesi, “Ekonomi” Sayfası, 14 Haziran 2004
(3) Ahmet EROL, “Vergi İdaresi Uygulamalarının Anayasa ve Vergi Hukuku Karşısında
Durumu” Yaklaşım Dergisi, Mayıs 2004, Sayı 137