Değersiz Alacaklar
Dr.Murat Ceyhan
murat.ceyhan@bilgeadam.com
Vergi Usul Kanunu’nun 322. maddesinde “değersiz alacaklar”, konusu düzenlenmiştir. Söz konusu maddedeki düzenlemeye göre;
- Yargı kararına veya kanıtlayıcı bir belgeye göre tahsiline olanak kalmayan alacaklar değersiz alacak sayılır.
- Değersiz alacaklar, bu duruma geldikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve yazılı (nominal) değerleri üzerinden “zarar” yazılarak yok edilirler. (Tek Düzen Muhasebe Sistemine göre bu tür zararlar 689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR (-) hesabında izlenir.)
İşletme hesabı esasına göre defter tutan yükümlülerin yukarıdaki hükümler kapsamına giren değersiz alacakları, gider yazılmak yoluyla yok edilir.
Kanuni terimler ile ifade etmek gerekirse, kazaî bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar değersiz alacaklardır.
Görüldüğü gibi değersiz alacak artık kaybedilmiş, tahsiline imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır. Bir alacağın tahsil kabiliyetini kaybederek değersiz hale gelebilmesi için kanun iki durumu kabul etmiştir.
- Alacak kazai bir hükme göre tahsil kabiliyetini kaybetmiş olmalıdır. Kazai
bir hükümden de anlaşılması gereken, alacak hakkında kanun yollarına başvurulmuş, icra takiplerinin yapılmış bu müracaat ve takipler sonunda, alacağın ödenemeyeceği yargıç kararı ile tespit edilmiş olmalıdır.
- Bir alacağın değersiz sayılabilmesi için kanaat verici bir vesikaya bağlanması gerekir. Kanaat verici bir vesika teriminden ödemeyi imkânsız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır. Alacaklının verdiği her nevi ibra senetleri (borçtan kurtulma) borçlunun ölümü halinde mirasçıların mirası reddetmeleri, borçlunun gaybubetini (meydanda bulunmama, gözle görünmeme) bildirir belgeler kanaat verici belgelerdir. Borç ödemeden aciz vesikası ise içtihatlarla alacağın değersiz hale geldiğini belirten bir belge olarak kabul edilmemiş bulunmaktadır.
Alacaklar değersiz hale geldikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle 689 DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR hesabına geçirilerek yok edilirler. Değersiz bir alacağın yukarıda belirtilen esaslara göre zarar veya gider kaybedilmesi için alacak ticarî veya ziraî bir ilişkiden veya faaliyetten doğmuş olmalıdır.
Değersiz hale gelen alacak için karşılık ayrılması söz konusu olmayıp, değersiz hale geldiği tarihte mukayyet değeri (kayıtlı değer – V.U.K. Mad. 265 – bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında görünen hesap değeri) ile zarar yazılarak yok edilir. Bu alacaklar artık işletme kayıtlarında takip edilmezler. Değersiz hale geldiği yılda zarar veya gider olarak dikkate alınmayan değersiz alacaklar daha sonraki yıllarda zarar veya gider olarak dikkate alınamaz.
Değersiz alacak haline gelerek gider yazılan alacakların sonradan herhangi bir şekilde tahsil edilmesi durumunda, tahsil edildikleri dönemde gelir yazılmaları gerekir. Değersiz hale geldiği için gider yazılan alacaklardan, alacağın değersiz hale geldiği yılda tahsil edilenlerin kayıtlarının düzeltme yoluyla düzeltilmesi, sonraki yıllarda tahsil edilenlerin de “Önceki Dönem Gelir ve Karları” hesabına kaydedilmeleri gerekir.
Hasılat Yazılmayan Ve Tahsil Edilemeyen Ticari Alacağı Değersiz Alacak Yoluyla Zarar Yazmak : Alacak deyimi, işletmenin bir malın teslimi, bir hizmetin görülmesi ya da bunların dışında kalan nedenlerle ortaya çıkan ve üçüncü şahıslardan olan talep haklarını kapsamına alan bir deyimdir. Bu hak belli bir para miktarı ile ifade edilir. Değersiz alacaklar, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklardır. (V.U.K. Mad.322)
Açıklandığı üzere, kazai hükümden anlaşılması gereken mahkemeden alacağın tahsiline artık imkan olmadığına dair alınmış olan bir mahkeme kararıdır. Vergi hukuku uygulaması bakımından kanaat verici vesikalara örnek olarak aşağıdaki belgeler sayılabilir:
– Borçlunun gaipliğine ilişkin mahkeme kararı ve buna bağlı olarak herhangi bir mal varlığının bulunmadığına dair resmi makam belgesi,
– Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair resmi belgeler,
– Borçlunun, alacaklı tarafından açılan davayı kazandığına dair, mahkeme kararı,
– Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
– Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması, (Sadece alacaklının borçluyu ibra ettiği tutar değersiz alacak olarak kabul edilebilir.)
– Borçlunun, ülkeyi dönmemek üzere terk ettiğini belirleyen gazeteler ve bunu doğrulayan resmi makam belgeleri. Örnek olarak, yabancı bir ülkeye kaçma veya sığınma talebine ilişkin belgeler verilebilir.
– Borçlunun dolandırıcılıktan mahkum olması ve herhangi bir mal varlığı bulunmadığını belgeleyen resmi evrak ve diğerleri,
– Medeni Kanunu’nun 31. ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı,
– Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını gösteren icra memurluğu yazısı,
– Borçlunun ölümünü ve mirasçılarının bulunmadığım kanıtlayan resmi soruşturma belgesi,
– Borçlunun ölümü ve mirasçılar adına Sulh Mahkemelerince verilmiş bulunan mirası ret kararı,
– Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar, (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından vazgeçilen alacakların, değeriz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.)
– Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler kanaat verici nitelikte belge veya belgelere örnek olarak gösterilebilir.
Şüpheli alacak karşılığı, bilanço esasına göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahiplerine, ticari veya zirai faaliyetleri ile ilgili alacakları nede-niyle doğmuş veya doğması muhtemel zararlarını, dönemsellik gereği karşılık ayırmak suretiyle dönem kazancının tespitinde dikkate alma imkanı veren bir düzenlemedir.
V.U.K.’un 322 ve 323. maddeleri birbirlerinden ayrı maddelerdir. Kanun koyucu V.U.K.’un 323. maddesinin gerekçesinde “bir alacağın şüpheli alacak yoluyla gider yazılması için bu alacak daha önce hasılat kayıtlarına intikal etmelidir” diye belirttiği halde, aynı hususu V.U.K.’un 322. maddesinin lafzında ve gerekçesinde belirtmemiştir. Dolayısıyla bu iki maddenin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Şüpheli alacak karşılığı uygulaması özünde ticari ve zirai kazancın tespitinde tahakkuk esasının kabul edilmesi sebebiyle bu esasın mükellefler üzerine tahsil edilemeyen alacaklar yönünden getireceği vergisel yükün düzeltilmesi amacıyla (bir anlamda tahakkuk esasını düzelten) getirilen bir müessesedir.
Mükellefler vadeli mal ve hizmet tesliminde bulunmak gibi uygulamalarla mal ve hizmet bedellerini tamamen tahsil etmeseler bile söz konusu bedellerin tamamını hasılatlarına intikal ettirmektedir. Ancak dönem sonu geldiğinde bu alacakların bir kısmı tahsil edilememiş olabilmektedir. Mükelleflere şüpheli alacak karşılığı ayırma hakkı tanınmasa idi bu durumda mükellefler elde edemedikleri bir gelirin vergisini ödemek durumunda kalacaklardı. İşte kanun koyucu mükelleflerin daha Önceden hasılatlarına intikal ettirdikleri alacaklarını tahsil edememeleri durumunda bu alacakların vergisini (şüpheli alacak karşılığı ayırma şartlarını yerine getiren mükelleflerden) alacaklarını tahsil edemedikleri süre boyunca istememekte, ancak mükellefler bu alacaklarını tahsil ettiklerinde veya alacakları için teminat gibi ayni haklar elde ettiklerinde bu alacaklarının vergisini talep etmektedir.
Eğer kanun koyucu hasılat yazılmayan alacağın şüpheli alacak yoluyla gider yazılmasına izin verecek olsaydı, 2365 Sayılı Kanun’la V.U.K.’un 3. maddesini değiştirmez, ekonomik yaklaşım ilkesini, serbest delil sistemini benimsemez ve V.U.K.’un 323. maddesinin gerekçesinde açıkça “bir alacağın ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması demek, bu alacağın daha önceden hasılat kayıtlarına intikal ettirilmesidir” diyerek görüşünü belirtmez idi.
Daha önce hasılat kaydedilmeyen hiçbir alacak, aksi görüşler de bulunmakla beraber, şüpheli alacak karşılığı ayırmak yoluyla gider yazılamaz. Ancak bu alacaklar daha önceden ticari işle ilgili olarak karşı tarafa verilmişse yani ticari ve zirai kazanç elde etmek isteyen mükelleflerce bu kazançlarını artırmak için karşı tarafa verilmişse, söz konusu mükellefler bu alacaklarını V.U.K.’un 322. maddesinde sayılan şartları yerine getirdikleri takdirde değersiz alacak olarak dikkate alabilirler.
Değersiz Alacak Uygulamasına İlişkin Örnek Danıştay Kararları :
“Konkordato dolayısıyla ibra edilen alacak, değersiz alacak kabul edilebilir (Danıştay 4. Daire, Tarih: 21.10.1985, Esas No:1982/6564 Karar No: 1986/ 2643).”
“Bir kazai hüküm veya aciz vesikası bulunmadan sadece takibatın sonuçsuz kalması alacağı değersiz kılmaz (Danıştay 4. Daire Tarih: 17.10.1978, Esas No:1977/2400, Karar No: 1978/ 2938).”
“Aciz vesikasına bağlanan alacaklar değersiz alacak olarak kabul edilmez (Danıştay 4. üncü Daire, Tarih: 10.01.1984, Esas No:1985/8216 karar No: 1984/98).”
“Ticari ilişkiden doğmayan alacaklar için aciz belgesine dayanılarak bu alacakları değersiz alacak addedip zarar kaydetmek mümkün değildir. (Danıştay 4. Daire, Tarih:30.04.1975, Esas No: 1974/1129, Karar No:1975/1545).”
“Konkordato ilanından sonra borçlu ile yapılan ibraname ile alınmasından vazgeçilen alacak, değersiz alacak olarak işlem görür (Danıştay 4. Daire, Tarih: 20.11.1984, Esas No: 1984/5259, Karar No: 19084/4206).”
“10 senedir tahsil edilemeyen ve borçlunun adres ve akıbeti bilinmeyen alacaklar değersiz alacaklardır (Danıştay 4. Daire, Tarih: 23.03.1966, Esas No: 1962/3531, Karar No: 1966/ 1455).”
“Alacağın borçludan arandığına ilişkin, mükellef tarafından herhangi bir belge ibraz edilmemesi halinde, bu alacak değersiz alacak kabul edilmez (Danıştay 13. Daire Tarih: 22.05.1974 Esas No: 1973/4033, Karar No: 1974/ 2253).”
“İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline imkan kalmayan alacaklarını gider yazabilirler (Danıştay 4. Daire, Tarih: 21.01.1987, Esas No: 1985/5612, Karar No: 1987/266).”
Alacaklısı tarafından değersiz alacak niteliğine sahip olan alacaklar, borçlu için de vazgeçilen alacak niteliğini kazanacaktır. Ve V.U.K.’nun 324’üncü maddesinde belirlenen esaslara tabi olacaktır. Anılan madde hükmüne göre;
“Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına naklolunur.”
Görüldüğü üzere vazgeçilen alacak da borçlusu bakımından ödenmeyeceği kesinleşmiş borçtur. Alacaklısı bakımından değersiz hale gelmiş alacağın borçlusu bakımından ne gibi bir işleme tabi tutulacağı ise bu maddede düzenlenmiştir.
Vazgeçilen alacaklarda da değersiz alacaklara ilişkin esaslar geçerlidir. Örneğin; vazgeçilen alacağın zarar kaydedileceği dönemin tespitinde, alacaktan vazgeçildiği diğer bir deyimle alacağın değersiz hale geldiği konkordato veya sulh anlaşmasına varılan dönem dikkate alınmalıdır. Bu dönemde vazgeçilen alacak için borçlu, bilançonun pasifinde karşılık ayırmalı ve bu yılın sonundan itibaren bu karşılık, üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde üçüncü yılın karına ilave edilmeli dolayısıyla vergi matrahına dahil edilmelidir.
Kanun metninde ifade edilen vazgeçilen alacağı borçlunun karşılık hesabına alarak üç yıl içinde zararla itfa edebilme imkanı yalnızca bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerle ilgili olmakla birlikte, işletme hesabı esasına göre defter tutan ve vazgeçilen alacağa sahip borçlu bu borcunu ne gibi işleme tabi tutacaktır. Borç tutarını, borcunu ödemeyeceği kesinleştiği yılın kazancına mı dahil edecektir yoksa üç yıl bekleyip üçüncü yılın karına mı dahil edecektir. Kanımızca üç yıl bekleyip bu arada zararla itfa etmediği takdirde üçüncü yılın kazancına dahil etmelidir. Bu üç yıllık avantajı işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflere de tanımak yerinde olacaktır.
Yine, vazgeçilen alacak için borçluya tanınan üç yıllık süre, borçlu kayıtlarında karşılık hesabı açılmamış olsa bile geçerli olmalıdır. Dolayısıyla borçlu kayıtlarında karşılık hesabı açılmasa bile üç yıl geçmedikçe ödenmesi yükümlülüğü ortadan kalkan kısım kar olarak kabul edilmeyeceğine ilişkin Danıştay Dördüncü Dairesi’nin 26/8/1973 gün ve E.1973/3696 ve K.1970/2715 sayılı kararı vardır. Vazgeçilen alacakların borçlu yönünden kara alınması bakımından bekleme süresi, normal olarak üç yıl olmakla birlikte, daha önce işin terki, ölüm, kurumlarda devir hallerinde üç yıllık süreye bakılmaksızın ölüm veya devir tarihinde kara intikal ettirilir.
Son olarak gerek değersiz gerekse vazgeçilen alacaklarda sık sık geçen bir terim olan konkordato hakkında kısa bir açıklama yapılacaktır.
Elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen ve mali durumu bozulmuş olan ve dolayısıyla ödeme güçlüğü içine düşmüş olan dürüst borçluları korumak için kabul edilmiş bir müessese olan konkordato, İ.İ.K.’nun 285-309. maddelerinde düzenlenmiştir. Piyasa şartlarının elverişli olmaması, işlerinin bozulması, tahminlerde yanılmış olması gibi nedenlerle bir borçlunun mali durumu bozulmuş olabilir. Eğer borçlu, bütün borçlarını tam olarak ödemek durumunda bırakılırsa, borçlunun elindeki mevcudu (malları) bütün borçlarını ödemeye yetmeyecektir. Böyle bir borçlu, (eğer iflasa tabi ise) iflasın arifesinde bulunmaktadır. Borçlu iflasa tabi değilse, çabuk davranıp, borçlunun mallarını daha önce haczettiren alacaklılar, alacaklarına tam olarak kavuşacaklar, biraz daha geç davrananlar ise elleri boş döneceklerdir.
Bu durumda olan dürüst bir borçlu, alacaklılarının çoğunluğu ile bir anlaşma yapar. Bu anlaşmaya göre alacaklılar, alacaklarının belli bir yüzde miktarından (mesela yüzde otuzundan) vazgeçerler. Borçlu elindeki mevcudu ile borçlarını kabul edilen (mesela yüzde yetmiş) oranında öder, geriye kalan borçlarından (örneğimizde yüzde otuzdan) kurtulur. İşte borçlunun, alacaklılarının üçte iki çoğunluğuyla yaptığı ve onu kabul etmeyen diğer alacaklılarını da bağlayan bu anlaşmaya konkordato denir.
Konkordato, dürüst bir borçlunun, alacaklıların(en az üçte iki) çoğunluğu ile yaptığı ve ticaret mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eden öyle bir cebri anlaşmadır ki, bununla imtiyazsız alacaklılar borçluya karşı alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat ederler ve borçlu, borçlarının konkordatoda kabul edilen kısmını ödemekle, borçlarının tamamından kurtulur. Konkordato çeşitleri şöyledir;
- Resmi Konkordato : İcra İflas Kanunu’nda düzenlenen ve resmi organların iştirakiyle hüküm ifade eden konkordato türüdür. Bu tür konkordatoya adli konkordato veya mahkeme içi konkordato da denilmektedir. Resmi konkordato kural olarak tüm alacaklıları bağlar (Bu kuralın en önemli istisnasını amme alacakları teşkil etmektedir. 6183 Sayılı A.A.T.U.H.K.’nun 101. maddesinde tasdik edilen konkordatonun amme alacakları için mecburi olmadığı belirtilmiştir). Resmi konkordatonun 3 türü vardır;
Tenzilat Konkordatosu, yukarıda konkordato ile ilgili olarak verilen tanım resmi tenzilat konkordatosuna ilişkin tanımdır. Bu konkordatoda en önemli unsurlar şunlardır:
— Konkordato süresine resmi makamlar da katılırlar.
— Konkordato ticaret mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eder.
— Alacaklılar alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat ederler.
— Konkordato kural olarak tüm alacaklılar için mecburidir.
— Borçlu, borçlarının konkordatoda kabul edilen yüzdesini ödemekle borçlarının tamamından kurtulur.
Vade Konkordatosu, borçlu ile alacaklılar arasında yapılan bir konkordato ile borçluya borçlarını ödemesi için bir süre(vade) tanınabilir . Bu durumda borçlu, borçlarının tamamını tayin edilen vadede ödeyecektir. Bu şekilde yapılan konkordatoya vade konkordatosu denir.
Tenzilat Vade Konkordatosu, bazı durumlarda, borçlu ile alacaklılar arasında yapılan anlaşma gereği alacaklılar hem alacaklarının bir kısmından feragat ederler hem de, borçluya borçlarını ödemesi için bir vade tanırlar. Bu halde yapılan konkordato hem tenzilat konkordatosu hem de vade konkordatosudur.
- Özel Konkordato : Özel konkordato alacaklılar ile borçlu arasında Borçlar Hukuku kurallarına göre yapılan bir anlaşma olup yalnızca, anlaşmanın tarafları arasında hüküm ifade eder. Bu konkordatoda herhangi bir resmi makamın katılımı yoktur.
Tenzilat Konkordatosu, borçlu ile alacaklılardan bir veya birkaçı arasında Borçlar Hukuku kurallarına göre yapılan, anlaşmaya katılmayan alacaklıları bağlamayan, herhangi bir resmi makamın katılımına ve tasdikine gerek olmaksızın hüküm ifade eden ve borçlunun anlaşmaya katılan alacaklıların borçlarının bir kısmını ödemekle onlara karşı olan borçlarının tamamından kurtulmasını sağlayan konkordato türüne özel tenzilat konkordatosu denir.
Vade Konkordatosu, bu konkordatoda, özel tenzilat konkordatosundan farklı olarak borçlu, anlaşmanın tarafı olan alacaklıların alacaklarının tamamını öder. Ancak borçluya, yapılan anlaşmayla borçlarını ödemesi için yeni(ileriki) bir vade tayin edilir. Bu şekilde borçlu, borçlarını ödemesi için ek bir imkana (belli bir zamana) kavuşur.
Tenzilat Vade Konkordatosu, borçlu ile alacaklılardan bir veya birkaçı arasında yapılan anlaşma gereği, anlaşmaya taraf olan alacaklılar hem alacaklarının bir kısmından feragat ederler hem de, alacaklarının diğer kısmını ödemesi için borçluya bir vade tayin ederler. Bu şekilde borçlu hem borçlarının bir kısmından kurtulmuş hem de, kalan borçlarını ödemek için ek bir imkana (belli bir zamana) kavuşmuş olur.
- Yapıldığı Zamana Göre Konkordato
İflas Dışı Konkordato, (İflası Önleyici Konkordato) iflasa tabi olsun veya olmasın, herhangi bir borçlunun yapmış olduğu konkordatodur. Borçlu, iflasa tabi kişilerden ise, konkordatonun yapılmasıyla birlikte iflas etmekten kurtulur. Bu nedenle, bu konkordatoya iflasa tabi borçlular açısından, iflası önleyici konkordato da denmektedir.
İflas İçi Konkordato, bu konkordato ancak iflasa tabi kişiler için söz konusu olabilir. Burada borçlu iflas etmiş olup, iflastan kurtulmak için konkordato teklif etmektedir. Konkordato kabul ve tasdik edilirse, borçlu hakkındaki iflas bütün hüküm ve sonuçlarıyla kaldırılır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
- Bülent Şişman, “İşletmelerde Vergi Planlaması Yöntemleri”, Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2003.
- İslam Çankaya, “Muhasebecinin El Kitabı” , 2. Baskı: Ankara, Meslek Yapıtları, 2000.
- M. Sait Öcal, Turan Emeksiz, “Konkordatonun Hukuki Niteliği ve Alacaklılar Yönünden Vergi Uygulamaları”, Vergi Dünyası , Sayı:195, Ocak 1997.
- Noyan Alper Ünal, “Değersiz Alacaklar ve Vazgeçilen Alacaklar”, Vergi Dünyası , Sayı:256, Aralık 2002.
- Ömer Duman, “Değersiz Alacaklar ve Vazgeçilen Alacaklar”, Vergi Dünyası , Sayı:244, Aralık 2001.
- Soner Ülgen, “Değersiz ve Vazgeçilen Alacaklar ”, Vergi Dünyası, Sayı:268, Aralık 2003.
- Suat Taş, Şerafettin Karakış, “Konkordato Müessesesi ve Vergi Hukuku Bakımından Sonuçları”, Vergi Dünyası , Sayı:234, Şubat 2001
- Ümit Ataman, “Genel Muhasebe Cilt 2” , 12. Baskı, İstanbul: Türkmen Kitabevi, 1999.