Bilançonun Tahlili
Halil SÖYLER
(MÜSBE Muhasebe Finansman Bilim Dalı Doktora Öğr.)
[email protected]
1. GİRİŞ
Dünyanın teknolojik, siyasal ve ekonomik yönden globalleşme sürecine girdiği bir ortamda, hızla gelişen ekonomik ve teknik koşullara uyum göstermeye çalışan işletmeler için mali tablolar tahlilinin önemi giderek artmıştır.
Özellikle kredi konularında bankalar, yatırım kararlarında gerek yöneticiler gerekse ortaklar, kamuoyu ve hatta bazen Devlet bile işletmelerin gelişme durumlarını ve gelecekteki muhtemel durumları hakkında oldukça tutarlı ve güvenilir bilgiler edinmek istemektedir. Bu tür bilgilerin doğru ve dürüst olarak hazırlanıp ilgili kişilere sunulması ancak mali tablolar tahlili ile mümkündür.
İşletme yöneticileri, karar alma, planlama, kontrol fonksiyonlarını daha etken bir şekilde yürütebilmek; sermayedarlar ve ortaklar, işletmenin kârlılığı, faaliyet sonuçları, yatırımın emniyeti, işletmenin gelecek döneme ait kazanma gücü hakkında açık ve sağlam bilgiler alabilmek ve finansman kurumları da, kredi talep edenlerin mali durumları ile borç ödeme kabiliyetlerini tespit edebilmek için, mali tablolardan ve bunların analizi sonuçlarından geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Ayrıca devlet, bazı vergilerin matrahını tesbit etmek, etkili bir vergi kontrolü, kamu iktisadi teşekküllerinin denetimi vb. yönlerden mali tablolar ve bunların analizi ile yakından ilgili bulunmaktadır.
Ayrıca hemen hemen her gün değişen işletme içi veya işletme dışı koşullarda risklerin minimize edilmesi, esnek işletme politikalarının izlenmesi ile olanaklıdır. Söz konusu politikaların saptanmasında ve yönlendirilmesinde mali tablolar ile bu tabloların analizinin etkinliği de giderek arttığı görülür. Mali tablolar analizi adı altında yapılan bu çalışmanın amacı yeni mali tablolar tahlili yapacak öğrencilere tahlil ile ilgili genel bilgiler vererek öğrencilere genel bir yön vermek istenmektedir. Bununla birlikte mali tablolar tahlili yapacak olan kişilerde öncelikle genel muhasebe ve maliyet muhasebesi bilgileri yeterli düzeyde olmalıdır.
2. BİLANÇONUN TAHLİLE HAZIRLANMASI
2.1 Genel Açıklama
Gerekli belge ve bilgileri derleme ve değerleme işlemi bitirildikten sonra, mali tabloların tahlile hazırlanmasına sıra gelir. Buna da önce bilançonun tahlile hazırlanmasıyla başlanır. Bilançonun tahlile hazırlanmasın da, tutarların kısaltılması, hesapların kümelenmesi ve arındırma işlemleriyle başlar.
Bilançoda kısaltma, kümeleme ve arındırma işlemleri, kuramsal açıdan ayrı ayrı anlatılacaktır. Uygulamada ise, kısaltma, kümeleme ve arındırma işlemleri ayrı ayrı değil, bir işlem olarak ve birlikte yapılır. İyi muhasebe düzenine sahip işletmelerde, bilanço düzenlenmemiş olarak sunulur. Bu tahlile hazırlama çalışmasının bir parçasıdır ve hazır durumdadır. Geriye kısaltma ve arındırma işlemi kalır, ancak, mali tahlilcinin düzenlemeyi kontrol etmesi yararlıdır.
2.2 Bilançodaki Tutarların Kısaltılması
Çift yanlı işleme yönteminde, hesapların tutulmasında kuruşlar bile önemlidir. Ancak tahlil açısından liraların, bin liraların hatta milyonların önemi yok denecek kadar azdır. Bu nedenle bilançodaki tutarlar genellikle 1.000 veya 1.000.000 ile kısaltılır.
Kısaltmada amaç, tahlilcinin rakam karmaşıklığı ve fazlalığı içinde boğulmamasıdır. Kısa rakamlarla işlemler kolayve çabuk yapılır. Sonuca daha rahat ve güvenilir bir yoldan ulaşılır. Kısa rakamlar hafızada daha kolay saklanabilir. Tutarları bin ile kısaltmada, yüzler basamağına kadar olan rakamlar, 500’den küçükse, tamamen atılır. Tutarları 1.000.000 ile kısaltma da ise, yüzbinler basamağına kadar olan rakamlar 500.000’den küçükse tamamen atılır; büyükse 1 eklenir.
Bilançoda kısaltma işlemi ve kısaltmada kullanılan ölçek bilançonun başlığında mutlaka belirtilmelidir. Bilançonun kısaltıldığının gösteriliş biçimi değişik olabilir. Bilanço 1.000 ile kısaltığında tutarlar (000) ilavesiyle okunacaktır; 1.000 TL; tutarlar 1.000 ile kısaltılmıştır. Belirtilen biçimde kısaltma işlemi yapıldıktan sonra bilançonun aktif ve pasifi yeniden toplanır. Kimi zaman kısaltılmış tutarlarla, aktif ve pasif tutarları eşit olur, kimi zamanda farklı olur. Eşitliği sağlamak için şu işlem yapılır: aktif ve pasif toplamı, kısaltma kuralına göre kısaltılır. Kısaltılmış aktif hesapların toplamı, kısaltılmış aktif toplamından az ise, 500’den küçük olduğu için atılan rakamlardan en büyüğüne 1 eklenir. Bu işlem eşitlik sağlanıncaya kadar sürdürülür.
Kısaltılmış aktif hesapların toplamı, kısaltılmış aktif toplamından fazla ise, 500’den büyük olduğu için bir eklenen rakamlardan, 500’e en yakın olanından 1 çıkartılır. Bu işlemler eşitlik sağlanıncaya kadar sürdürülür. Kısaltılmış pasif tutarların toplamı kısaltılmış pasif toplamından az ya da çok olma durumuna göre, yukarıda kural aynen uygulanır.
Örnek: Kısaltılmış aktif toplamı 722.848 ve aktif hesapların kısaltılmış toplamı 722.847 dir. Aktifte kısaltılmamış tutarlardan, 500’e en yakın 30.453.450 TL var ise; bunun kısaltılmış tutarı 30.363 olmasına rağmen, 1 eklemeyle 30.364 yapılır ve aktif toplamı 722.848’e çıkarılmış olur.
2.3 Bilançodaki Hesapların Kümelenmesi
Bilançodaki tutarlar kısaltıldıktan sonra, hesapların kümelenmesi, sınıflandırılması işlemine geçilir.
Tekdüzen Hesap Çerçevesine bağlı olarak düzenlenecek mali tablolarda kümeleme; Aktifte,
1-Dönen Varlıklar,
2-Duran Varlıklar
Pasifte ise,
3-Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar
4-Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar
5-Özkaynaklar biçiminde öngörülmektedir.
Bilançonun kısaltılması ve kümelenmesi aynı anda yapılabilir. Ancak, önce kısaltma işlemini yapmak, bunu takiben kümeleme işlemine geçmek olabilecek hataları önleyeceğin-den daha uygundur.
2.4 Bilançoda Hesapların ve Tutarların Ayıklanması ve Arındırılması
Bilançodaki hesapların ve tutarların ayıklanması ve arındırılması işlemindeki amaç, bilançonun aktifinde gerçek varlıkları ve bilançonun pasifinde gerçek borçları saptamaktır.Gerçek varlıklar; para ve zaman içinde çeşitli yollarla para olarak kuruma dönecek varlıklardır. Örneğin alacaklar tahsil edilir, stoklar satılır, sabit varlıklar üretime hizmet eder ve bu yollarla sonuçta paraya dönüşür. Gerçek borçlar; zaman içinde para ile belirli bir kişiye ödenecek borçlardır.
Bilançonun aktifinde gerçek varlıklar ve pasifteki gerçek borçlar saptanırken şu yol izlenebilir:
1- Bilançoda tutarlar kısaltılır, sonra kümelenir, aktif ve pasif değer düzeltimi hesapları ilgili hesaplardan ya da kümelerden düşülürdü. Bu işlem daha önce yapılmamışşa tamamlanır, yapılmışşa kontrol edilir. Çünkü değer düzeltici hesaplar, adından da anlaşılacağı üzere gerçek varlık ya da borç değildir ancak varlık ya da borçların değerini düzeltir. Örneğin:birikmiş amortisman, alacak senetleri reeskontu, şüpheli ticari alacak karşılığı, diğer stoklar hesaplar karşılığı, düzenlenmemiş, kümelenmemiş bilançoda pasifte görünür ancak borç değildir, herhangi bir kişiye ödenmeyecektir. Zarar, borç senetleri reeskontu hesapları düzenlenmemiş bilançoda aktifte görünür, ancak varlık değildir.
a- Birikmiş Amortismanlar: Dönem Kârını fazla göstermek ya da zararı azaltmak için(özellikle yeni kurulan) bazı işletmeler, o dönemde ayrılması gereken amortismanlarını ayırmazlar ya da gerekenden az ayırırlar. Bu nedenle Bilanço arındırılırken, bu tür eksik ya da ayrılmamış amortisman varsa, bir yandan kârdan düşülür ( ya da zarar attırılır) öte yandan sabit varlıklardan düşülür. Bazen işletmeler ayrılması gerekenden fazlada amortisman ayrılabilir.
b- Değerinden Kaybetmiş Stoklar: Doğal afetler vb. nedenlerle stoklar değerinden kaybedebilir ve emsal değerleri maliyetinden aşağı düşebilir. Muhasebe kuralları gereği bu tür stoklar sağlam stoklardan ayrılarak diğer stoklar hesabına kaydedilerek muhasebeleştirilir. Ancak vergi mevzuatı açısından emsal değerle değerlenmesi, değer kaybının oluştuğu hesap döneminde yapılmayabilir. Bu nedenle bilançodaki stoklar incelenir değerinden kaybetmis stok veya fiilen bulunmayan stok varsa (noksanlık kadar) bir yandan ilgili stok tutarından diğer yandan kârdan düşülür.
c- Şüpheli Değersiz ve Vazgeçilen Alacaklar: Kural olarak bu alacaklar, bu duruma düştükleri dönem sonunda doğruca (vazgeçilen ve değersiz alacaklarda) ya da dolaylı olarak (şüpheli alacaklarda) zarar işlenir. Ancak bunları zarar işlemek çoğu kez zorunlu değildir. Bu nedenle, alcaklar tek tek incelenir, bunların içinde tahsil olnağını kısmen ya da tamamen yitirenler varsa ve bunlar uygun biçimde muhasebeleştirilmemişse, aktif dönen varlık kümesinde ilgili hesaplardan ve pasifte özsermaye kümesinde kârdan düşülür.
2- Bilançonun aktif kümelerinin kendi aralarında, birinden ötekine kısmen veya tamamen aktarılması gereken hesaplar tespit edilir ve aktarılır. Bu işlem daha önce yapılmışsa kontrol edilir. Örneğin: Yabancı kaynaklardan ertesi yıl vadesi gelenler kısa vadeli yabancı kaynaklara aktarılır.
3- Bilançonun aktif ve pasifindeki bütün hesaplar tek tek incelenir, yapay ya da fiktif alacak ya da borçlar ilgili hesaplardan karşılıklı olarak düşülür.
a- Yapay Alacak ya da Borçlar: Bazı işletmeler üçüncü kişilere karşı olduğundan daha büyük ve güçlü görünmek politikası güderler. Bu nedenle de bilançonun aktif ya da pasif tutarlarını yülkseltmek için yapay alacak ve borç oluştururlar. Örneğin senet alma, senet imzalayıp verme yoluyla aktif ve pasif tutarlarını çoğaltmak. Bu gibi durumlar saptanıp bilançonun her iki yanından düşülür
4- Duran varlıkların işletmede fiziki mevcudiyeti kontrol edilir, bunların piyasa değerleri araştırılıp takdir edilir. Bilançoda gösterilen net defter değeri ile piyasa değeri karşılaştırılır. Fiziki olarak mevcut olmadığı tespit edilen duran varlıklar zarar yazılarak çıkışları yapılır. Piyasa değerleri düşük olan duran varlıklar varsa, düşüklük tutarı kadar zarar işlenir ve düzeltme yapılır.
Verilen Hatır Bonosu: Hatır bonosu verildiğinde pasifte borç senetlerinden, aktifde ise diğer çeşitli alacaklar hesabından düşülür. Bu verilen hatır bonosuna karşı güvence olarak, hatır bonosu verilen kişiden ayrı bir hatır bonosu alınır. Bunun muhasebeleştirilmesinde, alacak senetleri borçlu, diğer çeşitli borçlar alacaklı yapılır. Böyle bir durum varsa, karşı güvence olarak alınan hatır bonosu, her iki hesaptan düşülür.
3. TAHLİL YÖNTEMLERİ
3.1 Tahlil Yöntemlerine Genel Bir Bakış
Mali tablolar yönteminde kullanılan başlıca yöntemler şunlardır;
– Tutarları karşılaştırma yöntemi
– Dikey yüzde yöntemi
– Trend (indeks) ya da eğilim yüzdeleri yöntemi ve
– Rasyo yöntemidir.
Bunlar mali tahlilde kullanılan temel yöntemlerdir. Bunlardan başka, ortalama tutarlar yöntemleri ile istatistik ya da grafik yöntemleri vardır. Ancak bunlar yukarıdaki yöntemlere yardımcı yöntemlerdir. Ortalama tutarlar yöntemleri, temel yöntemlerin uygulanması sırasında bu yöntemlerin içinde kullanılır. Grafik yöntemi ise genellikle bu yöntem sonuçlarının daha çarpıcı biçimde gösterilmesi ve sunulması için kullanılmaktadır.
Mali tahlil yöntemleri, tahlile hazırlanmış mali tablolara uygulanır ve tahlil sonuçları bulunur. Bulunan bu tahlil sonuçları, yorumlanır, eleştirilir ve değerlendirilir.Tahlil yöntemlerinin tümünün mali tahlilde uygulanması gerekip gerekmediği, özellikle bütün rasyoların hesaplanması gerekip gerekmediği durmu vardır. Bunların uygulamadaki kapsamı, büyük ölçüde mali tahlilin amacına bağlıdır. Kimi tahlillerde tüm yöntemlerin ayrıntılı olarak uygulanması gerekirken, kimilerinde ise bazı yöntemlerin uygulanması yeterli olabilir.
3.2 Tutarları Karşılaştırma Yöntemi
Yöntem, birbirini izleyen iki ya da daha fazla döneme ait mali tablolardaki tutarlar arasındaki değişimi artış ya da azalış şeklinde tutar ya da yüzde olarak, esas alınan döneme göre saptamak suretiyle uygulanır. Yöntem miktarlarla ilgili çizelgelerin kullanımında da kullanılabilir. Bu durumda tutar farkı yerine miktar farkı kullanılacaktır. Ayrıca Yöntem, iki tutar arasındaki farkı hem mutlak rakam ve hemde yüzde olarak göstermeye olanak sağlamakta ve böylece mutlak rakama oransal bir anlam vermek mümkün olabilmektedir.
Bu yöntem genellikle iki biçimde uygulanır;
– Bir kaç dönemin tutarları yan yana sıralanır. Bu sıralama o kalemdeki gelişme seyrini kabaca belirtir.
– İki dönemin tutarı karşılaştırılır ve aradaki fark artış ya da azalış olarak saptanır. Bu farklarla bir sonuca ulaşılmaya çalışılır.
Başka bir deyişle, tutarları karşılaştırma yöntemine dayanan karşılaştırma, birbirini izleyen iki döneme ilişkin aktif, pasif ve gelir tablosunu oluşturan hesapları ve bunlardaki değişimleri hızlı bir biçimde ortaya koyma işlemidir. Bu yöntem, tutarların dönemler itibariyle seyrini ilk bakışta göstermesi ve fazla bir işlemi gerektirmemesi bakımından çok kullanılmaktadır. Ancak, tutarların, farkların saptanması için karşılaştırılması, iki dönem için mümkündür. Karşılaştırılacak tutarlar ikiden çoksa yine bunların ikişerli karşılaştırılmaları zorunludur. Bunlardan ilkine temel dönem tutarı ya da baz yılı denir.
Tutarların karşılaştırılarak artış azalışların karılaştırmalı tablolar biçiminde düzenlenmesinde, artışlar ayrı, azalışlar ayrı gösterilebileceği gibi tek bir kolonda da gösterilebilir. Artış ve azalışların ayrı ayrı gösterildiği karşılaştırmalı tablo, fon akışı tablosunun temelini oluşturur.
3.3 Dikey Yüzde Yöntemi
Dikey yüzde yöntemi tahlil edilecek mali tablolardaki tutarlardan birinin 100 kabul edilmesiyle, öteki tutarların bu bütün içindeki paylarının bulunması yöntemine denir. Buna dilim yüzdeleri ya da yüzde yöntemi denir.Bilançonun dikey yüzde ile tahlilinde aktif ve pasif toplamı 100 kabul edilir. Bu yolla aktifi ve pasifi oluşturan her hesabın aktif ve pasif toplam içindeki payı yüzde olarak bulunur.
Gelir tablosunun dikey yüzde ile tahlilinde net satış hasılat tutarı 100 kabul edilir. Gelir tablosunu oluşturan hesapların, satış hasılatı içindeki payı yüzde olarak hesaplanmış olur. Satışların maliyeti tablosunun yüzde yöntemiyle tahlilinde, satışların maliyet tutarı 100 kabul edilir. Satışların maliyetini oluşturan kalemlerin yüzde olarak payı hesaplanmış olur. Dikey yüzdelerin toplamının mutlaka 100 olması gerekir. Bölme işlemlerindei kesirler nedeniyle bu toplam 100’den farklı olabilir. Tam sayıdan sonraki basamaklardan bazıları atılarak ya da onlara ekleme yaparak toplamın 100 olması sağlanır.
Dikey yüzdelerin hesaplanmasında, tam sayıdan sonra, bir ya da iki basamak yürütülebilir. Ya da tam sayı olarak bırakılabilir. Ayrıca dikey yüzde yöntemi benzer biçimde satışların maliyeti ve üretim maliyeti tablolarında da uygulanabilir. Dikey yüzdeler mali tablolardaki tutarlarla beraber gösterilebileceği gibi ayrı ayrı olarak da gösterilebilir. Ayrı olarak gösterildiğinde, buna “yüze indirgenmiş tablolar” ya da “dikey yüzde tabloları” adı da verilir. Bu yolla gösterilen bilançoya “dikey yüzde bilançosu” denir. Bu yolla gösterilen gelir tablosuna da” dikey yüzde gelir tablosu” adı verilir. Birkaç döneme ait dikey yüzde tabloları (Bilanço, gelir tablosu, satışların maliyeti tablosu, üretim maliyeti tablosu) yan yana sıralanarak bir çizelge biçiminde düzenlenebilir.
İki döneme ait dikey yüzde tablolarından böyle bir çizelge düzenlendiğinde, iki dönemin dikey yüzdelerinin farkları da çizelgede gösterilebilir. Bu yolla, dikey yüzdeler arasında başka deyişle, 100 ortak esasına indirgenmiş tablolar arasında karşılaştırma olanağı sağlanmış olur. Bu tür tablolara “Karşılaştırmalı dikey yüzde tabloları” adı verilir. Özellikle işletmeler arasındaki karşılaştırmalarda bu tür tablolar kullanılmaktadır.
Dilim yüzdeleri yönteminden tek döneme ait tabloların tahlilinde de yararlanılır. Bu yöntem tutarlardaki mutlak değişmeleri göstermediğinden, birbirini izleyen iki döneme ait tabloların tahlilinde yanlış yorumlara yol açılabilir. Örneğin, iki dönemde de dönen varlık seviyesi aynı kalmış ama aktif toplam değişmiş olabilir. Bu taktirde dönen varlığın toplam aktif içindeki yüzde payı iki dönemde değişik oranda olacaktır. Bu nedenle, yöntemin birbirini izleyen dönemlerde kullanılmasında, mutlak tutar farklarının da göz önünde tutulması yarar sağlayacaktır.
Bu yöntem özellikle, gelir tablosu tahlilinde daha çok kullanılmaktadır. Buna, kâr marjlarının saptanması ve izlenmesinin bu yöntemle yapılması sebep olmaktadır. Dilim yüzdeleri yöntemiyle hesaplanan yüzdelerin değerlendirilmesinde yararlanılabilecek kıyaslama ölçüleri, geçmiş dönem verileri, rakip işletmelere ait veriler ve planlanan veriler olabilir. Geçmiş dönem verilerinden yararlanma, hesaplanan yüzde payları geçmiş dönemin aynı yüzdeleriyle kıyaslanarak, ortaya çıkan değişikliğin ve gelişme seyrinin incelenmesi suretiyle olacaktır. Planların ölçülerden yararlanma da tahmindeki sapmaların değerlendirilmesi biçimindekendini gösterecektir. Başka işletmelerin aynı tür tutarlarıyla karşılaştırmada ise, işletmenin öteki yarışmacılara göre durumu ortaya konulabilecektir.
3.4 Trend Yüzdeleri Yöntemi
Trend yüzdeleri yöntemi ya dakısaca trend yöntemi, mali tabloardaki tutarların, yıllar itibariyle seyrini gösterir. Buna eğilim yüzdeleri yöntemi, değişim yüzdeleri yöntemi, indeks yöntemi adı da verilmektedir.
Trend yönteminin uygulanmasında önce trend hesaplamada esas alınacak dönem seçilir. Buna temel dönem adı verilir. Temel dönem tutarı 100 kabul edilir. Sonra bunu takiben yılların bu temel yıla göre oranı bulunur. Bu oran yüzde olarak hesaplandığında buna trend yüzdesi denilmektedir. Trend yönteminin mali tablolara uygulanmasında karşılaşılan başlıca güçlükler; Temel dönemde bir kalem negatif ise başka bir dönem pozitif olmuşsa ya da tersi olmuşsa, o kalem tutarı içinde trend hesaplanamaz. Temel dönemde bir tutarı olan kalem, başka dönem sıfıra düşerse, değişim yüzde yüz olur. Mali tablolara trend yönteminin uygulanmasında, hesaplanan trendler tutarlarla birlikte gösterilebileceği gibi ayrı bir çizelge biçiminde de gösterilebilir.
Tahlil sonuçları bulunan trend sonuçları iki anlam belirtir ;
1- Trendi hesaplanan kalemin gelişme seyrini belirtir. Bu durum, grafik üzerinde çok açık olarak ve kolaylıkla görülür.
2- Artış veya azalışların oranını yüzde olarak gösterir. Örneğin trendin 120 olması, o kalemin temel döneme göre %20 artmış olduğunu, trendin 85 olması, o kalemin temel döneme %15 azalmış olduğunu belirtir. Aslında bu durum, trend yöntemiyle, tutarları karşılaştırma yönteminin bağıntısından kaynaklanmaktadır. Şöyleki, salt tutar olarak artış – azalışın oransal belirtimi trende ki artış-azalışı vermektedir.
Trend yönteminin uygulanmasında, temel dönemin seçimine dikkat etmek gerekir. Temel dönemin iyi seçilmemesi, yanıltıcı sonuçlara yol açabilir. Bu bakımdan seçilecek temel dönemin, tipik dönem olmasına dikkat edilmelidir. Bu, işlemin kuruluş dönemini, tam kapasite ile çalışmaya başladığı dönem, fiyatlar genel düzeyinin istikrarlı olduğu bir dönem olabilir.
Trend yönteminde verinin önemsiz tutarda olması mutlak değişmelerin büyük olması, büyük mutlak tutar değişmelerinin küçük yüzdelerle ifade edilmesine yol açabilir. Eğilim yüzdeleriyle tahlil çalışmalarında bunlardan başka, fiyat artışlarının da gözönünde tutulması gerekmektedir. Çünkü, fiyat artışları önemli seviyede ise, birbirini izleyen dönemlerde tutar artışları da önemli bir artış eğilimi göstermektedirç Buna karşılık aynı verinin miktar artış eğilimi düşük seviyede olacaktır. Eğilim yüzdeleri yönteminde de elde olunan yüzdelerin değerlendirilmesinde, işkolu ortalamaları, geçmiş dönem verileri, başka kuruluşların verileri ve planlanan verilerden yararlanmak söz konusu olabilir.
İş kolu ile ilgili ortalamaların her konuda tespiti güç olacağından bu kıyaslamalardan yararlanma olanağı sınırlıdır. Daha çok uygulamada satış miktar ve tutarlarındaki gelişmelerde bu kıyaslamadan yararlanabilmek söz konusudur.Bu yöntemde rakip kuruluşların verilerinden de yararlanma olanakları oldukça fazladır. Örneğin; geçmiş üç dönem içinde iki rakip işletmenin satışlarındaki gelişmenin eğilim yüzdeleriyle kıyaslanması, bunların pazarı paylaşmaları hakkında önemli fikir verecektir.
Eğilim yüzdelerinin planlanan verilerle karşılaştırarak değerlendirilmesi de oldukça yaygındır. Bu kıyaslama, tahmini tablolardaki değerlerin önceki döneme göre gösterebileceği muhtemel gelişme seyrinin, geçmiş dönemlerde gerçekleşen gelişme eğilimiyle karşılaştırılması suretiyle yapılabilecektir. Böylece, sapmaların tespiti ve bunun nedenleri üzerinde durulabilecektir. Planlanan verilerden yararlanma olanağı ise geçmiş yıllardaki gelişme seyri ile gelecekteki eğilimin karşılaştırılması oldukça değerli bilgiler verebilir.
Genellikle bir firmanın mali tablolarının, diğer bir firmanın, firmalar grubunun ya da sektörün finansal tabloları ile karşılaştırılması çok yararlıdır. Bu tür bir analiz, analiste firmanın finansal gücünü ölçmede, firma dışında bir standart sağladığı için “firma dışı karşılaştırma” olarak adlandırılır. Bir firmanın net satışlarının geçen yıla oranla %5 düştüğünü varsayalım. Trend analizi ve oran analizi büyük olasılıkla böyle bir gelişmeyi olumsuz olarak niteleyecektir. Halbuki bu firmanın net satışları başka firmaların ya da sektörün ortalaması ile karşılaştırılınca, diğer firmaların net satışlarının da geçen yıla oranla %20 düşüş gösterdiği ortaya çıkabilir. Olaya bu açıdan bakılınca %5’lik düşüş oldukça olumludur. Firma dışı karşılaştırmalar analiste bu tür bilgiler sağlar.
3.5 Rasyo Yöntemi
Rasyo, işletmenin işlevi veya yapısındaki anlamlı sayılar arasındaki oran olarak tanımlanabilir. Rasyo yerine ölçü oranı, ölçümleme oranı veya ussal oran da denilmektedir. Rasyo yöntemi ile dikey yüzde yöntemi çoğu kez birbirine karıştırılır. Çünkü bazı durumlarda dikey yüzde, bir rasyo olabilmektedir. Örneğin bilançoda aktifin dikey yüzde ile tahlilinde bulunan sonuçlar aynı zamanda varlık yapısı rasyoları sonuçlarıdır.
Ancak dikey yüzde ile rasyoların farklı yanları vardır. Rasyo sonucu her zaman yüzde ile ifade edilmeyebilir. Likidite rasyosunun 1-2 gibi ifade edildiği gibi. Sonra dikey yğzde ile ortaya çıkarılamıyan birçok ilişki ve sonuçlar rasyo ile bulunabilir.
Firma analizinde en çok kullanılan yöntem “oran analizidir”. Bilanço ya da gelir tablosundan alınan iki rakam birbirine oranlanır. Önemli olan az sayıda oranla doğru sonuçlara ulaşmaktır. Oran analizinin bazı özellikleri şunlardır;
– Tek dönemli oran analizi yapılamaz. En az iki dönemin bilanço ve gelir tablosu olmalıdır.
– Endüstri analizi yapılması gerekir.
– Az sayıda oranla anlamlı sonuçlar elde etmek önemlidir.
Rasyolar çok çeşitli gruplara ayrılarak bölümlenebilir, ancak çalışmanın daha anlaşılır olması bakımından oran analizlerini çalışmada geniş bir şekilde ele alacağız ancak temelde oran analizlerini 4 ana grupta toplayarak açıklayacağız.
1- Likidite Oranları
2- Faaliyet Oranları
3- Borçluluk Oranları
4- Kârlılık Oranları.
Bu şekilde bölümleme; işletme faaliyetlerinin değerlendirilmesindeki kullanılış biçimine göre bölümlemedir. Bu gruplamada, bölümleme, işletme ilgililerinin gereksinmelerine yanıt verecek bir özellik taşımaktadır. İşletmeye borç verenler veya verecek olanlar, özellikle likidite oranları ile ilgilenirken, ortaklar, kârlılık oranları ile ilgilenmektedir. Bunun dışında ilgili oldukları verinin kaynağına göre de sınıflandırılabilir;
1- Bilanço Oranları
2- Gelir Tablosu Oranları
3- Fon Akım Tablosu Oranları
4- Karışık Oranlar gibi.
4. TAHLİL YÖNTEMLERİNİN ELEŞTİRİLERİ
Tutarları Karşılaştırma yöntemi, iki ya da daha çok tutarların gelişme ve değişme seyrini salt tutar olarak gösterir. İncelenen tutarın bütün içindeki payı hakkında bir fikir veremez. Salt tutarlardaki değişmeler oransal değişmelere kıyasla yanıltıcı olabilir. Örneğin, alacak ve borçlarda ayrı ayrı 20.000 TL’lık salt artışlar, alacaklarda %10 bir artış gösterirken borçlarda %50’lik artış gösterebilir.
Dolayısıyla dönemler arasında ve başka işletmelerle karşılaştırmalar bu görüş açısından sıhhatli sonuçlar vermez. Tutarları karşılaştırma yönteminin bu eksikliğini yüzde yöntemi tamamlar.
Salt tutarlar üzerinden yapılan karşılaştırmada ortaklaşa bir esastan söz edilemez. Buna karşılık, mali tablolar yüzde olarak ifade edilirse ortaklaşa bir esasa bağlanmış olur. Ancak, yüzde yöntemide başlı başına güvenilir bir yöntem değildir, tutarları karşılaştırma yöntemi ile bir arada kullanılmazsa, bu da yanıltıcı sonuçlar verebilir. Örneğin 20.000 TL’lık satıştan elde edilen kâr 2.000 TL ise, satış kârlılığı yüzde olarak %10’dur. Ancak, 1.000.000 TL’lık satıştan elde edilen kâr 100.000 TL’sı ise oran yine aynı çıkar. Ancak salt tutar olarak sonuç çok farklıdır. Ayrıca işletmeler arası karşılaştırmada da aynı sakınca vardır. Örneğin; Bir işltemenin stokları 50.000 TL iken dikey yüzdesi %10 olabilir. Öteki işletmenin stokları 400.000 TL iken dikey yüzdesi yine %10 olabilir. Bu durumda ise, ikinci işletmenin önemi ve stok büyüklüğü dikey yüzde yönteminde görülemez, salt tutarlar yöntemiyle desteklendiğinde görülebilir.
Trend yüzdeleri ise, tutarların yıldan yıla ya da belli bir tarihten diğerine kadar ki değişiklikler üzerine dikkati çektiklerinden çok yararlıdır. Artışların yüzde olarak ifadesi, trend yüzdelerinden 100 çıkarılarak belirlenebilir. Azalışlarda 100’den trend yüzdesi çıkarılarak elde edilebilir. Bunun akside mümkündür. Dolayısıyla trend yüzdelerini hesaplamak ve buradan artış veya azalışların yüzdelerine geçmke daha kolaydır. Trend yönteminin eksik yanlarıda vardır. Şöyleki; temel dönemin seçiminde yapılan hata, hesaplanacak öteki trendleri etkiler, bu durumda yanıltıcı sonuçlara ulaştırır. Salt tutar olarak önemsiz bir değişme trend yüzdesinde çok önemli bir değişme olarak görülebilir. Örneğin;
Alıcılar: 50.000 150.000 300
Stoklar: 800.000 1.200.000 150 gibi bir tablo karşısında,
Bu örnekte alacaklar salt tutar olarak 100.000 TL, oran olarak %200 artmış görünmektedir. Stoklar ise, salt tutar olarak 400.000 TL. artmasına karşın oran olarak % 50 artmış görünmektedir. Muhasebe uygulamasında, değerleme yöntemlerinde, fiyatlar genel düzeyinde önemli değişmeler olmuşsa, hesaplanacak trendlerin anlamları önemli ölçüde azalır. Belirtilen eksiklikler nedeniyle, trend yöntemi de salt tutarlar yöntemiyle birlikte kullanılmalı, yalnız trendlere bakarak tahlil sonuçları hakkında kesin kararlar vermekten kaçınılmalıdır.
Rasyo yöntemi, öteki yöntemlerin kapsayamadığı ilişkileri ortaya çıkarır. Bu nedenle de, en çok kullanılan tahlil yöntemidir.Tek başına anlamı olmayan verileri, başka şeylerle ilişki kurma yoluyla anlamlı hale getirir. Ancak rasyo yönteminin de yüzde yönteminde olan sakıncası mevcuttur. Salt tutarlarla kullanılması daha sıhhatli sonuçlar verir.
Özet olarak denilebilir ki, her tahlil yönteminin kendine özgü, sakıncalı ve faydalı yönleri vardır. Bu yöntemlerden hangilerinin hangi ölçüde kullanılacağına, tahlilci içinde bulunduğu duruma göre karar verir ve uygulanır. Çünkü, tahlil yöntemlerinin hepsini kullanmak, ancak bunların küçük bir kısmından yararlanmak rasyonel bir davranış olmaz.
5. SONUÇ
Günümüzde bankalar, yatırımcılar, işletme yöneticileri ve hatta devlet işletmelerin mali tablolarına ilişkin olarak çeşitli amaçlar doğrultusunda doğru ve güvenilir bilgi edinmek istemektedir. Bankalar işletmelerin kredi riskini ölçmek, işletme yöneticileri bütçeleme, planlama ve geleceğe yönelik karar almalarına yardımcı olmak, yatırımcılar yatırım yapmayı düşündükleri firma ile ilgili doğru bilgi ve veriler elde etmek vb. amaçlar doğrultusunda işletmelerin mali tabloları ve mali tabloların tahlil sonuçları ile yakından ilgilenmektedirler.
Dolayısıyla işletmeler mali tablolarını tahlil yöntemleri ile tahlile başlamadan önce mali tablolarını tahlile hazır hale getirmelidirler. Daha sonra tahlil yöntemlerinin artı ve eksi yönleri de dikkate alınarak yeterli ölçüde tahlil yöntemi kullanılmak suretiyle tahlil yapılmalıdır.
6. YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- Akdoğan Nalan &Nejat Tenker; Tekdüzen Muhasebe Sisteminde Mali Tablolar ve Oran Analizi, İ.S.M.M.M.O. Yayınları 10, Eylül 1997
2- Durmuş, Ahmet Hayri & Mehmet Emin Arat; Mali Tablolar Tahlili İlkeler ve Uygulamalar, M.Ü.Nihad Sayar Eğitim Vakfı, İstanbul : 1997
3- Güvemli, Oktay; Uygulamalı Mali Tablolar Tahlili, Çağlayan Kitabevi, İstanbul
4- İnterbank Uluslararası Eğitim Müdürlüğü Yayınları, Finansal Tablo Analizi, Programlı Eğitim Modülü-I Yardımcı Kitap No:3
5- Yücesoy, Cevat.; Bilanço Tahlili, İstanbul : 1968