Aile Şirketlerinin Yapısı
Remzi SOYLU
SMMM
KURULUŞ ŞEKİLLERİ
Etrafımıza şöyle bir soru sorduğumuzda; “Hayatımın en önemli unsurları nelerdir?” Verilecek cevapların çoğunluğu ; “Ailemiz ve İşimiz ” olacaktır.
Gerçekten iş olmaz ise, bir aile kurma düşüncesi çok geri planda kalacaktır. Aynı şekilde, aile olmaz ise iş kurma geliştirme fikri ağır basmayacaktır.
Diğer ülkelerde olduğu gibi iş, ilk önce aile bireylerinin birisi tarafından kurulur, geliştirilir ve daha sonra şirketleşmeye geçilir. Kurulan bu şirketlere de aile şirketi demekteyiz. Tüm aile şirketleri kurulduğu ülkenin ekonomisinin lokomotifidir.
Aile şirketlerinin kuruluş şekilleri;
1- Aile büyüğünün (bu genelde babadır), çoğunluk hisseyi kendisinde tutarak, yasaların emrettiği sayıyı bulana kadar eş, çocuk ve kardeşlere hisse vermesi,
2- İki kardeşin bir araya gelerek çoğunluk hisseleri paylaşmaları ve yasa gereği sayıyı tutturmak için eş ve çocuklarına hisse vermeleri,
3- Aile bireylerinin çoğunluk hisselerini elinde tutarak, stratejik ortak (işi bilen) almaları, ve yine yasal ortak sayısını aile bireylerinden tamamlamaları,
Bu şekillerden herhangi birisiyle kurulan aile şirketlerinin, toplam şirketler içindeki payı ülkemizde % 95 lere kadar varırken, Avrupa ülkelerinde oran bizden daha az yani % 70-80 ler civarındadır.
Dünyada aile şirketlerine örnekler çoktur. Bunlardan çok uluslu olanlarına birkaç örnek vermek gerekirse, Ford, Levi’s, Michelin … gibi. Ülkemizde ise, Koç, Sabancı, Doğuş, Bayraktar, Doğan … gibi.
ÖMÜRLERİ VE AYAKTA KALANLAR
Tüm dünyada aile şirketleri, sayısal olarak bakıldığında çok büyük önem arz etmektedirler. Buna rağmen maalesef ömürleri çok kısa olmaktadır. Aile şirketlerinin çoğunluğu birinci kuşakta yok olmakta, üçüncü kuşak yaşayan aile şirketi sayısı çok az olmaktadır.
A.B.D. de yapılan bir araştırmaya göre, birinci kuşakta son bulan aile şirketi sayısı oranı
% 80, ikinci kuşağa ulaşanların oranı % 16 ve üçüncü kuşakta devam eden aile şirketi sayısının oranı ise ancak % 4 kalmaktadır.
Ülkemizde bununla ilgili bir araştırma yapılmadığından, bunun için bir oran vermek söz konusu değildir. Fakat ülkemizde de durumun yukarıdaki oranlardan farklı olacağını sanmıyorum.
Bu da göstermektedir ki, aile şirketlerinin ömürleri genelde kısa olmaktadır. Niye kısadır bunun araştırılması gerekmektedir.
1- Aile büyüğü tarafından kurulan şirketin işlerinin kendi üzerinde kalması ve aile fertlerinden yardım alamama nedeniyle şirketi elden çıkarma,
2- Piyasa şartlarına uyum gösterememe, sermaye yetersizliği ve yeni sermaye koyamama,
3- Yönetim kadrolarını eş dost ile doldurma yani adama iş prensibi ile çalışma, sonuç olarak kurumsallaşamama,
4- Düzenli bir kayıt sistemi kuramama ve bu nedenle maliyetleri kontrol edememe,
5- İş körlüğüne girme, yani yeni strateji belirleyememe ve yeni ürün çalışmaları yapamama,
6 -Aile içinde maddi rekabetin başlaması,
7- Aile fertlerinin çoğalması, işin getirisinin aile fertlerine yetmemesi,
8-Profesyonel kişiler ile aile fertleri arasındaki sürtüşme,
9- Aile fertlerinin işi ben bilirim tarzındaki yaklaşımları,
10- Yetenekli aile fertlerini işin başına getirmedeki sürtüşmeler,
Bunun yanında sayılabilecek daha bir çok unsur olabilir.
Bunun tam tersi başarılı olan aile şirketleri yok mudur, yani üçüncü kuşakta da varlığını sürdürebilen güçlü şirketler nasıl davranmış ki, ayakta kalabilmiş ve gelişmiştir.
1- Aile bireyleri ve diğer yöneticiler çok iyi bir diyalog içine girmişlerdir,
2- Çalışanlarına karşı davranışlarında ölçülü ve adildirler,
3- Ailenin adı ürün ile birleşmiş durumda olduğundan, ürünün kalitesine çok önem verirler,
4- Çok hızlı karar verme sistemleri vardır,
5- Aile bireylerini iş konusunda devamlı eğitirler, sorumluluk ve mülkiyet duygusu aşılarlar,
6- Sürekli olarak araştırırlar, değişime karşı açıktırlar,
7- İşin lideri zamanında liderliği bir başkasına devretmesini bilir,
KURUMSALLAŞMA ŞART MIDIR?
Kurumsallaşma deyince hemen aklımıza, şirket yönetiminin profesyonel kişilere devredilmesi gelmektedir. Hayır, şirket kurumsallaşırken aile bireyleri kendileri de bu kurumsallaşmaya ayak uydurabilirlerse şirkette profesyoneller gibi görev alabilirler. Bunun için şirketteki işlerin çok iyi tarif edilmesi, sorumluluk alanlarının belirlenmesi ve yetki devirlerinin ne şekilde olacağının belirlenmesi gerekmektedir. Aile bireyleri tarif edilen işlere uygunluk sağlıyorlarsa ve yetki devralıp, sorumlulukları üstlendiklerinde şirkette görev almalarında hiçbir mahzur olmamalıdır.
Hatta şunu da ekleyebiliriz. Sermayedar olan aile bireylerinin, daima işin içinde olmalarında yarar da vardır. Çünkü, mülkiyet duygusunun verdiği sahiplenme dürtüsü ile sermayedar çalışan, işe bir profesyonelden daha çok sahip çıkacaktır. Ayrıca profesyonellerin çok daha iyi olacağının bir kanıtı da yoktur.
Bu anlamda, kurumsallaşma, bir sistem kurmaktır. Sistem nelerden oluşur, sistemin parçaları nedir, roller ve görevler tariflenmişmidir, ve sistemin bütünü içinde tüm aile bireyleri ve çalışanlar arasında karşılıklı etkileşim kurulmuş mudur?
Avans | İcra | İzin | Rapor Takibi | Teşvikler | Puantaj | SGK e-İşlem | e-Beyan
Bundan sonra şirketin kurumsallaşması için neler yapılacaktır;
1- Şirketin amaçları doğrultusunda bir organizasyon yapısı tespit etmek,
2- İş ve görevlerin tam olarak tariflerini yapmak,
3-İşle ilgili yönetmelikleri yazılı hale getirmek, (ISO 9000, Satın Alma Yönetmeliği, İşyeri ve Personel İşe alma Yönetmeliği gibi.)
4- İş ve görev tanımlarına uygun olarak yetkileri dağıtmak ve sorumlulukları tespit etmek,
gerekir.
Aile de kurumsallaşma çalışmaları aşamasında;
1- İşin geleceğini belirlemek ve bu hedef için plan yapmak, buna iş anayasası denilmektedir,
2- Aile ile diğer yöneticiler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi,
3- İşin devamında sistemin ve işin gelişimini kontrol için bir aile meclisi oluşturulması,
gerekir.
Zaman da kurumsallaşmayı kendiliğinden oluşturabilir. İlk kuruluş yıllarında küçük çapta kurulan bir aile şirketinde belli başlı noktalarda sermayedar aile bireyleri olmaktadır. Zaman içinde iş büyüdükçe işin bir kısmı zaten profesyonellere terk edilmektedir.
30 Temmuz 2003
Aile şirketlerinde üç farklı grup vardır. Bu gruplar işin gereği, kuruluş amacı ve şirketin kurumsallaşma durumuna göre içi içe geçebilirler.
Bu gruplar, Hissedarlar, Aile Üyeleri ve Çalışanlardan oluşur.
Grupları inceleyecek olursak:
Hissedarlar; Aile üyesi olabilirler, şirkette çalışabilirler,
Aile Üyeleri; Hissedar olabilirler, şirkette çalışabilirler,
Çalışanlar; Aile üyesi olabilirler, hissedar olabilirler,
Görüldüğü gibi aile şirketlerinde bu üç grup her zaman iç içe olabilmektedirler. İktisatta olduğu gibi, Sermayedar, çalışan ve iş ayrı ayrı değildir.
Bu içi içe çalışma, gruplar arasında menfaat çatışmasına her an dönüşebilir.
Aile üyesidir, hissedardır ve çalışmıyordur fakat geçim kaynağı şirketten sağlayacağı gelirdir. Hissedardır, çalışmıyordur, geçim kaynağı şirketten sağlayacağı kâr payıdır.
Aile üyesidir, hissedar değildir ve şirkette çalışıyordur. Geçimi şirketten alacağı ücrettir.
Hissedar, genelde daha çok kâr payı ister, çalışan, genelde daha çok ücret ve işin gelişimini ister.
Burada bir çatışma söz konusu olabilir. Kâr dağıtımı yüksek tutulursa işin gelişimine sekte vurabilir, az tutulursa hissedar memnun olmaz ve hisselerini devretmeye çalışır. Bu iki çatışma iki kardeş arasında olduğu gibi baba ile oğul arasında da olabilir ve yıllarca sürebilir.
Çatışma aile üyeleri arasında da yaşanabilir. Çocuklar, gelinler, damatlar, yeğenler, kardeşler ve yakın arkadaşlar hangi bölümde çalışacaklar, ne kadar ücret alacaklar. Hangi grubun gözüyle bakılırsa o grup haklı olacaktır.
Çatışma her zaman ve her ortamda vardır. Bunun önüne geçebilmenin yolu kurumsallaşmaktan geçer. Ayrıca şirketin anayasası da hazırsa bu çatışmalar baştan önlenecektir. Çünkü, gruplar arasında gerekli olan iletişim sağlanmış olacak ve her grubun ortak menfaatleri göz önüne alınarak karar verilecektir.
AİLE ŞİRKETLERİNİN ZAMAN İÇİNDE GELİŞİMİ VE DEĞİŞİMİ
Aile şirketlerinin hepsi olmasa da, büyük bir çoğunluğu bir kişinin egemenliğinde kurulur. Bu bir Anonim Şirket veya Limited şirket olabilir. Bu kişi babadır. Anonim Şirket şekliyle kurulursa, hissenin % 99 u babanın elindedir. Arta kalan % 1 hisse ise eşi, çocukları ve sayı yetmiyorsa dördüncü beşinci hissedarlar, en yakın aile üyeleridir.
Bu şekilde kurulan bir aile şirketinde, egemenlik babadadır. Yasal olarak Anonim Şirket statüsünde de olsa tüm kararlar baba tarafından alınır ve uygulanır. Yasal olarak alınacak ve imzalanacak kararlar, yazılar arkadan takip eder. Yönetim Kurulları ve Genel Kurullar şeklen yapılır. Bu kurulların toplantılarında aile üyeleri genelde görüşlerini ifade edemezler.
Tek bir patronun olması, bazı noktalarda üstünlük de sağlayabilir.
Örneğin:
– Bankalar tek bir patronu muhatap almaktan hoşlanırlar.
– Müşteriler işlerini onunla görürler.
– Çalışanlar tüm isteklerini ona iletirler.
Bu üstünlüklerin yanında tek patronlu olmanın dezavantajları da şüphesiz vardır. Tek patronun herhangi bir zaman diliminde işten kopması durumunda, işler de duracaktır. Çünkü işler ona bağlanmış vaziyettedir. Bu da göstermektedir ki, tek patronlu şirketlerin her an riski vardır, bunun için ikinci üçüncü kişilerin yetiştirilmelerinde işin devamı açısından büyük yarar vardır. Baba işin devamı açısından ailenin diğer fertlerine işin devamını çok iyi anlatmalıdır. Aile bireylerinin bakış açılarının işin devamından yana olmasını sağlamalıdır.
Tek patronlu şirketin ikinci aşaması, kardeşler ortaklığıdır. Bu aşamada da kurumsallaşmanın gereği ön plana çıkmaktadır. İki veya daha çok kardeş çoğunluk hisselerini elinde bulundururlar. Her ikisi de işte fiilen çalışıyor olabilirler. Bu durumda gelirin paylaşımında çok büyük sorunlar yaşanmayacaktır. Kardeşlerden bir çalışıyor diğeri veya diğerleri işte çalışmıyorlarsa bu durumda gelirin paylaşımında sorunlar ile karşılaşılabilir. Bu tip sorunlar ortaya çıktıkça, kardeşler arasında ve diğer aile bireyleri arasında çatışmalar kaçınılmaz olmaktadır. Çatışma ortamı ise şirketi çöküşe sürükleyebilir. Onun için kurumsallaşmanın gereği olarak böyle durumlarla karşılaşmadan önce, önlemler alınmalı, bu tip sorunlarla karşılaşıldığında önceden nasıl hareket edileceği bilinmelidir. Bu da işin anayasasının yazılmış olmasına bağlıdır.
Kardeşler arasında oluşan ortaklıklarda, kardeşler arasında çok az olan sorunlar, gelecek yıllarda büyüyen çocukları nedeniyle çoğalmaya başlar. Her kardeş kendi çocuğunun iyi olduğunu, yükselmesi gerektiğini düşünür. Bu da önceleri çok iyi geçinen kardeşler arasında hizipleşmeleri ve çatışmaları başlatır. Böyle bir olasılığın da göz ardı edilmemesi gerekir.
Aile şirketlerinin son aşaması kardeş çocuklarının ortaklığı ile oluşan aile şirketidir. . Bu aşamada, sermaye yapısı değişik kardeş çocuklarının değişik oranlardaki sermayeleri nedeniyle karmaşık hale gelmiştir.
İki kardeşin çocuklarından oluşan bir sermaye yapısı ile, daha çok kardeşten oluşan ve hele dışarıdan gelen damatlar dolayısiyle karmaşık yapıyı bir düşünün.
Böyle bir yapı ancak üçüncü kuşak aile bireylerine kadar ulaşabilen aile şirketlerine mahsustur. Bu kuşağa kadar gelebilen şirket sayısı daha evvel de belirttiğim gibi % 4 ler seviyesindedir. Bu aşamaya gelmenin en önemli unsuru kurumsallaşmadır. Daha ilk aşamalarda kurumsallaşma için gerekli olan çalışmaları yapan aile şirketleri bu aşamaya gelebilmiştir.
Bu aşamada, Yönetim Kurullarının ve Genel Kurulların önemi ön plana çıkmağa başlar. Her hissedar kardeş payları kadar söz sahibi olmuşlardır. Bu toplantılarda görüşlerini dile getirebilirler.
Bu aşamaya kadar gelebilmiş aile şirketlerinin kurumsallaşma çalışmalarında oluşturdukları anayasa gereğince daha sonraki aşamalara da geçebilirler. Çünkü şirket aile şirketi vasfını aşmış ve artık topluma mal olmuş durumdadır. Bu aşamadan sonra hissedar sayısı çoğalmıştır ve büyük bir olasılıkla halka açılma çalışmalarına başlanmıştır.
12 Ağustos 2003
BİLANÇO VE GELİR TABLOLARININ ÖZET GÖRÜNTÜLERİ
Bilanço ve Gelir Tablolarının anlaşılabilmesi için bu tabloları basite indirgeyeceğim.
Bildiğiniz gibi Bilanço Aktif (Varlıklar) ve Pasif (Kaynaklar) diye ikiye bölünmüştür. Sol taraf Varlıkları sağ taraf ise Kaynakları gösterir.
Varlıklar da Dönen ve Duran Varlıklar olmak üzere ikiye ayrılır.
Dönen Varlıklar;
A- Hazır Değerler
Kasa ve bankadaki nakitlerden oluşur. Kısa vadede yerine getirilecek ödemeler için en ideal miktarı bulmak gerekir. Hazır Değerlerin Kısa Vadeli Borçlara olan oranı likiditeyi gösterir.
B- Menkul Kıymetler
C- Ticari Alacaklar
D- Diğer Alacaklar
E- Stoklar
Üretimde kullanılan İlk Madde ve Malzemeler, Yarı Mamuller, Mamul hale gelmiş üretimler ile Ticari Malların tümü stokları oluşturur.
F- Gelecek Aylara ait gider ve Gelir tahakkukları
G- Diğer Dönen Değerler
A ‘dan G ‘ye kadar olan değerlerin toplamı Dönen Değerleri verir. Dönen Değerlerin Kısa Vadeli Borçlara olan oranı ise Cari Oranın ne olduğunu gösterir. Bu oranın 1 (Bir) çıkması idealdir. Birden çok yukarılarda çıkması elde nakit, stok fazlası veya şişkin alacakların olduğunu, birden daha aşağılarda çıkması ise, kısa vadeli borçların ödenmesinde zorlanmaların olacağının bir ifadesidir.
Duran Varlıklar;
D- Maddi Duran Varlıklar (Sabit Kıymetler, Demirbaşlar)
Diğer Hesap grupları genelde kullanılmadığından alınmamıştır.
Kaynaklar ise, Kısa Vadeli Yabancı Kaynak ve Uzun Vadeli Yabancı Kaynak ve Özkaynaklar olarak üçe ayrılır.
Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar;
A- Mali Borçlar
B- Ticari Borçlar
C- Diğer Borçlar
D- Alınan Avanslar
E- Ödenecek Vergi ve Yükümlülükler
F- Borç ve Gider Karşılıkları
G- Gelecek Aylara ait Gelirler ve Gider Karşılıkları
H- Diğer Kısa Vadeli Kaynaklar
Uzun Vadeli Kaynaklar;
Bölünmesi Kısa Vadeli Kaynaklara uygundur.
Özkaynaklar;
A- Ödenmiş Sermaye
B- Sermaye Yedekleri
C- Kar Yedekleri
D- Geçmiş Yıl Karları
E- Geçmiş Yıl Zararları
F- Dönem Karı veya Zararı
Gelir Tablosunun bölümler ise;
A- Brüt Satışlar
B- Satış İndirimleri
C- Net Satışlar
D- Satışların Maliyeti
Brüt satış Karı
F- Faaliyet Giderleri
Faaliyet Karı
F- Diğer Faaliyet Gelirleri
G- Diğer Faaliyet Giderleri
H- Finansman Gideri
Olağan Kar veya Zarar
I- Olağandışı Gelir ve Karlar
J- Olağandışı Gider ve zararlar
Dönem Karı veya Zararı
K- Vergi ve Yükümlülük Karşılığı
Dönem Net Kar veya Zararı
BİLANÇONUN YORUMLANMASI
Özet haline getirilmiş bilançonuzda;
1- Dönen Değerler / Kısa Vadeli borçlar oranı 1 (bir) den büyük olmalıdır. Birden küçük oranlarda borçlanma yüksek, birden çok büyük oranlarda borçlanma düşük ve elde atıl değer tutuluyor demektir.
2- Dönen değerler içinde Hazır değerlerin oranı çok iyi oluşturulmalıdır. Hazır değerlerin çok yüksek olması fazla likit olmayı ve bazı maliyetlere katlanmayı gerektirir. Hazır değerlerin çok düşük olması ise kısa vadeli ödemelerde güçlükler yaratabilir anlamına gelmektedir.
3- Kısa ve Uzun Vadeli Borçlar arasında da şirketin durumuna göre bir oran tutturulmalıdır. Özkaynaklar yeterli değilse zorunlu yatırımların uzun vadeli borçlar ile karşılanması yoluna gidilmelidir.
4- Kısa vadeli krediler ile yatırıma kalkışmayınız. Bu yol seçildiğinde bir yıldan uzun bir süre alan yatırımlarda, yatırım uzun sürede gelire döneceğinden, eldeki tüm fonların yatırıma kanalize edilmesini gerektirir Şirket faaliyetlerini sürdürebilmek için gerekli fonları bulamaz hale gelir.
5- Kısa vadeli borçlar içinde yer alan satıcılara olan borçlar bir maliyete katlanılmaksızın yükseltilebiliyorsa, alımlar dolayısiyle ödeme vadeleri uzayacak ve şirkete avantaj sağlayacaktır.
6- Alacakların oranının yüksek olması, alacak tahsil süresinin uzunluğunu gösterir. Bu da şirkete bir maliyet yükler.
7- Mamul stoklarının satışlara, hammadde stoklarının Hammadde kullanımlarına olan oranları yüksek ise stok tutma süreleri uzun demektir. Şirkete bir maliyet yükler. Bu oranın şirketin sektörel durumuna ve mevsimsel dalgalanmalara göre ideal ne olduğunun daha önceden bilinmesi gerekmektedir.
GELİR TABLOSUNUN YORUMLANMASI
1- Satış indirimlerinin Brüt satışa olan oranı, ıskonto ve iadelerin miktarını gösteriri. Yüksek bir oran çıktığında araştırılması gerekir.
2- Satışların Net Satışa olan oranı, brüt karlılığı belirler.
3- Brüt karlılığı olan bir şirketin şişkin bir faaliyet gideri varsa faaliyet karlığı çok aşağılara düşer. Bu durumda satılan malların maliyetlerindeki unsurlar ile, pazarlama, satış ve genel yönetim giderlerinin incelenmesi gerekir.
4- Finansman giderleri içindeki kısa vadeli borçlanma giderleri ele alındığında, faaliyet karı olan bir şirket zarara dönüyorsa tehlike çanları çalıyor demektir. Bu şirket kullandığı kısa vadeli krediler nedeniyle yüklendiği finansman giderini karşılayamıyor durumuna gelmiştir.
5- Finansman giderleri içinde kısa vadeli borçlanma giderleri, faaliyet karından düşüldüğünde kalan bedel ile uzun vadeli borçlanma giderleri de karşılanabiliyorsa, bu durumda şirket yatırımlarını faaliyetlerinden elde ettiği karlar ile finanse ediyor demektir.
6- Finansman giderlerinden sonra, ödenecek vergi ve fonlar çıkarıldıktan sonra kalan bir kar mevcut ise, bu da kısa ve uzun vadeli yabancı kaynakların elde olunan kar ile ödeneceğinin bir işarettir.
7-Olağandışı gelir ve giderlerinizi ileriye dönük hesaplamalarınıza dahil etmeyiniz. Adlarından da belli olduğu gibi bu gelir ve giderler devamlılık göstermezler.
UNUTULMAMASI GEREKENLER
1- İlk kuruluş yıllarında işin anayasasını (İşyeri Yönetmeliği) yazılı hale getirin.
2- Bu anayasada görevleri tarif edin, bu görevlerin yetki ve sorumlulukları nedir? Tarif edin.
3- İşin devamında Aile fertlerinden oluşan bir grup kurun. Bu grupta kimler yer alacak önceden belirleyin.
4- Bu grubun bir araya ne sıklıkla geleceğini belirleyin. Yılda iki kez toplantı başlangıçta yeterlidir. İleriki yıllarda toplantıların sıklığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
5- Bu grubun görevi icra değildir. İcra görevini görecek Yönetim Kurulu vardır.
6- Şirketin hisselerinin devri ile ilgili olarak, esas mukaveleye konacak olan oranın hesabını iyi yapın.
7- Yönetimin seviyesinde çalışanların tümü aile bireylerinden oluşmamalıdır. En az birisinin bir profesyonel olmasında yarar vardır.
8- İşler çıkılmaz hale gelmeden, yönetim değişiklikleri nasıl olacaktır mutlaka belirleyin.
9- Muhasebeye ve finansa çok önem verin. Belirli bir büyüklüğe ulaşıldığında muhasebenizi kendi bünyenize alın. Para hareketlerini çok sıkı denetleyin. Aile ferlerinin ellerini kasadan çektirin.
10- Bütçe yapma alışkanlığı edinin. Yaptığınız bütçeyi yıl içinde fiili durum ile karşılaştırın. Sapma nedenlerini ilgili yöneticilerden sorun.
11- Maliyetlerinizi çok sıkı kontrol edin. Çok iyi bir maliyet çalışması yapın ve tasarrufa önem verin.
12- Yatırım yaparken çok ani karar vermeyin. Ülkede 2-3 ay sonrasını bile görmek pek mümkün olmamaktadır.
13- Kısa vadeli banka kredileriyle yatırıma başlamayın veya başlamış yatırımlarınızı kısa vadeli kredinizle finans etmeyin.
14- Bilanço ve Gelir tablosu ne ifade ediyor bunu öğrenmeye çalışın. Çıkarılan Bilanço ve Gelir Tablosu yalnızca Maliye için değildir. Sizin kullanımız için hazırlandığını unutmayın.
15- Organizasyonu kurarken profesyonellerden yardım alın. Ekleme pozisyonlar yaratmayın.
16- Küçük bir aile şirketinde Genel Müdür Pozisyonunda bir aile ferdi ile birlikte ona bağlı olarak Muhasebe, Teknik ve Üretim Bölümleri, Orta bir aile şirketinde Muhasebe, Personel, Teknik, Üretim ve Satış Bölümleri ve daha büyük bir aile şirketinde Genel Müdüre bağlı Teknik/Üretim , Pazarlama ve İdari İşler Genel Müdür Yardımcısı ve bunlara bağlı olarak birim müdürlükleri oluşturulmalıdır.
17- Alış, satış ve personel ile ilgili yönetmeliklerinizi yazılı hale getirin. Daha sonra bir ISO 9000 belgesi almağa bakın.
18- Kredi kullanıyorsanız, kullandığınız kredilerin yıllık maliyetlerini çok iyi hesaplayın.
Enflasyonist ortamda reel faizlerin oranı çok yüksek olmaktadır.
19- Kullandığınız krediler ile ilgili olarak vereceğiniz teminatlarda çok dikkatli olun. Alacağınız kredi işiniz ile ilgili olduğundan, yalnızca işinizin mevcutlarından teminat verin.
20- Vereceğiniz teminatlar işiniz dışına taşıyor, şahsi kefalet ve şahsi mal varlığına yöneliyorsa çok dikkat edin. Bu durumda kredi veren sizi çok riskli addediyordur. Bu aşamada hesaplarınızı tekrar tekrar gözden geçirin.
21- Çalışanlar için çok iyi bir ücret sistemi geliştirin. Bu ücret sistemi verimli çalışana hak ettiği ücreti almasını sağlasın. Verimsiz çalışan personeli ikaz edin, ikazlar netice vermiyorsa onunla çalışmayın.
22- İşyerinde çalışanların gelişimini sağlayacak eğitimler verin. Bu eğitimlerin devamlı olmasını sağlayın.
23- Son olarak kendinizi de eğitin. Öğrenmenin yaşı yoktur derler. Araştırın, okuyun, toplantılara, seminerlere katılın. Yeniliklere açık olun, bazı konular hariç tutucu olmayın. Bilmediğiniz bir konuyu sormaktan çekinmeyin.
Aile şirketinizin sizden sonra da devam etmesini arzu ediyorsanız, erken yol almağa bakınız.