Danıştay 4. Daire Kararı 2002/1668
T.C
D A N I Ş T A Y
Dördüncü Daire
Esas No : 2002/1668
Karar No : 2003/563
Özeti : Alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmasının zorunlu olmadığı ve tahakkuk eden ancak yükümlü tarafından tahsil edilmeden vergi dairesine ödenen katma değer vergisinin şüpheli hale gelen alacaklar için karşılık ayırırken soyutlanamayacağı hk.
Temyiz Eden : Dış Ticaret Vergi Dairesi Başkanlığı
Karşı Taraf :…………………..Temizlik ve Kişisel Bakım Ürünleri San. Ve Tic.A.Ş.
Vekili :Av…………….. – Av……………………
İstemin Özeti : Davacı şirketin 1996 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, şüpheli hale geldiği herhangi bir belge ile kanıtlanamayan bir kısım alacaklar için ve 1995 yılı şüpheli hale gelen alacaklara ait ihtilaflı dönem için yersiz karşılık ayrıldığının, şüpheli alacak olarak karşılık ayrılan tutarlara dahil edilen katma değer vergisinin yersiz olarak karşılık hesaplarına aktarıldığının ve asıl alacak tutarından fazla tutarlarda karşılık ayrıldığının tespit edildiği ileri sürülerek bulunan matrah farkı üzerinden inceleme raporuna göre re’sen kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi ve geçici vergi salınıp fon payı hesaplanmış, ağır kusur cezası kesilmiş, bir kısım giderleri için muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı fatura kullanıldığının tespit edildiği ileri sürülerek özel usulsüzlük cezası kesilmiştir. İstanbul 3.Vergi Mahkemesinin 23.11.2001 günlü ve E:2001/168, K:2001/1424 sayılı kararıyla; şüpheli hale geldiği herhangi bir belge ile kanıtlanamayan bir kısım alacaklar ile asıl alacak tutarından fazla tutarlarda karşılık ayrılan tutarlar için bulunan matrah farkına isabet eden kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi ve fon payında hukuka aykırılık görülmediği ,213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323. maddesinde, alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmasının zorunlu kılındığı yolunda bir hükmün yer almaması ve alacağın takip eden dönemde de anılan maddede öngörülen koşulları halen taşıyıp taşımadığı hususu önem arz ettiğinden sadece dönemin değişmesinin alacağın şüpheli olma niteliğini kaybettiğinin ve bu şekilde tasarruf değerini muhafaza eden alacak için karşılık ayırma imkanını ortadan kalktığı kabul edilemeyeceğinden 1995 yılında şüpheli hale gelen alacaklar için ihtilaflı dönemde karşılık ayrılması nedeniyle bulunan matrah farkının yasal olmadığı, anılan 323. maddede tahsil edilmeyen ve şüpheli hale gelen alacaklar için genel olarak düzenlenen karşılık ayırma ilkesinin katma değer vergisini kapsamadığı, yönünde bir hüküm bulunmadığı, mal ve hizmet satışları dolayısıyla tahsili şüpheli hale gelen alacaklar için söz konusu olan karşılık ayırma esasının tahakkuk eden ancak yükümlü tarafından tahsil edilmeden vergi dairesine ödenen katma değer vergisi bakımından uygulanmasının Vergi Usul Kanunundaki düzenleme şekline ve vergilemede adalete aykırı düşeceğinden ve katma değer vergisi esasında indirim müessesesiyle de bağdaşmayacağından karşılık ayrılan tutarlardan katma değer vergisine ilişkin alacakların soyutlanması suretiyle bulunan matrah farkında isabet görülmediği, matrah farkının defter ve belgeler üzerinden tespit edilmesi nedeniyle kusur cezası uygulanması, re’sen ve ikmalen tarh edilen vergiler üzerinden geçici vergi salınması mümkün bulunmadığı gibi vergi ziyaına yol açıldığından söz edilerek ceza da kesilemeyeceğinden geçici verginin ve davacı şirket tarafından fatura alınmadığı ve verilmediği yolunda somut bir tespit bulunmadığından 231 sayılı Vergi Usul Kanununun 353/1.madde uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen reddine karar vermiştir. Vergi Dairesi Müdürlüğü ,düzenlenen inceleme raporuna dayanarak yapılan tarhiyatın aynen onanması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Savunmanın Özeti : Yasal dayanaktan yoksun bulunan temyiz isteminin reddi gerekeceği savunulmuştur.
Tetkik Hakimi Fikret Erkan’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, temyize konu Mahkeme kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ahmet Alaybeyoğlu’nun Düşüncesi : 1995 yılıyla ilgili işlemleri incelenen davacı adına düzenlenen rapora göre yapılan tarhiyata yönelik davayı kısmen reddeden Vergi Mahkemesi Kararı Vergi Dairesi Müdürlüğünce temyiz edilmektedir.
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, mahkeme kararının kurumlar vergisi ve fon tarhiyatına ilişkin gerekçesi karşısında yerinde ve kararın bu yönden bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi kanununun mükerrer 40. maddesinin göndermede bulunduğu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun Geçici Vergiyi düzenleyen mükerrer 120. maddesinde 3946 sayılı kanunun 24. maddesiyle eklenen dördüncü fıkrada ;”Yapılan incelemeler sonucunda , geçmiş dönemlere ait geçici verginin eksik beyan edildiğinin tespiti halinde eksik beyan edilen bu kısım için re’sen veya ikmalen geçici vergi tarh edilir. Ancak yıllık beyanname verme süresi geçtikten sonra geçici verginin aslı aranmaz, bu vergiye gecikme faizi ve cezası uygulanır” denilmektedir. Kanunun hükmüne göre geçici verginin beyan süresinden sonra tarh edilmesi halinde vergi aslı aranmayacak ceza tatbiki gerekecektir.
Bu nedenle Vergi Dairesi müdürlüğü temyiz istemin geçici vergi cezası yönünden kabulü ile mahkeme kararının geçici vergi cezasına ilişkin hükmü yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince Gereği Görüşüldü:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bozulmasını sağlayacak durumda görülmemiştir.
Bu nedenle, temyiz isteminin cezalı kurumlar vergisi, gelir (stopaj) vergisi ve fon payı ile geçici vergi ve özel usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının reddine oy birliği ile geçici vergi üzerinden kesilen cezaya ilişkin kısmının ise reddine oy çokluğu ile, 27.2.2003 gününde karar verildi.
AZLIK OYU
Gelir Vergisi Kanununun “Geçici Vergi “başlıklı mükerrer 120.maddesine, 1.1.1.994 gününde yürürlüğe giren 3946 sayılı kanunun 24. maddesiyle eklenen fıkrada “Kurumlarda dahil olmak üzere ….yapılan inceleme sonucu, geçmiş dönemlere ait geçici verginin eksik beyan edildiğinin tespiti halinde, eksik beyan edilen bu kısım için re’sen veya ikmalen geçici vergi tarh edilir. Ancak yıllık vergi beyanname verme süresi geçtikten sonra geçici verginin aslı aranmaz, bu vergiye gecikme faizi ve ceza uygulanır”denildiğinden cezanın terkininde yasaya uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, vergi dairesi temyiz isteminin geçici vergi üzerinden kesilen ceza yönünden kabulü ile kararının bozulması gerekeceği oyuyla karara karşıyım.