Danıştay Vergi Dava Daireleri Kararı E. 2002/465
T.C
D A N I Ş T A Y
Vergi Dava Daireleri
Genel Kurulu
Esas No : 2002/465
Karar No : 2002/540
Özeti : Devre tatil sözleşmesi ile yapılan işin ticari kazanç olduğu ve ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerektiği hk.
Temyiz Eden :…Vergi Dairesi Müdürlüğü
Karşı Taraf :…Turizm ve İnşaat Yatırımları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
Vekili : Av…
İstemin Özeti : Davacının 1995 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu bulunan matrah farkı üzerinden resen ağır kusur cezalı kurumlar vergisi salınmıştır.
İstanbul 5.Vergi Mahkemesi 9.6.1999 günlü ve E:1999/96 ,K:1999/692sayılı kararıyla ; davacının devre tatil sözleşmesi ile yaptığı satıştan elde edilen hasılatın tamamının gelir olarak kaydedilmediği ve bu hasılata ilişkin olarak alınan alacak senetlerinin dövizli olanlarının değerlendirilmesinden kaynaklanan kur farklarının gelir yazılmadığı ileri sürülmüş ise de düzenlenen devre tatil sözleşmesinin taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler getirdiği bu sözleşmenin kira ,hizmet ve vekalet edimleri şeklinde üçlü bir akitler manzumesi olduğu sözleşmede satış sözcüğü sıkça kullanılmakla birlikte bu aktin bir tür kira sözleşmesi olduğu ve yapılan işin kiralama niteliğinde olduğu dolayısıyla alınan kira bedellerinin ait olduğu yıllara gelir yazılmasında ve bu kiralara ilişkin dövizli alacak senetlerinin değerlenmesi sonucu oluşan kur farkının “gelecek yıllar geliri” olarak muhasebeleştirilmesinde kanuna aykırılık bulunmadığı devre tatiller nedeniyle alınan yıllık aidatlarının kayıtlara intikal ettirilmediği ileri sürülmüş ise de yapılan aramada üç ayrı firmanın kayıtlarının ele geçirildiği davacı kurum vekilince alınan aidatların üç firmaya ait olduğu ileri sürüldüğü bu hususta mahkemelerince yapılacak bir incelemenin veya bir bilirkişi incelemesinin idarenin yerine geçerek işlem tesisi anlamına geleceği ,dolayısıyla davacı iddialarının kabulü gerektiği ,ortaklar cari hesabından ortağa borç para verilerek faiz alınmaması nedeniyle örtülü kazanç dağıtıldığı iddiasının da,şirketin cirosunun çok yüksek olması ve ortaklar cari hesabının sürekli hareket halinde olması nedeniyle yerinde görülmemesi sebebiyle tarhiyatı kaldırılmıştır.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi 6.3.2000 günlü ve E:1999/4979,k:2000/832 sayılı kararıyla ;örtülü kazanç ve geliri kaydedilmeyen aidatlar nedeniyle yapılan tarhiyatlara yönelik olarak ileri sürülen temiyiz iddialarını mahkeme kararını kusurlandıracak ve kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görmeyerek reddetmiştir.Devre tatil hakkı satış gelirleri ve kur farkları nedeniyle yapılan tarhiyata yönelik temyiz istemini ise;100 yıllık uluslar arası devre tatil satış sözleşmesinin içerisinde çeşitli akit tiplerini barındırmakla birlikte hukukumuzda yer almayan atipik bir sözleşme olduğu ancak içerdiği şartlar dikkate alındığında bu sözleşmeyi bir gayri menkulün belirli bir süre kullandırılmasına mahsus”kira akti” olarak nitelemenin mümkün olmadığı davacı kurumun esas faaliyetinin devre tatil pazarlaması işi olduğu ve bu işin esas ticari faaliyet olarak yürütüldüğü de dikkate alındığında anılan işi “devre tatil hakkı satışı”^olarak nitelendirmek yerinde olacağından ticari kazançta esas olan tahakkuk esası da dikkate alındığında sözleşmenin yapıldığı tarihte satış gelirinin tahakkuk ettiği sonucuna varıldığı,bu nedenle sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle tahakkuk etmiş bulunan devre tatil hakkı satış gelirinin kira geliri addedilerek toplam gelirin yüzde birinin ilgili yıla gelir olarak yazılması kalanın ise gelecek yıllara ait gelirler olarak avans hesabında izlenmesinin yerinde olmadığı yine bu bağlamda dere tatil hakkı satış bedelleri için döviz cinsinden alınan alacak senetlerinin de yıl içinde tahsili veya yıl sonu değerlenmesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının da doğdukları yılın geliri olarak kabulünün zorunlu olduğu yapılan tarhiyatın bu kısmının kaldırılmasına yönelik mahkeme kararında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle mahkeme kararının devre tatil satış gelirleri ve buna ilişkin hüküm fıkrasını bozmuştur.
Bozma kararına uymayan İstanbul 5.Vergi Mahkemesi 10.6.2002 günlü ve E:2000/775,K:2002/1282 sayılı kararıyla;vergi incelemesi ile davacı hakkında beş ana başlıkta toplanan matrah farkı nedeniyle yapılan cezalı kurumlar vergisi ,gelir vergisi (stopaj) ve fon payına ilişkin tarhiyatlara karşı açılan davalarda mahkemelerce verilen kararları temyizen inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesi bozma kararında;devre –tatil hakkı satışında hasılatın tamamının vergilendirilmesine ,ayrıca kur farkından kaynaklanan matrahın vergilemeye esas alınmasına karar verdiği ,aynı inceleme sonucu salınan cezalı katma değer vergisine karşı açılan davalarda verdikleri kararların temyiz incelemesinin Danıştay On birinci Dairesince yapıldığı ,karar düzeltme isteminin ise Dokuzuncu Dairece incelendiği bu damga vergisi uyuşmazlıklarında düzenlenmiş olan devre-tatil sözleşmesinin gayrimenkul kiralama sözleşmesi olarak kabulü gerektiği yönündeki kararına yönelik temyiz başvurularının Danıştay Yedinci Dairesince reddedildiği ,devre-tatil olayının Türk medeni hukukunda yer almadığı bu hizmet ifasının yıllara bölünmüş kiralama faaliyeti olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle ilk kararında ısrar etmiştir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen BİŞKİN’in Düşüncesi : Davacı şirket,… ticari işletmesiyle yaptığı devre-tatil pazarlama sözleşmesi ile bir kısmı bir kısmı bu işletmeye ,bir kısmı kendisine ait bağımsız bölümlerin devre tatil şeklinde pazarlama işini yapmaktadır. Yapılan iş ticari faaliyet ,elde edilen kazanç ticari kazanç olduğundan ısrar kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Buket ORAL’ ın Düşüncesi : Daire karında yazılı gerekçe uyarınca temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
Davacı şirketin 19995 yılı işlemlerinin incelenmesi üzere adına salınan ağır kusur cezalı kurumlar vergisini kaldıran vergi mahkemesi ısrar kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Anonim Şirket 31.11.1994 tarihinde… ticari işletmesiyle imzaladığı devre tatil pazarlama sözleşmesi gereğince,adı geçen işletmenin devre mülk olarak inşa ettirip satışını yapamadığı bağımsız bölümlerle kendisine ait bağımsız bölümlerin devre tatil şeklinde pazarlama işini yürütmektedir. Davacı söz konusu bağımsız bölümleri “100 yıllık uluslar arası devre tatil satış sözleşmesi “ile mülkiyetini devretmeksizin bir hafta yada uzun süreli kullanılmak üzere dönem sahiplerine tahsis etmekte talep halinde uluslar arası devre tatil hakkından yararlandırmakta böylece dönem hakkı sahibi yıllık kulanım bedelini ödemek koşuluyla ,belli bir dönem için tatil hakkı elde etmekte ,başkasına kullandırabilmekte ,kiraya verebilmekte ve aynı koşullarla mirasçılarına da bu hakkı devretmektedir.
Davacı 100 yıllık devre tatil sözleşmesi bedelini peşin yada 12,24,36 ay vadeli olarak tahsil etmesine karşın ;muhasebeleştirirken sözleşme bedelinin tamamını başlangıçta “gelecek yıllara ait gelirler”hesabında izlettirmekte dönem sonunda ise sözleşme bedelinin 1/100’ü fatura düzenleyerek gelir kaydetmekte ,kalan 99/100’ünü ise avanslar hesabında izleyerek pasifleştirmektedir.
Sözleşmede;alınan bedel müşteriye 100 yıl tatil yapma hakkı vermeyip devre tatil sistemine katılma olanağı sağlamaktadır .Tatil yapma süresi yıllık aidatların ödenmesi koşulu ile müşteri tarafından belirlenmekte ve yıllık aidat ödenmediği sürece müşteriye ilgili yıla ait devre tatil hakkı kullandırılmaktadır. Sözleşme ayrıca devre tatil hakkının mirasçılarla aynı şartlarla sözleşme yapılmasına bağlı olarak sisteme katılma olanağının intikalini de kabul etmektedir.
Davacı kurumun ticari faaliyetinin devre tatil organizasyon ve pazarlaması olduğu dikkate alındığında bu faaliyetin konusunu oluşturan sözleşmeleri içerdiği koşullar itibarıyla “kira akdi”,yüz yıllık süreyi de kira süresi olarak nitelendirmek mümkün değildir. Yukarıda ana hatlarıyla belirtilen sözleşme koşulları incelendiğinde yapılan işin”devre tatil hakkı satışı”olduğu sonucuna varılmıştır. Bu satış suretiyle elde edilen gelirinde şirket hesaplarına girdiği dönemin ticari kazancı olarak vergilendirilmese gerekirken toplam gelirin yüzde birinin elde edildiği yılda gelir yazılarak kalanın yüz yıllık sözleşme süresine bölünüp avans hesabında izlenmesi yerinde değildir. Satış bedelleri için döviz cinsinden alınan alacak senetlerinin değerlenmesi sonucu ortaya çıkan kur farklarının da doğdukları yılın geliri olarak beyanı zorunludur.
Bu itibarla devre tatil hakkı satış gelirleri ve kur farkları nedeniyle yapılan tarhiyatın kaldırılması yolundaki vergi mahkemesi kararı hukuka uygun bulunmamıştır.
Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulüne,İstanbul 5.Vergi Mahkemesinin 10.6.2002 günlü ve E:2002/775,K:2002/1282 sayılı kararının bozulmasına,yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına 27.12.2002 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle karara katılmıyoruz.