Çalınan makine ve teçhizat gider
T.C.
MALİYE BAKANLIĞI
İstanbul Defterdarlığı
Usul Gelir Müdürlüğü
SAYI : B.07.4.DEF.0.34.18./VUK
Tarih: 10.07.2001-5026
KONU : Çalınan makine ve teçhizatın gider kaydedilip kaydedilmeyeceği hk.
………………………………………….
………………………………………….
İLGİ : Tarihsiz dilekçeniz.
Dilekçenizde; tekstil fason faaliyetiyle iştigal ettiğinizi, ancak işletmenizde meydana gelen hırsızlıktan dolayı faaliyetinizi ………………….. tarihi itibariyle sona erdirdiğinizi belirterek işletmenizde kayıtlı olup da çalınan makine ve teçhizatı gider olarak kayıt edip edemeyeceğiniz ile sürekli devreden (indirilemeyen) katma değer vergisini giderleştirip giderleştiremeyeceğiniz sorulmaktadır.
Bilindiği üzere; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Ticari kazancın tespiti” başlıklı 37.maddesinde;
“Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır…” hükmü yer almıştır.
Aynı kanunun 38.maddesinde de; “Bilanço esasına göre ticari kazanç teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip ve sahiplerce;
1-İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir.
2-İşletmeden çekilen değerler ise bu farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41.maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmü yer almış olup, “İşletme Hesabı Esasında Ticari Kazancın Tespiti” başlıklı 39.madde ise; “İşletme hesabı esasına göre ticari kazanç; bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler arasındaki müspet farktır.
(Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; gider ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder.)
Emtia alım ve satımı ile uğraşanlarda ticari kazancın bulunması için hesap dönemi sonundaki emtia mevcudunun değeri hasılata, dönem başındaki emtia mevcudunun değeri ise giderlere ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında Vergi Usul kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41.maddeleri hükümlerine uyulur.” hükmü yer almaktadır.
Yine aynı kanunun 40.maddesinde ise; safi kazancın tespiti için nelerin gider yazılacağı açıklanmıştır.
Bu hükümlere göre; işletmenin aktifinde kayıtlı olan makine ve teçhizatların çalınması nedeniyle gider yazılması gerekeceği ile ilgili bir hüküm Gelir Vergisi Kanununun 40.maddesinde yer almadığı için sözkonusu çalınmış makine ve teçhizatları ticari kazancın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması olanaklı değildir.
Öte yandan; vergi kanunlarında, kaybolan mal bedellerinin zarar olarak yazılacağına dair herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Buna karşılık Vergi Usul Kanununun 278’nci maddesinde, kıymeti düşen malların maliyet bedeli yerine emsal bedeli ile değerlendirileceği aynı kanunun 317’nci maddesinde de tabii afet yüzünden kayba uğrayan amortismana tabi kıymetlerin, fevkalade ekonomik ve teknik amortisman uygulanması suretiyle yok edileceği, açıklanmış bulunmaktadır.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere, vergi hukukumuz açısından sermaye ve sermayenin herhangi bir unsurunda meydana gelen değer kayıplarının düşük bedelle değerlendirilmesi veya değişik yollarla sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi, esas olarak ticari ve zirai faaliyetlerin normal bir şekilde işleyişinden veya tabii afetler yüzünden değer kaybına uğramasından doğmuş olması şartlarına bağlanmıştır.
Bu nedenle; söz konusu çalınan mal bedelinin Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate alınması suretiyle muhasebeleştirilmesi mümkün bulunmaktadır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1’nci maddesi gereğince, ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma değer vergisine tabi bulunmaktadır.
Aynı kanunun 29’ncu maddesi gereğince vergiye tabi işlemler dolayısıyla, hesaplanan katma değer vergisinden faaliyetlerine ilişkin olarak kendilerine yapılan teslim ve hizmetler nedeniyle ödenen ve fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi indirim konusu yapılabilecek, bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamının mükellefin vergiye tabi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark (vergi nisbeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup yılı içerisinde indirilemeyen ve tutarı Bakanlar Kurulunca belirlenen tutarı aşan kısım hariç) sonraki dönemlere devir olunacak ve iade edilmeyecektir.
Kanunun 30/c maddesinde ise deprem veya sel felaketi nedeniyle zayi olanlar hariç olmak üzere zayi olan mallara ait katma değer vergisinin vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden indirilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Katma Değer Vergisinin genel prensibinde vergi indirimi mal ve hizmetlerin alınışında ödenen katma değer vergisinin, mal satışında veya hizmetin ifasında tahsil edilen katma değer vergisinden mahsup işlemidir. Bu prensiple mal veya hizmetin satışıyla yaratılan katma değer vergilendirilmiş olmaktadır.
Zayi olan mallarda satış söz konusu olmadığından yaratılan bir değerden söz edilemeyeceği için alışlarına ilişkin verginin diğer mal ve hizmet satışlarında hesaplanan katma değer vergisinden indirilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalara göre; indirilecek katma değer vergisi mahiyetinde iken, ilgili olduğu dönemlerde indirilen katma değer vergisinin, söz konusu malların çalınması nedeniyle indirilemeyecek katma değer vergisi mahiyetine dönüşmesi durumunda, bu durumun vuku bulduğu vergilendirme döneminde beyan edilmesi gerekmektedir.
Ancak, bu şekilde beyan edilen Katma Değer Vergisi Kanununun 58’nci maddesi gereğince gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması mümkündür.
Diğer taraftan; 24.02.1999 tarih ve 2362 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 72 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği’nin;
“Tekstil ve konfeksiyon sektöründeki fason işlerle ilgili tevkifat uygulamasında mahsuben iade” başlıklı bölümünde “Tekstil ve konfeksiyon sektöründe yapılan fason işler dolayısıyla vergi tevkifatı uygulanan mükellefler, bu işlem nedeniyle mahsuben iade talebinde bulunabilecektir.
Mahsup, sadece mükellefin kendi vergi borçları için istenebilecek, başkalarının vergi borçlarına mahsup edilemeyecektir. İade alacağının nakden talep edilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Mahsup talebinin yerine getirilebilmesi için dönem beyannamesine ek olarak mahsup dilekçesi ve tevkifat uygulanan işleme ait faturaların onaylı örnekleri veya bu faturaların dökümünü ihtiva eden bir liste eklenecektir.” hükmü bulunmaktadır.
Benzer bir konuyla ilgili olarak Bakanlık Makamından alınan 15.03.1999 tarih ve 10106 sayılı yazıda 72 seri nolu KDV Genel Tebliğinin Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki fason İşlerle İlgili Tevkifat Uygulamasındaki Mahsuben İade başlığı altında yapılan açıklamaların Şubat 1999 vergilendirme dönemi itibariyle sorumluluk uygulamasından doğan katma değer vergisi alacaklarının mahsuben iadeleri için geçerli olduğu belirtilmiştir.
Buna göre, tekstil ve konfeksiyon sektöründe yapılan fason işlerle ilgili olarak yüklenilen ve indirim konusu yapılamayan KDV’nin mahsuben iadesi mümkündür. Ancak mahsuben iadesi talep edilebilecek miktar tevkifata tabi tutulan 2/3 KDV’ni geçmemek üzere bu işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirimle giderilemeyen KDV kadar olacaktır.
Diğer bir ifadeyle bu şekilde yüklenilen vergilerin tamamının mahsuben iadesinin yapılması mümkün değildir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.