Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

GVK 135 – Gelir Vergisi Genel Tebliği Seri No: 135

GVK 135

Gelir Vergisi Genel Tebliği Seri No: 135

25/02/1982

Bilindiği gibi, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunununda 24.12.1980 gün ve 2361 sayılı, 1.5.1981 gün ve 2454 sayılı Kanunlarla yapılan değişiklikler hakkında çıkartılan çeşitli tarihli Genel Tebliğlerle gerekli açıklamalar yapılmış bulunmaktadır.

Bu defa, Gelir Vergisi Kanununda 31.12.1981 gün ve 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile bu güne kadar Bakanlığımıza intikal eden tereddüt konusu olaylarla ilgili olarak aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.

I _ İSTİSNA VE MUAFLIKLAR :

A _ Dar Mümelleflere İlişkin İhracat Muaflığı :

Gelir Vergisi Kanununun 7/1 inci maddesinin parantez içi hükmünde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce mevcut ihracat muaflığı müessesesi, 2574 sayılı Kanunun 1 nci maddesi ile yeniden ihdas edilmiş bulunmaktadır.

Değişikliğin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1982 tarihinden itibaren, dar mükelleflerden iş merkezi Türkiye’de bulunmayanlar, ihraç edilmek üzere Türkiye’den satın aldıkları veya imal ettikleri malları Türkiye’de satmaksızın yabancı memleketlere gönderdikleri takdirde bu işlerden sağladıkları kazançları Gelir Vergisi Kanununun ilgili hükmü gereğince vergiye tabi tutulmayacaktır.

Ancak, 1 Ocak 1981 ile 31 Aralık 1981 tarihleri arasında dar mükellefler tarafından elde edilen söz konusu kazançlar, bu mükellefler tarafından verilecek yıllık beyanname ile beyan edilecek ve Kurumlar Vergisi Kanununun 18, 19 ve 2573 sayılı Kanunla kaldırılmadan önce mevcut mükerrer 19 uncu maddeleri hükümlerine göre vergilendirilecektir.

B _ Serbest Meslek Kazançlarda İstisna :

Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazançlarında istisnayı düzenleyen 18 nci maddesinde 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, daha önce bu istisnanın uygulanabilmesi için gerekli olan “eserlerin kitap, resim, heykel ve nota halinde olması veya bilimsel makalelerin fakülte, akademi ve yüksek okullarca yayınlanması” esası, daha geniş kapsamlı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Buna göre; şiir, hikaye, roman, makale, röportaj, karikatür, film, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserlerin gazete, dergi, radyo ve televizyonda yayınlanmasından elde edilen kazançlarda 1.1.1982 tarihinden itibaren istisna kapsamına alınmıştır.

Söz konusu istisnanın uygulanmasında, aşağıda yer alan şartların topluca mevcudiyeti zorunlu olup, bu şartlardan herhangi birisini taşımayan gelirlerin istisnadan faydalanması mümkün bulunmamaktadır.

1. Elde edilen gelir serbest meslek kazancı olmalıdır. Sözlü veya yazılı bir hizmet sözleşmesi ile herhangi bir işverene bağlı olan kişinin, hizmet sözleşmesi kapsamına giren faaliyetleri 18 nci madde belirtilen faaliyetlerden olsa dahi, söz konusu faaliyetlerden sağladığı gelir serbest meslek kazancı olmayıp ücret olduğundan, bu maddede yer alan istisnadan faydalanması mümkün bulunmamaktadır.

2. Söz konusu serbest meslek kazancı; müellif, mütercim, heykeltraş, ressam bestekar ve mucitler veya bu sayılanların kanuni mirasçıları tarafından elde edilmiş olmalıdır.

3. Kazanç yukarıda açıklanan kişiler tarafından;

a) Şiir, hikaye, roman, makale, röportaj, karikatür, film, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserlerinin gazete, dergi, radyo ve televizyonda yayınlanması,

b) Kitap, resim, heykel ve nota halindeki eserleri ile ihtira beratlarını satmaları veya bunlar üzerinde mevcut haklarını devir ve temlik etmeleri veya kiralamaları,

karşılığında elde edilmiş olmalıdır.

4. Yukarıda sözü edilen eserlerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Hakkındaki Kanun hükümlerine göre, eser niteliğinde olması ve ihtira beratlarının da tescil edilmiş bulunması gereklidir.

Bilindiği gibi, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Hakkındaki Kanunun 1 nci maddesine göre, eser tabiri “sahibinin hususiyetini taşıyan ve kanun uyarınca ilim, edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri sayılan her nev’i fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmış, aynı Kanunda eser sayılan fikir ve sanat mahsulleri ile bunların kapsamına giren eserler ilim ve edebiyet eserleri ile musiki eserleri, güzel sanat ve sinema eserleri olmak üzere dört grup halinde sayılmıştır.

Diğer taraftan, ihtira beratlarına konu olan buluşların ticari veya sınai bir faaliyete bağlı olarak değerlendirilmesi, yani her hangi bir işletmeye dahil ihtira beratının satılması, devir ve temliki veya kiralanması yada ihtira beratına konu olan buluşun üretilerek satılması hallerinde de elde edilen kazanç, serbest meslek kazancı kapsamına girmeyeceğinden söz konusu istisnadan yararlanamayacaktır.

Müellif, mütercim, heykeltraş, ressam, bestekar ve mucitler ile bunların kanuni mirasçılarının yukarıda sayılan şartları topluca taşıyan serbest meslek faaliyetine ilişkin olup bir takvim yılı içinde elde ettikleri hasılatın 200.000 lirası, yurt dışında elde ettikleri hasılatın ise ayrıca 400.000 lirası Gelir Vergisinden müstesnadır.

Söz konusu eserlerin neşir, temsil, icra ve teşhir gibi suretlerle değerlendirilmesi veya bu kazançların arızi olarak elde edilmesi halinde de istisna uygulanacaktır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 94/3 üncü maddesinin parantez içi hükmüne göre, vergi tevkifatı yapmakla yükümlü olanlar tarafından 18 nci madde kapsamına giren serbest meslek kazançları dolayısıyle hak sahiplerine yapılacak ödemelerden ödemenin miktarına bakılmaksızın vergi tevkifatı yapılmayacak; ancak bu kazançların istisna haddini aşan miktarları elde edenler tarafından yıllık beyanname ile bildirilmek suretiyle vergiye tabi tutulacaktır.

C _ Gayrimenkul Sermaye İratlarında İstisna :

Gelir Vergisi Kanununun 21 nci maddesinin birinci fıkrasında, 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, mesken olarak kiraya verilen gayrimenkullerin gayrisafi hasılatının 40.000 liralık kısmının vergiden istisna edilmesine ilişkin 120.000 liralık hasılat üst sınırı kaldırılmıştır.

Böylece, 1.1.1982 tarihinden sonra elde edilen söz konusu iratların gayrisafi tutarına bakılmaksızın 40.000 liralık kısım vergiden istisna edilecektir.

D _ Ücretlerde İstisnalar :

1. Toprak Altı Maden İşletmelerinde Çalışanların Ücretlerine Uygulanacak İstisna :

Bilindiği gibi, bu konuya ilişkin açıklamaların yapıldığı 128 Seri Sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer işlerde çalışan işçi, mühendis, jeolog, topoğraf gibi hizmet erbabının münhasıran yer altında çalıştıkları zamanlara ait ücretleri ile bu tür hizmet erbabına yıllık dönemler itibariyle yapılan ikramiye ve benzeri nitelikteki ödemelerin yer altında çalışılan süreye isabet eden kısımlarının Gelir Vergisi Kanununun 23/3 ncü maddesi gereğince vergiden istisna edileceği açıklanmıştır.

Buna göre, toprak altı işletmesi halinoe bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer bütün işlerde çalışan hizmet erbabına hafta tatili ve genel tatil günleri için ödenen ücretlerin de yer altında geçen zamana isabet eden kısımları vergiden müstesna tutulacak; resmi tatil günleri dışında kalan izin günlerine ilişkin olarak ödenen ücretler ise, istisna kapsamına dahil edilmeyerek vergiye tabi tutulacaktır. Bu tür hizmet erbabının istisna kapsamına dahil bulunmayan ve vergiye tabi tutulacak ücretlerinin vergilendirilmesinde ücretin ödeme dönemine göre genel, özel ve varsa sakatlık indirimleri uygulanacaktır.

Öte yandan, Gelir Vergisi Kanununun 98 nci maddesine göre, işverenler bir ay içinde yaptıkları ödemeler ile bunlardan kestikleri vergilere ilişkin muhtasar beyannamelerini ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar ilgili vergi dairesine vermek zorundadırlar. Bu nedenle, toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde cevher istihsali ve bununla ilgili diğer işlerde çalışanların ücretlerinin peşin ödenmekte olması halinde ücretin ödenmesi anında söz konusu istisna uygulanmayacak, ancak ay sonunda bu kişilerin yer altında çalıştıkları süreler tesbit edilerek, bu sürelere ilişkin ücretlerin vergiden istisna edilecek ve muhtasar beyannamede istisna uygulandıktan sonra tesbit edilen vergi beyan edilecektir.

İstisnanın (Hafta tatili ücreti dahil) hesaplanmasına ilişkin örnek :

Altınca derecenin üçüncü kademesinde bulunan ve yan ödemesi 6.000._ lira olan bir devlet memuru günde üç saat toprak altı işletmesi halinde bulunan madenlerde yer altında çalışmaktadır. Evli iki çocuklu olan bu memurun yer altında çalıştığı süreye ilişkin istisna miktarı aşağıda hesaplanmıştır.

Aylık bürüt ücret (700 x 30) …………………………………………..
21.000._TL.
Yan ödeme …………………………………………..
6.000._TL.
Toplam Bürüt ücret …………………………………………..
27.000._TL.
Bir günlük çalışma süresi …………………………………………..
8 saat
Bir haftalık çalışma süresi (8×5) …………………………………………..
40 saat
Bir aylık çalışma süresi (40×4) …………………………………………..
160 saat
Bir saatlik ücret tutarı (27.000/160) …………………………………………..
168.75._TL.
Yer altında çalışılan süre (3x4x5) …………………………………………..
60 saat
Bu süreye isabet eden ücret (60x16x75) …………………………………………..
10.125._TL.
Toplam bürüt ücret …………………………………………..
27.000._TL.
Vergiden istisna edilecek tutar …………………………………………..
10.125._TL.
Vergiye tabi tutulacak ücret tutarı …………………………………………..
16.875._TL.
Emekli keseneği ……. (21.000x%10) ………….
2.100._TL.
Ücretin safi tutarı …………………………………………..
14.775._TL.
Gelir Vergisi ..(14.775-5850x%39) ………..
3.480._TL.
Mali Denge Vergisi .. (14.775-5.850x%2)…………
178._TL.
Damga Vergisi …………………………………………..
108._TL.
Net ele geçen …………(27.000-5.866) ……..
21.134._TL.

 

Bu hesaplamada yer alan esasların yıllık dönemler itibariyle ödenen ikramiyeler veya diğer ödemelerin vergiden istisna edilecek bölümünün tesbitinde de aynen uygulanması gerekir.

D _ Hizmet Erbabına Konut Tedariki Suretiyle Sağlanan Menfaatler :

2574 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 23 ncü maddesinin 9 numaralı bendinde yapılan değişiklikle aynı bentde daha önce yer alan hüküm aynen muhafaza edilmekte, ancak mülkiyeti işverene ait olan ve vergi değeri iki milyon lirayı aşmayan gayrimenkullerin hizmet erbabına konut olarak tahsisi suretiyle sağlanan menfaatler de istisna kapsamına dahil edilmiş bulunmaktadır.

Bu nedenle, 1.1.1982 tarihinden itibaren mülkiyeti işverene ait olan ve emlak vergisi tarhına esas son vergi değeri iki milyon lirayı aşmayan gayrimenkullerin konut olarak tahsisi suretiyle hizmet erbabına sağlanan menfaatler Gelir Vergisine tabi tutulmayacaktır. Ancak bu şekilde konut tedariki suretiyle sağlanan menfaatin yanı sıra konutun ısıtılması, aydınlatılması suyunun temini v.b. diğer menfaatler var ise bu şekilde sağlanan menfaatler istisna kapsamına dahil bulunmadığı için ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.

Diğer taraftan, mülkiyeti işverene ait olan, ancak kat mülkiyeti esasına tabi olmadığından emlak vergisi değeri tamamı için beyan edilmiş gayrimenkullerin bağımsız bölümler halinde hizmet erbabına tahsisi halinde iki milyon liralık haddin mukayesesinde; beyan edilen vergi değeri değil, her bağımsız bölümün toplam kullanma alanına olan oranın söz konusu vergi değerine uygulanması ile bulunacak miktar esas alınacaktır.

E _ Gider Karşılıklarında İstisnalar :

1. Harcırah Ödemeleri :

2574 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununun 24/1 nci maddesinde yapılan ve 1.1.1981 tarihinden itibaren yürürlüğe giren değişiklikle, 6245 sayılı Harcırah Kanununa tabi kurumlar tarafından ödenen harcırah ve yollukların, miktarları başka bir kanunla tesbit edilmiş olsa dahi vergiden müstesna tutulacağı konusuna açıklık getirilmiş bulunmaktadır.

2. Bilirkişilere Yapılan Ödemeler :

2574 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununun 24/3 ncü maddesi değiştirilerek vergiden istisna edilecek ücretler arasına bilirkişi ücretleri de dahil edilmiştir.

Bu nedenle, değişikliğin yürürlüğe girdiği 1.1.1982 tarihinden itibaren tahakkuk ettirilecek bilirkişi ücretleri, Gelir Vergisine tabi tutulmayacaktır.

II _ İNDİRİMLER :

Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun indirimlere ilişkin hükümlerinde 2361 ve 2454 sayılı Kanunlarla değişiklikler yapılmış ve bu değişikliklere ilişkin açıklamalar 128 ve 131 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğlerinde yapılmıştı.

Bu konuda aile reisine uygulanacak genel indirim ile gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde uygulanacak özel indirim ve sakatlık indirimlerinin miktarına ve uygulanmasına ilişkin olarak 128 ve 131 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğlerindeki açıklamalara göre sürdürülmekte olan uygulamaya devam edilecektir.

Ancak, uygulamada bazı konularda tereddütlerin doğduğunun görülmesi ve 2574 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 34, 35 ve geçici 15 nci maddelerinde yapılan değişiklikler nedeniyle aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli bulunmuştur.

A _ Aile Gelirlerinde İndirim :

Gelir Vergisi Kanununun indirimlerin aile fertlerinin gelirlerin hangi sıra ile ve ne şekilde uygulanacağını düzenleyen 34 ncü maddesinin üçüncü fıkrasında, 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklik, uygulamaya ilişkin olmayıp, madde metninin lafzen düzeltilmesine yöneliktir.

B _ Gerçek Ücretlerin Vergilendirilmesinde İndirim Uygulaması :

Gelir Vergisi Kanunu, esas olarak yıllık gelir toplamının vergilendirilmesi esasını kabul etmiş olup bu esasa uygun olarak indirimlerin de yıllık gelirler için yıllık tutarları üzerinden uygulanması gerekir. Ancak, zorunluluklar nedeniyle, gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde yıllık gelir prensibinden ayrılınarak aylık ve günlük vergilendirme dönemleri kabul edilmiş; aynı Kanunun 108 nci maddesinin 4 numaralı bendinde de, yıllık beyanname verilmesi gerekmeyen hallerde bu dönemlere göre yapılacak vergilendirmelerin yıllık vergilendirme yerine geçeceği ve bu dönemlerin nihai vergilendirme dönemi kabul edileceği belirtilmiş bulunmaktadır.

Bu nedenlerle, gerçek usulde tesbit edilen ücretlerin vergilendirilmesinde indirimler, uygulanacağı ödemenin dönemine göre, ödeme aylık dönemler itibarıyle yapılmakta ise, indirimler aylık tutarları ile, ödeme günlük dönemler itibariyle yapılmakta ise, indirimler günlük tutarları ile uygulanacaktır.

Öte yandan, ücret saat veya parça başına göre hesaplanmakla beraber fiili ödeme dönemi aylık ise, aylık indirimler tutarı, günlük ise, günlük indirimler tutarı dikkate alınacaktır.

1. Eşlerin ve Çocukların Gerçek Ücretlerine Uygulanacak Özel İndirim :

Bilindiği üzere, özel indirim ile sakatlık indirimi gerçek ücretlerin vergilendirilmesine uygulanacak indirim olup, gerçek ücret geliri elde eden çocukların bu ücretlerine de vergi karnesi alıp işverene tevdi etmeleri veya aile durumu sual varakası vermeleri ve durumlarını açıkça bu belgelerde belirtmeleri şartıyla özel indirim (günde 150, ayda 4500 ve yılda 54.000 lira olarak) ve varsa sakatlık indirimi uygulanacaktır.

Diğer taraftan aile reisi durumunda bulunmayan eşlerden gerçek ücret geliri elde edenler yukarıda yer alan esaslara uygun olarak alacakları ve durumlarını gösterir vergi karnesini veya aile durumu sual varakasını işverene tevdi etmeleri şartı ile özel indirimden (günde 75, ayda 2.250 ve yılda 27.000 lira) faydalanabileceklerdir. Eşi ücretli olarak çalışmayan kadın, bu durumu gösteren ve kendisi ve eşi tarafından imzalanmış bir belgeyi işverene tevdi etmesi halinde özel indirimden tam olarak yararlanabilecektir.

2. Vergi Karnesi Uygulaması :

2574 sayılı Kanunla, Gelir Vergisi Kanununun 35 nci maddesinin (B) bendi ve geçici 15 nci maddesi değiştirilerek, vergi karnesi esasının uygulama usul ve esasları ile zamanının tesbiti Bakanlığımıza bırakılmıştır.

Söz Konusu değişikliğe göre, vergi karnesi esası Bakanlığımızca uygulamaya konuluncaya kadar, daha önce aile durumu sual varakası ile indirimlerin uygulandığı yerlerde bu belge ile indirimlerin uygulanmasına devam olunacaktır.

3. Vergiden Müstesna Emekli Maaşı Alan ve Ayrıca Gereçek Ücreti Bulunan Hizmet Erbabında İndirim Uygulanması :

Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 23/11 nci maddesi uyarınca vergiden müstesna tutulan emekli aylığı alan hizmet erbabının, ayrıca gerçek usulde tesbit edilen ücreti var ise emekli maaşı vergiye tabi bir gelir olmadığından bu ücretlerinin vergilendirilmesinde işverene vergi karnesi veya aile durumu sual varakası tevdi etmesi şartıyla genel, özel ve varsa sakatlık indirimleri uygulanacaktır.

III _ GÖTÜRÜ USULE TABİ TİCARİ KAZANÇLAR :

A _ Tesbit Şekli :

1. Gelir Vergisi Kanununun 46 ncı maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle götürü olarak tesbit edilecek safi kazanç miktarları beş derece halinde belirlenmiş ve belediye teşkilatı bulunmayan köylerdeki götürü mükellefler için, bu miktarların 1/3 oranında uygulanacağı hükme bağlanmıştı.

Ancak, uygulamada belediye teşkilatı bulunmayan köylerdeki götürü mükelleflerin kimler olduğu ve ne şekilde tesbit edilecekleri hususunda tereddütler doğduğu görüldüğünden, söz konusu hüküm 2574 sayılı Kanunla değiştirilerek açıklığa kavuşturulmuş bulunmaktadır. 1.1.1981 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe giren söz konusu hükme göre, münhasıran belediye teşkilatı bulunmayan köylerde işyeri bulunan ve faaliyet icra eden götürü mükellefler için anılan miktarlar 1/3 nisbetinde uygulanacaktır. Görüldüğü üzere, bu hükümden yararlanabilecek götürü mükelleflerin;

a) Münhasıran belediye teşkilatı bulunmayan köylerde işyerinin bulunması,

b) Söz konusu mükelleflerin faaliyetlerini belediye teşkilatı bulunmayan köylerde icra etmeleri,

gerekmektedir.

Belediye teşkilatı bulunmayan bir köyde işyeri olan mükellef, belediye teşkilatı bulunan bir yerde ayrıca bir işyerinin bulunması veya faaliyetinin belediye teşkilatı bulunan yerlere de taşması halinde anılan hükümden yararlanamayacaktır. Diğer taraftan mükellefin ikametgahının bulunduğu yer önemli olmayıp, belediye teşkilatı bulunmayan köylerde ikamet etse dahi, yukarıda açıklanan şartları taşımayan götürü mükellefler için anılan miktarlar 1/3 nisbetinde değil tam olarak uygulanacaktır.

2. Aynı Kanunun 46 ncı maddesinin beşinci ve yedinci fıkralarında 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ise, fıkra metinlerinde yer alan “gayrisafi irat” deyimlerinin 47 nci maddenin 2 numaralı bendinde 2361 ve 2454 sayılı kanunlarla yapılan değişikliklere paralel olarak tedyininden ibarettir.

Diğer taraftan, ortaklık halindeki işletmeye ait veya ortağın şahsi işletmesine ait işyerlerinden birinin emlak vergisi tarhına esas vergi değerinin bilinmemesi halinde, söz konusu mükellefin 47/2 nci maddedeki genel şartı taşıyıp taşımadığının tesbitinde ikinci sıraya başvurularak her iki işyerinin yıllık kira bedelleri toplamı mukayesede esas alınacaktır. Bu uygulamada emlak vergisi değeri bilinen işyerinin kira bedelinin mevcut olmaması halinde emsal kira bedeli esasının uygulanacağı tabiidir.

B _ Genel ve Özel Şartlar :

Gelir Vergisi Kanununun götürü usule tabi olmanın genel şartlarını düzenleyen 47 nci maddesinin 2 numaralı bendinde, 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle iş yerlerinin emlak vergisi tarhına esas vergi değerleri toplamı 700.000 lirayı, vergi değeri bilinmeyen hallerde yıllık kira bedeli toplamı 48.000 lirayı aşmayan mükelleflerin, diğer şartları da taşımaları kaydıyle götürü usulden faydalanmaları sağlanmış bulunmaktadır.

Aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun götürü usule tabi olmanın özel şartlarını düzenleyen 48 nci maddesinde yapılan değişiklikle de, madde yer alan alış, satış ve hasılat hadleri üçte bir nisbetinde artırılmış bulunmaktadır.

Gerek genel, gerekse özel şartlarda yapılan değişiklikler halen götürü usulde vergilendirilmekte olan mükellefler için söz konusu olup, daha önce her hangi bir nedenle gerçek usule geçmiş olan mükelleflerin aynı işe devam etmeleri halinde yeni getirilen hadlerin altında kalsalar dahi götürü usule tekrar geçmeleri aynı Kanunun 50 nci maddesi hükmüne göre mümkün bulunmamaktadır. Ancak, 2574 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 21 nci madde hükmüne göre, 1981 takvim yılında götürü usulde vergilendirilmekte iken, söz konusu değişiklikten önceki genel ve özel şartlarda mevcut eski hadleri yıl içinde aşmakla birlikte yeni getirilen hadleri aşmamış olan mükellefler 1982 takvim yılında da götürü usulde vergilendirilmeye devam olunacaklardır.

IV _ MENKUL SERMAYE İRATLARI :

A _ Yatırım Fonları Katılma Belgeleri Karşılığında Ödenen Kar Payları :

Gelir Vergisi Kanununun menkul sermaye iradının tanımına ilişkin 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci bendinde 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle bend hükmü “her nevi hisse senetlerinin kar payları (kurucu hisse senetleri ve diğer hisse senetlerine verilen kar payları ve pay sahiplerine hazırlık dönemi için faiz olarak veya başka adlarla yapılan her türlü ödemeler ile Menkul Kıymetler Yatırım Fonları katılma belgelerine ödenen kar payları dahil)” şeklinde düzenlenmiştir.

Yapılan bu değişiklikle 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri uyarınca, kurulmuş olan Menkul Kıymetler Yatırım Fonlarının, Kurumlar Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde sermaye şirketleri addolunmasına paralel olarak, bu fonlar tarafından ödenen kar payları da menkul sermaye iradı kabul edilmektedir.

B _ VERGİ ALACAĞI :

Gelir Vergisi Kanununda 2361 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, vergi sistemimize getirilmiş olan vergi alacağı hakkında 128 seri sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliğinde ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Bu açıklamalara ilave olarak uygulamada tereddüte yol açan bazı hususlarla Gelir Vergisi Kanununun 77 nci maddesinde 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler konusunda aşağıdaki hususların belirtilmesine gerek duyulmuştur.

1. Tam mükellefiyete tabi kurumlarca ödenen Kurumlar Vergisinin yarısı, bu kurumlardan kar payı alan ve 77 nci maddede sayılan kişi ve kuruluşların vergi alacağını teşkil etmekte olup, bu kişi ve kuruluşlar tarafından mükerrer 122 nci maddede açıklanan esaslara göre mahsup edilecek veya geri alınacaktır.

Bilindiği gibi, kurum tanımı Kurumlar Vergisine tabi olan kişileri kapsamakta olup, Kurumlar Vergisine tabi olmayan adi komandit şirketlerin dağıttıkları kârdan vergi alacağı ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Adi komandit şirketlerden alınan kar payları komandite ortak için ticari kazanç; komanditer ortak için ise tevkif suretiyle vergisi alınmamış menkul sermaye iradı olup, elde eden gerçek kişiler tarafından şirket karının ilişkin bulunduğu takvim yılında elde edilmiş gelir olarak, yıllık beyanname ile beyan edilmesi zorunludur.

2. Vergi alacağı miktarının hesabı 77 nci maddede açıklanmış bulunmaktadır. Buna göre, vergi alacağı esas itibariyle kurumlar tarafından ödenen kurumlar vergisinin yarısı olmakla birlikte, bu miktar anılan kurumlardan kar payı elde edenler tarafından, elde edilen kar payının yarısı olarak hesaplanacaktır. Ancak, kurumlar Vergisi Kanununda 2573 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, kurumlar vergisi nisbetinin 1.1.1983 trihinden sonra verilecek Kurumlar Vergisi beyannamelerinde gösterilecek kurum kazançları için % 40 indirilmesine paralel olarak, vergi alacağı da Gelir Vergisi Kanununun 77 nci maddesinin son fıkrasında 2574 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, bu kazançların dağıtılması suretiyle elde edilen kar paylarının üçte biri olarak hesaplanacaktır.

V _ DEĞER ARTIŞ KAZANÇLARI :

Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 nci maddesinin birinci fıkrasının 2, 3 ve 4 numaralı bentlerinde yer alan 50.000 liralık istisna miktarları 2574 sayılı Kanunla 1.1.1982 tarihinden sonra elde edilen söz konusu kazançlara uygulanmak üzere 100.000 liraya yükseltilmiş bulunmaktadır.

Aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 81 nci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen 4 numaralı bent hükmü ise, ticari kazancı bilanço esasına göre tesbit edilen işletmelerde iktisap bedeli yerine o işletmenin son bilançosunda yazılı değerlerin esas alınacağına ilişkin olup, söz konusu bent hükmü 1.1.1981 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiş ulunmaktadır.

Diğer taraftan, 2588 sayılı Kanunun 18 nci maddesinin (C) bendi ile yürürlükten kaldırılan “gayrimenkullerin elden çıkarılmasından doğan değer artış kazançları ile bu kazançların tesbiti”ne ilişkin Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 ve mükerrer 81 nci maddelerindeki yer alan hükümler, söz konusu 18 nci maddenin yürürlüğe gireceği (Emlak Vergisi 1980 genel beyan dönemini izleyen ilk genel beyan döneminin rastladığı bütçe yılının başı) na kadar yürürlükte olup, bu tarihe kadar söz konusu hükümler uyarınca işlem yapılacağı tabiidir.

VI _ GELİRLERİN TOPLANMASI VE ZARAR MAHSUBU :

Bilindiği gibi, aile reisi durumunda olan mükellefler ilke olarak kendileri ve aile reisi beyanına tabi eş ve çocukları tarafından bir takvim yılı içinde elde edilen kazanç ve iradları yıllık beyannamede toplayarak beyan etmek zorundadırlar. Gelir Vergisi Kanununun 85 nci maddesinde yer alan bu esasa istisna teşkil eden, yıllık beyanname verilmeyecek haller veya verilen beyannameye dahi edilmeyecek gelirlerin neler olduğu da 86 ve 87 nci maddelerde açıklanmış bulunmaktadır.

A _ Toplama Yapılmayacak Haller :

Gelirin toplanmasına ve yıllık beyannamenin verilmesine gerek olmayan halleri düzenleyen Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı maddesi hükmünde 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler aşağıda açıklanmıştır.

Söz konusu değişikliklere göre; tam mükellefiyete tabi gerçek kişilerin bir takvim yılı içinde elde ettikleri gelir;

1. Tamamı tevkif suretiyle vergilendirilmiş ücret, menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarından, götürü usulde tesbit edilen ticari ve mesleki kazanç ve ücretten ya bunların bir kaçından veya tamamından ibaret ise ve,

2. Anılan gelirlerin gayrisafi tutarları toplamı üç milyon lirayı aşmamakta ise,

Bu gelirler için yıllık beyanname verilmeyecektir.

Diğer taraftan, yukarıda sözü edilen üç milyon liralık haddin hesabında mevduat ve tahvilat faizleri ile faizsiz olarak verilen krediler karşılığında alınan kar payları dikkate alınmayacaktır. Başka bir ifade ile, geliri yukarıdaki (1) numaralı bentte sayılanlardan ibaret olmak ve mevduat faizleri ve tahvilat faizleri ile faizsiz olarak verdiği krediler karşılığında aldığı kar payları dışındaki kısmının gayrisafi tutarları toplam üç milyon lirayı aşmamak şartı ile mükellefler yıllık beyanname vermeyeceklerdir.

B _ İhtiyari Toplama ve Beyan :

Yıllık Beyanname verilmesi halinde, hangi gelirin bu beyannameye dahil edilmeyerek toplama dışında bırakılabileceği hususu da Gelir Vergisi Kanununun 87 nci maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Anılan 87 nci maddenin son olarak 2574 sayılı Kanunla değişik hükümlerine göre, vergiye tabi yıllık kazanç ve iratlarının toplamı üç milyon lirayı aşmayan tam mükelleflerin, bu kazanç ve iratlarından vergisi tevkif suretiyle kesilmiş ücret, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile götürü usulde vergilendirilmiş bulunan ticari ve mesleki kazanç ve ücretlerini verecekleri yıllık beyannamelerine dahil etmeleri kendi isteklerine bırakılmıştır. Bu seçimlik haktan yararlanabilmeleri için tam mükelleflerin :

1. Ticari, zirai veya mesleki kazançları dolayısıyle yıllık beyanname vermek zorunda olmaları (zirai kazançlarını götürü gider usulünde beyan edenler, ihtiyari toplama ve beyan hakkından faydalanacaktır),

2. Vergiye tabi yıllık gayrisafi kazanç ve iratlarının toplamı üç milyon lirayı aşmaması (istisna hadleri içinde kalan gelirler bu haddin hesabında nazara alınmayacaktır),

gerekmektedir.

Ancak, yukarıda yer alan şartlarla sınırlı olmaksızın elde ettiği kazanç ve iratların miktarı ve nev’i dikkate alınmaksızın her mükellefin, tahvilat faizleri ve mevduat faizleri ile faizsiz olarak verdikleri krediler karşılığında aldıkları kâr paylarını verecekleri yıllık beyannamelerle dahil etmeleri ihtiyarlarına bırakılmıştır.

C _ Gelir Vergisi Kanununun 93 ncü maddesinde yer alan aile reisi beyanı esasına göre, aile fertlerinden her birinin gelirlerinin 85 nci, 86 ncı ve 87 nci maddeler uyarınca yıllık beyana tabi olup olmadığı veya ihtiyari toplamadan faydalanamayacağı, aile fertlerinden her birinin durumu müstakilen mütalâa edilerek tesbit edilmesi gerektiğinden, yukarıda (A) ve (B) bentlerinde açıklanan hususlar da geliri olan aile fertlerinin her biri için ayrı ayrı nazara alınacaktır.

D _ Gelir Vergisi Kanununun 2361 sayılı Kanunla değişik 86 ncı ve 87 nci maddelerinde yer alan iki milyon liralık had 2574 sayılı Kanunla üç milyon liraya çıkarılmış bulunmaktadır. Gene 2574 sayılı Kanunla, aynı maddelere eklenen hükümlerle, mevduat ve tahvilat faizleri ile faizsiz olarak verilen krediler karşılığında alınan kâr payları için söz konusu üç milyon liralık had dikkate alınmaksızın yıllık beyanname verilmemesi ve bu gelirlerin verilecek yıllık beyannameye ithalinin ihtiyari olması esası getirilmiş bulunmaktadır.

Gelir Vergisi Kanununun 86 ncı ve 87 nci maddelerinde yer alan yıllık beyannamenin verilmesine ve bu beyannameye dahil edilecek gelirlere ilişkin söz konusu değişiklikler 1.1.1982 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, gelirlerin ait oldukları dönemde yürürlüktü olan hükümlere göre vergilendirmeleri esas prensip olduğundan, 1981 takvim yılında elde edilip 1982 yılı Mart ayında beyan edilecek gelirlere, Gelir Vergisi Kanununun 2574 sayılı Kanunla değişmeden önceki 86 ncı ve 87 nci maddeleri hükümlerinin uygulanacağı nci maddesinde açıktır.

E _ Zararların Kârlara Takas ve Mahsubu :

Gelir Vergisi Kanununun 88 nci maddesinde 2361 sayılı Kanunla yapılan değişiklikde beş yıldan üç yıla indirilen zarar mahsubu süresi 2574 sayılı Kanunla 1.1.1981 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden 5 yıla çıkarılmıştır.

VII _ VERGİ TEVKİFATI VE VERGİ TÜRLERİ :

A _ Zirai Kazançlar ve Menkul Sermaye İratlarında Vergi Tevkifatı :

Gelir Vergisi Kanununun kazanç, ücret, menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarında vergi tevkifatına ilişkin 94 ncü maddesinin birinci fıkrası ile aynı fıkranın 7, 8 ve 12 numaralı bentleri, 2574 sayılı Kanunla değiştirilmiş bulunmaktadır.

1. Maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklikle tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişiler arasına, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri uyarınca menkul kıymetler yatırım fonlarını yönetmekle yükümlü olanlar da dahil edilmiştir.

2. Aynı maddenin birinci fıkrasının 7 numaralı bendinde yapılan değişiklikle de, Gelir Vergisi Kanununun 75 nci maddesinin ikinci fıkrasının 4 numaralı bendi ile menkul sermaye iradı sayılan “Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tabi kurumların ticari bilançolarına göre doğan kârdan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın “kurum ortaklarına dağıtılsın dağıtılmasın söz konusu bent hükmüne göre tevkifata tabi olduğu konusuna açıklık getirilmiştir.

Diğer taraftan söz konusu tevkifatın Kurumlar Vergisi Kanununun 1 nci maddesine göre kazançları Kurumlar Vergisi konusuna giren her dar mükellef kurum tarafından yapılması gerekmektedir.

Söz konusu menkul sermaye iradı üzerinden yapılacak tevkifat, Kurumlar Vergisi beyanname verme süresi (ek süre hariç) içinde yapılarak, muhtasar beyanname ile beyan edilecektir.

3. 94 ncü maddenin birinci fıkrasının 8 numaralı bendine 2574 sayılı Kanunla eklenen parantez içi hükümle, Kurumlar Vergisi Kanununda menkul kıymet portföyü işletmeciliğinden doğan kazançları Kurumlar Vergisinden istisna edilmiş olan menkul kıymetler yatırım ortaklıkları ve menkul kıymetler yatırım fonlarının söz konusu kazançlarının, anılan bent hükmüne göre vergi tevkifatına tabi tutulması sırasında, bu kazanç tutarlarına isabet eden giderlerinin tevkifat matrahından indirilmesi esası getirilmiş bulunmaktadır.

Öte yandan, her hangi bir kurumun kârı esas itibariyle Kurumlar Vergisine tabi kazançları ile Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna kazançlarından oluşmaktadır.

Bilindiği gibi, Kurumlar Vergisi Kanununun 13 ncü maddesinde safi kurum kazancının tanımı yapılmış ve aynı Kanunun 7 nci ve 8 nci maddelerinde de bu vergiden muaf veya müstesna tutulan kazançlar tadat edilmiş bulunmaktadır. Söz konusu kazançlardan Kurumlar Vergisine tabe olmayanlar (daha önce Kurumlar Vergisine tabi tutulmuş bir kazanç olan iştirak kazançları ile Kurumların yabancı memleketlerde elde ettikleri kazançlar hariç) Gelir Vergisi Kanununun 94/8 nci maddesi hükmü uyarınca vergi tevkifatına tabi tutulmaktadırlar. Görüldüğü gibi, Kurumların Kurumlar Vergisine tabi olan kazançları ile Kanunun emredici hükümleri uyarınca Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna tutularak Gelir Vergisi Kanununun 94/8 nci maddesine göre vergi tevkifatına tabi tutulan kazançları vergilendirme açısından ayrı ayrı ele alınmış bulunmaktadır. Bu nedenle, uygulamada Kurumlar Vergisine tabi kazancın bulunmaması ve zarar söz konusu olması halinde dahi, bu zarar Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna olup, Gelir Vergisi Kanununun 94/8 nci maddesine göre vergi tevkifatına tabi kazançlarla ilgilendirilmeyecektir. Ancak kurumlar söz konusu zararı daha sonraki yıllarda, Kurumlar Vergisi Kanununun ilgili hükümleri uyarınca Kurumlar Vergisine tabi kazançlarından indirebileceklerdir. Diğer taraftan, Kurumlar Vergisinden muaf veya müstesna kazançlar üzerinden ise Gelir Vergisi Kanununun 94/8 nci ve 105 nci maddeleri uyarınca gerekli vergi tevkifatı yapılacaktır. Bu tevkifat, kurumların Kurumlar Vergisi beyannamelerini vermeleri gereken süre (ek süre hariç) içinde yapılacak muhtasar beyanname ile beyan edilecektir.

4. 94 ncü maddeye 2361 sayılı Kanunla getirilen 12 numaralı bent hükmünde 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, zirai kazançlarda vergi tevkifatının, zirai kazanç ölçülerini tesbit eden kararnamelerde yer alan zirai ürünlerin alış bedeli üzerinden yapılması usülü terk edilmiş olup, 1.1.1982 tarihinden itibaren çiftçilerden satın alınan zirai mahsullerin alış bedelleri üzerinden tevkifat yapılması usülü getirilmiş bulunmaktadır. Buna göre, 1.1.1982 tarihinden itibaren zirai mahsul bedellerinden yapılacak tevkifat sırasında, söz konusu zirai mahsulün zirai kazanç ölçüleri kararnamelerinde yer alıp almaması önemli olmayıp, Gelir Vergisi Kanununun 52 nci maddesi hükümlerine göre “zirai mahsul” sayılması vergi tevkifatı yapılması için yeterli olacaktır.

Diğer taraftan, söz konusu tevkifatın nisbetine ilişkin olarak Gelir Vergisi Kanununun 105/8 nci maddesinde 2574 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle de, daha önce % 5 olan vergi tevkifatı nisbeti, 1.1.1982 tarihinden geçerli olmak üzere; büyük ve küçük baş hayvanlar (kümes hayvanları dahil) ve bunların mahsulleri ile kara ve su avcılığı mahsulleri için yapılan ödemelerde % 2, diğer zirai mahsuller için yapılan ödemelerde ise % 5 olarak tesbit edilmiştir.

B _ Vergi Tarifesi :

2574 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanununun 103 ncü maddesinde yer alan vergi tarifesi değiştirilmiş ve bu değişiklik 1.1.1982 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmakla birlikte, aynı Kanunla Gelir Vergisi Kanununa ekli geçici 12 nci maddede yapılan değişiklikle de, 1982, 1983 ve 1984 yılları gelirlerine uygulanacak vergi tarifeleri tesbit edilmiş olduğundan, söz konusu vergi tarifesi ancak, 1.1.1985 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin gelirler için uygulanacaktır.

Yukarıda açıklanan değişiklikler uyarınca ;

1. 1981 takvim yılına ilişkin olarak, 1982 yılı Mart ayında beyan edilecek gelirlere, Gelir Vergisi Kanununun 2574 sayılı Kanunla değişmeden önceki 103 ncü maddesinde yer alan vergi tarifesi uygulanacaktır.

2. 1982 takvim yılına ilişkin gerçek ücretlerle götürü usulde tesbit olunan kazanç ve ücretlere ve bu takvim yılına ait olup 1983 yılı Mart ayında beyan edilecek gelirlere, Gelir Vergisi Kanununun 2574 Sayılı Kanunla değişik geçici 12 nci maddesinin (A) bendinde yer alan vergi tarifesi uygulanacaktır.

3. 1983 takvim yılına ilişkin gerçek ücretlerle götürü usulde tesbit olunan kazanç ve ücretlere ve bu takvim yılına ait olup 1984 yılı Mart ayında beyan edilecek gelirlere, Gelir Vergisi Kanununun 2574 Sayılı Kanunla değişik geçici 12 nci maddesinin (B) bendinde yer alan vergi tarifesi uygulanacaktır.

4. 1984 takvim yılına ilişkin gerçek ücretlerle götürü usulde tesbit edilen kazanç ve ücretlere ve bu takvim yılına ait olup 1985 takvim yılı Mart ayında beyan edilecek gelirlere, Gelir Vergisi Kanununun 2574 sayılı Kanunla değişik geçici 12 nci maddesinin (C) bendinde yer alan vergi tarifesi uygulanacaktır.

5. 1.1.1985 tarihinden sonraki dönemlere ilişkin kazanç ve iratlara ise Gelir Vergisi Kanununun 2574 sayılı Kanunla değişik 103 ncü maddesinde yer alan vergi tarifesi uygulanacaktır.

Öte yandan, 1981, 1982, 1983 ve 1984 takvim yıllarına ilişkin olarak daha sonraki tarihlerde yapılacak tarhiyatlara da yukarıdaki esaslar uygulanacaktır.

VIII _ GAYRİMENKUL SERMAYE İRAD SAHİPLERİNİN SERVET BEYANI :

Bilindiği gibi, Gelir Vergisi Kanunu’nun 2361 Sayılı Kanunla değişik 114 ncü maddesinin ikinci fıkrasında, gayrimenkul sermaye iratları nedeniyle yıllık beyanname vermek mecburiyetinde olan gelir vergisi mükelleflerinden söz konusu iratlarının gayrisafi tutarı 120.000._ lirayı aşmayanların servet beyanına tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır.

2574 Sayılı Kanunla söz konusu fıkra hükmü değiştirilerek servet beyanına tabi olmamak için gerekli olan beyan edilecek gayrimenkul sermaye iradının gayrisafi tutarının 120.000._ lirayı aşmaması şartı kaldırılmıştır.

Bu durumda vergilendirme ile ilgili olmayıp usule ilişkin olan söz konusu hükümde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 1.1.1982 tarihinden sonra gayrimenkul sermaye iratları nedeniyle yıllık beyanname vermek zorunda olan mükellefler, gayrimenkul sermaye iratlarının tutarı 120.000._ lirayı aşmış olsa dahi servet beyanında bulunmayacaklardır.

IX _ PEŞİN ÖDEME ESASLARI :

Gelir Vergisi Kanununun “Beyan Esasına Tabi Mükelleflerde Peşin Ödeme”ye ilişkin mükerrer 117 nci maddesi, 2574 Sayılı Kanunla değiştirilerek peşin ödeme yeni esas ve usullere bağlanmış bulunmaktadır.

Yeni getirilen peşin ödeme esas ve usulleri aşağıda açıklanmıştır.

A _ Peşin Ödeme Beyanında Bulunmakla Mükellef Olanlar :

Gerçek usulde Gelir Vergisine tabi ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı peşin ödeme beyanında bulunmak ve beyan ettikleri peşin vergiyi ödemekle mükelleftirler. Ancak 18 ve 42 nci madde kapsamına giren kazançlarla noterlik görevini ifa ile mükellef olanların ve ev pansiyonculuğu ile iştigal edenlerin bu işlerden sağladıkları kazançlar peşin hesabında dikkate alınmayacaktır.

1. Ticari Kazanç Sahipleri :

Gelir Vergisi Kanunu’nun 37 nci maddesinde her türlü ticari faaliyetten doğan kazançlar ticari kazanç olarak tanımlanmıştır. Buna göre ticari kazancı gerçek usulde tespit edilen mükellefler peşin ödemede bulunmak zorundadırlar. Ancak Kanun’un 42 nci maddesinde yer alan, “Senelere sari inşaat ve onarma işlerinde kâr veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tesbit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılır.” yönündeki hüküm bu madde kapsamına giren işleri yapanların gerçek gelirlerinin her yıl tesbitinin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca 105 nci madde uyarınca söz konusu kazançları elde edenlere ödenen istihkak bedellerinden Gelir Vergisi tevkifatı zaten yapılmaktadır. Belirtilen nedenlerle 42 nci madde kapsamına giren kazançlar peşin ödeme kapsamı dışında bırakılmıştır.

Öte yandan, 16.1.1980 gün ve 16871 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Turizm Müesseseleri ve Nitelikleri Yönetmeliğinin 61 nci maddesinde; tamamı veya bir kısmı devamlı konaklamaya yeterli ve istenildiğinde yeme-içme hizmetlerini de karşılayan konaklama tesisleri pansiyon olarak tanımlanmıştır. Bu pansiyonlardan hangilerinin turistik pansiyon kapsamına girdiği ise, aynı yönetmeliğin 62 nci maddesinde açıklanmıştır. Maddede belirlenen nitelikleri haiz olan pansiyonlara yönetmeliğin 2, 4 ve 26 ncı maddelerine göre, “Turizm Müessesesi Kuruluş Belgesi”, “Turizm Müessesesi İşletme Belgesi” ve “Özel Turizm Müessesesi Belgesi” verilmektedir.

Yeni düzenlenen mükerrer 117 nci maddede peşin ödeme kapsamı dışında tutulan ev pansiyonculuğu ise, yukarıda belirtilen türden belgelerin hiçbirini haiz olmayan kişilerin, devamlı oturmakta oldukları evlerinin bir veya bir kaç odasını turizm mevsimi boyunca normal bir ev düzeni içinde işletmeleriyle kendini gösteren pansiyonculuktur.

Bu durumda, Turizm Müessesesi Belgesine haiz pansiyonları çalıştıranlar peşin ödemeye tabi olup, Turizm Müessesesi Belgesine haiz olmayan ev pansiyoncularının ise yalnızca bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları peşin ödemeye tabi tutulmayacaktır.

2. Serbest Meslek Erbabı :

Gelir Vergisi Kanunu’nun 65 inci maddesinde, “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” denilmiş, aynı kanunun 66 ncı maddesinde ise, “Serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır.” hükmü yer almıştır.

Yeni düzenlemeye göre, esas olarak kazançları gerçek usulde tespit edilen serbest meslek erbabı peşin ödemeye tabi olmakla birlikte;

a) Müellif, mütercim, heykeltraş, ressam, bestekar ve mucitler ile bunların kanuni mirasçılarının Gelir Vergisi Kanununun 18 nci maddesindeki istisnadan faydalanan kazançları,

b) Adalet Bakanlığının emri üzerine noterlik bulunmayan yerlerde, noterlik görevini ifa ile mükellef olanların, bu iştin elde ettikleri kazançlar,

Peşin ödeme kapsamı dışında olup, kişiler, peşin ödeme kapsamına giren başkaca bir ticari ve mesleki kazançları mevcut değilse peşin ödeme beyanında bulunmayacaklardır.

B _ Peşin Verginin Hesabı ve Ödenmesi :

Kazançları gerçek usulde tespit edilen ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı beyan ettikleri gelirleri için hesapladıkları Gelir Vergisinin mahsuplardan önceki tutarının ticari veya mesleki kazanca isabet eden bölümünün % 30 unu beyannamede göstermek suretiyle, bir önceki yılın Gelir Vergisi ile birlikte ve normal taksit süreleri içinde üç eşit taksitte peşin vergi olarak ödemek zorundadırlar.

Şu kadar ki, bu suretle peşin olarak ödenecek miktar ticari kazanç sahipleri için 30.000._ liradan serbest meslek erbabı için 50.000._ liradan az ve üç milyon liradan çok olamaz.

C _ Aile Reisi Beyanında Peşin Ödeme :

Gelir Vergisi Kanunu’nun 93 ncü maddesinde; “Tam mükellefiyette, eşlerin ve velayet altındaki çocukların yıllık beyanname ile bildirilmesi icabeden gelirleri (Medeni Kanunun cevaz verdiği hallere münhasır olmak üzere ayrı yaşayan eşlerin gelirleri hariç) aile reisi tarafından tek beyanname ile bildirilir.” denilmektedir. Bu maddede yer alan ilke, aile gelirinin tek beyannamede toplanmasıdır.

Mükerrer 117 nci maddede yer alan yeni düzenleme ile de uygulamada birliğin sağlanması amaçlanmaktadır.

Buna göre, aile reisi ile eş ve velayet altındaki çocukların beyannamede toplanan ticari ve serbest meslek kazançları peşin ödemeye tabi olacaktır. Bu kazançlara isabet eden Gelir Vergisinin % 30’u peşin vergiyi oluşturacak ve beyan üzerine, bir önceki yılın Gelir Vergisi ile birlikte normal taksit süreleri içinde ödenecektir. Ancak peşin verginin asgari miktarı, beyannameye dahil ticari ve mesleki kazançlar toplamına ve bir defa uygulanacaktır.

D _ Takvim Yılı İçinde İşe Başlıyanlarda Peşin Ödeme :

Bilindiği gibi, 1981 yılında yürürlükte bulunan uygulamaya göre, takvim yılı içinde işe başlayan mükelleflerden işe başlanılan yıl için peşin ödeme alınmamaktaydı. Yeni değişiklikle gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olanlardan, Peşin ödemede bulunması gerekenler için de götürü usulde mükelleflere ötedenberi uygulanmakta olan esasların uygulanması benimsenmiş bulunmaktadır. Bu uygulama, hem doğabilecek tereddütleri, hemde mükellefler arasındaki eşitsizlikleri giderecektir.

Buna göre, takvim yılı içinde işe başlayanlarda asgari peşin verginin işe başlanan ay hariç tutulmak suretiyle çalışılan aylara isabet eden miktarı bu yıl ödenecek peşin vergiyi oluşturacaktır. Söz konusu peşin vergi mükellefin işe başlama dilekçesinin kabulü ile birlikte hesaplanarak mükellefe bildirecektir.

E _ Takvim Yılı İçinde İşi Bırakanlarda Peşin Ödeme :

1981 yılındaki uygulamada, takvim yılı içinde işi bırakanların peşin vergileri, yıl 360 gün esas alınarak çalışılan günlere isabet eden miktar olarak hesaplanmaktaydı.

Yapılan değişiklikle yeni bir düzenleme getirilmektedir.

Buna göre, takvim yılı içinde işi bırakan mükelleflerin peşin vergileri beyanname üzerinden % 30 esasına göre hesaplanan verginin işin bırakıldığı ay tam sayılmak üzere hesaplanan ve çalışılan aylara isabet eden miktarı olacaktır.

Ancak, takvim yılı içinde işi bırakıp daha sonra tekrar aynı işe başladığını beyan eden mükelleflerde asgari peşin vergi esas alınarak hesaplanan peşin vergi değil; geçmiş yıl vergisinin % 30’una dayanılarak ve çalışılan ay sayısına göre hesaplanan peşin vergi alınacaktır. Bu şekilde hesaplanan peşin verginin, asgari peşin verginin çalışılan aylara isabet eden kısmından daha düşük olamıyacağı tabi idi.

Peşin Verginin Vergi Dairesince Tarhı :

1. Peşin Ödeme Beyan Satırının Boş Bırakılması Halinde Yapılacak İşlem :

Mükellef beyannamesini vermekle birlikte peşin ödeme beyanına ilişkin sütunu doldurmamışsa, beyan olunan gelir üzerinden hesaplanan Gelir Vergisinin ticari veya mesleki kazanca isabet eden bölümünün % 30’u vergi dairesince hesaplanarak mükellefe bildirilecektir.

2. Peşin ödeme tutarının yanlış hesaplanması halinde yapılacak işlem :

Bu durumda yukarıda yer alan açıklamaya göre peşin vergi hesaplanarak mükellefe bildirilecektir.

3. Mükellefin Beyanname Vermemesi halinde yapılacak işlem :

Bu durumda mükellefin bir önceki yıl ödediği peşin vergiden az olmamak üzere, asgari peşin verginin iki katı (ticari kazanç sahipler için 60.000._ lira serbest meslek erbabı için 100.000._ lira) vergi dairesi tarafından peşin vergi olarak mükellefe bildirilecektir.

4. Mükellefin Gelir Vergisi Beyannamesinin verileceği aydan önce işi bırakması halinde yapılacak işlem :

Bu durumda vergi dairesince Gelir Vergisi beyannamesinin verilmesinin bekleneceği ve yukarıda açıklanan esaslara göre işlem yapılacağı tabiidir.

Bu bölümde açıklanan esaslara göre vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen peşin vergilere ayrıca herhangi bir ceza uygulanmayacaktır.

G _ Peşin Ödemeye İtiraz :

Bilindiği üzere, 1981 yılına ilişkin olan uygulamada peşin ödemeye itiraz, derece tesbitini yapan komisyon aracılığı ile Markez Özel Komisyonuna yapılabilmekteydi. Yeni düzenleme ile mükellefler, ödeyecekleri peşin vergi miktarını ticari ve mesleki kazançlarını gözönünde bulundurarak hesaplayacak ve beyannamelerinde göstereceklerinden kendi beyan ettikleri bu miktara itiraz etmeleri söz konusu olmayacaktır. Ancak peşin ödeme beyanında bulunmayan mükellefler, kendileri için vergi dairesince Mükerrer 117 nci maddede belirtilen kanuni ölçüler üzerinden yapılan tarhiyata, yetkili yargı organları nezdinde itiraz edebileceklerdir. Ancak bu itiraz, peşin verginin tahakkuk ve tahsilini durdurmayacaktır.

H _ Mahsuplar :

Cari vergilendirme döneminde elde edilen ticari ve mesleki kazanç üzerinden tevkif edilen Gelir Vergisi belgelendirilmek şartıyla peşin vergiye mahsup edilir. Bu şekilde mahsup edilen vergi, beyanname üzerinden hesaplanan Gelir Vergisine ayrıca mahsup edilmez. Senelere sari inşaat ve onarma işleri nedeniyle, bu işleri yapanlara ödenen istihkak bedellerinden tevkif edilen Gelir Vergisinin peşin vergiden mahsubu mümkün değildir.

Mükelleflerin peşin olarak ödenen vergilere ilgili takvim yılına ait beyanname üzerinden hesaplanan Gelir Vergisine mahsup edilir. Mahsubu yapılan miktarın hesaplanan Gelir Vergisinden fazla olması halinde, aradaki fark müteakip döneme ilişkin olarak ödenmesi gereken peşin vergiye mahsup edilir. Bu iki mahsuba rağmen arta kalan kısım var ise bu miktar vergi dairesince mükellefin bir yıl içinde müracaatı üzerine kendisine red ve iade olunur.

Bilgi edinilmesini ve gereğince işlem yapılmasını rica ederim.

 

Exit mobile version