Nakden Taahhüt Edilen Sermaye
Emrah AYGÜL
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
[email protected]
1.Giriş
Sermaye şirketleri, sermaye artışlarını ayni ve nakdi yapabilecekleri gibi, iç kaynaklarından da (dağıtılmamış kârlar, diğer yedekler ve fonları) karşılayabilmektedirler.
İlgili şirket yetkili organının usulüne uygun olarak aldığı, tescil ve ilan edilen sermaye artış kararlarında önceki sermaye, artırılmış sermaye ve artırım kaynakları (nakdi, ayni, iç kaynaklar vb.) açıkça yazılmaktadır.
Nakdi sermaye artış kararı verildikten sonra, şirket faaliyetlerindeki olumlu gidişatın dış nakde ihtiyacı ortadan kaldırması durumunda, henüz yerine getirilmemiş nakdi sermaye taahhütlerinin, dağıtılmamış karlarla karşılanmasının istenmesi halinde, işlemin kâr dağıtımı sayılarak vergi kesintisi yapılması gerekip gerekmediği sorusu gündeme gelmektedir.
2.Kâr Dağıtımında ve kârın Sermayeye İlavesinde Vergi Tevkifatı
Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanununun 94, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15 ve 30. maddeleri uyarınca;
– Tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan kâr paylarından,
– Tam mükellef kurumlar tarafından; dar mükellef gerçek kişilere ve gelir vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr paylarından,
– Vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan kâr paylarından,
– Tam mükellef kurumlar tarafından Türkiye’de bir işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere, dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr paylarından %15 oranında (oran 2009/14592, 2009/14593 ve 2009/14594 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararları ile belirlenmiştir) vergi tevkifatı yapılmaktadır.
Dolayısıyla yukarıda sayılanlara (gerçek kişi, dar mükellef, gelir ve kurumlar mükellefi olmayan ve bu vergilerden muaf olanlara vb.) yapılan kâr dağıtımında %15 oranında vergi tevkifatı vardır.
Yine aynı düzenlemeler uyarınca kârın sermayeye ilavesi kâr dağıtımı sayılmadığından, kârın sermayeye ilavesinde tevkifat söz konusu değildir.
3.Nakdi Sermaye Borcu
İlgili şirket organı tarafından alınan karar uyarınca ortağın sermaye borcunu nakden ödeyecek olması durumunda ve bu borcun ortak tarafından yerine getirilmemesi halinde 6102 Sayılı Türk Ticaret kanunu uyarınca ortak kimi yaptırımlara maruz kalabilecektir.
Örneğin bir anonim şirket ortağı nakdi sermaye taahhüdünü yerine getirmezse aşağıdaki maddelerde yer alan yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır.
128/7. Madde : Şirket, her ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmesini isteyebileceği ve dava edebileceği gibi, yerine getirmede gecikme sebebiyle uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. Tazminat istemi için ihtar şarttır. Şahıs şirketlerinde bu davayı ortaklar da açabilir.
- Madde: Zamanında ifa edilmeyen sermaye para ise, 128 inci madde gereğince tazminat hakkına halel gelmemek şartıyla, aksine şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede hüküm yoksa, şirketin tescili anından itibaren temerrüt faizi de ödenir.
- Madde: (1) Sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine getirmeyen pay sahibi, ihtara gerek olmaksızın, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür.
(2) Ayrıca, yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye yetkilidir. İptal edilen pay senetleri ele geçirilemiyorsa iptal kararı 35 inci maddede yazılı gazetede ve ayrıca esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan olunur.
(3) Esas sözleşmeyle, pay sahipleri, temerrüt hâlinde, sözleşme cezası ödemekle zorunlu tutulabilirler.
(4) Şirketin tazminat hakları saklıdır.
Yine burada bir hususu belirtmekte fayda vardır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 462. maddesinin 3. fıkrası uyarınca bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamaz. Hem bu fonların sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılabilir. Artırım genel kurul veya yönetim kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili maddelerinin değişik şeklinin tescili ile kesinleşir. Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri mevcut paylarının sermayeye oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler. Bedelsiz paylar üzerindeki hak kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz; bu haktan vazgeçilemez.
Yani bundan böyle sermayeye ilave edilebilir iç kaynak var iken, bunlar sermaye artışında kullanılmadan nakden sermaye artışı yapılamayacaktır.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, nakdi sermaye taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde ortağa yönelik uygulanacak yaptırımlar oldukça ciddidir. Bu yönüyle iç kaynaklardan sermaye artırımından farklıdır. Yine şirket ortakları nakdi sermaye taahhütlerini, para ile ödeme yerine, dağıtılmamış kârlardan karşılanmasını talep edemez.
Ayrıca nakdi sermaye artışı şirkete gerçekten bir finansman sağlamakta iken, iç kaynaklardan sermaye artırımı yalnızca öz kaynak dağılımını değiştirmektedir. Nakdi sermaye artışı ortaktan da nakit çıkışına sebep olmaktadır. Yani finansal açıdan da her iki sermaye artışı çok farklıdır.
4.Nakdi Sermaye Borcunun Dağıtılmamış kârlardan Karşılanması kâr Dağıtımı mıdır?
Nakdi sermaye taahhüdünün para ile ödenmesinin gerekliliği, bu tutarın vadesinde ödenmediğinde şirket açısından takip edilebilir bir alacağa dönüşmesi ve temerrüt faizine konu olması, ortağın vadesi gelmiş sermaye taahhüt borcunu, ortaklardan olan diğer alacaklar ile aynı (hatta daha güçlü) hale getirmektedir.
Dolayısı ile nakden taahhüt edilen sermayenin, dağıtılmamış kârlarla karşılanması kâr dağıtımı sayılabilecek ve %15 oranında kâr payı dağıtımı tevkifatı söz konusu olabilecektir.
Konu ile ilgili olarak İzmir Vergi Dairesi Başkanlığının 05.06.2012 Tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01-125-567 sayılı muktezasında aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır.
“ İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda; nakden taahhüt edilen sermayenin sonraki yıllarda meydana gelen kârlardan karşılanması durumunda 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesi uyarınca stopaja tabi olup olmadığı hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94/6-b maddesinde, tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergiden muaf olanlara, dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara ve gelir ve kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan kâr payları üzerinden tevkifat yapılacağı (kârın sermayeye eklenmesinin kâr dağıtımı sayılmayacağı) hükme bağlanmış, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında da kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 03.02.2009 tarih ve 2009/14592, 14593 ve 14594 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları uyarınca kâr payları üzerinden yapılacak vergi kesintisi oranları %15 olarak belirlenmiştir.
Buna göre, ortaklar tarafından nakden ödenmesi taahhüt edilen sermaye tutarının ortaklara dağıtılacak olan şirket kârından karşılanması kâr dağıtımı sayılacak ve ortakların statüsüne göre %15 oranında gelir veya kurumlar vergisi kesintisi yapılacaktır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.”
Nakdi sermaye artışına karar verildikten sonra nakdi sermayeye ihtiyacın ortadan kalkması halinde, esas sermaye azaltımına gidilerek daha sonra karın sermayeye ilavesi, bu durumda uygun olacaktır.
- Sonuç
Nakdi sermaye artışı karar verildikten sonra, şirket faaliyetlerindeki olumlu gidişatın dış nakde ihtiyacı ortadan kaldırması veya diğer sebeplerle henüz yerine getirilmemiş nakdi sermaye taahhütlerinin, dağıtılmamış karlarla karşılanması halinde, ortakların statüsüne göre %15 oranında kâr dağıtımına bağlı vergi tevkifatı söz konusu olacaktır.